- 1375 Okunma
- 10 Yorum
- 3 Beğeni
ÇAT KAPI
Kapının zili çaldı. Açtım, karşı daire komşum Abdil Başkan:
“Çay hazır mı Komutan çay?”
“Hazır değil ama hazırlanır. Gelsene.”
“Geleceğim zaten. Bu gün bütün duygusallığım üstümde, seninle biraz dertleşelim.”
Benim ömrüm, tayinim nedeniyle çeşitli şehirlerde kiraladığım apartman dairelerinde geçti. Apartmanlarda komşuluk ilişkileri zayıftır. Aynı apartmanda, aynı sitede olunmasına rağmen birbirlerine gidilip gelinmez. Hatta öyle ki; karşılaşıldığında selam bile verilmez, tanımazlıktan gelinir.
Emekli olduktan sonra memleketim Amasya olmasına rağmen düzenli, sakin bir şehir olan eşimin memleketi Isparta’ya yerleştim. Karşı daire komşum Abdil Başkan sağ olsun benim o güne kadar yaşadığım "apartman hayatı" görüşümü değiştirdi. Taşındığım ilk günden itibaren her sorunumla ilgilendi. Tanışıp birbirimizi sevdikten sonra ÇAT KAPI gider gelir olduk.
Hele şu pandemi döneminde dışarıya çıkmamızın yasak olduğu günlerde evimizin ihtiyaçlarını benden daha iyi takip eder, alır getirirdi.
Kimdir bu Abdil Başkan ve niye Başkandır?
O nu görenler sert aksi biri zanneder. Oysa o görüntüsünün altında altın gibi bir yüreği vardır. Merhametlidir. Duyguludur. Merttir. Denildiği gibi; gözünü budaktan, lafını dudaktan esirgemez. Beceriklidir, iş bitiricidir.
Oturduğumuz siteyi yapmak için kurduğu kooperatifin başkanıydı Abdil KAHRAMAN. Benden küçük olmasına rağmen ben ona hiç bir gün Abdil ya da Abdil bey demedim. Hep O na Abdil Başkan, eşine de hürmeten buranın söylemiyle abla anlamına gelen Ayşe aba derim. Sevmem bey’li konuşmayı. Katılır ya da katılmazsınız, karşındakine Bey demek onunla arana mesafe koymaktır. O da bana hep Komutan der. Bana bazen sormuşlardır:
”Kooperatif bitti, sen niye hâlâ Başkan diyorsun?”
“ Peki, kısa bir süre bakanlık yapan birine ömrünün sonuna kadar niye -Bakanım- deniliyor?"
Çıktı geldi Abdil başkan:
“Bu gün yaşadığım bir olay beni çok etkiledi be Komutan !”
Çayı koydum ocağa.
“ Senin niyetin çay içmek değil, konuşup rahatlamak. Seni dinliyorum.”
“ Dün oğlanlar; “ Baba, torunlarını da alıp sana yemeğe geleceğiz” dediler. Sevindik tabii. Ayşe Aba’nda bir telaş, çeşit çeşit yemekler, börekler hazırlıyor. Bana: “Ayakaltından çekil. Git biraz gezin istersen” dedi. Çıktım dışarı. Simit tepsisini yanına koymuş, kaldırımda oturan sakallı bir ihtiyar, eli şakağında düşünüyor. Kim bilir ne derdi var? Derdi satamayıp elinde kalan simitler mi? Ya da bu yaşında evde oturmak varken, onu simit satmaya mecbur eden kaderi mi? Ondan torunlarımın sayısı kadar simit alıp para verdim. Paranın üstünü vermeye hazırlanıyor.” “Kalsın amca önemli değil” dedim. “Olmaz oğul olmaz ben dilenci değilim. Hakkım ne ise onu alırım.” Simit satacak kadar paraya ihtiyacı varken, ihtiyardaki asaleti görmüş, mahcup olmuş, utanmıştım.
Akşama daha vardı. Şeffaf simit poşeti elimde gayesiz yürüyorum. Bir sokağa girdim. Yalınayak beş altı yaşlarında bir erkek çocuk elimdeki simit poşetine o kadar imrenerek baktı ki, hemen poşetten bir simit çıkarıp verdim kendisine. Çocuk elindeki simidi ikiye böldü karşıdan gelmekte olan bir adama doğru koştu. Adam eğildi, kucakladı çocuğu öptü. Ben uzaktan seyrediyorum. Adam yarım simidi almak istemese de, çocuk alması için ısrar ediyordu. O adam büyük bir ihtimalle çocuğun babasıydı.
Bunları anlatırken Abdil Başkanı duygu sarmıştı.
