- 487 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HEMŞEHRİM AĞABEYİM BERİN TAŞAN
Tam adı Nizamettin Berin Taşan olan şairimizin babası ’’Merzifon Tarihi’’ yazarı Aziz Taşan’dır. Merzifonlu ünlü mutasavvıf şair Şeyh Abdürrahim Rumi on altıncı kuşaktan büyük dedesi olur. Benim doğduğum yıl olan 1951 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra sırasıyla İzmir,Şiran,Karaburun, tekrar İzmir ve Sinop’ta Cumhuriyet Savcısı olarak çalıştı. 1985 yılında Karşıyaka Başsavcısı olarak isteğiyle emekli oldu.Cumhuriyet Savcılığını adına layık olarak yaptığı için partizan yönetimlerinin hışmına uğradı.
Behçet Kemal Çağlar, Nisan 1959’da, onun için yazdığı bir yazıda şöyle diyordu:
’’Nice Cumhuriyet Savcılarının partizan oyuncağı haline geldiği bu günlerde, bir Cumhuriyet Savcısını resmi adını hak ediyor görmekle avundum ve sevindim. Şiirlerinizde memleket ve medeniyet sevgisi nabız vuruyor.’’
Berin Taşan, bir partiliye özel işlem yapmadığı için 1955’de İzmir’den Şiran’a, yönetimi yeren bir şiirinden dolayı 1965’de ikinci kez geldiği İzmir’den Sinop’a gönderildi.
İlk şiirleri 1946’da Varlık’ta çıktı. Sonraki yıllarda yazı ve şiirleri Cumhuriyet ve Vatan gazeteleri ile Yeditepe, Yeniufuklar, İstanbul, Kaynak, Pazar Postası’nda yayımlandı.
Türk Dil Kurumu’nun çalışma komisyonunda yer aldı. Kurum kapanınca ’’Dil Derneği’’ nin kurucu üyesi oldu.
Ünlü şair, hukulçu Necati Cumalı bir mektubunda Berin Taşan’ın şiirleri için, ’’Şiirlerini bu akşam tekrar okudum. Bir hoş oldum. Çimen Dağlarıyla ilgilli şiirlerinin birinde: ’’ Çimen dağlarını iyi biliyor...Ateşi suyu biliyor...Okuma yazması yok...Kanunu mahkemeyi bilmiyor’’
dizelerin ne kadar güzel. Ben şiiri ancak bir doğruya dokunursa seviyorum. Laf yığını şayet şiirse, şiiri sevmiyorum, diyor.
Bir değerlendirme de Şükran Kurdakul’dan:
’’Berin Taşan ilk çıkışından itibaren ülke insanları ve gerçekleri karşısında sıcak ilgilerin, duyarlılıkların şairi oldu. Arınmış tertemiz diliyle yarattığı içten söyleyişi hiç yitirmedi. Kimi kısa, kimi uzun dizeli kuruluşlarında Ceyhun Atuf Kansu’nun deyimiyle, -sesini Şiran’dan, Merzifon’dan,Beyazıt Alanı ve Sinop Kalesinden geçirerek ağıtlar yakıp çakmaktaşı ile bilenmiş bir dağ yeli gibi yaratarak kendisi olmasını bildi.’’
Şiirlerini, ’’Ellerim, Gözlerim, Yüreğim’’,’’Yüzünün Bir Yanında’’, ’’Önce’’ ve ’’Şahdamarım’’’ adlı kitaplarında topladı,
Karşıyaka’da bir sokağa adı verilmişti. Artık sokağın adı Berin Taşan Sokağı olmuştu. O sokağa Hakkari’den, Paris’ten, Siirt’ten mektup yazanlar, kart atanlar’’ Kim bu Berin Taşan?’’ diye soracaklardı kendi kendilerine. Belki içlerinden bir kaçı ÖNCE’yi bulup okuyacaktı. Her şiirde biraz daha tanıyacaklardı onu. Bu memleketin hakkı yenen , alın terinden başka hiçbir mal varlığı olmayan insanlarıyla birlikte olduğunu , hep onları savunduğunu, toplumcu- gerçekçi şiirimizin ağır işçisi olduğunu, onun; ’’Paranın sefasını onlar sürsün...Kapanıp yatlarına yalılarına...Bize bıraksınlar yalnız...Dilimizi, Türkçemizi, şiirimizi.’’ dizelerindeki gönül bağlılığıyla dilimizin yorulmaz nöbetçisi olduğunu öğrenecekti.
Güzel insan, Berin Taşan’ı 17 Haziran 2018 yılında kaybettik. Işık içinde yatsın. Yazımı onun ’’Sabahın Seher Vaktinde’’ adlı şiiriyle bitiriyorum:
Yüzünü öptüğüm yanı artık çekimser kalamaz
Binlerce bayrakla açıkmış yürüyor
En önde gideni tanıyorum
Beyazıt’ta görmüştüm
Bir daha padişah geçemez bu sokaktan
Düzme mahkemeler kurulamaz.
Seninle sarılıp sabahlara uyanmışız
Bir cumartesi pazar olmuş kollarının arasında
Kolların arasında bıçağı duymuyorum
Yan yana kenarında pencerenin
Sen taşını eteğinde taşımışsın her sabah
Ben ellerimle taşımışım her akşam,
Çocuğumuza bakıyoruz
Evimize bakıyoruz
Dünyaya bakıyoruz
Bütün sarılı kollar arasında
Güllerin gelinciğin arasında
Yüzünün öptüğüm yarısında
Kötüye geçit yok
Buğday tarlaları çiğnenemez bir daha
Nükleer denemeler yasak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.