- 250 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bileşim Ve Bileşimin Özelliği 3
Ava giden kişilerin veya meyve, kök toplamaya giden kişilerin sağında solunda gözcü korucuların da olması demek, aynı anda tek boyutlu alan kullanımını genişletmek demekti. Böylece kolektif organize oluş iki boyutlu alanda iki boyutlu yararlanmayı ortaya koymaktı.
Ortam iki boyutlu alan da olsa siz kolektif bileşimi ortaya koymadığınız sürece, tek boyut içinde kolektif inşa görülemez olmakla yeterince iyi bir iki boyut yararlanması ortaya koyamazsınız.
İçine kolektif bileşimler girmeyen tekil ve tek boyutlu (tek kişilik) yönelimlerde; kolektif birim zaman oluşamayacağı için pek pek iki boyut genişlemesi ortaya konamazdı.
Tekil kişinin sağa, sola; öne geriye olan iki boyutlu eylemleri hep, “tek yön boyut eylemine dâhil tek boyut eylemlerini oluşan eğilip bükülen, geri dönen, zikzaklı veya daire çizen, tek yön yöneylemidir”.
İçinde kolektif sağlaması olmayan süredurumdaki bölge iki boyutlu olsa da tekil kişi sağa sola bükülse de iki boyutlu kolektif eylem içinde değildir. Kişiler, tek yönelimli eylemi içine aynı anda ve paralelinde başka eylemleri katıp eşgüdüm ediyorsa iki boyutlu eylem içindedir.
Kişi, tek hat üzerinde olmayan sağdan solda olan hatlarda katılan bileşimleri; eşgüdüm hareketli plan ile aynı yönelim içine katıyorsa kişiler bölge alanın iki boyutunu da tek boyutla yönelen bileşik eylemli süreç içine katıyorlar demektir.
Ya da bir çember hareketi olan tek kişilik tek yöneylemli kuşatma hareketi içine aynı anda çemberin çıkış noktasının sağına, soluna ve çemberin daire alanı içine yönelen kişiler eylemleriyle kişiler sürece başlıyorsa, bu süreç iki boyut yararlanmasını ortaya koyan kolektif harekettir.
Kültür, dil, etniklik, totem alan, tabu, özgecilik gibi birçok tutum kolektif bileşim veren katılım içinde kolektif bileşime ait olan iki boyutlu özelliklerdir. Bu özellikler kolektif bileşimli devinme içinde üs sel durumla varsalar da hemen kullanım olukla birden beliremezler. Zamanla bileşen evrimsel süreçlerle kullanıma (tedavüle) sokulurlar.
Bileşim gerçekleştikten sonra alan; totem alan, tabu, paylaşım, kolektif birim zaman, özgecilik gibi üs sel durumla, o bileşimin toplamından fazlası olan "bileşimin özellikleriyle" ortaya çıkmıştı.
Alan açma konusu içinde yazdığım; “Sömürü”; kolektif alana derinlik veren veya kolektif alana hacim veren üçüncü boyut denen “üreten boyutun içine El tarafında açılan alanlardı. El ‘in köleci sistem için üreten sistem içine alan açması ve açılan alanı başlangıcın içine götüren kurt deliğiydi. El üç boyutun üçüne de, anlam yükleyici sahiplenme atfeden kişi benci sahipliğin enfeksiyonuydu.
Kurt deliği bir kullanımsa da ilk varlığın ve kolektif var oluşun bir inşa enstrümanı değildi. Üçüncü boyuta, zamanı da ekleyebilen dört boyutlu toplumun enstrümanıydı. Kurt deliği söylemini burada bileşim ve bileşimin özellikleri olukla da biraz açmalıyım
Üreten kolektif yapı içinde El; üretilen değerlere dayanakla "mülkün sahibi benim. Mülkümü dilediğim gibi tasarruf ederim. Yöneten, kararlar sahibi olan iradeyim. Mülkümden size de bir pay var" diyordu.
El bu zikri söylerken süreci doğrultması olmayan soyut bir geri beslenim algısıyla, kendisini ilk başlanış etkileri üzerine oturtuyordu. Başlanış etkilerine şimdiki zaman içinin olup bitenler, algısıyla bakıyordu.
Şimdiki olup bitenleri örneğin; dili, kültürü, etnikliği, tabuyu vs. başlangıçta var olan eylem hareket ve var bulunuşlar sayıyordu. El başlangıca dayanaksız algı anlamlar veriyordu. Buna göre insan dünyada olduğu an birçok dil ile konuşuyordu.
Bizler geçmişte ve şimdi çoğu alan durumların adını ve kendisini bilmeden his gibi duygular içinde kullanırız. Kolektif birim zamanı iki boyut içinde kullanmak gibi, iki boyutlu kolektif zamanı üç boyuta evirmek gibi kullanımlar içindeki kişi kendisini hakkı ile yasalarıyla belirli bir alan içinde kılmadan kimi totemdik ve tabu sal algılarla, kolektif bir kullanım boyutlu koruyuculuğun garantisi içindeydi.
El de, bu tür koşullar içindeydi. Fakat El kişi bencil tekil algılar olmakla adını sanını bilmemekle ortaya çıkan olanakları, soyut anlamlarıyla kullanıyordu. El ‘in şimdiki zamanı başlangıcın içine koyan soyut söylemli algısı, insan zihninde şimdiden başlangıca hızlı bir geçiş yapan algılar hayaller üretiyordu.
