- 1617 Okunma
- 11 Yorum
- 13 Beğeni
Okumak yarası, - " Bir Hanım" / Fatma Semiye
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevgili okur, burada yazılan öykü ve içerisindekiler bir hayalin örgüsüdür !
Öykünün esin kaynağı, görseldeki ilk kadın yazarımız Fatma Aliye Topuz Hanım’dır.
Kahramanımız Fatma Semiye bir hayal olup, ismini Fatma Aliye ve onun kardeşi olan,
ilk feminist öncülerden Emine Semiye’den esinle almıştır.
Zihin ve ufuk açması dileğiyle huzurlarınıza, uykusuz bir geceden armağandır.
......................................................................................................................................................................................
Okumak yarası – “Bir hanım”
Tahir, on dördünde henüz...Karasuyun çimeninde, kır bitkilerinden bir tuvalde; annesinin mezarı başındadır...
Annesi, Fatma Semiye,
Mezarında ne bir kuş sunağı, ne de bir karanfil vardır. Mezar taşında şöyle yazılıdır,
“Muharrire ve Sendikacı Fatma Semiye, ruhuna el Fatiha “
Tahir’in annesi, mavi tulumlu endamıyla, sarı saçları hep uzun ve taralı, elleri nasırlı işçidir.
Helalin, iffetin ve inancın ve umudun adıdır; Tahir’in anası Fatma Semiye, bir tuvalde saklıdır.
Fatma Semiye kadındır !
Adı gibi yücedir. Dilinde bir hakkın zikri ile özgür ve dik başlıdır.
Fatma Semiye’yi okutmadılar, onu bir tekstil tezgahına, makine dişlilerine talime koydular...
Nasırlıdır elleri, nasırlıdır özgün fikirleri, onu okutmadılar; onu o gün uykularından yaraladılar...
Yarasından güç bulan Fatma Semiye, her fırsatı yontar kendine. Ya bir gazete kupürüne veya bir sinema
afişine kanar yaraları, yazar hayallarını, “yazar” düşlerinde. Yazmakla kalmaz Fatma Semiye, kafasına takar
okuyacaktır ...ve okumalıdır da. “And olsun !” der, gecelerine ve her vakte...
İlk sökününü verir ağabeyinin okuma fişlerinden...
“Adem ve Havva “ der, “kadın yemek yapar”,” oğula aş eder”, “akşama evi temiz eder”...
O böyle söker okumayı, okudukça söker zihnin tasavvurunda açmazları...
Sonra sonra okudukça -
”Adem’i Hayat’a, salıverirler, kadını da -eski evlerin, soba yanan tek odası, uzun sofası –hayata dar ederler”
Fatma Semiye, ilk tefekkürlerini sessiz ve kimsesiz böyle zikreder.
.
Okumaları onun, bilincin altın yaldızlarıdır. İlmek ilmek tıpkı mahir elleri gibi dokur zihnin pak ,
saten aydınlığına...
Her fırsatı değerlendirir, ne saat on geç kahvaltısı, ne saat beş son çayı...
Ziyan edemez zamanını, okur her fırsatta ve yazdıkça yazar yarasını. Yalnız kendini mi yazar?
Tüm ezilenleri ve daha çok ezilen kadınları, anaları, kumaları ve işçi kadınları...
Yazar Fatma Semiye, dillerinden kenetli kadınları, hayallerinden düşkün, yaşamlarından tutuklu kadınları...
O yalnız yazar mı?
Yazmakla kalmaz, yaşar ve yaşatır da Fatma Semiye !
Koşar her kadının derdine; o bir omuz kadar yakındır size...
Bir çırağın yanlış kesiğine tamamlanmış bir esirgemedir o, kükrer !
Çavuş, usta başı önlerinde yalın kılıç, dik başı ve mağrur gözleriyle...
Moraran gözlerde, yeşil mor damarlara müşfik dokunuştur o, hırçın bir deniz olur sonra...