“Çay daha olmadı mı Komutan? “
“Oldu” dedim. “Oldu da sözünü kesmek istemedim.”
Bir süre konuşmadan çaylarımızı içtik. Ben bir sigara yaktım. O sigarayı bırakalı yıllar olmuştu.
Abdil Başkan anlatmaya devam etti:
“Komutan bu olayın en önemli, en duygusal bölümü ne biliyor musun?”
“Biliyorum. Ben mi söyleyeyim, sen mi söylersin?”
“Sen söyle.”
“ Çocuğun elindeki simidin yarısını babasına vermesi. Hep babalar çocuklarını düşünürler. Ama O küçücük çocuğun o büyük yüreğine saygı duymamak mümkün mü? O da babasını düşünüyor işte. Bazen büyükler de küçüklere saygı duymasını bilmeli.”
Aynı duyguyu paylaşmamızdan çok memnun oldu.
“Ben boşuna demiyorum ’Komutan boş adam değildir’ diye. Peki, niye bazıları çöpe atarken, bazılarının da karnı çöpten doyar. Bu nasıl bir düzen?”
“Başkan insanların kazanma hırslarının hiçbir zaman sınırı olmamıştır. O hırs insanların paylaşma, şükretme duygusunu yok eder. Ortadaki bir pastanın yarısını üç kişi, diğer yarısını da onüç kişi paylaşırsa sonunda da bir simidi de baba oğul paylaşmaya mecbur kalır.”
“Komutan bazen çocukluk yıllarımı düşünürüm. Çıraklık yaptığım yıllar. Ustamın azarlarını işitir, o çocuk halimle çok çalışırdım. Bütün isteğim bir gazoz içmekti. Bakkalın önündeki kasalara dizilmiş gazozlara imrenerek bakar alamazdım. Ne kadar kıymetli gelirdi o gazozlar bana. Şimdi bakıyorum da gazozun değeri ne ki?”
Güldüm.
“Sevgili Başkan bir ürünün değerini fiyatı değil, o ürüne sahip olabilme imkânı belirler. Şu anda bile senin için çok kıymetli olan o gazozun hasretini çeken binlerce çocuk vardır.
“Bundan sonra var ya nerede bir garip görsem elimden geleni…”
Sözünü kestim.
“Ben senin yüreğini biliyorum Başkan. Bundan sonra değil bu güne kadar da elinden geleni yapmışsındır.”
“Neye üzülüyorum biliyor musun?”
“Onu da biliyorum. Çünkü seni iyi tanıyorum.”
“Neye peki?”
“O simitlerin hepsini niye o çocuğa vermediğine.”
“Evet… Evet… Niye vermedim ki. Zaten torunlara babaannesi neler neler yapmıştı. Simidin yüzüne bile bakmadılar."
Gitmek üzere ayağa kalktı. Bu duygusal konuşmadan sonra sarılamadık, hatta tokalaşamadık bile.
Malum Corana olayı…
Abdil Başkan; senin yüreğini, insanlığını seviyorum.
YORUMLAR
çat kapı komşuluk gerçekten çok değerli bir güzellik
ben de dedim içimden "simitlerin hepsini verecek" diye...
olsun sizin gönlünüz zengin bunu biliyoruz okurlarınız olarak
bazen oluyor böyle dalgınlıklar işte
saygılarımla...
Bedri Tokul
Yazı da bahsetmedim ama o kadar, o kadar üzgündü ki....
Bu yazıda ki vurgulanmak istenenlerin biriside buydu işte...
Teşekkürler...
Selam ve Saygılar.
".............
Emekli olduktan sonra memleketim Amasya olmasına rağmen düzenli, sakin bir şehir olan eşimin memleketi Isparta’ya yerleştim.
..........." diyorsun..
Diyorsun da biz de yuttuk. Şuna kısaca "Hanım köylü olduk" desene canım Ağabeyim.. :)
Şaka bir yana Isparta gerçekten iyi seçim olmuş. Konum olarakta güzel yerde. 1,5-2 saat sonra Antalya'dasın.
Gelelim yazıya; gerçekten mükemmel bir yazı. İşin içine Bedri Tokul girince, Bedri Tokul'un kaleminden damlayınca bal kaymak tadında.
Hüznün, insanlığın, dramın, hoşgörünün mükemmel anlatımı ve kaynaşması.
İyi ki varsın Abi VAROL..
Kel'den öptüm. Saygımla..
Bedri Tokul
Neden Isparta'ya yerleştim?
Sen biliyorsun. Alem de bilsin.
Benim eşimin amcası benim şefimdi.
