- 566 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sözümü tuttum geliyorum aşk/ım..
Hava yağmurluydu. Okula sırılsıklam gelmiştim. Okulun en yakışıklı ve gözde erkeklerindendim. Bir kızla en fazla bir hafta çıkıyordum. Aşk sadece kelimeydi benim için. Adı vardı kendi yoktu. Cafe ye gider hesabı da o bir haftalık sevgililerime ödetirdim. Seni seviyorum bir tanem gibi laflarla başları dönerdi hepsinin. Ayrılırken de hep aynı masal yaaaa ben soğudum senden eskisi gibi sevmiyorum seni galiba en iyisi ayrılmak sonrada kız ağlayarak gider bende kıs-kıs gülerdim arkasından. İnsan aldatırdım yani. Ta ki o yağmurlu sabaha kadar. Sırılsıklam olmuştu elbiselerim. Geç kaldığımdan hoca almamıştı beni derse, kantinde bekliyordum ders saatini. O sırada yanıma Sıla geldi. Yüzünde ufak ken geçirdiği kazadan kalan kocaman bir yara vardı. Durumları iyi olmadığı için ameliyatta olamıyordu. Acırdım ona. Herkes bir yerlere eğlenmeye gider Sıla gidemezdi. Utanırdı, hep başı aşağı doğru eğilmiş vaziyette yürürdü. Yaralı yüz diye alay ederdi herkes onunla. Ağlamazdı, kalkar gider ve geldikten sonra yüzünde ağladığını belli eden bir şişlik olurdu. Ben asla alay etmemiştim onunla. Ama Sıla yı savunmak için hiçbir şeyde yapmamıştım, yapmıyordum.
O da derse geç kalmış benim gibi.
-Selam Burak nasılsın. Dedikten sonra oturdu yanıma. Yüzü her zamanki gibi yere eğikti. Bana bakmıyordu utanıyordu belki de.
-Çay ister misin benden. Diye bir soru yönelttim.
-İyi olur Burak dedi. Kalktım ve çayları alıp geldim. Yerime oturdum elindeki bir hırkayı bana uzatıyordu.
-Bu nedir Sıla
-Hırka yaa ıslanmışın üşürsün belki giy kimse görmez bu saatte seni zaten kantin boş dedi. Görseler ne olacaktı ki. Sıla ya bu sözü ifade eder gibi baktım. Bakışlarımdan anlamış olacak ki.
-Alay ederler.
-Benimle mi?
-Hayır benimle.
Neden böyle bir düşüncesi vardı Sıla nın. Üstü ıslanmış bir arkadaşına yardım etmek kadar doğal bir davranış olamazdı. O ise hayatın akışı içerisindeki bu basit hareketin ne kadar yakışıksız karşılanacağını düşünmekle meşguldü.
-Neden alay etsinler ki Sıla bana yardım etmek istiyorsun sadece.
Yere bakan gözleri bana doğru yöneldiğinde anlatacağında bir fevkaladelik olduğunu sezinlemiştim. Her zaman olduğu gibi kurtarın beni der gibiydi Sıla paslı bakışlarıyla. Yüzüne değen saçlarını elleriyle toplayıp kederini ifade eden bir iç çekişin ardından.
-Şansını büyük yerlerde arıyorsun. Burak sana bakmaz asılma ona boşuna diye alay eder sınıftaki güzel kızlar.
-Güzellik ne ki?
Hiç bakmadığı kadar içten baktı bana. Yanıma oturduğundan bu yana geçirdiğim ruh bunalımı katlanarak devam ediyordu. Kendimden utanıyor nedenini bilmediğim bir pişmanlık sarıyordu bütün bedenimi. Aklımın karmakarışık haline eşlik ediyordu amaçsız bakışlarım boşlukta gibiydim. Sıla nın bakışları gözbebeklerime değdiği anda ikiye katlanmıştı bu durumum.
-Ben de olmayan şey.
