- 780 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HAYATA YENİLDİM
HAYATA YENİLDİM
Yorgunluğun “ıslak sesiyle” uyandım, kanadım, yarıldım, tümden yandım ben. Hayata yenildim, mat edildim, artık “yenildiğimi” kabul ediyorum. Mevsim geçişlerinde coşmuşken gece, içimin derinliklerinde kaybolmuşken benliğim, sıkışıp kalmışım ben. Sustukça direndim, düşündükçe kahroldum; sevmenin en ağır sancılarını taşıdım. Ve öğrendim ki, bir hiçliğin içinde kaybolmuşum ben.
Sen, bir gece ansızın gelip çökerken üstüme, bir umman denizi gibi çoğalırsın içimde, sana ne kadar veda etsem de fayda etmiyor, çünkü ruh bedenden hiç ayrılmıyor. Bir gün ansızın idam edilecek duygular, kahrolacak zaman, vicdan azabından kurtulamayan gönüllerde, konuşlanıp durmuşum ben.
Sen, yetim gözyaşlarımın tek sahibi olmuşken; kıta kıta uzun olur hasretin, sevgi dilli bakışınla, cennet yüzünle, bedenimin her zerresini kapladın, hüzzam şarkılarımın “tek bestesici” oldun!
Sakın unutma!
Senin sevdiğin her şeyi sevdim ben, dokunurken hatıralarına; tüm zamanlarım oldun, bundandır titrek sesim, bundandır sana isyanım, sen varlığınla can bağım, yürek bağım olmuşken, her nefeste hayatımın “katı kurallı” anlamı oldun. Sana ait tüm değerler, canıma can kattı, bilesin.
Rüzgâr, ses tonunu her gün kulaklarıma yalpalıyor, içimdeki sevgin günden güne çoğalıyor; ben, seni gerçekten çok sevdim, tıpkı, “bir annenin yavrusunu sevdiği kadar,” can gibi, nefes gibi sevdim seni.
Hadi gel!
Gizlice gözlerimin içine bak, yüzüme çizili dertleri yak; bildim ki, içimde taşıdığım hüzünler bana tuzak, ne olur, sözlerinle ruhumu titretme! “Geçmiş zamanlardan bana soru sorma! Kırık dalların içinde yeşermiş umutlarımı söndürme! Hayata tutunabilme gücümden men etme! Bırak! Cesurca yanık türküler söyleyeyim!”
Bir minarenin son katından, “kuş bakışı” etrafı izliyorum; büyük soluklarla nefesleniyorum, zaman geçtikçe, geceler kayboldukça, yalnızlığın serüveninde, içten içe kırılganlaşıyorum, ümitsizleşen dallarımın içinde kayboluyorum. Ne çok ortak noktamız varmış, bilmiyordum! Ta ki, o an bilmiş, öğrenmiş, seni, çok daha iyi tanımış oldum. Şunu bil ki, bastığın topraklar beni hakikata götürür; “katli fermanlar” yazılmadan, yollar beni döndürür, içime birikmiş senli sancılarla güne uyanıyorum. Gözlerine bakındığım zamanlarda, sevginin “titrek sesinde” kayboldum, gözbebeklerimde gizledim aşkımızı.
Benim de mevsimim, elbet bir gün bitecek, kırık karneli, nemli gecelerim tümden çoğalacak, bahar kokulu güllerim solup, bana mezar olacak.
Çok zor biliyor musun?
Ebediyete kadar hüzünler akıtacağım, bu dünyanın içindeki imtihanlarda boğulacağım; “sen benden haksızca gittin, sahiden, mutlu musun, umutlu musun yarınlar için?”
Bir yolun koy yerinde, binbir dertli halimle, ulu ortada bekleyen bendim! O gece, içmiştim ihaneti, görmüştüm ilâhi kudreti. Patika yollu mevsimin resmini çizmişti ayak izim. Biliyorsun, sana “emin dilli” yürek demiştim; güven vermiştim, kalbim yerinden oynayacakmış gibi, akşamlaşıp, geceleşiyordum, gidiyordum hızlıca uzaklara, yüreğim darmadağındı, önümü göremez oldum, bakamaz oldum gökyüzüne, kanayan yüreğimle gülemez oldum.
Ben, bu dünyanın kahrını, gelmişi, geçmişi on paraya sattım! Yudum yudum içtim yalnızlığın şerbetini, gözlerimi uykuya daldırıp, yana yakıla yandım kavruldum!
“Yıllar geçer dedim, sensizliğe bir türlü alışamadım; yapamadım, unutamadım seni!”
Sana elveda derken, benden uzak kalınca, öylece kabullenip alışır gider dedim, ve sonunda anladım ki, “sen de benden hiç gitmemişsin.”
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.