- 626 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kaybolan Bir Güneşin Öyküsü
Bazen kimi zaman insan her sabah yeni bir düşle uyanır yeni dünyaya.Yeni bir yol başlar hayat evreninde.Süzülür zaman insanın aklının bir köşesinden bir yerlere.Belki de çocukluk hayaliydi insanı mahkum kılan.Kaybolan zamanın elinden kayıp giden bin bir türlü rüyalarında ardında bir umut belki de bir bekleyiş.
Bir deniz kıyısında başlar öykümüz.Etraf mavinin ışıltıları eşliğinde sönük kaldırımlarla örülmüş usul usul uçuşan toz zerrecikleriyle kaplanmış gibidir.Geçip giden hatta kendini dünyalarından bile habersiz insanlar,dalgaların kıyıya ağır ağır vurmaktan acizliğiyle kaçıştığı bir hayat diyarında güneş yüzlü bir kalbin öyküsüdür bu.Dışardan bakıldığında insana bir güneş kadar sıcak yakından bakıldığında bir buz kadar soğuk ve renksiz.İçinde yaşadığı dünyanın çarpan fırtınalarında yılmadan hayatta kalan bir ışık süzmesinin hayata olan canla tutkulu olduğu bir rüya aleminde onu adım adım içten içe seven bir yok olmaya yakın susuzluktan kurumaya yakın bir nehri andıran bir ruhun aşkı belki de derin sevdasıdır bu.
Zaman ne kadar da acze tutulmuştur ki bu ikili bir türlü hayatları kesişemez,birinin diğerinden habersiz öteki ise sevdasından kendine işkence yapar bir halde.Zaman geçtikçe bu güneşe olan tutkuları bir orman karanlığında yanan ateş vari içini içten içe ısıtmakta.Ne vakit onu düşünse ona yaklaşsa içini soğuk bir ateş kaplar buz kesilir.Gün geldi hayatın akışında bu denizin kıyısında uzun uzun dalıp gider bazen de onu bu denizin kızı olarak düşlerdi.Denize o kadar da düşkünken bir an onun hayatını kazandığı ufacık mütevazi yere adım atmaya çalıştı fakat yüreği yine ona izin vermedi.Her zaman onun olduğu vakitler orada bulunur kaçamak gözlerle onu izlerdi.
Bir gün geldi çattı bu iki ruh hayatlarının en derin çekişkili anında karşılaşır ama yine habersizdir o .Dağlar büyür ruhlarda ,kıyılar çarpar bu iki ruh arasında ama yine engeller sıralanır bu hayat denen sahnede.Ne kadar düşlenilirse o kadar da soyutlaşıyordu bu iki ruhun dramı.Bir an çıkıp karanlıklarını yok etmek istese de dağların rüzgarları ona izin vermezdi.Ama bir umutta vardı sanki.Güneş denilen bu ruha bu kadar da yakın ama bir okyanus kadar da uzak olmak ne kadar da tuhaf idi.
Bir an çayını yudumlayıp eski şiirlerine gözünü iliştirmişti ki o göründü ağır ağır adımlarla.Aslında bu ilk göz göze gelme de değildi.Aradan yaklaşık üç ay kadar bir süreç de geçmişti.O yazdığı şiirlerini anlatmaya çalışırken o biraz da tebessümle "benim için de yazarmısın" diye sorduğu vakit kafasında ne şiirler yanmıştı o an.Attila İlhan’lar geldi gözlerinin önünden .Nice şairler sahnelendi rüyalarında fakat o bir türlü yazamazdı sığdıramadı o kağıt denen beyazdan sonsuz boşluğa.Nice gece vakti denizin kıyısında derin derin düşler ama bir türlü de yazmayı düşünemez.Ama o diyardan ayrılmak vakti de yaklaşmaktadır.Son kez arkadaşlarını uğurlar eşyalarını toplarken son kez onun çalıştığı yerde bulur kendini.Ayrılık bu kadar zor bu kadar da tarifsiz işkence değildi? Son kez güneşine baktı ve son kez daha onun geçtiği yollardan geçti.Zaman sanki durdu !Zaman sanki bir çocuğun ağlayışındaki hüzün gibi boğazları yaraladı.Gitmişti uzak diyarlara kaybolmuştu derin denizlerinde.İçinde yıldırımlar fırtınalar tutmuş kol gezmekte,hayat denen sahne yine kendine yol vermektedir.Yaşanan hatıralarsa dilden dile akmakta izleri ise bir ömür boyu ruhlarda yaşanılmakta.
Ama bir daha o güneşten haber de alınamamaktaydı.Bir ölüm haberi alınmıştı uzak bir şehirden.Denizler soğuk,acıklı ve kederli adeta haberini ulaştırır gibiyken .Sular durgun ve kederli,insanlarsa yas içinde.
Bir ceset bulunur güneşin yaşadığı denizden.Üstünde bir metin yüreğine iliştirilmiştir.Yaklaşır güneş kalabalığın içinden fütursuzca delip geçer.Bakar cesetin suretine ,tanıyamaz fakat içini derin fırtınalar kaplar bir an.Uzanmak ister elleri cesede merakla yüreğindeki metni eline geçer arsızca.Ama iş işten geçmiştir artık.Okur derinden bir iç çekişle.Yığılır durur o an kaldırımın uçsuz köşesinde.Denizler ağlamaklı ,etraf toz duman içinde. Her vakit gördüğü bu gizemli insan ona aşıkmış idi.Susar diller,donuk bakışlar sarar her yanı.Bir beden daha göçtü işte bir ruh daha sonsuzluğa gömüldü.
Bu iki ayrı ruh bir daha yan yana gelmeden göçüp gitmişlerdi belki de...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.