- 345 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BAHARINDA GELMİŞTİM
Baharında Gelmiştim
Meçhulde kalmış, sahibini bekler bir haldeydi. Uzanmış diz boyu varlık yokluk savaşı veren bir arafta. Sakinmiş gibi gizlenmeyi tercih ediyordu en tenha köşe başlarına. Sokakları uykuya yatmış vaziyetteydi. Yaşam için son bir şansı varda, kullanıp kullanmamakta kararsızdı.
Sevenleri terk eylemiş, kimsesizliğin en dibini yaşıyordu. Hesap bile soramayacak halde, kabuğuna çekilip öylece beklemekteydi. Gelin gibi süslenip, kim var kim yok herkese cömertliğin son demine kadar bağrını açardı.
Ben seni böyle hüzün libasını giymiş hayal etmemiştim güzel şehir. Oysa geri döneceğimi bildiğin için, senden ayrılırken bükmemiştin boynunu. Beni yeniden kavuşmanın ümidiyle yollamıştın gurbet ellerine. Sayılı günler çabuk geçer biz seninle yine çamlıklar altında uzun uzun dertleşiriz. Sağlıkla git gel hele demiştin. Eskilerden hayallerden konuşacaktık. Nisan yağmurlarıyla sinende biriken bütün hüzünleri silip süpürecektin. Taptaze umutlarla baharlara yelken açacaktık. Portakal çiçeğinin kokularıyla hemhal olup kendimizden geçecektik. Sana bakınca elimdeki çayın sıcaklığını yüreğimin derinliklerinde hissettim. Ne oldu sana? Sönmüştü o yıldızlı parıltıların. Çok uzaklardan bir haber bekler gibi soluğun bir başka çıkıyordu. Soğuk kaldırımların yalnızlığa bürünmüştü. Nadide sesin kulaklarıma oturmuş, nöbet sırasını beklemekteydi. Çaresizliğin iniltileri bile çıkmıyordu sinende. Senle beraber gülmüyordu
mabetlerin. Tel örgülerin ardında bekleyen çocuk cıvıltıları, acıyan gözlerle uzaklara bakıyordu.
Sen beni böyle mahzun mu karşılayacaktın? Yüzümde gezintiye çıkmayacak mı rüzgârın sesi! Köşe başına taht kurmuş sokağın bekçisi ne zaman seslenir kulaklarıma. Acı çektiğini gören yağmur, hep hırçın mı yağacak? Toprak ayak seslerine hasret kalmış. Alev alev yanıyor. Kapısını aralamış içeri girecekleri bekler olmuş.
Issız sokaklarında kaybolmuşum da arayanım yok gibi yürüyorum. Kalbimin titreyen ritmine, acıyla hüzün ortaklık ediyor. Ey kadim şehir, sen bunları görmek için mi yaşadın? Hiç alışkın değilsin yalnız kalmaya.
Yıllar sonra ayaklarım topraktan aldığı güçle çocukluğuma, çocukluğumun hüzün giymiş sokaklarına götürüyor. İçim daha bir yanıyor. Mahalle meydanındaki kuyu terk edilmiş. Yusuf’un içine atılıp üzeri kapatılmak istenmesi gibi, kuyu bütün çocukları içine hapsetmiş. Toprağın altında sarmaşıklar sanki ayak bileklerime dolanarak ilerletmiyor beni. Tenimin buz kesmiş halini, gözyaşlarımın sıcaklığı eritiyor. Duvarlar mülteci gibi bakıyor yüzüme. Çiçekler bütün zarafetini yitirmiş, kuşlar başka dünyadan gelmiş de sahibini arar gibi uçuyor.Ugultular kış uykusundan uyanamamış. Hâlbuki mevsim bahar. Şimdi en güzel günleri olmalı şehrin. Balkonlardan çay, kahve kokuları yayılmalı, kahkahalar göklere kadar çıkmalı.
Ayşe Teyze’nin akşamsefası, kokusunu bırakmak istememiş bu yıl, kendi halinde dağınık bükmüş boynunu. Ayşe Teyze’nin perdeleri intizamlı bir şekilde ardına kadar çekilmiş. Yaşamaya dair hiçbir emaresi kalmamış, terk edilmeye mahkûm bırakılmış. Sokağı saran limonlu kekin kokusu hala burnumda. Her hafta yapar, sepetle sarkıtırdı bize. Nerelerdesin Ayşe teyzem, nerede o pamuk ellerin? Görsem de öpüp koklasam, halini hatırını sorsam, evladın geldi desem.
Kafamdaki sorular döngüsünde, kalbimdeki acıyla başka dünyanın bambaşka sokaklarına ilerliyor ayaklarım. Ayakkabının içinde gerildikçe ayaklarım, yaşadıklarının rüya olmasını istiyor.
Uzun uzun baktım Ayşe Teyze’nin kapısına. Kimleri ağırladın, hangi stresler sonucu canın yandı da bir gün bile vazgeçmedin bu evi beklemekten. Hep sadık kaldın görevine. Keşke insanlar da senin gibi kalabilselerdi. Kapının boyası bile çileyi, en dibine kadar çektiğini çok net gösteriyordu. Boğazımdaki tükürüğü öyle zorlandım ki, gözyaşlarımı silerken fark ettim yutamadığımı. Sessiz yürüyüşüm bir çıtırtıyla bozuldu.
- “Hayırdır kimsiniz?” dedi gayet şık giyimli biri. Sıktığı parfümün kokusu, nefesimi kesmeye yetmişti. Gözündeki gözlük çok bilgiliymiş de göstermiyormuş havasını katmıştı.
- “ Şey Ayşe Teyze’ye bakmıştım, burada yaşıyordu” dedim.
- “Şu evdeki Ayşe Hanım. O üç gün önce yüksek ateşten vefat etti ” dedi.
Kalbimdeki bütün duygular eridi, aktı. Kayboldu limonlu kekin kokusu burnumdan. Dizlerimin bütün bağı çözüldü, bakışlarım bulanıklaştı. Ben çocukluğumun sokaklarında büyüdüğümü bir kez daha anladım.
Her mevsim yaşanası güzel şehir bir can daha mı yuttun. Bir haneyi daha öksüz bıraktın.
Baharlarında bana güzü yaşattın. Ben hayallerimi başka baharlara hediye ettim
Hikmet ŞİMŞEK
YORUMLAR
Hoşnutluğun girdabı belki de boşluğa düşen.
Sözcüklerin ikramı ve yüreğin efkarı...
Denk düştüğümüz mekanlar ve şehirler ve şiirler...
Yaftalar kimi zaman kabus misali.
Ve düşler en sıcak yorgan kışı bahar kılan resimler ve yüreği ihya eden endamlı duygular...
Görünmeyen ne ise görünür kılan.
Varlığı yok sayan ve hiçliği yaşanır kılan bir zerreye dahi dönüştürebilmek belki de...
Yetemediğimiz bir dünya.
Var olunuz.
Selam ve saygılarımla değerli hocam