- 532 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Meçhul Kadın
Meçhul Kadın
Bir pazar günü kadim dostlarla buluşmak için, karşılaşacağım manzara ve aklımı zorlayacak düşüncelerden habersiz yola çıktım. Her zamanki gibi buluşmaya erken geldim. İçimden erken geldiğimi kızlarım duysa yine benimle dalga geçerler herhalde diye geçirirken aniden karşıma çıkan manzara bir anda bütün düşünce ve duygularımı alt üst etti. Bir parkın içinden geçerken yerde boylu boyunca yatan bir kadın gördüm. Başında bir park görevlisi ve bir kişi daha vardı.
Kadının etrafında parkın içinde bir tür attım. Dönüp dönüp arkama bakıyor ve durumda bir değişiklik var mı diye kontrol ediyordum. Belki bu geçici bir durumdu, kadın kalkıp yoluna devam edecekti. Bu aslında bir anlamda umut olarak içimden gelen bir istekti. Geçici bir durum olmasını, kadının kalkıp yoluna devam etmesini istiyordum. Ancak umduğum gibi olmadı maalesef. Ben turumu tamamladığımda kadın halen yerde yatıyordu. Park görevlisi de halen başındaydı. Diğer kişinin ise yavaş yavas uzaklaştığını gördüm. Etraftaki insanlara baktım. Görevli dışında kimse yakından ilgilenmiyor, uzaktan seyretmekle yetiniyordu.
Görevlinin yanına gittim. Durumu merak etmiştim. Kadının baygın olduğunu söyledi. “Ambulans çağırdınız mi” diye sordum. Çağırdıklarını ifade etti. Sonra bir şeyler söyledi ama maskeler yüzünden anlamadım. Daha sonra biraz uzaklaşıp bekledim. Nihayet ambulans geldi. Kadını önce bir kontrol ettiler. Sedye ile taşımak için harekete geçtikleri anda kadın kendine geldi. Ambulans ile gelen görevlilerin yardımıyla yürüyerek ambulansa gittiler. Kadının sonraki akıbeti hakkında bilgi sahibi olamadık.
Bunlar olup biterken etraftaki olaya şahit olan insanların yüzlerini inceledim. Böyle bir olay karşısında insanların tepkilerini merak etmiştim. İzlediğim insanların yüzlerinde beklediğim ifadeyi bulamadım maalesef. Kim ve nasıl bir insan olursa olsun, yerde çaresiz yatan kişi, neticede Allah’ın insan olarak yarattığı bir can. Ancak insanların yüzleri bu olay sanki bir “vaka-i adiye” imiş gibi izler taşıyordu. Sıradan bir olaymış gibi boş gözlerle ve meraksız bir şekilde seyir içindeydiler. Sadece bir kadının yüzünde hafif bir acıma hissinin farkına vardım. Bu da kadın olmanın hassasiyeti herhalde diye düşündüm.
Daha sonra bir kişi kadının uyuşturucu almış olabileceğini ifade etti. Ben de bunun mümkün olabileceğini, belirtilerin gerçekten de uyuşturucu etkisi taşıyan bir hale işaret ettiğini ifade ettim. Ancak bu sadece durum tahliliydi. İçinde insani hiçbir meleke bulunmuyordu. Orada yapılması gereken banklarda oturan insanların sadece seyir ile yetinmesi miydi? Ya da kadının bu hale nasıl geldiğini bir hafiye gibi tespit etmek miydi ilk anda? Yerde yatan her insan gibi bir can taşıyan, iyi ya da kötü hikayesi olan bir insandı. Ancak seyir halindeki vatandaşlar durum tespiti yapıp vicdanlarını rahatlatmışlardı.Bu da onlara yetiyordu.
