- 416 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TURNA NASIL TURKAN OLDU
TURNA NASIL TURKAN OLDU
Bir insan erkek veya kadın olsun fark etmiyor. Doğuştan şanslı ya da şanssız olabiliyor.
Resmi adı Turna, göbek adı yani anasının babasının koyduğu yıllarca Turan diye seslendiği oğulları ilkokulu köyünde bitirdi. Beşinci sınıf bitti. Öğretmen, ilkokul diploması düzenlemek için Turan’ın nüfus cüzdanını istedi. Fakat o güne kadar, herhangi bir nüfus cüzdanı olmamıştı. Öğretmen, nüfus cüzdanı olmadan, diploma düzenlenemiyecegini söyledi. Beş sınıflı birleştirilmiş köy okulunda, on iki kişi ilkokul son sınıftaydı. Zaten o on iki kişilik sınıftan tek okuyabilecek Turan vardı. Bu durumu babasının çözmesi gerekti. Ziyettin’de oğlunun okumasını çok istiyordu.
Köy minibüsü haftada iki gün şehire giderdi. O minibüs ki ilde nam salmıştı. Minibüsün önünde MAVİ ŞİMŞEK yazıyordu. Mavi zemin üzerine sağ tarafta bir şaha kalkmış bir at, atın üstünde Köroğlu mu, Dadaloğlu mu, Zaloğlu Rüstem mi desem, ne derseniz deyin bir yigit kahraman resmedilmiş. Sol yanında Zümrüt Anka kuşu var. Bu şaheser minibüsün yolcuları haftanın bir günü sade vatandaşları taşırken diğer günü, daha renkli, mevzulu, kavgalı kişileri şehire götürürdü. Kavgalar genellikle tavuk, hindi, köpek, veya çocuklar yüzünden çıkardı.
Pazar günü kavga edenler, pazartesi minibüsü tıka basa doldurdular. Ziyettin kavgalı değildi ama o gün kavgacıların günüydü. Arzuhalini anlatınca top yekün karar verdiler. Ziyettin’de minibüse bindi. Nüfus müdürlüğüne gitti. Oğlunun beşi bitirdiğini diploma için nüfus cüzdanı gerektiğini anlattı. Görevli memur, Ziyetin’nin nüfus cüzdanını istedi. Yanlamasına uzun kara kaplı bir defteri baştan sona kadar taradı.
-Sen oğlum mu demiştin diye sordu.
-Evet oğluma dedi.
-Senin oğlun yok. Kızın var.
-Hayır müdürüm benim oğlum var.
-Adı nedir?
-Oglumun adı Turan efendim.
-Hayır senin kızın var.
-Adı da Turna.
-Söyle bakalım senin kız kaç yaşında?
-Benim kızım yok oğlum on biri bitirdi.
-Ana adı ?
-Akkız
-Kimin
-Anamın
-Yav kızın anasının adı?
-Benim kızım yok. Oğlumun anasının adı Hayriye
-Hayır Hayriye değil Hayri
-Yav müdürüm karım Hayri değil Hayriye. Hayrı bizim birinci azadır.
-Karın birinci aza mı oldu kutlarım.
Bir türlü anlaşamadılar. Ziyettin, memurun kendisiyle alay ettiğini düşündü. Çok sinirlendi.
-Seni valiye şikaat edeceğim dedi.
Bu söz üzerine memur da sinirlendi.
- Defol git başımdan bela mısın be adam dedi.
Ziyettin, şikayet edeceğini söyledi ya bin pişman oldu. Kendi kendine sorular sordu. Koskoca vali Ziyettin’le mi görüşür. Görüşürde bir de vali kovarsa ne yapar kime giderdi. Bu düşüncelerle geri döndü. Nüfustaki memur, gözlüğünün üstünden baktı, işine devam etti. Yemek saati geldiğinde bütün memurlar tek tek dışarı çıkarken Ziyettin, o memur çıkarken koluna yapıştı.
