- 788 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
CEM SULTAN'IN DRAMI
Geçen ay Arkadaşım Kerim Bayramoğlu ile Muradiye Külliyesi gezisi yapmıştık. Bana huzur veren bir yer olmasının yanında arşiv filmlerinde bir çok yerli yabancının gezip ziyaret ettiği bu huzurlu semtte tadilat ve restorasyonlar yüzünden göremediğim kısımlar vardı. Bunların bir çoğunu görmeme imkan olmasına rağmen içine girip göremediklerimde oldu mesela Cem Sultan türbesine giremedik kilitliydi. Dışarıdan dua ettik. Döndükten sonra Bursalı Gazeteci Necati Akgün’ün Hatıralarını okurken Cem Sultan kabrinin açılıp tekkikler yapıldığını öğrendim. Bunun üzerine bu makaleyi kaleme alma gereği hissettim.
Makalemde detaylı kabrin açılmasını anlatacağım. Biraz Cem Sultan’dan bahsedelim.
Cem Sultan ya da Şehzade Cem (22 Aralık 1459, Edirne - 25 Şubat 1495, Napoli), II. Mehmed’in Çiçek Hatun’dan olma en küçük oğlu ve II. Bayezid’in küçük kardeşi. Ağabeyi II. Bayezid ile girdiği taht mücadelesiyle bilinir.
22 Aralık 1459 tarihinde Edirne Sarayı’nda doğdu.
Annesi Çiçek Hatun’dur. Dört yaşına geldiğinde çeşitli hocalardan dersler almaya başladı. Bu eğitim 10 yaşına kadar sarayda devam etti. Rumca dâhil bazı dilleri öğrendi.
10 yaşındayken Kastamonu Sancak Beyliği görevi ile saraydan ayrıldı. Yanında bulunan iki lalası (Süleyman Çelebi ve Nasuh Çelebi) ve bu şehrin kültürel ve eğitim kaynakları dolayısıyla bu görevde de eğitimine devam etti. Bunun yanında sancak beyliği olarak siyaset ve kamu idaresi konularında pratik bilgiler, tecrübeler ve yetenekler kazandı. Şehzade Cem için 1472’de İstanbul’da sünnet töreni yapıldı.
1473’te Fatih Sultan Mehmed Uzun Hasan’ın üzerine doğu seferine gitti. Büyük şehzadeleri olan Şehzade Mustafa ve Sehzade Bayezid’i yanında götürdü. Cem’i lalaları ile geride Edirne Sarayı’nda kaymakam olarak bıraktı. O zamanlara sarayda iç oğlanı olan ve sonradan vatanı İtalya’ya dönerek hatıratını yazan Vicenza’li Angiolello bu dönem olaylarını hatıralarına geçirmiştir. Bu anılara göre Anadolu’ya geçen Fatih Sultan Mehmed’den Edirne’ye 40 gün kadar hiç haber gelmemişti. Bunu Sultan’ın başına gelen bir felaket olarak yorumlayan Şehzade’nin iki lalası onu sultan olarak ilan ederek saray halkının ona biat etmesini sağladılar. Fakat Fatih Sultan Mehmed bu seferde galip olarak geri dönüp bu olayı öğrenince çok sinirlendi. Şehzade’nin lalalarını (Süleyman ve Nasuh çelebileri) idam ettirdi. Fatih Sultan Mehmed’in bu olayı ciddi olan bir saray komplosu olarak görmesi mümkündü. Fakat belki de kendi gençliğinde babası II. Murad’ın kendine sultanlığı devrinden sonraki bir Melami şeyhine inanarak yaptığı hareketleri hatırlayarak, sonraki kararlarından bir toy, genç şehzadenin kandırılarak da bir yakışıksız hareket olarak gördüğü düşünülmesi çok olasıdır. Çünkü ertesi yıl Konya’da valiyken ölen Şehzade Mustafa’nın yerine Şehzade Cem’i Konya vali olarak atadı.
3 Mayıs 1481’de Fatih Sultan Mehmed’in ölümü üzerine yeni padişahı belirlemek için Amasya’da bulunan en büyük şehzade Şehzade Bayezid’e ve Konya’da bulunan en küçük şehzade Şehzade Cem’e haberciler gönderildi. Veziriazam Karamanlı Mehmet Paşa, Şehzade Cem taraftarıydı ve bu yüzden sultanın vefatını bir süreliğine gizlemeye çalışmışsa da bunu başaramamıştı. Duruma kızan Yeniçeriler ayaklanıp sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa’yı öldürdüler ve Şehzade Bayezid’in, İstanbul’da bulunan oğlu Korkut’u saltanat naibi ilan ederek onu tahta çıkardılar. Ancak Cem Sultan’a gönderilen haberci, yolda Şehzade Bayezid’in kayınbabası ve Anadolu Beylerbeyi olan Sinan Paşa tarafından yakalandı ve öldürülmesi neticesinde Cem Sultan haberi aldığında iş işten geçmiş, en büyük destekçisi sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa da yeniçerilerin isyanıyla öldürülmüştü. Cem Sultan, babasının vefatını dört gün sonra öğrenebildi. Şehzade Bayezid, İstanbul’a varır varmaz devlet idaresini eline aldı.