Okşayan şifa elleri, ezilenlerin, işçinin ve kadının gücü olur, sıkılı bir yumruktur O !
Fatma Semiye, okumadı , okutmadılar onu. O, Fatih terzihanesinden mezun oldu...
Dikiş, nakış biteviye kanaviçeler işledi, iplik yorgan nevresimler sırıdı, makrameler ördü.
Mahallenin genci yaşlısı herkesin uğrak yeri, rica kapısı oldu...
Sonra gelinlik işlemeye koyuldu ve pek mahir bir terzi oldu.
Osmanbeyde, Cihangir de ve daha bir çok yerinde İstanbul’un...
Sosyetenin terzilerine birinci çırak, sorasında kalfa oldu. Altı yedi eylül olayları sonrasında kaybetti işini ve masum müşterilerini ve ayrıldı yolları.
Fatma Semiye’nin yolu, şimdilerde bir üniversite bahçesine devrolan cankurtaranda bir atölyeye düştü.
Atölye büyümüş memleketin ilk büyük fabrikalarından biri olmuştu.
Fabrikanın ilkleri büyüklüğüyle kalmayacaktı...
Fatma Semiye ve kadınların bahtı onunla değişti.
O, tarihin ve devrin görmediği bir kadındı...
Her şeyi başkalaştıracak, her zorbaya baş kaldıracak ve mücadeleye zeka ve onur bileyecekti....
YORUMLAR
Baştan başlayalım; eserin adı ve onunla ilgili açıklamalarındaki, hem iki değerli ve örnek kadına vefa göstererek, hem de açık yürekliliğin ve eser isminin kurgusundaki zeka nedeniyle ayrıca takdiri hak ediyor bence...
Girişteki açıklamayı okuyunca ilk olarak o iki değerli isim hakkında bir iki okuma yaptım. Aslında, Fatma Semiye ile tek benzer yanları isimleri ve sona doğru geldikleri noktalar diyebiliriz. Buradan şu sonuca vardım; yazar Türk toplum yapısında kadının yerine, daha doğrusu doğduğu andan yaşantısı boyunca kendisine hak ettiği değerin verilmemesine gönderme yapmış...
Hikaye ise bu topraklardaki kadınların genel tablosu aslında. Gerçi günümüzde azalmış olsa da küçük yerlerde hala olan kız çocuklarının eğitimden uzak tutulmasından, neredeyse köle muamelesi görmelerine kadar hissediliyor bu durum.
Öyle detaylı anlatımlara girilmeden, yani kadının günlük yaşantısının rutinine değinilmeden sadece seçilmiş kelimelerle anlatılmış kadınlar.
Final ise; ütopik bir hayal gibi çıkıyor karşımıza. Hayatın her evresinde kadın gerçek gücünü göstermelidir diyor. Çünkü dünyayı olması gerektiği yere kadınlar taşıyabilir. Barış ve sevginin daha yaygın olduğu, eşitliğin genele yayıldığı bir dünya...
O günleri görebilme dileklerimle, tebrik ediyorum kardeşimi...
Sevgilerimle...
Erkan Cem Arslan tarafından 11/1/2020 10:08:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
Lofça'da doğmuş Ahmet Cevdet.. Lofça; eski bir Roma kazası, anlamı: Avcılar Kalesi. Balkanlar, Türk'ün yitik çocuğu ..
"İlk Türk kadın romancı kabul edilen yazar Fatma Aliye Hanım’ın babasıdır."
**
Ahmet Cevdet Paşa özetle;
Tarih Alanında: Tarih'i Cevdet
Siyasi Alanında: Tezakir-i Cevdet
Hukuk Alanında: Mecelle
Dil Bilgisi Alanında: Kavâ'id-i Osmaniyye
Din Tarihi Alanında: Kısas-ı Enbiya
**
Kızının biri, Fatma Aliye Topuz, neden bir kadın, roman yazar? Otursun çorba pişirsin öyle ya??
