- 448 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞEN TOPLUM VE KADIN
DEĞİŞEN TOPLUM VE KADIN
Günümüz kadını ne yapıyor? Gerek dindar, gerekse laik tipler açısından bakarak söyleyelim: Genelde kendini gösterme, kendini beğendirme, gerek hemcinsine gerekse karşı cinse güzel ve çekici görünme. İşte tüm gayretler bu noktada toplanıyor.
İslam dini kadını evinde görmek istiyor sanırım. Kadının evinde kıldığı namazın camide kıldığından kat kat faziletli olması bunu göstermiyor mu? Kadın Cami’ye hiç gitmeyecek mi? Elbette gidecek ama belli şartları var. Bu şartlar koku sürünmemek, tesettüre riayet etmek, vakar sahibi olmak, iffetine söz getirecek davranışlardan uzak kalmak. Bütün bunlar gösteriyor ki İslam kadını değerli bir varlık ve cazibe merkezi olarak görmüş, aile hayatının kurulması ve mutlu beraberliğin sağlanabilmesi için çekici kılmıştır.
O halde kadının vaziyeti ne olmalıdır bu toplumda? Giyinişi nasıl olmalıdır? Kadın erkek ilişkisi nasıl kurulmalı, sınırları ne olmalıdır? İşte temel mesele bu. Ashab-ı Kiram’ın hayatına bir bakalım: Mescidi Nebi’de arka safta namaz kılıyordu kadınlar. Cuma ve diğer namazlarda bulunuyor gerektiğinde halifeyi ikaz edebiliyordu. Savaşlara katılıyor mücahitlere yardım ediyordu.
Şimdi vakit namazlarında görülmeyen kadınlar Cuma’ya da gitmez, gidemez oldu. Bu bir eksiklik belki ama belki de şartların değişmesinden kaynaklanan bir mecburiyettir.
Şimdi kadının toplumdaki durumuna bir bakalım. İş hayatına yoğun bir şekilde akın eden kadın erkekle aynı haklara sahip olma savaşı vermekte, en ağır işlerde çalışmak için sınırları zorlamakta. Kadın bunu niçin yapıyor? Bu bir ihtiyaç mı, yoksa kapitalizmin bir oyunu mu? Erkek işsiz sayısının yüzde 10, yer yer yüzde yirmilere dayandığı dünyamızda kadın işçiler ucuz emek sömürünün bir dayanağı.
Kadını evinden çıkaran ve sokağa taşıyan bu zihniyet ona en ağır hizmetleri adeta dayattı. Sırf erkeğe karşı bağımsızlığını elde etmek uğruna kadınlığından vazgeçmek mecburiyetinde bırakıldı kadın. Analık görevlerini yapamaz, çocuğuna sevgi, kocasına cinsel görevlerini yerine getiremez hale geldi.
İş hayatında erkeklerle aynı işi yaparken ev işlerini de üstlenmek zorunda kaldı. Bir koltukta birden çok karpuz taşımanın ağırlığı altında ezildi. Çocuk doğurmaktan imtina etmeye başladı, mutfağı boşladı, hazır yemeklere yöneldi, çamaşırını çamaşırcıya, ütüsünü ütücüye havale etti, evini temizlikçiye veya hizmetçiye terk , çocuğunu bakıcıya ve kreşe emanet etti. Git gide ev yalnızlaştı, boşaldı anlamsızlaştı, boşanmalar arttı, bunu serbest yaşamalar takip etti. Eğlence yerleri dolmaya, içki, eroin esrar gibi uyuşturucu alışkanlıkları artmaya başladı. Değerler aşındı yok oldu, bireyselleşme egoistliği tetikledi. İnsan yalnızlaştı. İntiharlar artmaya başladı.
İstenen bu muydu yoksa bir anafora mı kapıldık gidiyoruz? Kendimizi kaybettik, dostlarımızı kaybettik, bencilleştik. Belki maddi anlamda zenginleştik ama manevi anlamda, moral değerler açısından yoksullaştık. Git gide yoksulluğumuz artıyor. İçimiz boşalıyor mutlu olamıyoruz. Ne diyor hikâyecimiz ’yoksulluk içimizde’. Evet, dünyamız yoksullaştı. Ne açısından. İnsani değerler açısından. Git git yaşanılır olmaktan çıktı dünyamız.
