- 499 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
593 - SIRRIM
Onur BİLGE
Sırrım,
“Yorgunum Kaptan, yorgunum...” dedim Kaptan’a bugün. “İçimin yalnızlığıyla, yoğun duygularımla, az da olsa yaşatmaya çalıştığım cılız ümitlerim, gerçekleşmeyeceklerini bal gibi de bildiğim dileklerimi tekrarlamaktan yoruldum. “Dua et! Aç avuçlarını, ne istiyorsan Allah’a söyle! Yalvar yakar!” dedin, yalvardım yakardım. Kollarım yoruldu, dakikalarca O’na avuç açmaktan. Onu bana vermesini istemedim. Ona hakkım olmadığının farkındaydım. Sadece içimin sıkıntısının geçmesini diledim. Ferahlamam, bunalımdan boğulmamam için… Aksine arttı da arttı.
Her seferinde kırılıp paramparça olmaktan yorgun düştü yüreğim. Onun en yakını olduğumu zannedip aldanmaktan, “Sen varsın!” sözüyle aldatılmaktan tükendi ruhum. Yarım kalan aşklardan, hayal kırıklıklarından, uykusuz gecelerden, karanlık günlerin iç sıkıntısını yaşamaktan yorgunum.
Tükendim, Kaptan. Can simidi diye yapıştığım her ümidin peşinden koşmaktan, solan gençliğimin ardına takılıp gelen, arkasına basılmış eski pabuçlarım gibi sürüklemeye çalıştığım fakirliğim ve yaşlılığımla yoruldum artık. Gül yerine diken avuçlamaktan, gerçekleşmeyeceğini bile bile ikinci bahar yaşama hayalleri kurmaktan anlatamayacağım kadar yoruldum.
Şiir yazdığımı biliyordun da böyle pulsuz mektuplar yazdığımı bilmiyordun. Sana adressiz mektuplar yazdığımı söylediğimde onların ne işe yarayacağını sordun: “Meşhur olmak için mi yazıyorsun?”
Benim gibi yaşlı bir adam ünlü olsa ne olacak? Onları yayınlayacak gücü ve cesareti olmayan acınacak biriyim ben. Bir süre sonra toprak olup gideceğim. Kim tanıyacak, kim hatırlayacak beni! Hem ünlü olsam da kalıcı olamadıktan sonra esamem okunmaz. Çok ünlü olsam bile diyelim bir iki kuşak için enteresan olurum. Eninde sonunda unutulurum. Maksadım içimi boşaltmak. Eşek ölür semeri kalır, insan ölür, eseri kalır. Sandığımın dibinde de olsa, geride benden bir şeyler kalsın. Hem ben senin gibi âlim değilim. Deli saçması benim karaladıklarım.”
“Âlim değil de düşünen biriyim ben.” dedi tevazuyla. “Kendisini çok dinleyen, hep düşünen biriyim. Yıllarca denizlerde gezerken edindiğim bir alışkanlık bu bende. Çok samimi bir arkadaşım vardı. Yaşıyla da bilgi ve tecrübesiyle de benden epey ilerideydi. Derdi ki bana: "Haydi bir duvar yık da örelim!" Yani: "Haydi bir konu aç da konuşalım!" demek isterdi. Konularımız hep dini olurdu. O bilgi verirdi, ben bilgiçlik ederdim. Rahmetli oldu. Bende çok emeği var.”
Demek ki o da ondan öğrenmiş, onun için durup durup: ” Haydi bir duvar yık da örelim!” diyormuş. Arkadaşlığı bana ilaç gibi geliyor. Onun da bende azımsanmayacak kadar emeği var. Canım sıkılıyordu. Aklı başında, güvenilir biri yoktu çevremde ondan başka. Ben herkese Sırdaş oldum, o da bana…
Arkadaşa ihtiyacım vardı. En çok arkadaşa... Sen evlenip gidince yerin dolmadı. O, yer tutucu görevi yaptı bir nevi. Anlatmadan olmuyor, dertler haddi aşınca. Yetmiyor yazıyorum. O sıkılır belki bir süre sonra ama bu kâğıtlar, kelemlerimi dinlenmekten hiç bıkmıyor usanmıyor.
Yazmadan yaşayamam ben. Bitmez ki benim zırvalarım. Yaz yaz bitmez. İçim çok dolu. Yalnızlığım vuruyor çirkin el yazımla kirlenen sayfalara. İçimin burukluğu yansıyor kara kara... Issızlığımın, sessizliğimin sesi vuruyor, dilsiz kâğıtlara... Bütün duygularımı, düşüncelerimi, beklentilerimi biliyorlar ve hassasiyetle sırlarımı saklıyorlar. Ben istemedikçe yankılamayacaklarını bile bile yazıyorum. Kâğıtlara güveniyorum.
Seni düşünüyorum, ister istemez sık sık. Kıyasıya nefret ederken çılgınca sevdiğimi hissediyorum. İçimde amansız bir savaş var! Nal sesleri, kılıç kalkan şakırtıları dünyayı ayağa kaldırıyor!
Seni ilk gördüğüm anı hatırlıyorum en çok. Onca güzel kız, kadın görmüştüm de umursamamıştım bile. Güzellikte emsalsizdin gerçekten ama beni sarsan, derinden titreten, yüzündeki ifadeydi. Sima okuyucuları gibi ruhunu okuyordum. Gözlerinin dilini çözüyordum, bana doğru baktıkça. Her şeyin en doğrusunu onlardan dinliyordum. Kalbim sıkışıyordu her gerçeği işittiğimde. Bir heyecan dalgası gelip geçiyordu içimden. Böyle şeyler hissediyordum işte, o uzun, dolgun ve kıvrık kirpiklerinin uçları kaşlarına doğru her harekete geçtiğinde.