Sustum. Söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı çünk. Aklım bana verdiği hırkadaydı ona bakarak söylediği sözün derin manasını kavramaya çalışıyordum.
İlk defa karşılaştığım bir durumdu. Hiç kimse hariç olmamak üzere bana böyle bir yakınlık göstermemişti. Sağol diyerek giydim hırkayı. Hakikaten üşüyordum da. Teşekkür ettim Sıla ya. Bir şey değil derken bile başı yere dönüktü. Acıma duygularım doruk noktasına çıkmıştı artık. Hep başı yerde olan bir insan karşımda durmuş vicdanı muhasebelerimi allak bullak etmişti. Bir anda kendimden utandım o güne birlik aşklar trafiğimden başımı kaldıramamıştım ki bu gerçeği göreyim. Güzelliğe dalıp giden insanların görmezden geldiği iç güzelliğinin en akla geleniydi benim için Sıla. Ama hiç kimse ona bu açıdan yaklaşmaz asla madalyonun öteki yüzünü merak etmezdi. Her insan bir özürlü adayıdır diye bir ses çınladı bedenimin duvarlarında.
Sevgilin var mı diye bir soru çıktı ağzımdan. Belki de aklımdan geçirip hiç düşünmeden söylenen bir sözdü. Gene başı eğik cevapladı Sıla bu sorumu keşke cevaplamaz olaydı.
-Benim gibi biriyle kim çıkar Burak amacın dalga geçmekse.
-Hayır, Sıla hayır dalga geçmek için sormadım.
-Yok, Burak ben yaralı yüzüm benimle kimse çıkmaz.
Sevgi bu muydu? Aşk bu kadar basit miydi? Benim gibi güne birlik aşk trafiğinin içinde kaybolup gitmiş birinin bunları düşünüyor olması şaşırtıcıydı gerçektende. Sevdiğin âşık olduğun dünyalar güzeli bir kadınında başına pek tabi olarak Sıla nın geçirdiği kaza gibi bir olay gelebilirdi. Onunda yüzünde bir yara izi oluşur o güne kadar güzellikleriyle övündüğün kadına bakamaz olabilirdin yüzündeki çirkinlikten dolayı. Güzelliği gittiği an onu sevmekten vazgeçebilir miydin? Eğer vazgeçersen bu onu aslında sevmediğin anlamına gelirdi.
O an anladım her şeyi. Biz sadece dış görünüşle aşk yaşayan zavallı insanlardık. Bende en baştaydım üstelik. Sadece ambalajına bakarak marketten bir ürün almaya benzer bir durumdu bu. Ambalajı süslü ise çek bir tane.
-Neden çıkmasın sıla, sen, sen.
Kilitlenip kalmıştım. Çünkü gözünde iki damla yaşla yüzündeki yarayı işaret ediyordu. Bu sefer ben eğdim başımı. Ağlamak istedim ağlayamadım. Zil sesi böldü muhabbetimizi. Hadi sınıfa gidelim der gibi birbirimize baktık ve ağır adımlarla sınıfa doğru yollandık.
Sınıftan girdiğimizde herkes sınıftaydı dışarıda yağmur yağdığından bahçeye çıkmamışlardı. Sıla sınıfa girince hep birlikte şeytani bir tebessüm attı erkekler. Bir şeyler olacağını sezmiştim. Sıla gene başı yerde sırasına geçti, bu sırada sınıfın en fırlama(ne demekse artık) şahsiyeti Kerim tahtaya çıktı ve konuşmaya başladı ben se 2 metre ilerisinde onu dinliyordum.
-Evet arkadaşlar Kerim Konyalı sinema prodüksiyon şirketi gururla sunar.
-Dedi ve elinde dürülü duran kâğıdı açtı. Al pacino nun yüzünde yara izi olan bir mafya babasını canlandırdığı Scarface yani yaralı yüz filminin posteri idi bu. O an Sıla nın bakışlarına şahit oldum. Canımı al Rabbim der gibi baktı. Etrafta umarsızca gülenlere bakıyor başını bir bebek masumluğunda yere eğiyordu. İlk defa gözyaşları sınıftayken süzüldü gözlerinden. Elinle insanlara fark ettirmeden yanaklarını nemlendiren yaşları silmeye uğraşıyordu. Çevresinde ona gülen insanların zevki bu yaşlarla ikiye katlanmıştı adeta. Kerim in sesi yankılandı sınıfta.
