- 293 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
KUMANDAN CHE
“Vuruldun fakat
Sönmedi yüreklerimizde yaktığın ateş
Her yerdesin
Kızılderililin bakırdan rüyalarında
Dalga dalga isyanında karaderilinin
Petrol kuyularındaki, tuzlalardaki ömürde
Korkunç çaresizliğinde muz bahçelerinin
Kesimhanelere yetiştirilen sürülerin yayıldığı pampada
Ve şekerde
Ve tuzda
Ve kahvede
Öldürüp yok etmek isteseler de seni
Dökülen kanda yaşıyorsun
Kumandanımızsın
Dostumuz” diyordu Kumandan Che şiirinde Kübalı ozan Nicholas Guillen.
Che Guevara, Arjantinli yoksul düşmüş bir soylu ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yıl 14 Haziran 1928’di.
Ernesto Che Guevara yaşamı keşfetme tutkusunu yeni dünyada altın arayıcılığına çıkmış büyük babasından, başkaldırıcı ruhunu annesi Celia’dan almıştı.2 yaşında ömür boyu peşini bırakmayacak olan astım illetine tutuldu. Okumaya ve spora tutkunluğu erken yaşlarda başladı. İradesinin gücü astımın yaşam biçimini etkilemesine hiçbir zaman izin vermeyecekti.
Ernesto bir çok alanda yaşamayı bilen insanlardandı. Tüm Arjantin’i ve ardından tüm Latin Amerika’yı dolaştı arkadaşlarıyla. Böylece Latin Amerika’nın yoksulluklarını, Amerikan emperyalizminin ülkedeki rolünü, diktatörlerin kanlı yönetimlerini gözleyebilme olanağına sahip olmuştu.
1953 yılında Kosta Rica’nın başkenti San Jose’de Kübalı devrimcilerle tanıştı. 1955 yılında Meksika’da Fidel’le karşılaştı ve Küba devrimine atılmaya karar verdi.
25 Kasım 1956’da Küba mücadelesi başladı. Gece saat 2 de Granma yatı 83 adam ve karartılmış ışıklarla Meksika’dan ayrıldı. 2 Aralık’ta Küba’ya ulaştı.İlk çatışmada yalnız 15 kişi sağ kalmıştı. Ama 25 ay sonra Fidel ve Che’nin Sierra Maestra’larda başlattığı gerilla savaşı kazanıldı ve Batişta bozguna uğratıldı.
Ernesto Küba devrimin zaferiyle birlikte, emperyalizme karşı mücadelenin efsane adı oldu. Kübayı bir çık uluslararası konferansta başarıyla temsil etti. Endüstri Bakanı olduğu sırada, Nisan 1965’te tüm görevlerinden istifa etti ve yine devrimin peşine düştü.
Ernesto Che Guevara, Latin Amerika halklarının taşıdığı devrimci potansiyele yürekten inancıyla Bolivya dağlarında öldü. Günlüğüne son satırlarını 7 Ekim 1967 günü yazdı. Ertesi gün Yuna Boğazı’nda bir çatışmada esir düştü. Higuelos köyüne götürüldü. 24 saat sorgulandı. Onları yanıtlamadı. Ele geçirildiğinde yaralıydı. Ölüm emri La Paz’da diktatör Barrirentos ve ABD uzmanlarınca verildi. İnfazı Mario Terzan uyguladı.
Che Guevara’nın yaşamı Amerika emperyalizmine bişr meydan okuma ve Latin Amerika halkının bilincini aydınlatan bir ışıktı. Onu öldürdüler ve cesedini yaktılar.Sonra küllerini gömdüler.Emperyalistler büyük bir hınçla iz bile kalmasını istemiyorlardı.
O yeni insanın şarkısını söyleyenlerden biriydi.Bir dünya insanı gerçek bir enternasyonalistti.Kongo’dan Vietnam’a,Küba’dan Bolivya’ya dünya devriminin peşinden koştu. Latin Amerika Dayanışma Örgütü’nün yayın organına gönderdiği mesajda şunları söylüyordu:
’’Altında çarpışılan bayrağın, insanlığın kutsal kurtuluş hedefi halini alacağı...gerçek bir proleter enternasyonalizmi gerekli;öyle ki, yalnızca bugün silahlı mücadeleye sahne olan yerleri sayarsak, Vietnam, Venezuella, Laos, Gine, Bolivya bayrağı altında doğmadığımız bir ülkenin toprakları üstünde dökülen her damla kan, orada yaşamda kalan kişinin daha ilerde kendi ülkesinin kurtuluş mücadelesine uygulamak için edineceği bir deney olacaktır. Ve kurtulan halk, bir başka halkın kurtuluşu için verilecek savaşla kazanılmış bir aşamadır.’’
Che’den bize kalan en önemlimiras bu enternasyonal ruhun büyüklüğüdür. Onun için yaşamın anlamı hiçbir koşul ve bağ olmaksızın insanların ve toplumun sosyalist değişimi ,içinsavaşmaktır. ’’Devrimin dışında başka bir yaşam yoktur...’’diyen devrimciliği özverili bir kendini adama olarak gören devrimcinin kendisini ancak ölümün son verdiği bir sürekli çabayla tüketmesi gerektiğine, inancını yaşamıyla kanıtlayan Che Guevara, devrim aşkımızı ölümsüzleştirenlerden biridir, geleceğe giden aydınlık yolumuzda, O’nun devrime adanmış ömrü ebedi gençliğimizdir bizim, ölümü güler yüzlü kılan geleceğimiz...O’nun tüm bir kuşağa ışık tutan haykırışı hala kulaklarımızdadır. Tıpkı gelecek ışıklı günlerimizin sesi gibi.
’’Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin... Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi...’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.