- 608 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BİR ANNE TANIDIM
BİR ANNE TANIDIM
Bir anne tanıdım, hiç susmadan haykırıyordu, inletiyordu, “yeri, göğü,” bu ömür kısa diyordu.
Rüzgâra, çamura aldırmadan; karlı yollardan geçerek, sevgiyle, aşkla, gönül ocaklarına huzur serperek, engel tanımadan, kuşları güzelliklere uçuruyordu.
“Anneyim ben dercesine, minicik yüreklere öğütler veriyordu...”
“Ne kadar ırak olsa da mesafeler, gönlünde hep sevgi yatıyordu, hayata, ruhuyla âdeta can katıyordu!”
İncinirdi zehirli kelimelere, yüreği kor gibi yanardı, kimseden korkmadan, kendi doğru bildiğini yapardı.
Yılmadan, usanmadan hep doğrularla konuşup, üzmeden, kırmadan bu ömrü yaşıyordu. Sessizliklerin hayat verdiği sabahlarda gülümseyip, en güzel; en sıcak zamanlara var gücüyle zamana kucak açıyor, “kimi ağlayıp, kimi de gülerken,” hiç ama hiç kimseye gönül koymuyordu. Sevdayı yakınında hissederek, lüzumlu insanları hayatına katarak, ısmarlama hayatlara veda ederek; çiğdem güzelliğinde, insanlık için tek nefes olup hayata, gözleriyle, bakışlarıyla ışık saçıyordu.
Tek istediği, şu fâni dünyada;
itibarın önemiyle şiire komşu olmak,
lütuflu bir hayatın büyülü nefesini solumak,
izlemek,
görmek,
hayatı incelikleriyle tatmak,
zamanın sevgiye yapışık bedenini taşıyarak, mutluluğu insanlara aşılamak için mücadele ediyordu.
Bir tan vakti, bir sevda çiçeği serpilmişti ömrüne, yutkunurken bile düşünmüş, beyninin uç noktasından geçenleri... Ama boğazı düğüm düğüm olmuştu!
En büyük dileği, bir şarkının ana temasından akıp, anne kokusuyla “çiçek gibi” yeşermekti ruhlarda.
İçindeki sessiz çığlıklarla, acılı yüreklerin ilacı olmuştu, yaşadığı bütün kıtlık zamanları yok sayarak; mavinin muhteşem güzeliklerini yarınlarına adamıştı, attığı her adımda geçmişin ağır izini silmiş ama eziyet gördüğü, “kışlı zamanları” asla unutamamıştı!
Büyük azmiyle, günden güne daha da güçlenmiş; evlâtlarına “hem anne, hem de yoldaş” olmuş, yapılan ihânetleri, izli kara toprağa “büyük bir nefretle” gömmüştü!
Gözlerinden süzülen gözyaşlarla,
acılarını sahiplenecek canlara sığınmıştı.
“Kimi kucak açmış,
kimi de sırtını dönmüştü!”
“Yitik bir zamanda, zavallı yüreğini umursamadan göçüp gitmişlerdi!”
“O kadın, bir anneydi!”
Çok düşündüren, ağlatan, yürekleri parça parça eden o anne, acaba sorularının cevabını hiç alabilmiş miydi? Ruhu incinen, gözyaşları süzülen bir can mı olmalıydı?
İçinde büyüttüğü dertleriyle gecelere küsüp, yaralarına tuz basamadan, insanlığa uzanan her kelimesi isyanla biterken, acı hıçkırıkları dem tutuyordu yarınlarına...
“Hiç soran olmamış!
Hey kadın!
Derdin nedir?
Neden, ağlayıp duruyorsun bu kuytu köşelerde diye?”
“Her şey çok, ama çok uzaktı ona!”
Âh, zalim felek, âh!..
Yine bir hazan mevsimi bitti, yapraklar tek tek döküldü, tıpkı içimizde kopan fırtınalar gibi yerle bir oldu yelkovanlar...
İsterim ki; geçen her dakika içimizi eritmişken, yetimleşen bedenler hüzün kokmadan; anneler, daima “bir çiçek gibi” açsın gönüllerde...
Var gücümüzle, “çaresiz bir annenin kollarından tutup,” yürekçe, gönül gönüle ona umut aşılayalım, ıslak kirpiklerinden kucaklayıp, “ruhumuzla” duâ edip, koruyalım!
Ey yüce Allahım!
Her gecede, gündüzde onun başını eğme!
Ona hep evlât kokusu koklamayı nasip et! Hiçbir ele muhtaç etmeden,
onu kimseye mahcup etme!
Savunmasız kaldığı zamanlarda,
gücünü kazanmasına yardım et
ve onu “yüce nimetlerinden” mahrum etme!.. Karşısındaki insanı kendisi gibi sevmesi için, ona yol göster!
Hayat ağacının köklerini sağlam tut!
“Yürüdüğü adımlarda,
yüreğine cesaret, nefesine güç ver!”
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.