BURSA’DA TAHTA ÇIKIŞI
Cem Sultan, babasının meşhur Kanunnâme’sine koydurttuğu "Her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola karındaşlarını nizam-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser ulemâ dahi bunu tecviz etmişlerdir..." hükmü gereği öldürüleceğinden emin olduğundan, Konya civarında topladığı bir miktar askerle Bursa’ya doğru ilerledi. Cem Sultan 4000 kadar askeriyle birlikte 27 Mayıs 1481’de İnegöl önlerine geldi. Sultan II. Bayezid, Ayas Paşa idaresindeki bir orduyu Cem Sultan’ın üzerine gönderdi. 28 Mayıs’ta yapılan muharebeyi kazanan Cem Sultan Bursa’da padişahlığını ilan etti. Kendi adına hutbe okutarak para bastırdı ve çeşitli fermanlar yayımladı. Bu saltanatı ancak yirmi gün sürdü. Sultan II. Bayezid’e gönderdiği arabulucularla, özellikle büyük halası Selçuk Sultan ile kendisinin Anadolu’da, Sultan Bayezid’in de Rumeli’de padişah olmasını ve Osmanlı topraklarını eşit olarak paylaşmayı teklif etti, kan dökülmemesini talep etmiş, Bayezid buna "Hükümdarlar arasında akrabalık yoktur." şeklindeki Arap atasözüyle karşılık vermişti.
Bundan sonra taraflar daha üstün ve avantajlı duruma sahip olabilmek için gayret gösterdi ve Sultan II. Bayezid, ordusuyla birlikte Cem Sultan’ın üzerine yürüdü. Yenişehir Ovası’nda 20 Haziran 1481 tarihinde yapılan savaşı kaybeden Cem Sultan, Konya’ya geldi. Ancak Gedik Ahmet Paşa komutasındaki kuvvetlerin takibi sürünce, Cem Sultan yanına ailesini de alarak Osmanlı topraklarını terk ederek Ramazanoğulları toprakları olan Adana’dan, Memlûk Sultanlığı toprakları olan Halep’e geçip Kahire’ye gitti. Memlüklü Sultanı Kayıtbay onu törenle karşıladı. Fakat Kayıtbay Cem Sultan’in aradığı askeri desteği vermedi. Cem Sultan oradan da Hac mevsiminde Hicaz’a gitti. Cem Sultan, hacca giden ilk Osmanoğlu’dur.
Orada yazdığı şiirlerinde saltanat kavgasından tamamen vazgeçtiği, hac farizasını yerine getirmenin verdiği iç huzuru taç ve tahta bile değişmek istemediği görülür. Hicaz’da bulunmakta iken Bayatlı Mahmud adli bir tarihçiyi erken Osmanlı tarihlerinden en önemlilerinden biri olan "Cam-i Cemayin" adlı tarih eserini hazırlamaya destek sağladı.
Hac’dan sonra tekrar Kahire’ye gelerek çeşitli telkin ve tahriklerle yeniden talihini denemek istedi. 27 Mayıs 1482’de Konya’yı kuşattı. II. Bayezid’in yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldırarak Ankara’ya gitti. Oradan da tekrar Mısır’a gidecekti, ancak yollar tutulmuştu. II. Bayezid bu defa Cem Sultan’a bütün masraflarının karşılanması şartıyla Kudüs’te ikamet etmesini teklif etti; ancak bu teklifi reddetti. Başta Karamanoğlu Kasım Bey olmak üzere etrafındaki bazı kimseler saltanat mücadelesine Rumeli’de devam etmesi tavsiyesinde bulundular. Ağabeyi Sultan II. Bayezid’den bir mektup aldı. Bu mektupta, padişahlıktan vazgeçtiği takdirde kendisine bir milyon akçe ödeneceği belirtiliyordu.
