- 818 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
27Suskunluklarımız benlik direncimizi aştı 27.
Sonun başlangıcındaki zamanın tam da ortasıydı sanki bu yazgıların anlamı…
Şimdilerde o nefretin güçlenmiş hali ile yaşamın içinde var olmaya çalışırken, artık en önemlim dediğimin en nefret ettiğimle yaşamın içindeki ağır adımlarla nefes alıyorum artık…
Yaşamın çoğu zamanlarında, insan her zaman, önemsediği bir kişi ile nefes almak ister veya bir sabah kahvesi içmek ister, ömre sığan zamanları…
Önemsemek, çoğu zaman, umut veya yaşam demektir…
En çok önemsediğimiz ömre yayılan bir sevginin içinde var olandır aslında.
Umut ve önemsemek, birbirini tamlayan yaşam sebebidir belki de…
Bizim sevgimiz kalp atışlarımızla devam eder, sonunda toprak olurdu...
Evet ertelendik tüm düşleri yaşamak isteğinden…
Dünler yarınlara taşırken bizi, sadece o günlere göreydi şartlar. Yalnızlığın yürüyüşü başlamıştı bir kere. Kaçak yaşamların içinde barınmak için yılları, üst üste geçmişe göre, silerek…Yaşamın tüm acımasızlıkları ile yaşam çaresi aradık…
Sevgi adına artık kaybedecek çok şeyimiz kalmamış, sadece nefret duyguları yükselmişti içimden…
En güzel günler geleceğe taşınmak istenirken o düşüncelerle, oysa bu günlere çıplak ve yalın kalarak ulaştım. Sadece ağırlık ve çöküntüler vardı içimde…
Güven ve özgüven duygularımı yitirmiş, anıların basınçlı ezikliği ile bedensel direncimi korumaya çalışıyordum.
Tüm öfkelerimi saklayarak güven direncimi yitirerek kendime güç vererek tüm inandıklarımı koruyarak, ruhsal yapımla korunma altında sebatla yaşam savaşı vererek, korkusuzluk korkuları içinde kasılmış kaslarımla, benlik savaşı veriyordum artık, gelecek günlere inanarak…
Zaman bir süzgeç görevi yaparak arındırıyordu beni…
Aşkı onur, sevgiliyi gurur saydığımız günlerden bugüne yıllar belki de onlarca yıl geçti ki bugün bu cümlemin altında kendi içsel sesimi onur duygusu hisleri ile yazıyordum belkisiz…
Nedenleri açıktı ve ben sevgiye tutsak yaşamayı öğrenmiştim. Tutsak olmanın gururu ile yaşarken çoğu zaman, eksik nefesler aldım sevgili adının, yeşermeye yüz tutmuş dağların alt sınırında haykırmaya hazırlanırken, aniden yutkunmaya başladığım yıllardan bugüne saygı sevgi özleminin içinde yaşadım…
Anladım ki verdiğim değerler hep aldıklarımdan fazlaydı ve ben bu değer üstü saygıya düşmüş onurlu sevgiler yaşadıkça, ağlamayı, ağlayarak gülmeyi, gülerek dizlerime eğilerek toprağı yumrukladığım yılları yaşarken bile onurluydum…
Aşktan ziyade sevgi kelimesine olan saygın bağımlılığımdı ki acılanmalarla geçen yıllarımı da inkâr edemezdim…
Yaşam sevgide saygın kalınca kolaylaşıyordu akışı gözyaşlarımın dizlerime düştüğü zamanlardı hep içimde kıvrılarak ezici bir ağrı ile yaşanmış yıllar vardı, yıllar öncesinden bu günlere uzayan…
Yaşamın her zaman bekleneni değil, söyleneceği özlenir, ama bir söz vardır ki “sev” kelimesi ile başlarsa sahiplik duygusu ile mutlu olur…
Seni bilemediğin kadar sevmeseydim, bugüne uzayan sen kelimesi ile tarif ettiğim, mum ışığında bile görünmezdi...
İşte sen, benim tarif ettiğim kadar bile değilsin bugüne uzayan düşüncelerimde...
Bir dünya, bir gökyüzü, enine boyuna düşlerle karmaşık bir yaşam ve ben kendime ait bir gökyüzüm olsun istiyorum, kaldırdığım zaman başımı orada özlediğim bir çift göz görmek istiyorum... İmkânsız ya da imkânlarım varken alabildim mi, olsun şimdi istiyorum...
