- 1231 Okunma
- 10 Yorum
- 14 Beğeni
BİR ZAMANLAR ANADOLU'DA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Temmuz- Ağustos aylarının sarı sıcakları. Kollarında azık çıkını, içinde haşlanmış yumurta, birkaç baş kuru soğan, Belkide haşlanmış patates. Güneş yüzünü göstermeden dökülürler, tozlu yollara. Tarlalarına giderler. Batırmadan da güneşi dönmezler köylerine. İki büklüm belleri, nasırlaşmış ellerinde orak, sıcak beyinlerinin içinde ateş. Ekin biçer köylüler…
Yığınlar yapılır biçilen ekinlerle. Başaklar içeri saplar dışarı. Yığınların gölgesine, altlarına bez yerine höllük toprağı konulmuş, eski bir çarşafla da kundaklanmış bebeler yatırılır.Ayaklar bitişik, kollar yanda kıpırtısız. Belki de suskunluğun,itaatin ilk eğitimidir bu. Gözlerini, burunlarını sinekler yer. Acıkır, ağlarlar. Seslerini kimse duymaz. Arada bir analar yoklarlar bebelerini, ana yüreği. .Pörsümüş memelerini dayarlar ağızlarına bebelerinin. Soğurmaktan yorgun düşer, uyur kalırlar.
Ömer Bedrettin Uşaklı’nın dediği gibi:
Urban yama yama
Gönül koyma akşama
Güzel çocuk ağlama
Anan orak biçiyor
Ekinler oraklarla biçilmiş, sıra harmana gelmiştir. Yığınlardan gıcırtılı kağnılara yüklenir başak dolu ekin sapları. Kağnıları harman yerine bir çift yorgun öküz çeker. Saplar serilinceye kadar çöküp dinlenirler. Önlerine su, saman konulur. O kadardır hakları. Sonra dövene koşulacak, harman dönülecektir.
Yabalarla aktarılır ekin dolu saplar. Döndükçe döven, ezilir çöker oturur harman. Başak ta bırakır gönlüyle kapçığını.
Erkekler şapkalarının altındaki mendillere silerler terlerini. Su dolu çam bardakları başlarına diker, göğüslerine döke döke içerler.
”Acı acıya, su sancıya”.
Güneş “Bana müsaade” deyip, tepelerin ardında kaybolurken ılık bir rüzgâr çıkar. Harman savurması başlar. Bulutlara savrulur harmandaki tınaz. Buğdaylar sarı sarı düşerken yere, samanlar sakin sakin az ileriye konarlar. samanlar çetenlerle samanlıklara taşınırken, buğdaylar şinik şinik doldurulur çuvallara.
İşi bitmiştir köylünün. Kazançları yükte de ağırdır, pahada da…
Kış önceleri Güneşin arkasına saklamıştır kendini.
Daha sonra çıkar ortaya. Canı ister kar olur tozar. Canı ister yağmur olur yağar. Bazen sinirlenir eser gürler.
Kış gelmiş, köylünün sesi soluğu kesilmiş, ocaklarının başına büzülmüş, küçülmüşlerdir.. Ancak beş numara gaz lambasının ışığında gölgeleri büyür devleşir.
Kara kış çatar kara kaşlarını, kar olur yağar, kapatır yolları.
Un biter, bulgur biter, komşuların kapıları çalınır. Elleri göbeklerinde, boyunları bükük.
Ama yinede umutludur köylüler.Baharı bekler.
Bir gün Güneş, gülerek yüzünü gösterir. Kara kışa:
“Ben gittim sen geldin. Şimdi sıra bende, sen git artık ben geleceğim” der.
Köylüye can gelir. Karlar erir, sular tüter. Ağaçlar yapraklanır, otlar biter. Tohumlar toprağa düşer. Ekinler yeşerir,sararır buğdaylar.Hasat yeniden başlar…
Temmuz- Ağustos aylarının sarı sıcakları. Kollarında azık çıkını, içinde haşlanmış yumurta, bir kaç baş kuru soğan, belki de haşlamış patates. Sırtlarında bebeler, Güneş yüzünü göstermeden dökülürler tozlu yollara.Tarlalarına giderler. Güneşi batırmadan da dönmezler köye. İki büklüm belleri, nasırlaşmış ellerinde orak, sıcak beyinlerinin içinde ateş. Ekin biçer köylüler…
Böyledir işte bu düzen. Yaz gider kış gelir. Kış gider yaz gelir.
DOĞAN BÜYÜR, BÜYÜYEN YAŞLANIR, YAŞLANAN ÖLÜR…
YORUMLAR
Yazının finalinde doğal döngünün mevsimler gibi insan ömründe de olduğunun vurgulanması, temanın nokta koyması gibiydi...