Almayacaktım da yeğenini sicilden atılsaydım mı Ordudan?
Şaka bir tarafa yaşlarımız kemale erdi.
Oğlan sevdiğini aldı,kızlar sevdiklerine vardı.
Baş başa kaldık şimdi hanımcığım canımcığımla...
Mutluluğun en anlamlı tarifi! MUTLUYUM"demekmiş.
Sor şimdi bana, Mutlu musun?
Evettt.Hem de çokkk..
Gelelim yazıya;
Karşı komşum duygulanmış yaşadığı bir olayı benimle paylaştı.
İyi ya da kötü elimiz kalem tutuyor.
Ben de sizlerle paylaştım.
SUAT BEN SENİ ÇOK SEVİYORUM.
Biliyorum sen de beni seversin.
Öperim gözlerinden
Suat Zobu
Evet severim Abi.
Selam ve saygımla.
Bedri Tokul
Çay mi,kahve mi?
Bana kalırsa hani o markadan isim bulmuş birer NESCAFE içelim.
Yakalım birer sigara.
Pasta mı,kurabiye mi?
Yeter değil mi?
Yüreklerimiz sofrada ya?
Çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgiyle...
Neden senin her yazında ben dalıp gidiyorum abi
o kadar sıcak o kadar içten ki anlatımın sanki bende bir sandalye atıp dinledim izledim sizi hatta senin de dolan gözlerini gördüm
vicdan böyle bir şey her kula bahşedilmemiş ne vicdansız insanlar var
yüreğin var olsun abim
Bedri Tokul farkı
Bedri Tokul
Neden biliyor musun?
Hani zeytinyağ tenekelerinin üzerinde yazar ya; NATÜREL diye.
Her halde ben öyle bir insanım. Senin gibi...
Selam ve Sevgiyle...
Teşekkürler...
"Çat kapı" alışkanlığımız bu pandemi sürecinden önce de bitmişti bence Bedri Bey.
Önceden kapı çalınır ve mutlaka "Kim o?" denirdi. Çünkü her an, herkes gelebilirdi. Oysa şimdi görüşmeler randevu sistemi gibi gün ve saat belirlenerek yapıldığı için (!) artık kapıyı kimin çaldığını biliyoruz!... :)))
Sizin bunu sürdürebildiğiniz komşunuzun sizinle yaptığı içten sohbet - dertleşme - paylaşımdan da anlaşılabiliyor.
Daim olması dileğimle...
Kaleminizi kutlarım...
Saygılarımla...
Bedri Tokul
Tayinler gördüm.
Gün oldu taşındığıma üzüldüm.
Gün oldu taşındım kurtuldum.
Hep elimi uzattım tutsunlar diye. Biz insanız merhabalaşalım diye.
Bilmiyorum siz neler yaşadınız.
Eğer tayin görmek zorunda olan bir mesleğiniz varsa
her türlü insanlarla karşılaşılıyor.
Bu yazı da bahsettiğim insan beni sevdi. Ben de onu.
Paylaşmak istedim.
Farkındayım biraz konudan uzaklaştım.
Hoş görün.
Selam ve Saygıyla Hocam.
Bedri Tokul
Hani Nasrettin hocanın "Damdan düşme hikayesi" var ya!
Eskiye, özlem,eski insanlık,eski samimi dostluk hep aranıyor.
Ben komşum da onu gördüm onu aktardım.
Kızar mı ki bana?
Yok yok... O gani gönüllüdür.
Teşekkürler.
Selam ve saygıyla...
Anlatılan olaylar gerçekten hüzünlü lakin apartmanda da dertlerini paylaşacak birlerinin olması güzel gerçekten. Hele de şu zamanda... Kutlarım Bedri abim yürekten...
Bedri Tokul
Ama maalesef öyle işte...
Gökyüzüne el vermiş apartmanlarda oturuyor insanlar.
Ya komşuluk?
Ya paylaşma?
Ya insanlık?
O yok işte...
Selam ve Saygıyla kardeşim...
Teşekkürler.
Bedri Tokul
takip et.
afiyet olsun SULTAN
Yine muhteşemdi Bedri abi aslında hep öyle zan ederiz yakın zamanda ben oglumla öyle bir şey yaşadım simit değil tabi ben oğlumu bana karşı soğuk bilirdim lakin o gün Gördümki yanilmişım onun pırıl pırıl bir yüreği ve o yürekte benimde çok yerim varmış yazını okuyunca o geldi aklıma çok ara verme olur mu? Tebrik ederim
Bedri Tokul
teknolojinin hızına yetişemiyoruz
onlar bizden hızlı...
senin ve delikanlının öperim gözlerinden