- 624 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
-BENLİĞİMİZDE EKSEN DEĞİŞTİRMEK Mİ?-
Duygusal bir damarımız var. Övgüyle pohpohlanıp, yergiyle yelkenleri suya indirmek misali.Çabuk moral alıp, tez veriyoruz. Yumuşak karındır bu. Kullanılmaya müsait yönüyle dostu üzer, düşmanı sevindirir.
Yabancıların övgülerinden etkileniyoruz. Müspet ya da menfi yönde. Övülen kişi yahut kavram değer yargımıza oturuyorsa bağrımıza basıyoruz ilgili söylemi. Duygularımızda aradığı karşılığı bulmuyorsa aleyhte delil. O tip övgüler Türkiye ve Türk düşmanlığı bir nevi.
Daha öncede arz ettim, Napolyon Türkleri öve öve bitiremez mesela. Türk kadınının iffetini, erkeğinin kahramanlığını yere göğe koymaz. Osmanlı ordusunun neferi olmak isterdim der yine. Niçin olmadığını bilen yok. Ve fakat Yahudi bankerlerin finansmanıyla Osmanlı ülkesine sefer düzenler. Bunda bir gariplik yok belki. Ülkesine hizmet ediyor sonuçta. Düşmanını takdir de edemez mi? Dedim ya, Yahudi bankerlerce finansal destek görmekte. Ve Mısır, Filistin seferine çıkmakta. Ne ki, o devirde buralar Osmanlı toprağı. Başkasının mülkiyetinde olsa onu sıvazlayacak belli ki.
İlginçtir, Napolyon’u bugüne kadar en iyi anlayan Cezzar Ahmet Paşa merhum. O da zaten Akka’da tokadı indirir üstada. Napolyon’un söylemlerini kâfir hilesi görüp tanımlar paşa. Gerçekten de ünlü Korsikalı general iletişim kanunlarını iyi bilen biri. Üçüncü şahıslarla paylaştığı coşku uyandıran sözlerini rüzgarların adrese teslim edeceğinin farkında. O yüzden kurmaylarının arasında Türk’ü metheder durur. Bizde de zannedilir ki kestane kebap, türkü çığırıyor hükümdar.
Kore’de MacArthur’ün Türk askerine methüsena eylemesi de böyledir. Amerikan askerinin Türk askerinin kolu kanadı altında hayat bulduğu düşünülürse doğru değil mi söyledikleri? Efendim, sıcağı sıcağına tanınmış Amerikalı askerde bundan etkilenmektedir elbet. Ne ki, asli unsur Amerikan emperyal siyasetinin yürümesi değil mi? Yok, illa asıl olan bizi övmesi olacak. Amerikan çıkarları MacArthur’un gözünde tali unsurdur muhtemelen. O da yok denemez elbette!
Putin’in bir ara İslama, Kur’an’a övgü dolu sözleri dahi bizde ne kadar sıcak karşılanır. Şirin, sevimli bir tarihçimiz Osmanlı Rus savaşlarının uyandırdığı hasmane duygulardan arınıp, başka ülkelere belki de haksızlık ediyoruz zaman zaman demeye başlar. Belki ahir zamanda Ruslarında İslama kavuşacak bir millet olacağının hayaline dalar. Oysa Putin KGB’den yetişmiş iyi bir Rus milliyetçisi, devletine milletine sonsuz bağlı. Ne pitondur o, anlayın artık ötesini dersek acaba mübalağa mı ederiz? Diplomasi yapabilecek zekaya da sahip kuşkusuz. Önden pamuk basıp ardından iğne vurabilecek biri hani.
Gezi olaylarında batılı gazetelerin Türkler isterse başarır söylemlerine kapılan muhalif çevrelerimizde az değildi açıkçası.
Yine gün geçmiyor ki, Reis hakkında batılı yayınlarda sarf edilen övücü sözlerde yüreğimizi kabartmasın. Futbol müsabakaları öncesinde rakibe övgü düzen, kendi takımının yeterince hazır olmadığından yakınan antrenör tipini hatırlayın hele. Hele ki, bu medya organları İngiliz ya da Yahudi patentli ise aman ha! Dümen suyuna karışır gideriz maazallah.
Peki ya, Atatürk övgüleri? Efendim neymiş, öldüğünde Che’nin çantasından Ulu Önder’in Nutku çıkmış. Nutkumuz tutulmaz mı bir anda? Bir hafta önce yahut sonra ölse yine sırt çantasında Nutuk olmayacak mı sanki? Yahut Castro sizin Atatürk gibi bir devrimciniz var, başka devrimciye ihttiyacınız yok dermiş.