Özellikle betimlemelerin 'film izler kadar' gözden canlandırılabilir olması ( Konun yaşamınıza yakınlığı bir etki sayılsa da ) sizin kaleminizin gücüyle ilgili daha çok.
Bana uzak bir yaşamı içinde yaşamış kadar yakından dolaşmış oldum...
Kaleminizi ve yazınızın hak ettiği yeri içtenlikle kutlarım Bedri Bey.
Daha nicelerine.
Saygılarımla...
Bedri Tokul
Sağ olun, Var olun
Selam ve Saygılarımla Sayın Hocam...
Bedri Tokul
Selam ve Saygılarımla...
Harmanlar düzlüğünde sarı öküz sarı sıcaklar altında düvenle dönerken ağırdan, sapların sarı tozu genzimizi yakıyordu, alın terimizi silerken yenimiz ile gözlerimiz yanıyordu, ama bir o kadar da mutlu ve başımız dik yürürdük emeğimizle.
Kalemin daim olsun Anadolu'nun yiğit çocuğu...
Bedri Tokul
selam ve Saygılarımla...
ayşe1
Yorumunuzdan çok derin şiddette duygulandım. Birkaç kez okudum.
İşte Anadolu'nun kutsal çatısını ayakta tutan omuzlardan bir değer...
Yürek dolusu teşekkürlerim ve saygılarımla.
Mehmet Burhan AKIN
Bedri komutanın sayfasının aracılığı ile Anadolu'nun kutsal çatısı hepimizin omuzlarında ayakta durmaya devam edecektir, Allah'ın izniyle... Bedri Bey'in kaleme aldığı yazıda bizler varız, hayat tecrübelerimizi, sarı güneş alnımızı yakarken kazandık tüm Anadolu çocukları olarak...
Zatı alinize ve Bedri Bey'e sayrılarımı sunarım...
Köylü eksin biçsin biz şehirliler doyalım
Allah razı olsun o insanlardan
Onların emeği, alın teri önümüze gelir öbek öbek
Döngü böyle
Her daim emeklerinin karşılığını bi tamam alsınlar umarım ki
Kıymetli hocamız da emeğinin karşılığını almış bile ufaktan
Tebrik ederim
Nicelerine inşallah
Saygı ve selamlarımla...
Bedri Tokul
Sevsek te sevmesek te
Ölüm gerçek...
Sevgilerimle.
Teşekkürler SULTAN...
Çok güzel bir yazı.
Kısacık ama içine çok şey sığdırmış.
Yıllar önce Harran Ovasına yolum düştüğünde ilk defa höllüğün ne olduğunu gördüğüm zaman çok şaşırmıştım. Yok artık dedim. Televizyonlarda marka yarışları varken hala mı?
Evet evet. . .
Annenin biri kırmızı topraktan aldı iki avucunun arasına, büyük kızıda yine toprak kaptan ince ince suyu döktü, oldu mu sana bir macun gibi toprak ezmesi. Millet birbiri ile konuşurken benim gözüm orada. Dayanamadım gittim yanlarına, sandım ki tencere falan yapacaklar. Merak işte bendeki. Bir şeyler öğreneyim istiyorum.
Aaa, kadın toprak macunu ne yapsa dersin? Yapıştırdı ufacık bebeğin poposuna. Napıyorsun deli misin be kadın diye bağırdım çağırdım. Meğerse o '' HÖLLÜKMÜŞ.'' Sonradan öğrendimki o bebeği sıcaktan koruyormuş.
Derler ya çok yaşayan değil, çok gezen bilirmiş.
Sağlıkla Değerli Ağabeyim.
Bedri Tokul
Ahh kardeşim ahh neler gördük biz.
O gerçeği, o doğayı, o insanlığı terk edip kendimizi betonlara hapsettik.
Arada bir değil, hep gel be Davi...
Selam ve Saygıyla.
Ne yaptın Abi, taa 50 yıl 60 yıl geriye götürdün..
Çocukluğumuza..
Anamız babamız sağ, amcalarımız dedelerimiz sağ.. Ak sakalıyla Osman Dedem "Haydi okumaya" derdinde peşimize düşmüş.. Okuma dediği hoca okuması. İlkokul tatilde, o olacak değil ya.. Adını "YETİŞ" koymuşuz amca çocuklarıyla.. Her yerde yetişiyor "Haydi okumaya.."
O sarı sıcaklarda ekin biçmeler. Düz tarlalarda tırpan, yokuş-taşlık olanlarda orak. Bizlere düşen çoğu zaman tırmık çekmek. Kıbrıs savaşı çıkmış bir yandan. Tırpancılar transistörlü pilli radyodan savaş haberleri dinlemede. İş kalacak değil, radyo yerinde duracak değil. Tırpancılara paralel ilerlemesi lazım. Kim ilerletecek; Suat..