- Müdürüm kusura bakma bir cahallık ettik bana bir yol göster.
- Bu işler benim işim değil mahkemeye verceksin.
- Kimi?
- Karın ile kızının durumunu
- Benim kızım yok, karımı seviyorum neden mahkemeye vereyim.
Memur,
Durumu netleştirene kadar ne yapması gerektiğini tek tek anlattı.
Ziyettin her şeyi anladı da karısını mahkemeye vermeyi pek anlamadı.
Nüfustan çıkan Ziyettin, bol sarımsaklı, limanlu paça çorbasına kırmızı pul biber dökmek istedi. Fakat biber kutusunun kapağının gevşek olduğunu nereden bilsin. Yarım kutu biberi çorbaya döküverdi. Sıcak çorba, biberle buluşunca çok acı oldu ama Ziyettin o çorbayı içti. Lokantadan çıktı bir sigara içimlik mesafedeki MAVİ ŞİMŞEK’in yanına ulaştı.
Kavga ekibi her zaman olduğu gibi gene barışmışlar Ziyetin’i bekliyorlardı. Ziyettin, birinci aza Hayri’ye durumu anlattı. Bu gibi işlerde yakın köylüleri olan avukat Burhan’a gidilirdi. Öyle de oldu. Avukat bir dilekçe yazdı.
- Hemen adliyeye gidin bu dilekçeyi verin gerekeni yaparlar dedi.
Ziyettin’le, birinci aza Hayri doğruca adliye binasına giderek dilekçelerini verdiler. Dilekçeyi kayıt yapan memure,
Hiç yüzlerine bakmadan gelecek ayın on üçünde geleceksiniz dedi. Tekrar minibüsün yanına döndüler. O sırada kavga ekibi iddialı bir pişpirik oyununa tutuşmuşlardı. Oyun bitti ve MAVİ ŞİMŞEK’e doluştular. İçi ferahlamış olan Ziyettin,
-Lan Hayri kayıtlara göre sen benim karımsın dedi.
Bu lafa bir anlam veremeyen Hayri,
- Ne diyon lan zevzek dedi.
Ceketinin iç cebinden karısının nüfus cüzdanını çıkardı baktı. Gerçekten Hayriye değil Hayri yazıyordu. Buna kendiside çok şaşırdı ama birinci aza ya da gösterdi. MAVİ ŞİMŞEK yolcuları şen şakrak köye döndüler.
Gelecek ayın on üçü geldi. Akşamdan sakal tıraşı oldu. Sabah ağır kokular sürüp, beyaz gömlek, üstüne köşeli kasketini giyen Ziyettin şehire gitmek üzere evden çıktı. O gün kavga ekibi yoktu ama MAVİ ŞİMŞEK gene tıklım tıklım doldu. Şehire vardıklarında bizim Ziyettin doğruca adliyeye gitti. Duruşma salonunun kapısındaki isimler arasında kendi adını buldu. Bir banka oturarak sırasını bekledi. Yaklaşık bir buçuk saat sonra kapıdaki mübaşir, yüksek sesle elindeki kağıttan okuyordu.
- Davacı Ziyettin Ayrancı, Davacı Hayri Ayrancı, Davacı Turna Ayrancı....
Ziyettin gelmişti ama ne, karısını ne de oğlunu getirmemişti. Ceketini ilikledi, köşeli kasketini eline alarak duruşma salonuna girdi. Salonda saçları ortadan ikiye ayrılmış beyaz gömlek üzerine cübbeli bir kadın görünce biraz şaşırdı. Demek ki kadından da hakim olurmuş diye düşündü.
Hakime Hanım,
Önünde duran birtakım kağıtları okudu.
- Adın Soyadın?
- Ziyettin Ayrancı Hâkim Bey
Hakime gözlüğünün altından baktı
- Hayrı Ayrancı ve Turna Ayrancı neredeler? Hayri neyin oluyor?
