- 271 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kaçmak da bir ihtiyaçtır
“Zaten musibetler dergâh-ı İlâhiye sevk etmek için birer kader kamçısıdır.” Barla Lahikası’ndan.
Kalbimi avuçlayan cümlelerinden birisiydi Cemil Meriç’in:“İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara sığındım.” Neden böyle hissettirdi bana? Neden ruhumun ayaklarını yerden kesti? Cevaben derim ki arkadaşım: İnsandan insana uzanan yolun güzergâhı böyledir. Yaralarına dokunan yaralarımıza da dokunur. Kendisiyle yüzleşen yüzleştirir. Dikkatimizi tutup enemizle muhatap eder. Çünkü insaniyet en çok yaralarından kardeştir.
Demek herkeste biraz böyle. Yani kaçmak âdemîlerde ihtiyaç. Okumaksa bir tür firar. Yaşanılanın âleminden okunulanın dünyasına bir seyahat. Üstelik zahmeti de az.
Öyledir: Kestirilebilirlik de sıkar insanı arkadaşım. Bilmemek de bir nimettir. Sonramızı katlanılır kılar. Sürprizlerle donatır. Harikası olmayan bir dünya çekilmez. Yeknesaklık ‘tekrarlayan ölüm’dür. Kaderime dair cehaletimden şu yüzden mutluyum. Ne mutlu ki bilmiyorum. Ne mutlu ki beklentiye uyanıyorum.
Fakat hayatımın büsbütün gelişigüzelliklere bağlı olduğunu düşünmek de istemem. Korkarım. Olabileceklerden endişe ederim. Kaptansız bir otobüste kim rahat eder? Boşta bir direksiyon bizi nereye götürür? İşte kaderimin bilindiğini bilmekten de şu yüzden memnunum. Metinleriyle bir editörün kontrolünden geçmek aklıbaşında her yazarı rahatlatır. Takdir bir nevi gözlemdir çünkü.
Kadere imanım biraz da şu nedenle beni rahatlatıyor. Böylece işin sırf seçimlerime kalmadığını biliyorum. Yıkımlarımın da bir sınırı var, görüyorum, kontrol altındayım.
Arkadaşım, çocukken kitaplarla, özellikle romanlarla ilişkimi düşününce yaşamaktan okumaya kaçmanın da fıtratımıza nakşedilmiş bir özellik olduğunu düşünüyorum. İnsan dengesiz olandan dengeliye doğru kaçmak istiyor hep. Kontrolsüz olandan kontrollü olana doğru meylediyor. Direksiyonu boşta bırakmaya katlanamıyor. Hatta cümle varlığın akışı böyledir. Sıcakla soğuğu yanyana koyduğunuzda bir süre sonra ısılarının birbirlerine yaklaştığını görürsünüz. Demek onlar da denge arzu ederler.
Ben de kitaplar hiç bitmesinler istiyordum. Gerçek dünyaya döndürmesinler. Bir bunun, bir şunun, bir onun şahidi olayım. Yaşayayım. Orada bir işe yarayayım. Ne de olsa yaşanacaklar yazarların/editörlerin kontrollerindedir. Hele çocuk kitaplarında işler asla çok kötüye gitmezler. Olmadı ahirde toparlanırlar. Neşelenirler. Mutlu sona kavuşurlar. Hem nihayetinde burada ben sadece bir seyirciyim. Mürşidimin dediği gibi yapabilirim: Pencerelerden seyrederim. İçlerine girmem.
Romanlar ‘hayatımın birini bin yapma yöntemi’ gibi geliyordu o zamanlar. Şimdi daha seyrek okuyorum. Demek kaçmak ihtiyacı bitmiyor. Lakin mürşidimin irşadıyla bir parça şuna ayıldım: Gafilane kaçmalardan da kaçmak lazım arkadaşım. Devekuşu firarı bize lazım değil. Kaçmak illa gerçeğe olmalı.
Aleyhissalatuvesselam boşuna buyurmamış elbet:“Dünya mü’minin zindanı, kafirin cennetidir.” Zindan nedir? Zindan kaçılandır. Daraltandır. Âdemoğlu zindanından kaçmak ister. Kaçmak, ama gaflete değil anlama kaçmak, mü’minane bir eylemdir bu yönüyle. İman biraz da bu kaçışın eseridir. Berinin darlığını farkeden öteye meyleder. Anlamsızlığın baskısından anlama kaçılır. İblis’in fitnesinden Allah’a sığınılır. Cümle şirklerden Rabbe firar edilir. Hem Kur’an da böyle emreder: “Fefirrû ilallah!/Allah’a kaçın!”
Kaçmayandan korkmalı asıl. Kavminden ayrılıp Tûr’a çıkmayandan, Hira’sı olmayandan, “Bana yalnızlık sevdirildi!” demeyenden korkmalı. “Oku!” emri ancak firar bilenlere geliyor. Yani kendisini eksik hissedenler ancak tamamlanmak duası ediyorlar. Cenab-ı Hak da onların bu gerçekçiliğine lütfediyor.
Aç olmayana kim ekmek verir? Okumak bir açlıktır. Ama doyması olmayan bir açlıktır. Bir hastalıktır. İyileşmesi istenmeyen bir hastalıktır. Bir kaçış yoludur. Fakat kaçması varmaktan tatlıdır. Bizi vahye âşık eden de yine gayb âlemine uzanma arzumuz değil miydi? Hayatımızın yaşadığımızdan ibaret olmadığımızı gösteren bir dünyaya. Aşkın bir dünyaya. Zindanımızdan öteye. Çünkü ötesiz beriler hep cehennemdir. Ahiretsiz dünya cehennemdir. Manasız madde cehennemdir. Vuslatsız firak cehennemdir. Fakat, dikkat et arkadaşım, Rabb-i Rahîmimiz hidayetiyle bizi ilk bu cehennemden kurtarmıştır: Ona inanmak cennetlerin/kaçışların başıdır. Elhamdülillah.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.