-Başrollerde al Pacino ve onun yaralı yüzlü eşi Sıla duvarcı..
Sınıf gülme sesleriyle yıkılıyordu. Etrafına acınacak gözlerle baktıktan sonra sınıftan koşar adım dışarı çıktı Sıla. Düşünmeden Kerim e doğru yöneldim herkes pür dikkat bana bakıyordu
-Çok komiksin ama bak bu daha komik diyerek yüzüne sağlam bir yumruk yapıştırdım.
Herkes şaşkındı bana bakıyordu.
-Hepiniz zavallısınız geri zekalılar gülsenize gülsenize..
Diye bağırmaya başladım sınıfta
Herkes bana bakıyor ama kimse cevap veremiyordu. Kerim elinde az önce yumruk attığımdan dolayı acıyan yanağını tutuyor ve pişman olmuşçasına yere doğru bakıyordu.
Sonra elimde Sıla nın bana az önce kantinde verdiği kazak dikkatimi çekti. Bana hiç kimse hariç olmamak üzere hiç kimsenin yapmadığı iyilik olarak adlandırmama sebep olan kazak.
Hemen koşarcasına dışarıya fırladım Sıla nın peşinden gitmek için.Okulun dar koridorunda teneffüste koşturan öğrencileri yararcasına biraz ilerideki pencereye yöneldim.Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru izleyen öğrencilerin olduğu pencerenin önünde durdum. Dışarıda Sıla nın bahçe kapısından çıkmakta olduğunu gördüm. Hemen peşinden gittim okulun dışına çıktım..Biraz bakındım etrafıma bu yağmurun altında bir banka oturmuş ağlıyordu.Usulca yanına iliştim bakışlarını her zaman ki gibi yere odaklamıştı.Siyah saçlarından süzülen yağmur gözlerinin baktığı noktada gözyaşlarıyla karışıyordu
Koluna girdim ve üstü kapalı olan bir çardak altına götürdüm onu. Yağmur sırılsıklam etmişti ikimizi de. O ise hala ağlıyordu. Bana baktı bir an ve konuşmaya başladı
-Neden Burak neden herkes benle dalga geçiyor onlarda bir kaza geçirirse ve böyle olurlarsa nasıl olur merak ediyorum.
-Onlar zavallı Sıla zavallı takma sen onları.
-Bende çok güzeldim bende onlar gibiydim orta son sınıfta geçirdiğim kazadan sonra yüzümü arabanın kırılan camları paramparça etti. Annemle babam öldü zaten o kazada bir ihtiyar anneannemle kaldım. Çok iyi biridir Melek gibidir. Beni tek seven kişi o. Geceleri dizlerine yatarım sever beni güzel kızım güzel kızım diye. Sen bilir misin Burak herkes yukarı bakarken yüzünün çirkinliği gözükmesin diye yere bakmayı. Bilmezsin elbet ne bileceksin.
Ağlıyordu. Yağmurdan bile hızlıydı gözyaşları. Tanıdığım en iyi insan olduğuna karar verdim o anda onun. Aslında yarası olmasa belki de çok güzel biriydi.
Bir anda başını omzuma yasladı ve ağlamaya devam ediyordu.
-Yanlış anlamazsın değil mi Burak dedi.
-Hayır, Sıla rahatsız olmam.
Ağlamaya devam ediyordu ve başı omzumdaydı. Sayıklarcasına bir şeyler mırıldanıyordu. Neden bende güzel değilim Allah’ım neden gibisinden laflar söylüyordu. İlk defa bir kız boynuma yaslandığı zaman içim ürpermişti ama bambaşka bir durum sanki sanki ölesiye âşık olduğu kız yaslamıştı omzuma yüzünü. Elimi omzuna atmak geldi ve yaptım da elimi omzuna koydum onun.