Oysa Atatürk devrim tarihinde burjuva devrim modeli içerisinde ölçülür genel olarak. Marxist ideoloji yalnızca Fransız devrimine yükseklik tanır, ki o da Proleter komünist ideolojinin öncesidir tarihsel olarak. Mesela Diderot 18’inci asır Fransız aydınları içerisinde ayrı sevilir. Diyalektik Maddeciliğin eşiğinde görülür. Büyük Fransız Devriminin ilerici bir hamle olduğu kabul görür komünist alemde. Dikkat ederseniz 19 ve 20’inci asır Marxizmi tarihsel olarak kendinden önce olana o yüksekliği tanımakta. Dolayısıyla 20’inci yüzyılda hiçbir burjuva inkılabı ya da ihtilaline böyle bir konumsallık tanınmaz. Castro bir Türk gazeteciye bu sözü söylediyse ne âlâ. O da dikkat edin, iltifat mahiyetinde olur ancak. Sözde kalır yazıya geçmez açıktır ki.
Evet, Lenin İstiklal harbimizi batı karşıtı kimliğiyle destekler. Ancak yaşasa Cumhuriyet dönemimizi ve inkılaplarını da aynı coşkuyla alkışlar mıydı ben pek emin değilim. Hiç şüphesiz bu söylediklerim Atatürk ve eserinin değerini azaltmaz.
Ancak unutmayalım ki, yıllarca İslamı seçenlerle pohpohlandık. Kur’anı bırakıp batıda müslüman olan ünlüleri İslamın hakikatine delil saydık neredeyse.
Akıllı olalım akıllı. Akıl ve sağduyu en iyi rehberdir. Beynin sağ yarımküresi hayali besler daha ziyade. Kültür ve düşünce tarihimizin daha çok şiir ve musiki tarihi olması da buradan, emin olun ki. Yeterince matematikçi ve düşünür yetiştirmememiz Türk’ün ırksal eksikliği hiç değil. Sol yarımküre egzersizlerine ağırlık vermememize bağlıdır. Organsal olarak sağ el ve ayağa kutsiyet atfedip sol el ve ayağı umacı kabul etmemizi hatırlayın...
L.T.
YORUMLAR
Demedim mi sana insan değişir. Elinde olmadan değiştirilir. Yola çıkmadan önce ya sensin ya da istenilen kişisin... Oturup ağlama, sadece yarının için çabala...
Bir ambarda buğdayın, denizde bir damla yağmurun anlamsızlığına inanma ! Pan’ın iyi yürekli sevgilisi, aşk aklın yanında intihara kalkışandır. Bu da onun şanındandır...
levent taner
Tabi profilinize uymaz o ayrı
Paylaşımlarımda LT parafı kullanmam karşısında Face sayfamda bir arkadaş Leon Troçki'de yazılarında LT şeklinde paraf atmış demez mi
Aman hocam sonumuz benzemesin demekten alamadım kendimi
Sizin de sonunuz benzemesin dilerim ki, Defne Joy Foster ile
Katılım ve katkınız dolayısıyla teşekkür ederim kıymetli hocam
Saygı ve selamlarımla...
Kıymetli Levent hocam, benliğimizde eksen değiştirmek mi? Sorusuna değerli Yekta hocam oldukça anlamlı bir yorum getirmiş. Ancak farklı bir açıdan bakarak şu kadarını ilave etmek isterim ki, yüce Türk milletinin değerleri kültürü ve Türk İslam ülküsü çok acımasız bir tahribat altındadır.
Bir dostumdan duymuştum! Yahudiler arasında ve İsrail de Tanrının inkarı yasakmış! Bu iddia bana çok ilginç gelmişti. Tamam, Siyonizm’in temel öğretilerinin başında dünyadaki tüm insanların Yahudilere hizmet etmek için yaratılmıştır iddiası ve bu doğrultuda tüm milletleri önce dininden sonrada binlerce yılda oluşturduğu kültüründen uzaklaştırmak vardır. Bunu biliyordum ama, doğrusu dünyaya özgür düşünce diye kakaladıkları materyalizm ’in yani dinsizliğin kendilerinde yasak olduğunu bilmiyordum.
Yakın bir geçmişte arkadaş meclisinde kültür ve tarih üzerine derin bir sohbet yaparken bir arkadaşımız ‘’Avrupa ülkelerinde uygulanan belli bir bölgenin uyuşturucu kullanımına tahsis edilmesini medeniyetin bir ölçüsü olarak görmesine itiraz ederek şunu dedim.; Adamlar bunu medeni oldukları için değil gelecek nesillerini korumak için yapıyorlar. Yani kaybettikleri nesillerini farkında olup giden gitti bari gelecek nesli uyuşturucudan ve diğer kötülüklerden uzak tutmanın derdindeler. Dedim ve ülke dışında tanık olduğum bir olayı örnekleyerek devam ettim.