Her şey kadının evinden dışarı çıkmaya mecbur bırakılmasından sonra oldu. Kadının yeni hayatı evi içinde değil dışındaydı artık. Yeni birlikteliği evinde değil iş yerindedir. İş yeri arkadaşlarıyla daha çok bir aradadır. Onlarla daha çok sohbet etmektedir. Onları daha iyi tanımakta, onlarla daha çok şeyini paylaşmaktadır. Erkek için durum bundan farklı değildir. O da aynı yoldadır. O da aynı yaşam tarzına koşullanmıştır. Bu yüzden yuvalar iş hayatındaki birlikteliğin tehdidi altındadır. Bu tehdit zamanla yıkımı beraberinde getirmekte, iş arkadaşlığı evlilikleri oluşmaktadır. Yeni nesiller bundan etkilenmekte, toplumun hayat anlayışı değinmektedir. Bu değişimler de hiçbir zaman iyiye doğru olmakta, hep insanlığın aleyhine, bireylerin mutluluğu değil mutsuzluğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Tek tek bireylerin mutsuzluğu toplumsal huzursuzlukları artırmaktadır. Toplumsal huzursuzluklar çalkantılara, büyük toplumsal olaylara yol açmaktadır.
Ahmet KEMAL
YORUMLAR
Üstad öyle bir anlatmışsınız ki sanki her şey kadınların başının altından çıkmış gibi.Şimdi diyelim ki;Kadın çalışmıyor.Erkeğin durumu iyi..İşi gücü yerinde..O kadar iyi ki kadının çifte çifte hizmetçisi var .Elini sıcaktan soğuğa vurmuyor.İş gücü olmayanlara da el tutmuyor.Yoksulluk önlenmiş mi oluyor yani..Gariban kadın üç dört çocukla asgari ücreti mi beklesin?..Bu işler derin..Sadece çocukla ,yemekle , ütüyle, eşini memnun etmeyle bir yere varılmıyor.Din sadece bu değil..Çok derin mevzular..Kimini para şaşırtır yani şeytanı paradır.Kimini de okuduklarını sindirmeden ahkam kesmeye kalkmak şaşırtır.Biraz daha dikkat lütfen.Bu mevzular derin..Saygıyla..
Bunlar her zaman vardı, insanları cinsiyet olarak gören bir din empoze edilirse ,insan olarak değil de erkek kadın olarak toplum ayrılırsa ve kadına bunca eziyet ve hakaret yapılırsa bu günkü durum gayet normaldir Esas mesele ne biliyormusunuz,din diye sunulan erkek egemenliği.Ben camiye yalnız girip namaz kılmam çünkü camideki erkeklere güvenmem.
Yani bu günkü durum,toplumun değil dini kendilerine alet eden yobazların suçu.
Eğer gerçek İslam yaşansa kimse kapısını bile kilitleme den evinde güven içinde oturması gerek. Dindar görünmekle,peygamberimizin ahlakına bürünmek farklı.
Müslüman dünyanın her yerinde var fakat gerçek İslami yaşayan insan sayısı çok azdır.
Gençler dinden uzaklaşıyor,eğer aile bilinçli değilse çocuk gördüklerini değerlendiriyor.
Kadını eve kapatmak ta bir çözüm değil, insanların özgürlükleri kısıtlanmadan çözümler bulmak gerek.
Karısını aldatmayan erkek yoktur, bırakın kadınlar da yapsın yapacağını.
Eğer günah ve sevap insanlar içinse kimse kimsenin hayatına baskı kuramaz.
Burada hiç bir müslüman erkeğin gözünün ucu ile dahi na mahrem bir kadına bakmaması gerekir.
Ahir zaman belki elli yıl sonra insanlar bu günkü yaşanılanlar ı bile bilemeyecek,yapay zeka beyinlere format atıyor.Cinsiyet olmayacakmış yani kız miş, erkek miş bunlar hikaye olacakmış.
Bundan sonrası kiyametimiz.