- 862 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Geceyi Yürüyen Adam (2)
- Söyleyecek başka bir şeyiniz var mı? Dedi zaptı tutan polis..
- Benim hiç bir şeyim yok.. Diye cevapladı, geceyi yürüyen adam..
- Onu sormuyorum. Size yöneltilen suçlamayla ilgili söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
- Benim suçum da yok..
- Yaptığınız yasalara göre suç.. Hakkınızda ihbar yapıldı ve ekiplerimiz sizi buraya getirdi.. İhbarı yapanlar da pek haksız sayılmaz durumunuza bakılırsa! ! .. Gülümsemesini gizlemeye bile çalışmadı, polis..
Avucunda tuttuğu sigara paketinden bir sigara çekti, geceyi yürüyen adam.. Polisin uzattığı çakmaktan sigarasını yaktı, polisin gözlerinin içine bakıp:
- Sen benden daha komik durumdasın.. Dedi..
- Benim sana gülmem gerek.. Benim sana sırıtmam gerek.. Şu anda yaşlı ve işşiz olduğumu bilmen, doğru düşünüyorsun anlamına gelmez.. Sen babanın testislerinde sadece bir c vitaminiyken ben çalışıyordum.. Üstelik iyi konumlarda çalıştım hep, ve üstüne üstlük çoğu kimsenin rüyalarını süsleyen holdinglerde çalıştım.. Ama bir tek duyguyu atamadım üstümden.. Neydi o bilir misin?
- Bilemem.. Dedi polis, biraz utangaç, biraz mahcup..
- Bu karakola şu ya da bu nedenle, kibarcası, hayat kadınları düştü mü, hiç?
- Çoook... Dedi, polis..
- Peki. Dedi geceyi yürüyen adam. Kendini onlardan daha namuslu hissettiğin oldu mu, hiç?
- Her zaman.. Dedi, polis.. Neden aksini düşüneyim ki?
- Neden mi? Bir hayat kadını, özünde para için kendini satar.. Bu doğru.. Ama bir özgürlüğü vardır, gene de: istemediği adamla yatmaz.. Ama sen, bir vakitler ben, ve bizim gibiler, biz de kendimizi para için satmadık mı? Satmıyor muyuz? Kime mi? Sen devlete satmışsın kendini, ben de beş altı sene devlete satmıştım önceleri, sonra daha iyi para ödedikleri için özel şirketlerin patronlarını yeğledim.. Sonuçta, iş kendini satmaksa bunu daha çok paraya yapmak akıllıcaydı.. Yani, tıpkı bir hayat kadını gibi düşünmek.. Ama gene de bir hayat kadınının erdemine ulaşamıyorduk, ulaşamadık..
- Nasıl yani? Dedi, polis..
- Evet, ulaşamadık ... Dedi, geceyi yürüyen adam.. Çünkü, bir hayat kadını, istediği adamla yatma özgürlüğüne sahipti.. Ve en çok birisine bir geceliğine satıyordu kendisini, bedenini.. İsterse, sonra, bir ay çalışmıyordu.. İsterse gidip, bizim düşünemediğimiz kadar kaliteli otellerde, tatil köylerinde yatıp kalkıyordu.. Bir başka deyişle, işini tatile çıkarabiliyordu.. Belki de cebinden hiç para harcamadan, belki de gittiğinden daha paralı dönerek.. İsterse, kendisine para kazandıran iş makinesini de dinlendirebiliyordu..
Ya biz..? Biz, kendimizi en azından bir aylığına satıyorduk, bir maaş, bir ücret karşılığı.. Üstelik, altına yattığımız adamları ya da kadınları seçme şansımız da olmadı hiç, ne çıkarsa bahtımıza demek zorunda kalarak.. Emekliliği bir hedef gibi, kazanabileceğimiz tek madalya, tek ödül gibi görerek, neler sattık biliyor musun? Belki bedenlerimizi değil ama ruhumuzu sattık, özgürlüğümüzü sattık; bu kesin..
- Çay içer misiniz? Dedi, polis..
- Rakı tercihimdir.. Dedi, geceyi yürüyen adam.. Gülümsedi.. Polis de gülümsedi..
- Şimdi olmaz.. Dedi.. Önce bu zaptı bitirmeliyiz..
- Ne zaman olur?
- Belki ben bir hayat kadını olunca.. Dedi, polis..
Sonra, yüksek sesle, zaptı yazmayı sürdürdü:
"Beyanına göre, kendini çok yalnız hissettiğinden ve sadece bu yalnızlığı daha yalın yaşamak amacıyla, üstündekileri tamamen çıkarıp, çırılçıplak....."
Yakınlarda bir yerde, işlek caddenin köşesini, iş yeri gibi kullanan bir kadın, kendisine bir tomar dolar gösteren, kısa boylu, göbekli, kirli, müşterisine hayır diyordu, çekinmeden ..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.