- Hayri değil Hayriye efendim.
- Turna neyin oluyor
- Turna değil Turan oğlum oluyor Hakim Bey.
- Be adam benim Bey’e benzer bir halim varmı kör müsün?
- Bu şahıslar neredeler?
- Köydeler Hakim bey.
- Hâkim Bey değil hakime hanım hâkime hanım diyeceksin.
- Yazıcı kıza baktı. Gerekenleri şu ök .. pardon beyefendiye anlat dedi. Yazıcı kız bir daha gelirken diğerleriyle birlikte iki bilirkişinin gelmesini iyice anlattı.
- Tamam mı kızım?
- Anlattım efendim.
Hakime, Ziyettin’e bakarak,
-Tam bir ay sonra çocuk ve ana ile geleceksin.
-Anam yaşlı efendim araba tutar gelemez.
-Adam senin anan değil, çocuğun anası. Hemde onun adı da değişecek şimdi çık dışarı dedi.
Taze bir gelin gibi köşeli kasketi elinde kapıya kadar geri geri yürüyerek çıktı.
Gene kendi kendine yorumlar yaparak düşünüyordu. "Acaba karımın adını ne koyacak" diye aynı lokantaya kadar gitti. Bu defa biber kapağını iyice kontrol ederek gereği kadar biber döktü.
Bir yandan çorbayı kaşıkladı, bir yandanda şöyle düşündü; Öğretmen devlet adamı, nüfus memuru,
mübaşir, Hakime hanım haaa Hakim bey değil Hakime Hanım diyeceğiz hepside devlet adamı ve biz cahallar sürüsüne çok kızıyorlar.Gene kendi kendine gülerek, ama bak banada hem bey hem de efendi dedi. Hem kibarlar, hem kızarlar. Demek ki böyle oluyor diyerek çorbasını bitirdi.
Sonraki ayın on üçü akşamı yine mahkeme hazırlıkları başladı. Önce Turan, sonra Ziyettin banyo yaptılar. Bir önceki gibi sakal tıraşı oldu. Sabah erken saatlerde köy meydanına vardılar. Bilir kişi olarak muhtar ve başka bir komşusunu ikna etmişti. Az sonra havalı korna çalarak MAVİ ŞİMŞEK geldi. Bu defa az yolcu vardı. Ne kavga ekibi ne de başka biri, rahat rahat oturdular. Şehire çok erken vardılar. Önce çorbacı da çorbalar, üzerine demli çaylar içildiğinde saat sekizi geçiyordu. Ziyettin sıkı sıkı tembihledi. Karısı ve oğlu nasıl davranacaklar ne konuşacaklar yol boyu tekrar ettirdi. Adliyeye binasına vardılar. Önce duruşma salonunun kapısındaki isimler arasında kendi adını ve oğlu ile karısının adını buldu. Dört kişilik banka beş kişi oturarak saatin 10.20 olmasını beklediler. Ama on dakikalık bir gecikme ile mübaşir tek tek isimleri okudu. Muhtar, diğer komşu ve Ziyettin kasketleri ellerinde yan yana sıralandılar. Oğlu Turan ve karısı, duruşma salonuna girmedi. Az sonra dik yakalı cübbeli ellili yaşlarda erkek hakim kürsüde yerini aldı. Ziyettin kadın hâkim bekliyordu. Nasıl hitap edeceğini ezberlemişti. Yerine oturan hâkim de önceki gibi bir takım kağıtları okudu. Salonda üç kişi vardı.
- Diğerleri nerede ? Diye sordu.
- Dışardalar efendim.
- Söyle onlarda gelsinler. Dedi.
- Zaten hazır bekliyorlardı.