Romanları ve konuları… nelerdir??
Emine Semiye ilk kadın romacımızın kız kardeşi; ilk kadın hareketleri öncüsü.. Oturup çocuk doğur,
Ne işin var değişik fikirlere..
Neden ben de insanım deyip ses yükseltir ki bir kadın, bul zengin koca keyfine baksana!
Büyük insanlarmış.
Yeiku Tebriği;
Ahmet Cevdet Paşa epey eser vermiş
Kızlarının biri romancı biri sendikacı, hak mücadelecisi
Sendikacı Emine Seniyeden ihlamla yazdığın 1.11.2020 tarihli yazının
Rüzgar gibi ilhamlar getirmesi dileğiyle okurlarına
Tanrım emeklerini zayi etmesin nesildadım.
yazıyı tam olarak okuyamadım
cepten giriyorum
yorumlar okunuyor ama yazı satır sonları kesik kesik
anladığım kadarı ile faydalı ve güzel bir paylaşım
okumak çok güzel
okumak ve öğrenmek
hiç kimse bundan mahrum edilmemeli
teşekkürler kendi adıma
ve
tebrikler güne seçilen yazınıza...
Çok!
sayılamayacak kadar çok hem de okumak isteyipte ama sözde büyük düşüncelere kurban edilen onca körpe hayat. Bunların sloganı da şudur çoğunlukta "kız çocuğu okutulurmuymuş" ..
Yani fasa ve fiso cahillerin böbürlendiği ve ardına sığınıp kararttıkları hayatlardan daha sonra vicdan bekleyip sevgi dilenen beyinlerin eserleri.
Diyeceğim şu ki bu yara tedavisi olmayan ince bir hastalık olarak genellikle de kız çocuklarına çamur gibi armağan edilen bir insan ayıbıdır.
Lakin unutulan bir şey var azim, hele ki bir kadının azmi hiç hafife alınmamalı.
Değerli bir yazı. Emeğinize teşekkürler.
Tebriklerimle.
yazıda isim karışıklığı olmuş. bahsettiğiniz hanımefendi, ahmet cevdet paşa'nın kızı fatma aliye hatun mu? yoksa, osmanlı dönemi radikal feminist hareketin öncülerinden emine semiye hatun mu? bu iki hanımefendinin yolları kesişmiştir. karışıklık, ondan mı oldu ki?
Sahir Neva
yukarıda yer alan bir öyküdür
ve siz bu öyküyü okumamışsınız;
okusaydınız böyle bir soru sormazdınız.
Kafa karışıklığınızı gidermenin yolu ise okumak olacaktır,
lütfen önce okuyun !
mir muğdat zinaryan
açıklama için teşekkür ederim.
mir muğdat zinaryan
Sahir Neva
kesik kesik okumanızı gidermek için ilk paragrafı paylaşıyorum, iyi günler...
Sevgili okur, burada yazılan öykü ve içerisindekiler bir hayalin örgüsüdür !
Öykünün esin kaynağı, görseldeki ilk kadın yazarımız Fatma Aliye Topuz Hanım’dır.
Kahramanımız Fatma Semiye bir hayal olup, ismini Fatma Aliye ve onun kardeşi olan,
ilk feminist öncülerden Emine Semiye’den esinle almıştır.
mir muğdat zinaryan
Yazıda başkasının hayatını özümseyen, empati kuran ve ''evet sanki anlatırsanız beni bir gün böyle anlatın'' diyebilecek kadar söz konusu kişiyi ve okuyucuyu memnun edecek kadar güzel bir yazıydı.
Yazınızı kutlarım.
Sahir Neva
Bizim kahramanız tüm bu artılarının yanında Fatma Aliye'nin kardeşi Emine Semiye'yide anarak ona ayrıca feminist kişiliğini kazandırmakta, öykünün kurgusuyla ayrıca sendikacı emekçi bir kadın rolünüde yüklemektedir...