El; “rızkınızı veren biziz” derken; El ‘in bu söylemi kişiyi kolektif bilinçten koparan, kişiyi kolektif bilince yabancı kılmakla kişi üzerine büyüsel bir etkiydi. Kişi şimdiki hazır durumu, hızlı bir şekilde başlangıca koyup şimdiki hali başlangıç içinde El ve El ‘in rızk vermesiyle birleştiriyordu.
“Rızkları veren benim” diyen El söylemi kişinin kolektif bilincini örtüyordu. Bu söylem kişiyi kolektif koruyuculuktan koparıp, kolektif koruyanı El ‘in koruyuculuğu gibi bir anlayışla kişiye zımnediyordu (bilinçaltı algı ediyordu).
Tekil kişi El rızk vermese ne olurum demiyordu. Kişi çevresiyle vardı. Çevrede de yiyecekler vardı. Kişinin bildiği kendisiyle bu yiyeceklerin örtüşen bir var bulunması vardı. Kişi için bu böyleydi. Kişiye de kimse bunları ben sana verdim demiyordu.
Kolektif koruyuculuk çevrede yoktu. Kolektif ortamdaki kişi; balığın deniz basıncını, hava basıncını bilmemesi gibiydi. Kişi üreten ilişki içindeki kolektif gücü ve kolektif kapasitenin anlamını bilmeden köleci sistem içinde üreten ilişkideki kolektif anlama “El bize rızk verdi” türünden soyut algılı anlamla birleştiriyordu. Bu zan üzerindeki kişi; “El rızk vermeseydi halim nice olurdu?” diyordu.
Böylece El karşısındaki kişi tekilliğin yalnızlık algılı korkuları içine düşüyordu. Ve tekil algılı yalnızlık korkulu kaygılarla kişi; El ‘e rücu edip (sığınıp), teslim oluyordu. Hâlbuki kolektif yapı kişiden sonraydı. Ve kolektif yapı kişiyleydi. Kişide kolektif yapıylaydı. Bu kişi ve kişiler arası bir inşa bağıntıydı.
Tekil ve monarşin dönemde “rızkları veren benim” diyen El, oligarşin dönemi içinde El ‘ler arası ittifak ile de oligarşinin ittifakını ortaya koyan tevhit içinde oligarşi; “ rızkları veren biziz” diyordu.
El ‘ler arası bileşim içindeki tevhit te ve “rızkları biz verdik “ söylemli düşünce algılatması içinde El ‘in ve oligarşin tevhit, kendisini kolektif yetenek yerine koydu. Kolektif yeteneği El algısına dönüştü. Yine monarşinin, oligarşinin söylemlerin içinde kişiyi ve kişileri kendisine ve kişiyi üreten toplumuna yabancılaştırma hilesi vardı.
Monarşin El öğretisi ve oligarşin El öğretisi olan tevhit; üreten kolektif yapının üs sel değerli boşluk alanları içinde kendisine eylem (hareket) alanı açıyordu. Açılan bu eylem alanı içine üç boyutlu kolektif düşünce algısını yerleştiriyordu. Böylece başlangıç koşulları içine ref edilen kolektif kuvvet, El iradeli takdire ve El iradeli kadere dönüşüyordu.
Şimdiki zamanın geriye etkimesi içindeki paylaşım El ‘in takdirine yönelme ve El ‘in takdirini anlama oluyordu (iç sel duyuş). Başlangıcın ileriye etkisi de El ‘in takdirine boyun eğen tevekküldü (imandı).
Gerçeğe, tarihsel akışa, kolektif oluşa, kolektif mirasa vs. ye aykırı olan bu soyutlaşan yanılsama ile kişi soyutlama düşüncesi çok hızlı hareket ediyordu. El şimdiki olanak ve şartları, başlangıç içine koyması demek örneğin başlangıç içinde zaten kültür vardı demekti. Yani ve güya kültür hiçbir şekilde ortaya konmamış olukla içinde olunduğumuz şekliyle şimdiye etki ediyor demekti! İleride olan kültürü geriye koymakla hiçbir karşılığı, hiçbir dönüşü olmayan geriye etki ile boş boşuna enerji harcaması oluyordu.
El şimdiki olgu ve olanaklarla donatılmıştı. El ‘in bu haliyle geride başlangıçta olmasının bize algılattığı bir idrak vardı. Biz de bu idrakle “ eğer El rızklarımızı vermeseydi halimiz nice olurdu?” demekle sanki biz bunlarsız var olurmuşuz gibi bizler de kendi kendimize yabancılaşıyorduk. Kendisine yabancılaşan bu düşünme içindeki akla binaen El; geride olanın ileriye olan iman etkisi içinde kendini var ediyordu.
Hâlbuki kolektif güç üretim yapmasaydı, ne mal mülk kavramı bilinecekti. Ne ortada El olacaktı. Ne de mal mülk sahipliği anlayışı olan El ‘i ortaya koyan bir düşünce var olacaktı.
Dördüncü boyut: bir boyutun yanına ikinci boyutun birleştirilmesiyle. İkinci boyuta üçüncü boyutun bileştirilmesiyle. Ve üçüncü boyuta zaman denen dördüncü boyutun bileştirilmesiyle elde edilmişti.
Bu nedenle insan, örneğin dördüncü boyut zamanı farklı bir boyut olarak bilmeden, zamanı kullana gelmişizdir. Zihin de, kişiler gibi örneğin iki boyutlu, üç boyutlu ve dört boyutlu düşünceler içinde olmakla boyutları rahatlıkla kullanır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.