-Ben senin yanındayım sıla yanındayım dedim.
Sıla yüzüme döndü ve konuşmadan her şeyi anlatan bir bakış attı. Çok akıllıydı Sıla okulun en çalışkanıydı. Öss’ye 3 ay vardı ve herkes ondan derece bekliyordu. Yüzünden eksilten Allah ona akıl ve ruh güzelliği vermişti. Konuşmaya başladı Sıla.
-Her hafta bir kızla çıkmak nasıl bir şey?
-Kötü dışarıdan göründüğü gibi değil yani.
-Benim hiç sevgilim olmadı. Ortaokulda ben yüz vermezdim erkeklere Allah benden yüzümü aldıktan sonrada onlar bana. Nasıl versinler karşılarında karşıların da ağlaması hızlandı yutkundu ve ağzından çıkmayan o cümle çıkıverdi bir anda karşılarında bir yaratık görüyorlar.
-Öyle deme Sıla güzellikte Allahtan çirkinlikte sabret ne biliyorsun belki senide seven birileri vardır.
-Beni kim sever be Burak.
O an düşünmeye fırsatım yoktu. Hayatımda gördüğüm en iyi insandı. Evet, yüzünde yara vardı ama bana ne diyordu bir ses bana ne o an yüzüne baktım yara görünmüyordu. Karşımda güzeller güzeli biri vardı sanki. Âşık mı olmuştum yoksa ona. Hayır hayır olamazdım nasıl olur ben okulun en yakışıklısı o en çirkini düzene ters bir davranıştı. Ama hislerime hâkim olamıyordum. Ağzımdan çıkacak kelime belki de hayatımı değiştirecekti. Sıla ya bir kez daha baktım. Başı omuzlarımdaydı benimde ellerim onun omzunda. Hayatta ilk kez bu duyguyu yaşıyordum. Ve artık kabullenmiştim onu sevdiğimi. Aslında uzun zamandan beri içimde böyle bir his vardı. Çok güzel kızlarla çıkmıştım aslında hepsinin de içi birbirinden çirkindi. Doymuştum sahte sevgilere. Hepsi benden ayrıldıktan 1 hafta sonra başkası ile çıkıyordu. Bende aynısını yapıyordum ama haz almıyordum nefret ediyordum kendimden. Ama Sıla öyle değildi. O bu pisliğe hiç bulaşmamış biriydi. Kararımı verdim söyleyecektim ve çıktı ağzımdan sözcükler bir biri ardına.
-Sıla nasıl söylesem bilmiyorum ama araya girerek lafımı böldü.
-Dün gece rüyamda bir kelebek gördüm. Beyaz kanatları vardı. Yavaşça yanıma geldi ve sende sevileceksin Sıla sende dedi bu sen ol Burak. Biliyorum hayır diyeceksin ne yapayım ben senin gibi yaratığı diyeceksin, okulun en karizma erkeğisin, ne yapacaksın benim gibi çirkin bir insanı ne yapacaksın. Ama gene de söylemeliydim bunu sana söylemeden yapamazdım.
Benim söylemek isteyip te söyleyemediklerimi Sıla söylemişti. Yüzümü ona çevirdim. Hafifçe tebessüm ettim yüzünün rengi gitti onu tersleyeceğim sandı.
-Ben okulun en yakışıklısıyım nasıl cesaret edersin buna
Yüzünü kaldırdı başımdan. Gözlerinde ki yaşları siliyordu.
-Benim sana sevgilim dediğim ve senin bana hayır dediğin anda geçen 10 saniyelik bir sürede bile beni sevebileceğini hissettirmek çok güzeldi Burak. Haklısın haklısın.
Kızmış gibi taklit yapacaktım.
-Nasıl cesaret edersin ya bana teklif etmeye.