Empati vurgusu ile gelen samimi takdirleriniz için teşekkür ederim.
sevgi ve hürmetle,
Hani bazı şeylerin tadı hep damakta kalır ya derin bir ah çekip devamını beklersin
Ben devrimci bir babanın kızı olarak haksızlığa baş kaldıran insanları seviyor ve takdir ediyorum senin kaleminin gücü yine saha kalkmış böyle yazar böyle şairlerin varlığı gurur örneğidir bekliyorum devamını harika bir farkındalık yazısı olmus Yüreğine sağlık neva saygılarımla
Sahir Neva
Fatma Semiye'nin muharrir ve sendikacı oluşunu, yaşam serüvenini devam öykülerinde okuyacağız inşallah...
Teşekkür ederim Mavi, sevgiler ...
Nesildaşım devamı gelir diye umut ederek bitirdim.
Kesinlikle kendine has bir kalemin var...seni okumak senin kurduğun dünyada senin eşliğinde bir gezi yapmak gibi...ama öyle sıradan bir gezi değil, taşların bile dile geldiği ve duygularını söylediği bir gezi...
Öyküyü okuduktan sonra resimle dakikalarca konuşma isteği uyandıracak kadar güzel bir anlatıydı.
Tebrikler canı gönülden..
Eksik olma aksi olma hep ol dilerim.
Sevgilerimle..
Sahir Neva
Beğenmene sevindim çünkü önce kadın okurların sahip çıkmasını arzu ediyorum Fatma Semiye karakterine, teşekkürler hep yakınımda ol nesildaşım... Sevgiler,
black_sky
Yine yeniden tebriklerimle...
Sevgiyle her daim..
Yinsani
black_sky
black_sky
Sahir Neva
Nesildaşlarım eksik olmasınlar, hep olsunlar :)
Yinsani
kurudu mu kalem
çürüdü mü gökyüzü
ilham melekleri göndersem bin tane
biri ile rüzgar gibi yazarsın bir ağıt
Tanrım sen blacki şiire küstürme..
black_sky
'ne yalan söyleyeyim hiç yazasım yok...ondan dolayı hiç uğraşmıyorum....
Bir tek söz verdiğimiz proje için uğraşmaya çalışıyorum o kadar..
Yinsani
kara büyü ile düşerler güne
millet de sanacak gökyüzünde bir kutup yıldızı var:)
iki yeikuda siyah kuşak kara kuşak bam bam bam
havai fişek gibiler gecenin koynunda
Tanrım sen bilirsin ya, eksik etme saçlarımı başımdan...
Yinsani
mimarlar çizmiş planı sanırım
merak ederken nabzım çıkar 165 e
yedi başlı ejherhanın kanadından...
Tanrın hangi filmdi o unuttum..
Sahir Neva
İçinde yeşilin ve bozkırın farklı tonları, yıkık kültürel miraslar, dudakları şapırdatacak lezzetleriyle...
evet evet bence bir gezi-anı yazısı fena olmaz dönüşte az bir şey araştırma ile şehre ve kültürüne dair küçük eklerle güzel bir şey çıkartır nesildaşım diye düşünüyorum
Yinsani
beş paragraf:)) ilk ikisi kendisine kalmış...
üçüncü sayısal değerler kaç tane lokantaya girdi kaç tane kebap yedi araba kaç litre yaktı kaç km gezdi kaç kişiydiler :)
dördüncü kaldırım taşları , kaç tane mekana girdi, kaç ağaç gördü, en yüksek tepesi nerenin urfanın... vb
beşincide sıkıntı çekmez sanırım oralara en çok dini anlatının olduğu yerler...
teklif var ısrar yok...
aslında döndüyse hemen yazmaya başmalı sıca sıcağına :)..benim yaptığım gibi:))