- 827 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
İlk Öğretmenim Benim
İlköğretmenim dedemdi benim. Benden tamı tamına elli iki yaş büyük olan dedem. Ben atmış bir doğumlu o ise dokuz yüz dokuz. İlkokula başladığımda atmışlıktı dedem ve sayısız evlat ve torun sahibiydi. İşte o torunlardan biri de bendim ve dedemden ders alıyordum. Harfi, heceyi, okumayı yazmayı, oturup kalkmayı yani adab-ı muaşereti ondan öğreniyordum.
Anne babanızdan ders alırsınız, onlar sizin öğretmenleriniz olabilir ama farklı olan torunun dedesinden ders almasıydı ki bu pek rastlanılır bir şey değildi.
Bir eğitmendi dedem. Yani hem eğiten hem öğreten, öğretmenden farklı olarak. İşte biz o dönem kuşağız. Eğitmenden ders alan nesliz.
Sadece okur yazar olmaları eğitmen olmalarına yetmiş. Doğduğunda bir Osmanlı tebası sonrasında bir cumhuriyet vatandaşı dedem. Monarşiyi de görmüş, cumhuriyeti de. Tek partiyi de görmüş çok partiyi de. İnkılabı da görmüş ihtilali de. Kıtlığı yokluğu da görmüş varlığı da. Hülasa görmedikleri yaşamadıkları kalmamış.
O günün şartlarında okur yazar olmayı başarabilen çok az sayıda kişilerden birisi olmuş. Bu ise bu kutsal mesleği edinmesine sebep olmuş. Başka bir şey istenmemiş, tek şart okur yazar olmak eğitmen olabilmek için. Kolay değil cihan savaşı, arkasından kurtuluş savaşının verildiği dönemde bu işe vakit ayırarak okur yazar olmak..
Seçilip götürülmüş, Akçadağ’da eğitilmişler. Neler beklenmiyor ki kendilerinden. Gittikleri yerde hem okumayı yazmayı öğretecekler, hem de vatandaşın her meselesine yardımcı olacaklar. Onlara klavuz olacak, yol yordam, iz işaret gösterecekler.
Sadece öğretmenlikle kalmamışlar gerektiğinde sıhiyelik, aşıcılık, arıcılık, hayvancılık da öğretmişler ahaliye. Ne biliyorlarsa hepsini aktarmışlar vatandaşa.
Oradan başlamış her şey. İlk harç, ilk tuğla ve ilk hamle. Memleketin kalkınmasına, ilerlemesine katkı sağlamışlar, nesilleri eğitmişler bir eğitim neferi olarak.
İşte bu işe yıllarını vermiş, bu yolda saç baş ağartmış, iş ve meslek yaşamının sonuna gelmiş dedemdi benim öğretmenim.
Hatırlarım o yaşta ne emek ne çaba sarf ettiğini. Heyecanını özverisini hatırlarım. Sanki mesleğe yeni başlamış bir eğitimci aşk ve heyecanı..
O yaşta geçip oturmazdı. Masaya kurulmazdı. Zaman öldürmezdi. Hep ayakta, hep karatahtada. Bazen bir harf, bazen bir hece, bazen bir sözcük ve cümle yazar ve öğretirdi bize.
Harfle başlardık cümle ile tamamlardık. Parçadan bütüne gelir ve okumaya öyle geçerdik.
Yönümüzü sağımızı solumuzu ondan öğrendik. Saymayı toplamayı çıkarmayı ondan öğrendik. İnsan ilişkilerini ondan öğrendik. Yani hayata onunla tutunduk, onunla hazırlandık.
O bir yılmaz savaşçıydı. Bir mücadele adamıydı. Korkmayan, çekinmeyen, kaçınmayan gözünü daldan budaktan esirgemeyen bir mücadele adamı. Öğretmekti onun işi. Öğretmek için her yolu deneyen bir eğitim eriydi. Uygulamalarıyla, fikirleriyle, düşünceleriyle eğiten, öğreten, ileriyi ve uzağı gösteren bir eğitim neferi.
Bir büyüğümü, dedemi, ilköğretmenimi anıyorum buradan. Onu hakkıyla anlatmakta yetersiz kalan kısa bir yazı ile. Hayatta değil şimdi. Dünyasını değişeli çeyrek asır oldu neredeyse. Dilerim rahattır, huzurlu uyuyordur yattığı yerde.
Ruhu şad, mekanı cennet olur inşallah...
Kemal SEYFİ
03.12.2013
YORUMLAR
dedenize sonsuz rahmet dilerken,
erdemleri, bilgisi, yurda olan karşılıksız sevgisini ayakta alkışlar,
Köy Enstitüleri gibi karanlığa karşı aydınlığın bayrağı olmuş kurumları kapatanları bir kez daha nefretle yad ederim.
eyvallah.