Bir başka düş, bir başka duygu ve bir başka düşüncelerle yaşamak seni sevmek…
Ayrıcalığı vardı sen avuçlarını sımsıkı tutmak, düş deryasıydı sanki elin elimdeyken yaşamak…
Senle olunca karanlıklarda yaşamak vardı tüm umutların uzaklara kadar düşmesi ve yarınsızlık korkularının yok oluşu…
Zaman kendini yaşayanla beraber yaraladıkça, içimizdeki özlem alabildiğince büyüyecek…
Bence kuşların da umudu bitti sanırım, artık her şey kolayına kaçanların eline düştü, bir taraftan bezmişlik, diğer tarafta ise umutsuzluk, yaşanası yeri de her canlı için kalmadı sanki yeryüzünün, kara düş denecek buna ama huzurun olduğu bir yer yüzü toprağı gösterin bana...
Sanırım sadece umudumuz var yaşamak için...
Uzaklardakilere, uzaktakine ağıt, uzaktaki ile nefret değişmeleri, sonra yaşam dar bir kemer ve dar bir tek nefeslik can…
Şimdi uzakların en uzağındasın, düşlediklerin senin, beklediklerin senle, sadece geçmişten gelen bir yaran var içinde, durmayasıya korlaşan, bir ben var sana uzak, bir de düşüncelerdeki beklentiler, geriye kalansa sadece acının özlemle gelen tırmanışları…
Belki de bir sensizlik veya bensizliğin düşünceleri bu aceleci hislerle yukarı, yukarının da üstüne tırmanışının yüreğe düşmüş koru ki, vazgeçilmez isteklerle kendini bulan...
Onca sayfa yazı ve anlatım içine gizlenen üç kelime, benlik, direnç ve aştı…
Ve bu kelimelerle anlatılmaya çalışılan perişanlık, parçalara bölünme, çaresizlik kelime anlamları ile, gizlenen konuların ardında kalan tek cümle “zamanım senle bitti artık” demek oldukça zor olsa da sevgiye saygınlık içindeki varlığımla yaşam umudu olmuş bu anlatım içindeki varlığımla yaşam umudu bu anlatım içinde artık unutmak ve halâ sevmek kelimelerinin anlatım çok hafif kalmıştır…
Ancak tüm kelimelere hâkim olan tek kelime anlamı yüzlerce sayfa yazının içinde hakimiyetini sürdürmüştür ki bu kelime anlam tek oluşun dışında ucu açık ve sonu sonsuza uzayan “çaresizliktir…”
Ama “çarem tükendi” cümlesi asla anlatım içinde varlık göstermemiştir.
Aslında tükendi kelimesi yeniden başlangıcı tetiklemiştir ki bu da yaşam mücadelesidir…
Bize göre anlamını yitirdiğimiz kaç şey veya kaç kişi kalmıştı yaşamımızın bu günlerine isabet eden zaman…
Gecemizi gündüzle birleştirip, feda ettiğimiz yaşam zamanlarının sonunda elimizde kalan ne vardı?
Hangi duygularımız örselendi ve hangi duygularımızdan vaz geçebildik?
Yaşamın en zor zamanlarını daha da zorlarken, varlık ve yokluk arasında yalpaladığımız bu zamanları hangi şartlara bağlayabilecektik…
Zor yaşam şartlarını mermer duvarlarla mı örmemiz gerekti veya kendimizin ruhunu örselerken, intikam duyguları içinde mi var olmalıydık ki buna sebep yokken sadece kadere boyun eğmekti bu burgudan çıkacağımız zaman…
Belki de hiçbir şeyin tahmin edemediğimiz yaşam şartlarında boğuluyorduk stresli nefesler alarak…
Vazgeçemiyorduk yaşamı zorlamaktan ve kendi kendimizi bu kulvardan çıkarmak için sadece umut olgusunu kullanıyorduk…
Yaşamımda belki de yalnızlığın özel tarifi, iki kanat arasına sığan düşler olarak yaşanıyordu... Düş ve yaşam, birbirini tamlayan ve nefes alma zamanlarına yayılan bir tarifti ve bunu değiştirmek imkansızdı ki ardından kader yaşanıyordu. Var olan ve eksilmeyen bir olgu yalnızlık ve düş kurma içine tüm hayatı sığdıran iki kelimelik bir ömre sığan zaman…
Zamanı terk ettik biz kahır zamanlarında,
Zaman yorgun, gün karası,
Zaman uzadı sevgi ağır,
taşımak yıkım, taşımak yıkılmak, geride kalan bakışlarda karanlık,
yol kara zifir,
yol uzak rüzgâr yüklü,
bir yalnız, adımlaşmada,
adımlar düşük güç zar zor yolda…
Ardı karanlık bakışların,
düşler yarım sabah dar zamanda…
Her an bulut kayması, her an sorgulanma acıdan,
her düşme zamandan
