7
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
841
Okunma
Henüz ilk okula başlamıştı evin minik kızı. İlk zamanlar zorlansa da, okuluna ve arkadaşlarına alışmış, bir şeyler öğrenmeye de başlamıştı. Bilmek zehirli bir şeydi. İnsan bildiğini paylaşmasa ölecek gibi hisseder. Küçük kızda öyle hissediyor fakat bu bilgiyi annesine nasıl aktaracağını bilmiyordu. Bir kaç şey denedi ise de beceremedi. Gereği gibi cümle kuramamaktan korktu belki.
Belki doğru kelimeleri bulamıyordu zihninde.
Ama söylemese yapamazdı. Tüm cesaretini toplayarak ve Bütün tabiiliğiyle annesine seslendi.
-Anneciğim ?
Annesi
-Efendim. Dedi . Yumuşak ve sarıp sarmalayan sesiyle. Yavrusunun gözlerine bakarak.
Küçük kız
-Anneciğim sen tıpkı salyangozlara benziyorsun. Dedi Bunu söylerken ışıl ışıldı gözleri.
Annesine büyük bir hayranlıkla bakıyor bakışlarından çevreye dağılan sevgi evin tamamını dolduruyordu.
Anne şaşkın ve mütebessim
Neden Başka bir şey değilde Salyangoz ? Diye sordu . Bakışları solmuş, yüzü düşmüş, içi acımıştı biraz ve kızı incinmesin diye gizlemeye çalışıyordu duygularını.
Çünkü sen yürürken ardından yıldızlar saçıyorsun diye ekledi çocuk.
Önce genzi yandı annenin ardından gözleri buharlandı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Koşarak sarıldı kızına.
-Ah benim Gül kuzum. Güzel yavrum .Prensesim. Diyerek kucakladı onu .Defalarca bastı bağrına.
Biliyor musun Prensesim. Dedi.
Ben hayatım boyunca böyle güzel bir iltifat duymadım. Duyacağımı da sanmıyorum.
"Evi sırtında, izi yıldız, gözleri boynuz" Du, öğrendiği bilmece.
Evin tüm yükü annesinin omuzlarındaydı. Anneler bakmasa da görüyordu çocuklarını bunu içten içe hissedebiliyordu ve gerçekten Annesi yürüdükçe ışıltılar yürüyordu ardından.