Uyuşturucu etkisi bariz bir şekilde anlaşılamsına rağmen acaba bu kadının kimsesi yok muydu? Vardı da kendisi ile ilgilenmiyorlar mıydı? Hikayesi neydi? Duyguları, düşünceleri nefretleri, sevgileri, sevdikleri… Ya da biz uyuşturucu tespitimizle yanılıyor muyduk? O kadın açlık ve susuzluktan bayılmış olamaz mıydı? Kendisini bu duruma kimler düşürmüştü? Bir tuzağa mı düşmüştü, yoksa kendi isteğiyle, bile isteye mi bu duruma gelmişti? Birilerinin oyuncağı olup kendisinden faydalanılmış mıydı? Bir şeylerden mi kaçıyordu? Unutmak mı istiyordu ya da unutulmak mı? Bu kadının elinden tutmak insani bir görev değil miydi?
Ne zaman bu kadar duyarsız bir toplum olduk, diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu bizler için, hepimiz için acınası bir durum. Düşmüş bir insana yardımcı olmak insana yakışan bir haslettir. Düşeni seyretmek ya da bir tekme de kendisi vurmak değil. Vicdanları herekete geçmeyen bir toplum haline gelmiş olmanın acı gerçeği suratıma şiddetli bir şamar gibi inmişti. Sadece bir kişi mi bu kadınla ilgilenmeliydi? Çevredeki onca insan seyretmekten bir haz alıyordu adeta. Bir tiyatro sahnesiydi sanki ve seyirciler oyun bitince dağıldılar. Alt üst olmuş bir haldeyken zihnimde bir ayet harekete geçip beni sarstı. Bu kadıncağızın bu ayetin kapsamına girmediğini kim iddia edebililr?
Bakara suresi ayet 177 :
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplarına ve nebilere iman eden, ihtiyacı olmasına rağmen malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, yardım için el açanlara, özgürlüğüne kavuşmak için paraya ihtiyaç duyanlara harcayan, namazı kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerinkidir. İşte davasında sadık olanlar ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar bunlardır.
04.10.2020 MGÇ
YORUMLAR
Bakara suresi ayet 177 :
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplarına ve nebilere iman eden, ihtiyacı olmasına rağmen malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, yardım için el açanlara, özgürlüğüne kavuşmak için paraya ihtiyaç duyanlara harcayan, namazı kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerinkidir. İşte davasında sadık olanlar ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar bunlardır.
Başka söze gerek yok zaten.Söylenene kulak vermiş olsaydık toplum bu hale gelmezdi...Nefsi hu ...zamanı.Herkesin kendi nefsini düşündüğü sürece olacağı bu..Saygıyla..
guvencakar
Yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
Saygılarımla.
Merhaba yazı
merhaba duyarsızlık
merhaba çağdaşlık
merhaba teknoloji
merhaba modernizm
merhaba kalbim
merhaba yalnızlaştırılmış aklım
yazıyı okuyup da bunlarla karşılaşınca bir merhaba diyeyim dedim..
ve yine yazı bitince dedim ki,
acaba bende oraya toplanan o bir kaç kişinin arasında olsaydım
hangi maskemi takarak bakardım o kadına, kadını o duruma getiren toplumun bir parçası olduğumu düşünür müydüm acaba, o veya onun gibiler için bugüne kadar hangi adımı attığımı sorar mıydım kendime,
onu bu duruma getiren kişi cidden sadece kendisi miydi...
biliyoruz ki o bir evlat, acaba ona annesinin gözüyle bakabilir miydim, merhamet dolu
belki de o bir anne, acaba ona evladının gözüyle bakabilir miydim, sevgi dolu..
maalesef abi, toplumun aynasını bir anketör gibi görmüşsün,
oradaki kalabalığı ne kadar çoğaltırsan çoğalt, aynı yüzleri göreceğiz mühtemelen
gerçekten kalbiyle üzülenlerin oranı ise değişmeyecektir..
bir gün bu oranın tersine dönebilmesi temennisiyle
bu anlamlı ve güzel yazı için güzel gönlüne teşekkürler bırakıyorum
böylesine yaşanmış hikayelerin etkisi bir başka oluyor..
Abdulkadir BOSTAN tarafından 10/5/2020 2:22:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
guvencakar
Uzun ve güzel yorumun için teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Kadim dostluklar daim olsun inşallah.