ve
sahipsiz bakışlar düşten uzak,
kimsesiz dar bakışlarla titrek…
Sonra sabah, soğuk ve sessiz,
yarı aydınlık yollar, yarı karanlık düşler
ve
uzak deniz dalgasından bakışlar,
ki artık zaman geç,
sonun en yakınında sessiz, dargın, bağımsız kendine…
Salıntılı bir düş, sarkık,
yarınsa uzun bir yolculuk zamanı,
gece kimsesiz sözlere şahit,
sonra sessizlik,
sonra sahipsizlik ve ardından bir ses,
gecenin en geçi,
unutulmuş hasret baskını ki arık sessizlik yollarda…
Veya sensizlik bakışlardaki boşluk
Sonun en yakını
Sazın en tiz sesi,
hasretin en uzağı
ki deli baş ağlayışlarındaki benlik tükenişi,
sonra, sonra da suskunluklarımız benlik savaşında
ve dargınlık zamana ve dargınlık sahipsizliğe sonra
sonra da sessizlik uzaklara
ve de en uzağındakine sensizlik…
Ardından gelen küslük ve dar nefeslere
acılanmalarla geçecek zaman bekleyişleri…
Uzaklardakilere, uzaktakine ağıt, uzaktaki ile nefret değişmeleri, sonra yaşam dar bir kemer ve dar bir tek nefeslik can…
Senin doğduğun gün doğdum ben diyor içimdeki ses bana, oysa nefret ederdim zaman eşleşmesinden, neden der adam sonun başlangıcından az önce, senin aldığın ilk nefes zamanını yaşamak için der kadın ve adam, unutma belki de yaşam farkı oluşacak zamanda ki işte o zaman eksik nefes alacaksın benden ki o zaman nefeslerimiz karışacak birbirimize derken uyanır adam...
Oysa biz aynı nefesleri hiç alamadık yıllar yıllar boyu…
Karanlık saldı kendini baktığım yamaçlara, sadece boş verilmişti aşka dair her şeye, sonsuza uzayacak bir duyguydu bu beklentisiz vedalaşmalarla, oysa acı tırmandı içimizden biryerden tüm bedenime, sadece uykusuzluk eşlik etti yalnızımsı seslere ve gündoğumu düşleriydi sadece o gece biten…
,
Bu hikâye feryatlarla rasgele zamanlarda çığlık atmalarla, zaman zaman umutsuzluk, çoğu zaman içinde kaybetme korkuları barındıran nihayi bir aşkın içindeki hayretli bakışlarla, çoğu zaman ürkek, korkak, kendi, kendi ile olan hesaplaşmalardan, nefret edercesine pişmanlık duyarak, feryatlarının içine sığınan bir yüreğin, yarınsızlık korkuları içinde yaşam mücadelesini ruhsal açıdan veren, sadece inandığı sevgi uğruna her şeyden vazgeçen yaşam içindeki tüm oyun kuruculara dahi, göz ardı bir yaşamı seçen, saygın sevginin içinde varlık savaşı veriyordu…
Zaman kollaması ve beklemeyi ve beklemeyi öğrenerek, nefeslerini bile terbiye etmeyi başarmış, büyük sevinçlerinde kalp atışlarının ritmini düzenlemiş, geleceğe umut, geçmişin izlerini örtmeye çalışarak, yaşamı yeğlemişti…
Elbet zordu, elbet çoğu anlar imkânsızı işaret ediyordu ve sadece güçlü duygulardan güç alarak direniyordu yaşamda…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
İnsan onurunu zedeleyen, değer bulmadığın yerde bir saniye bile durmak ölümden daha beter bir yokolmuşluktur...
Uzaklaşmak, kaçmakla eşdeğer olsaydı eğer, geçmişin izlerinden eser kalmazdı, yürekler dar nefeslerin gölgesinde acı ile kıvranmazdı...
Yüreğinizin varlığına, sağlığınıza her an, her saniye duacıyım üstadım. Kaleminiz daim olsun. Selâm ve sevgilerimle.
Mustafa YILMAZ
Son yıllarımda aldığım en öndeki değerle saygım sonsuzluğunu bulacak.
teşekkür ederim yazman ömrüme güç kattı.
Teşekkür ederim.
Tüm anılarımın önüne geçen varlığındır.
selam ile yazmanı hep bekledim, bir de sağlığının merağı içindeyim ömrümün sırdaşı.
m.y
Mustafa YILMAZ
Bazen de ansızın düşler vardır sevgiye saygıya dahil.
Umut beklentiler sonrasında düşüncelere sığarsa, vaz geçilmez anıların ardına sığınır insan o andan sonra. İşte umut beklenti ile çoğaldıkça çoğalır ki artık her nefes alışındadır ismini sayıkladığın insanın.
Çoğunda vaz geçilemez isimlerdir saklında kalan her an veya heran sonrası akılda hareket eden.
Mustafa yılmaz