Sen tek değildin aslında, benim için. Sayısal olarak o kadar çok eşim dostum, konum komşum, arkadaşım vardı ki o dükkânda kalıcı veya geçici! Tanıdığım kişiler bir araya gelse, bizim açık stadyum hıncahınç dolardı. Çoğu bana değer veren, benimle dertleşmek için can atan insanlardı. Hele mahalledekiler! Dokuz takla atıyorlardı, konuşmak için! O sıcaklığı ve rahatlığı anında ben veriyordum onlara. Malum, esnaf ağzı... Yoksa müşteri tutulamazdı. Benim onlara maddeten, onların bana ruhen ihtiyaçları vardı. Aslında hiç de bana hitap etmiyorlardı.
İlk karşılaşmalarımızda, avını gören avcı gibi hissediyordum kendimi. En sevimli en nazik halimle hitap ediyordum onlara. Maksadım müşteri tutmak, bir şeyler satmaktı. Onların neredeyse tamamı konuşmak, anlatmak ihtiyacı içindeydiler. Ayaküstü bile epeyce deşarj oluyorlardı. Para üstü verinceye kadar bile birkaç cümleyle muratlarına eriyorlardı.
Konuşkan, girişken milletiz biz. Gördüğümüzle görümce, buluştuğumuzla eltiyiz. Yeter ki isteyelim, anında iletişim kurar, kırk yıllık dost gibi sohbete başlarız. Hele bir daha görüşmemiz imkânsızsa, sırf boşalmak için sırlarımızı bile rahatça anlatırız.
Kaptan, güçlü ve güvenilir olduğu için sırdaşım oldu benim. Ben onun için çömez niteliğindeyim. Ne sırlar gizlidir ketum kişiliğinde! Ne kadar da bilmek isterdim!
Binlercesi gibi sen de sırlarını teslim ettin bana. Senden önce ruhuna dair ne varsa o casus gözlerindeki boşboğaz bakışların anlattı. İşte onun için sayfa sayfa açıldın bana, satır satır okundun.
"Ölüyorum, Kaptan!.." dedim ona. Az daha kendimi tutamayacaktım, hıçkırıklara boğularak, omuzunda sarsıla ağlamaya başlayacaktım.O, her zamanki gibi oturaklı ve sakindi.
“Sana bir şey olmaz! Tertemiz bir mümin yüzü var sende. Çocuklara has bir saflık ifadesi... İnşallah masumiyetini hiç kaybetmezsin! Hep böyle sevgi dolu olursun!"
"Bendeki sevgi, senin bahsettiğin gibi değil ki!" diye boynumu büktüm. "Mecazi aşk diye nitelendirdiğin cinsten..."
"Sevginin çeşidi yoktur aslında. Sevgi tektir. Aşk birdir. Azdır ya da çoktur. Bir de yönü farklıdır."
"Benim kafam kalındır. Anlayamadım, affet!"
"Asr vaktindeyiz. Yani ikindi zamanında hayatımızın. İnsanlar hüsrandadır. Çoğu gaflettedir, cehennemliktir. Ancak iyi işler yapanlar, birbirlerine hayrı ve sabrı tavsiye edenler müstesna… Ben demiyorum bunu, Allah diyor. Ben de sana, parasal olmasa da elinle dilinle yaptığın hayırların yanı sıra ibadet etmeni hem ibadete devamda hem de sıkıntılarında sabırlı olmanı tavsiye ediyorum. Elimden geldiği kadar iyiyi, doğruyu, güzeli göstermeye çalışıyorum. Namazın önemini anlatıyorum. Bir yerlerden başlama zamanın gelmedi mi Necmettin? Şu biriken sevginin, olgunlaşan aşkının yönünü yavaş yavaş İlahi Âleme döndürmek için daha ne bekliyorsun?"
"Ben mi? Ben mi Kaptan?"
"Sen kendini önemsiz biri olarak mı görüyorsun? Neden görmek için bakmıyorsun? Kulları gördün. Nasıl olduklarını anladın. Daha akıllanmadın mı? Bir adım at sadece! Yalnız bir adım! O tutacaktır ellerinden. Bulunduğun yerden alıp, kaldıracaktır. Adım adım yaklaştıkça hızlandıracaktır yükselişini. Sonunda O da sana sırlarını açmaya başlayacaktır. Hak edene, hak ettiği kadar... Şayet eminse..."
Allah’a yönelmemi tavsiye ettiğini anladım ama doğrusu, diğer dediklerini idrak edemedim. Zaten aklım başımda değil! Ben ne diyorum, o ne diyor!
Yorgunum Sırrım, yorgunum!
Yorgun"
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 593
YORUMLAR
Neden orta okul yıllarına gittim bilmiyorum.Sanırım bu ruh hali benim o zamanki ruh halimin ikizi. Ben kaptansızmış'ım tek fark bu. Bunaldıkça mezarlığa giden ve ölülerle konuşan dirilerin anlamayacağından emin bir çocuk. Yaz kış aynı serinliğe sahipti mezarlık. İçimdeki ateşin tek düştüğü yerdi. kasabaya dönünce başlıyordu kimsesizliğim. Belki o zamanlardan kadı bilmiyorum. İnsan asla yalnız değildir.
Ya halk içinde dir insan,Ya Halık. Halkla hem hal olan Halıktan kopuyordu. Sana şah damarından yakın olanın farkında olmak için halkı terk etmek gerektiğini o yıllar öğretmiş olabilir.
Sır verene sır verilir sözü hayat mı buldu ne. ?
İçimden geçeni kalbinize ilham etsin Rabbim. Allah razı olsun siz ve cümle sevdiklerinizden.