Ağlıyordu hıçkıra hıçkıra. O an ona resmen âşık olduğumu anladım. Ve söyledim ona.
-Nasıl cesaret edersin buna bana âşık olduğunu nasıl benim sana âşık olduğumdan önce söylersin.
Yüzünü bana döndü. Yüzündeki mutluluk ifadesini anlatmak için kelimeler yetersiz kalırdı. Güldü sonra sarıldı bana sanki yüzyıllardır kavuşmayan âşıklar gibiydik.
-Benle de dalga geçmiyorsun değil mi Burak eminsin yani.
-Hiç olmadığım kadar hem de.
-Sinemaya gidelim mi. AŞKIM
-Bana hayatta aşkım diyen ilk insansın Burak ilk insan.
Bütün gün beraberdik o gün. Hayatımda ilk defa birisiyle çıkarken bu kadar mutlu olmuştum akşam olmuş ayrılık vakti gelmişti. Ayrılacağımız yere geldik. Elleri ellerimin içindeydi. Sıcacık yürek gibi, ana gibi yar gibi sıcaktı yar gibi. Gözlerimizin içine bakıyorduk ikimizde sanki ayrılmak istemiyor casına.
-Yarın okulda kimseye söyleme çıktığımızı.
-Neden aşkım.
-Senle dalga geçmelerini istemem.
-Neden geçecekler ki?
-Geçerler Burak geçerler okulun en yakışıklısı ve en.
Sözünü böldüm çirkini diyeceğini tahmin etmiştim.
-Sen benim için dünyanın en güzel insanısın aşkım boş ver sen eller ne derse desin.
Ve sarıldım ona doyasıya ana gibi sarıldım hayat gibi sarıldım yar gibi sarıldım yar gibi. Belki dakikalarca kaldık öyle. Başını omzuma yaslamıştı.
-Allaha nasıl bir ibadet ettim ki beni sana layık gördü.
-Hayır, acaba ben ne yaptım ki karşıma sen çıktın.
Yüzünü çevirdim bana doğru. Bir ürkek ceylan gibi bakıyordu bana. Ana gibi ölüm gibi yar gibi.
-Öpebilir miyim seni dedim
Yüzünün yaralı olmayan ameliyat izi olmayan bölümünü çevirdi. Bir an baktım gene gözlerine kapatmıştı o yeşil bakışlarını hayata. Yaşlar geliyordu gözlerinden. Sağanak gibi adeta. Elimle yüzünün ameliyat izi olan tarafını çevirdim oradan öptüm onu. Ana gibi su gibi yar gibi öptüm onu, belki dakikalarca. Sonra gene sarıldım sarıldım sarıldım sarıldım.
-Sıla m nasıl oldu da ben sana bu kadar âşık oldum ben.
-Ya ben Burak ya ben nasıl ayrılacağım senden sanki bir daha böyle olmayacaksın yanımda.
-Belki lik benim yaptığım belki aptallık ama sana öylesine âşık oldum ki daha çıktığımızın birinci günü hayatımı senle birleştirmek istedim.
Yeşil bakışları yaktı yüreğimi. Derin derin ağlamaklı gözlerle baktı. Sanki hayatta bana son kez bakıyordu. Sanki sanki gurbete gidecekti Sıla m.
-Bende Burak inan yaşadıkları hayal gibi hayal bile edemezdim bu anı ama şimdi hayat kadar gerçeksin önümdesin benimsin bende sana aitim sonsuza kadar seninim yemin ederim.
-Bende Sıla m bende.
Neden neden bir günde tanıdığım bir insana önce âşık olmuş sonra sırılsıklam âşık olmuş evlenme teklif etmiş ve şimdide sonsuza kadar sürecek birliktelik yemini etmek üzereydim. Neden neden Sıla nın gözlerinde gördüm sorumun cevabını. Islak bakışlım gözleri bakışları bile aşktı.
-Evet, aşkım sonsuza kadar yeminimsin.
Ellerini bırakamıyordum. Durup durup sarılmak istiyordum. Sarılıyordum da.