Kağnı gıcırtıları, harmanlardaki haymalıklar.. Haymalıklardaki seneklerde buz gibi sular..
Bir çift öküzün, bir çift atın peşine koşulmuş düvenler. Dön babam dön. Sonra dediğin gibi yabalarla harman aktarmalar..
Biz şanslıydık. Bağımız vardı. Harmanımızda bağımızın yanına kurulurdu. Rahmetli babam "Üzüm getireyim mi" der. Biz olumlu başımızı sallarız. Babam tekrar sorar "Siyah mı istersin, ak üzüm mü" Ahh babam ahh. Mekanın cennet olsun..
Abi ne yaptın..? Aldın götürdün.
Anam sağ, babam sağ sanki..
Sanki uzun tarladaki bağda pekmez kaynatacağız..
Ahh abi ahh..
Sen çok yaşa e mi..!
Ara sıra götür eskilere ve oraları yaşat..
Öptüm kelden..
Bedri Tokul
O da vardı yazıda uzamasın diye çıkardım.
"Hadi "derdi babam." tırmığın topladıkları senin"
Nasıl umutla çekerdim o tırmığı...
Satılması gereken buğday satılır.
biz tırmığa takılan buğdayın parasını beklerdik.
Verirdi de.
Ama geri alırdı.
"Sen kaybedersin bende dursun. Ben saklayayım."
Saklayış o saklayış...
Ne zaman bir yazı yazsam;
"Acaba Suat'ta yaşamış mıdır" diye merak ederim.
Yorumunu okur, katkılarını görünce mutlu olurum hep.
ATALARIMIZ...
Nasıl özlüyorum onları bir bilsen?
Babam çok az yedi ekmeğimi.
Olsa da şimdi ben aç kalsam da O na yedirsem.
Offf...
Şimdi ağlamadan öpeyim gözlerinden, teşekkür edip ayrılayım.
Teknoloji batsın.
Oldu da ne oldu? O geldi insanlık yok oldu.
Öperim gözlerinden.
Öpmüş müydüm?
Olsun. Yine öperim...
Tebrik ederim Bedri abim öyle güzel bir anlatım ki kendimi çocukluk yıllarımda his ettim harmanı atlarla yaparlardi babamlar akşama kadar döner dururdu buğdaylar alınır kurutulur ardından yıkamaya giderdi bazı yaşamlarda tıpkı harman gibi kimisi yerlerde un ufak olur kimi bir kuşun gagasında göklerde yer bulur naçizane tavsiyem kitap yaz abi
Bedri Tokul
O nu da yaptım. Kitapta çıkardım kendi imkanlarımla.
Eşe dosta dağıttım. Keşke olsaydı da elimde sana da gönderseydim.
Ne güzel bir yorum bu?
"Eee abi ben de şairim" diyorsun değil mi?
Haklısın. Şairin yorumu da böyle şiir gibi olur.
Öptüm yüreğinden...
babam derdi, dünyanın en meşakkatli işidir,ekersen yersin,ekemedin aç, yağmuru olmaz,hastalığı ayrı dert, o sıkıntıyı yaşamayan,anlamaz,orda bir köy var uzakta,entelliğini aşamaz,,,öyle,herkesin tarlası büyük olmaz, olanda,işte doğuda,verdiği kadarıyla,,,
cefakardır Anadolu insanı,vefakardırda ama,misafir olan bilir,,
yazıyı okuyunca,sıcak lavaş,içine civil, lor belki, bir de soğan,fakirdir ama,mutludur,huzurludur, inandığına tam inanır, benim insanım,,,,buram buram, Anadolu,köyüm koktu,bu baş ağrımı,azaltacak gibi,ağrı kesici yazı,,,çok teşekkürle,güzel Abim,hep hürmetle,,,
n.asım
toprak
Asım ben,
Aslım, insan anambabam,
Tarlada doğurmuş,,
Kesip, atmış toprağa, göbek bağımı anam,,
Ondandır, böyle toprak kokmam,
,,,
ondandır, yenemiyorlar bizi,dünyanın dört yanında,, bir lavaş, bir baş kuru soğanla doyanı,ondandır yoklukla korkutamıyorlar, toprağı bilen,sahip çıkan,bu insanların,ondandır yedi düvel birleşse,bileğini bükemiyor,,,
aldı götürdü,beni,köyüme bu yazı,,,hürmetle güzel Abimin,büyük gönlüne,,,
Bedri Tokul
Ben bu yazıyla bir şeyleri anlatmaya çalıştım.
Ama sen şiirinle her şeyi anlatmışsın.
Ustalıkta bu şairlikte işte...
Selamlarımla öperim gözlerinden...