Mübaşir ikisinide birden duruşma salonuna itikleyiverdi. O hızla kadın tökezledi neyse ki kendini çabuk toparladı. Gerekli kimlik tespitleri yapıldı. Doğruyu söyleyeceklerine Kur’an’a el bastılar ki duruşmanın en önemli bölümü burasıdır! Yalan söylerler ise cehennem ateşinde yana caklarını biliyorlardı. Zaten yalan söylenecek bir durumda yoktu.
Hakim,
-Bu kadın neyin oluyor?
-Kısmet olursa karımdır hakime bey.
-Olmuş olmuş bu kadıncagız ne yazık ki sana kısmet olmuş.
Hakim bilir kişilerde sordu. İkisi birden,
- Karısıdır efendim.
Hâkim karısına döndü.
-Sen Ziyettin’in eşi misin?
-Hee avradı olurum o benim erimdir.
-Peki bu çocuk kimindir senin midir?
-Hee benim oğlumdur. Dedi.
O ara Ziyettin söze karıştı .
- Evet Hakime bey ikimizindir.
Bu ikinci kez "hakime"demesine çok sinirlenen hakim,
- Sen çık dışarı orada bekle çağırmadan da içeri girme diyerek dışarı attı.
Sonra çocuğa döndü.
-Adın soyadın nedir çocuk?
-Turan Ayrancı’dır.
-Kaç yaşındasın?
-Onbiri yeni bitirdim.
-Annen kim?
-Anam.
-Adını sordum oğlum.
-Hayriye efendim.
-Hayriye mi? Hayri mi?
Bu soruya karşılık Turan’ı bir gülmedir tuttu. Susmak istiyor susamıyor.
- Neden gülüyorsun evladım sus.
- Babam şimdi Hayri Emmiyle mi evli?
Bu durum karşısında hakimde gülmeye başladı.
-Anlaşıldı sus artık dedi.
Hâkim aynı soruları muhtar ve diğer bilir kişiyede sordu.
-Yaz kızım, ...........tarihinde, saat........ de şahitler, anne ve babaların ayrıca çocuğun ifadesini alınmıştır. Yapılan tetik ve incelemelerde de anlaşılacağı üzere; Ana adı Hayri yerine Hayriye, çocuğun adının Turna değil Turhan olarak değiştirilmesine.....
Sekreter yazdı yazmasına da gene Turna, Turan olamadı. Çünkü zamanın daktilosunda yazarken "Turan" yerine " araya ama güzel yere serçe parmağı dokundu ve "fazladan bir "k" harfini ekleyiverdi. Mahkeme kararında "Turan" yerine "Turhan" demişti hakim ama oda olmadı. "Turkan yazıldı".
Cancazım Ziyettin, öğleden sonra mahkeme kararı ile birlikte nüfus müdürlüğüne gitti. Kararı aynı nüfus memuruna uzattı. Nüfus memuru eline aldı okudu.
-Tamam sen bekle hazırlıyorum dedi.
Bilirkişiler, karısı, oğlu bahçedeki banklara oturdular. Yarım saat sonra hem karısının hem oğlunun yeni nüfus cüzdanları elinde bahçeye çıktı. Bu arada saat 16’ya gelmişti. Çok acıktılar ve hep birlikte lokantaya daldılar. Gene paça çorbası içecekti ama bu fikirden son anda vazgeçti. Kıymalı pide ve yanında soyadına uygun olarak ayran ısmarladı. İştahla yenen yemekten sonrada birer uçlu sigara yaktılar. Hızlı adımlarla minibüse doğru gittiler.
Artık Turkan (Yani Turan) ilkokul diplomasını alarak orta okula yazılabilir di. Orta okul kayıt zamanı geldi. Ziyettin, kafasında ölçtü, biçti hangi okula yazdıracağına karar verdi. Cenazeleri yıkayacak, ölenlere Kur’an okuyacak, arkalarından dua okuyup küçük çocuklarda Kur’an öğretmek için Turkan’ı o şehirdeki İmam Hatip ortaokuluna kayıt ettirdi.
Ömer Yalçın______________&&________________09/10/2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.