-Gitmem gerek aşkım dedi Sıla
Son kez öptüm onu bu kez alnından.
-Bu gece nasıl bitecek nasıl yarın olacak seni özleyeceğim.
Evet, özleyecektim ana gibi nefes gibi yar gibi.
Ellerimiz bıraktı ellerimizi.
-Güle güle sılam güle.
Biraz ilerledi bense hala arkasından bakıyordum. Bana döndü dünyalara bedel gülümsemesiyle.
-Eğer yeminini tutarsan cennette yara izi olmaz yüzümde.
Anlamamıştım ne demek istediğini. Anlayamadım.
O gece sabah olmak bilmedi. Sabaha kadar uykusuzdum. Sıla mı düşünmekten
Sabah koşarcasına çıktım evden. Sıla mı görmek için. Artık kendime neden böyle âşık olduğumu sormak geçmiyordu, geçemiyordu.
Okula geldim, sıraya girdik, sınıflara geçtik Sıla yoktu hala. Geç kalmıştır belki.1.ders 2.ders 3.ders yoktu.4.dersin ortalarında müdür girdi içeri.
-Arkadaşlar söylemesi çok zor biliyorum. Anneannesi ona bile söylememişti. Ama arkadaşınız Sıla nın beyninde tümör vardı ve dün akşam gelen bir kriz sonucu sıla arkadaşınızı yitirdik. Hayatın bu gerçeğinle çok erken yüzleşti Sıla.
Müdür hala konuşuyordu. Bense sağır olmuştum. Ayağa kalktım. Koşarcasına çıktım okuldan. Yolda dünkü konuşmalarımız geliyordu aklıma.
-Evet, aşkım sonsuza kadar yeminimsin.
-Eğer yeminini tutarsan cennette yara izi olmaz yüzümde.
İnanamıyordum ölemezdi hayatıma bir günde girip bir gecede çıkamazdı hayır olamazdı ölmemiştir Sıla m ölmemiştir.
Sıla nın evinin önüne gittim. Dün göstermişti bana da. Kalabalıktı. Sıla nın gerçekten öldüğünü anladığım an oracıkta bayıldım uyandığımda bir berber dükkanınday dım.
Cenaze yi hayal meyal hatırlıyorum zaten aslında hatırlamak dahi istemiyorum. Sıla nın bedeni toprak olmuştu. Sıla m sılaya gidiyordu.
Sıla m bitmemiş türküm.
Kaç yıl geçti aradan hatırlamıyorum. Yaşlandım bende artık, yaşlandım. Sıla dan yadigâr sadece o akşam bende unuttuğu hırkası kaldı. Evlenmedim hiç kimseye âşık ta olmadım o gittikten sonra. O her aklıma geldiğinde hırkasına sarıldım.
Ve ben hala aynalara haykırıyorum sevgimi. Aynalara.
Azrail’in nefesini ensemde hissederken aynada görünen Sıla ma uzattım ellerimi. Aynada sarıldım ona sanki gülüyor gibiydi. Gözlerinin içi gülüyordu. Yüzünde yara izi yoktu artık ve ben ölüme koşarken sarıldım ona. Yara izi olmadan yüzünde. O Bir Melek ti Meleğim di, Sultanım dı, Prensesim di gözümün Nur u özür dilerim ağlıyorum evet hiç ağlamadığım kadar ağlıyorum.
Ana gibi nefes gibi yar gibi. Keşke şimdi yanımda benim bir yaşlansaydı Sıla m seni çok özlüyorum mezarının yanını aldım vasiyetimi yazdım öldüğümde yanı başına gömüleceğim şimdi birlikte olsaydık kordonda yağan yağmurlarda bile elele kolkola gezerdik yağan karda sen ben olur kartopu oynardık. Biriciğim söz verdim yemin ettim Sıla m dan başkası ile çıkmadım sen her gün rüyalarımda hayalimdesin sözümü tuttum geliyorum aşkım..
Sami Arlan..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.