''Trafiğe kapalı bizdeki istiklal caddesi gibi bir cadde de etrafa dağılmış sekiz on kadar rahibe ellerindeki broşürleri dağıtıp bir taraftan da sözlü olarak insanları kiliseye davet edip İncil den ayetler okuyup günahtan uzak durmalarını istiyorlardı. Gelen gecene dağıttıkları ve bir tanede benim aldığım o el ilanlarında İngilizce olarak ve ortalama bir çeviriyle şunlar yazıyordu. ‘’Evlilik dışı ilişkilerden sapkın cinsellikten, uyuşturucudan ve alkolden uzak durun. İsa’nın evine gelin ve Tanrıya sığının o bağışlayıcıdır. türünden bir şeyler yazıyordu. Diye anlatınca arkadaşımın ezberi bozmuş olacak ki epeyi bir şaşırmıştı.
Yani Levent hocam rahibelerin adeta kendilerini paraladıkları o anlarda şunu düşünmüştüm. Acaba bizde bir gurup din adamı, Kızılay da, taksimde veya konak meydanında gelen geçene el ilanları dağıtıp sözlü olarak da ‘’Zina etmeyin uyuşturucu ve alkolden uzak durun Camiye gelin deseler ülkede neler olurdu?!’’ sözde demokrasi yanlısı özde din düşmanları neler yapardı sorusun cevabı bir bakıma benliğimiz de eksen değiştirmek mi? Sorusunun bir başka cevabı olurdu. Diye düşünüyorum.
Kaleminize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle
levent taner
Sizinle bir fazlayız ya sizsiz kaç kişi eksik olunur bilemedim
Sözleriniz altın suyuna banıp çıkarılmış sözcüklerden oluşuyor
Benliğimizde eksen değiştirmek mi derken haslet ve değerlerimizden kopmak demiyorum zaten
Duygusal tuzaklardan sakınıp daha akıl/sağduyu eksenli bir bakış açısına sahip olmak dediğim
Yoksa millet olarak gönül birliğini yitirmemek hatta yeniden tesis etmek esas olmalı elbette
Bu arada etkili yorum butonunun tekliğinin nasıl bir etkisizliğe dönüştüğünü düşündüm
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu söylemek dahi anlamsız
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılım ve katkınız her dem değerli kuşkusuz
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
Üstadım, ilerlemeyi engelleyen durumlarımızın başta geleni genetik midir, diye sormak meseleyi analiz etme gereğine yekten ket vurmak olur ki, ben de şimdi onu yapmayacağım...
Çünkü biliyor veya farkediyoruz ki bu durumumuzun birçok nedeni var ve nedenler biribirilerini koşullayıp duruyor...
Evet, teknolojik üstünlükte yeni yeni boy göstermeye başladık; bunun ardındaki sinerjiyi analiz etmek ilerlememizi engelleyen durumlarımızın anlaşılmasını sağlar ve ardından bunun bir politika ve kültür olarak temellendirilmesini getirir...
Evet, 40-50 yıl öncesine göre daha çok kentleştik, daha çok başka kültürlere açıldık, daha çok insanımızı bilim ve teknolojiye dayalı eğitimden geçirdik... (Bence en önemlisi de başka kültürlere açılmamızdır; bu durumun sağladığı sinerji hiçbir zaman yabana atılamaz...)
Ne var ki, politika anlayışımızın 'ehliyet ve liyakat' düsturunu yeni farketmiş olması, en büyük istihdam kapısının devlet olması, dolayısıyla kurumların hantallaşması ve ekonomide dev 'kara delikler' e dönüşmeleri gibi enerji ve sinerjimizin yoğunlaşmasına engel handikaplarımızı da görmezlikten gelemeyiz...
Çözüm ne?...
En büyük istihdam kapısının devlet olmasına neden olan, insanımızın dünyaya açılmasında güdük kalan eğitim sisteminin revizyondan geçirilmesi çözümün ilk ve poilitika-üstü adımı olacaktır...
Başka bir deyişle, dünya ölçeğinde mühendisler yetiştirmeliyiz...
Yoksa, bunca hamaset gün gelir toplumu içinden kemirmeye başlayan bir kurda evrilir...
Osmanlı'ya olduğu gibi...
Saygılarımla.
levent taner
Eğitim her şeyin başı elbette
Ön yargılarımızı ve dogmatizmi alt etmemiz gerek
Katılım ve katkınız her dem değerli şüphesiz
Saygı ve selamlarımla...