- 717 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
YALNIZLIK
Evde televizyon izliyorduk.
“Bana bir şeyler oluyor, göğsümde bir ağırlık var. Doktora gitsek mi acaba” dedin.
Gittiğimiz hastanenin ACİL’in de seni içeri aldılar. Biraz sonra hareketlilik arttı. Girenler, çıkanlar bir koşuşturma bir telaş…
Bekleme salonundaki kanepede düşünüyorum:
“ İçeri giren bir hasta da olmadı, ama önemli bir durum var herhalde. Bari genç birisi olmasaydı.”
Bir süre sessizlikten sonra ismini söyleyip yakınını sordular.
Ayağa kalktım:
“Benim” dedim.” Ben eşiyim”
Beyaz gömlekli kirli sakallı biri yanıma geldi:
“Maalesef hastamız eks oldu. Biz elimizden geleni yaptık.”
Sorar gözlerle yüzüne baktım. Ne demek ti eks?
Durdu, düşündü, sakalını kaşıdı:
“Beyefendi hastamızı kaybettik.”
Ne kadar da rahat söylediler öldüğünü. Ya da ölümlerle her zaman karşılaşılan mesleklerde kanıksanıyor muydu ölüm?
Ben miydim tabutunun sağından tutan?
Seni o çukura indiren ben miydim?
Ben miydim üstüne kürek kürek toprak atan?
Elimi sıkmadılar, sarılmadılar bana. “ Salgın var, başın sağ olsun”deyip, gittiler. Meğer ne kadar doğruymuş -ateş düştüğü yeri yakar- sözü!
Eve gelince asansöre binmedim. Koşarak çıktım merdivenleri. Kapının zilini çaldım. Açan olmadı.
Bir daha, bir daha çaldım. Yine aynı, kapı açılmadı. Anahtarımla açıp girdim içeri. Önce mutfağa baktım, daha sonra bütün odalara Yoktun. Seslendim:
“Bilirim şakayı seversin. Tamam, bitir bu şakayı. Neredeysen çık artık…”
Ne sesin vardı, nede kendin. Oturdum. Başımı ellerimin arasına aldım.
Ağladım, ağladım…
Kabullenmem lazım. Sen yoksun artık. Ne yapa bilirim? Yokluğuna nasıl alışacağım?
Yatıyorum, uyuyamıyorum. Kalkıp bütün odaları dolaşıyorum. Dışarı çıksam nereye gideceğimi bilmiyorum. Sırt üstü uzanıyorum yatağa. Tavandaki sıva çizgileri resim oluyor. Yılan, akrep ejderha…
Gecem gündüzüme karıştı. Seni, çaresizliğimi anlatmak istiyorum. Beni bir tek o dinliyor. Duvardaki saat. O hiç uyumuyor. Tik tak, tik tak. An lat, an lat… Uzun uzun seni anlatıyorum.
Ne zaman aramızda ufak kırgınlıklar olsa, sen kuru fasulye pişirirdin. Neşeyle yer olanları unuturduk.
Bir gün senin yaptığın kuru fasulyenin kokusu geldi burnuma. Mutfağa koştum. Ne sen vardın ne de ocağın üstünde bir tencere. Boynumu büktüm oturdum. Sonra kalktım.
Doğradığım soğanları, fasulyeyi, eti, salçayı bir tencereye doldurup üzerine su çektim. Açtığım ocağın üstüne koydum tencereyi, bekledim. Bir süre sonra kapağını açtığım tenceredekiler her şeydi. Bir tek yemek değildi işte…
Hani ağrıyan dişini çektirdikten sonra sen yemek yiyemediğin için, bir pötibör bisküviyi çayın içine düşürmeden, ama kuru da kalmayacak şekilde yiyerek doyurmuştun karnını. O hünerli anların geldi
aklıma. Mutfaktaki dolabın çekmecesinden ambalajındaki bisküvilerin yarısı yenmiş senden kalan paketi aldım. Senin gibi çaya batırarak, bisküviyi düşünmeden yedim. Becerdiğime sevindim. Ne zaman karnım acıksa çayla bisküvi yiyorum artık.
Dayanamıyorum artık bu yalnızlığa. Bir kolayı olsa da ben de yanına gelsem mi diye düşünüyorum hep…
Geçen gün rüyama girdin.
Hiç âdetin olmadığı halde çok kızdın, çok bağırdın bana:
“Sakın buraya geleceğim diye acele etme. Burası çok soğuk, çok karanlık, kimse kimseyle konuşmuyor. Bıraktığınız gibi kıpırtısız yatıyoruz. Arkadaşlarına git. Konuş onlarla, şakalar yap yine.
Gül, eğlen. Artık sana kızamayacağıma göre içkini de iç. Yine sana: “Hoş geldin Deniz Güverte Albayım ya da hoş geldin –Amirim- desinler.”
İçki içmenin de zevki kalmadı artık. Doldurduğum içki bardağının yarısını döktüğüm çok oluyor. Her şeyin zevki neşeyle çıkıyormuş meğerse…
Şimdi yüreğimin yarısı yok.
Bir gözüm kör.
Bir kolum çolak
Bir kulağım sağır.
Bir ayağım lenk…
Yarı canlı yarı ölüyüm ben artık
Biliyorum yine kızacaksın bana:
Kuşlar gibi ol diyeceksin;
“Konduğun dal kırılsa bile, kendi kanatlarına güven.”
NOT: Bu yazıda duygularını anlattığım insan benim devre arkadaşım. Yıllardır ailece tanışırız. Eşi onu çok severdi, O da eşini. Yakın bir zaman önce anlatıldığı gibi kaybetti eşini. Yalnızlık çok zormuş, yaşanmadan da bilinmiyormuş. Yaş önemli değil ALLAH sevenleri ayırmasın.
YORUMLAR
enişteeeeeeeeeeeeeeee.aglattın beni hemde gönlüm yana.yana yazın kor aleve dönmüş.ALLAHIM kimseye acılar yaşatmasın .işallah yazınız güne düşer ve yazının sahibinede başsaglıgı diler ALLAHIM sabır versin..selamlarımla...
Bedri Tokul
Allah kimseyi yalnız bırakmasın
selam ve sevgiler...
Can abim öyle etkili anlatmışsınki titreyerek okudum zaten zayıf bir karakterim devre arkadaşın içinde çok üzüldüm allah yardımcısı olsun
Bedri Tokul
KOCA ŞAİR.
Selam ve Sevgiyle.
Acıyı o kadar derinlemesine ve de etkili işlemişsin ki abicim, yazıyı bitirdiğimde duygulanmadım desem yalan olur.
Ellerine, yüreğine sağlık Bedri abicim.
Selamlar.
Bedri Tokul
Tersim döndü.
İçinde hepimiz varız bu yazının. Hani demiş ya tam da ölecek yaştasın diye. Hepimiz ölecek yaşta olduğumuza göre içim cızz ede ede okudum.
Okudum yaşadım.
Boğazım düğüm düğüm oldu..
Aldın götürdün ağabeyim.
Mekanı cennet olsun.
Sağlıklı günler diliyorum. Öptüm kel'den..
Bedri Tokul
Öyle olacak değil mi?
Olsun be... Yaşayıp gidiyoruz şunun şurasında işte...
Yediğimiz zarar,yaşadığımız kâr misali.
HAS kardeşim benim.
Hasretle öperim gözlerinden.
Bedri Tokul
Hepimizi bekleyen bir son.
Ama erken ama geç...
Saygılarımla.