RODOS ŞÖVALYELERİ İLE İTTİFAKI
Rumeli’ye geçmek için de Rodos şövalyelerinin gemilerini kullanacaktı. Bu sırada Rodos şövalyelerinden Pierre d’Aubusson onu Rodos’a davet etti. Rodos’a gelindiğinde (30 Temmuz 1482) Saint Jean şövalyelerinin reisi d’Aubusson ile varılan anlaşmaya göre şövalyeler Cem Sultan’a yardım edecekler, karşılığında Rodos’tan alınan adalar geri verilecek, daimi bir sulh olacak ve masraflarına karşılık 150 bin altın alacaklardı. d’Aubusson bu anlaşmayı yaparken Avrupa kralları ve Papa’ya da mektuplar göndererek Cem’in Rodos’ta olduğunu, durumdan istifade ile bir haçlı ordusu meydana getirilmesini ve Türklerin Avrupa’dan çıkarılmasını teklif etmekteydi. Bu kıymetli rehinenin muhafaza edilmesi için de Fransa’nın uygun olduğunu müzakere etmekteydiler. Sultan Bayezid ise şövalyelere her yıl 45 bin düka altını vermek üzere bir anlaşma yaptı. Cem Sultan’ın Fransa’ya gönderilme kararı alınmasına rağmen hâlâ o, Rumeli’ye geçme planları yapmaktaydı. Rodos’tan Sicilya’ya oradan Nice Limanı’na gelindi ve bir süre kalındı.
Cem Sultan’ın Fransa’dan başka bir ülkenin eline geçmesini Osmanlı Devleti açısından sakıncalı gören Sultan II. Bayezid, Fransa’ya bir elçi göndererek Cem Sultan’ın Fransa’da tutulmasını istedi.
Dük ile dostluğu şövalyeleri rahatsız ettiğinden önce Lyon daha sonra da Pouêt adlı kaleye getirildi. Burada Sultan Bayezid’in elçisi Cem Sultan’la görüşmek istedi ise de, bu mümkün olmadı. Yeniden yapılan bir anlaşma ile Cem Sultan’ın Papa VIII. Innocentius’a teslim edilmesine karar verilince şehzade yeniden yollara düştü. Böylelikle Cem Sultan’ın Fransa macerası 6,5 yıl sürmüş oldu. Marsilya yolu ile Toulon’a oradan da 14 Mart 1489 günü Roma’ya gelerek Papa ile görüştü. Cem Sultan’ı kullanmak isteyenlerden birisi de Papa VIII. Innocentius idi. Papa, Cem Sultan’ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istiyordu. Ancak bunda başarılı olamayınca Cem Sultan’a Hıristiyan olma teklifinde bulundu ancak Cem Sultan bunu kesinlikle reddetti. Cem Sultan’ın tek arzusu Mısır’da bıraktığı annesi ve çocuklarına kavuşmaktı. Ancak Papa’nın başka planları vardı. Çeşitli tekliflerde bulundular. Cem Sultan bunları "din-i mübin-i İslâma ihanet edemeyeceği ve dinini cihan saltanatına değişmeyeceği" cevabıyla geri çevirdi.
Roma’da 5 yıl 11 aydan fazla kalındı. Başta Macaristan Kralı olmak üzere Memlûklu Sultanı ve diğerlerinin Cem Sultan ile ilgili talepleri Papa’yı çok zor durumda bıraktı. Bu sırada hem Cem Sultan’a hem de Papa’ya suikast teşebbüsleri olmaktaydı. Fransa Kralı VIII. Charles’in ısrarlı talepleri üzerine, Cem ona teslim edilmek üzere Napoli’ye doğru yola çıkıldı ancak yolda fenalaştı. Muhtemelen teslimden önce Papa tarafından zehirlenmişti. Uygulanan bütün tedavi yöntemleri netice vermeyince şehzade, "Ailesinin Mısır’dan İstanbul’a getirilip gözetilmesi, kendisine hizmet edenlerin memnun edilmesi ve ölüsünün mutlaka Osmanlı ülkesine getirilmesi" şeklindeki vasiyetini yazdırdı.
Sultan Cem’in Roma halkının fakirlerine para vermesi, Avrupa’da Cem Sultan’ın bu hareketi taraftar toplama olarak karşılandı.
Cem Sultan vakası Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayezid’in Timur’un elinde esir düşüp, demir kafese hapsedilmesinden sonra ikinci büyük hadisedir. Rumeli’den tekrar Osmanlı topraklarına gelmek isteyen Cem Sultan, 14 yıl esir hayatı yaşadı. En son Papa’nın elinden Fransız Kralı tarafından kurtarılmış, ancak büyük bir ihtimalle zehirlendiği için bir hafta içinde yolda vefat etmiştir.
Cem Sultan’ın bakım masrafları için Papa, Sultan II. Bayezid’den yılda 40.000 altından fazla para kopartmayı başarmış, Cem Sultan’ı serbest bırakma tehditleriyle de Osmanlı fetihlerini durdurmuştu. Bu olay ileride Şehzade katli için de önemli bir mesnet teşkil etmiştir.
Cem Sultan, 25 Şubat 1495’te öldü. II. Bayezid, kardeşi Cem Sultan’ın naaşı için para vermeyi reddetti. Bunun üzerine Cem Sultan’ın naaşı uzun süre alıkonmuştur. 1499 senesinde II. Bayezid ilginç bir şekilde Cem Sultan’ın naaşı için Napoli’ye savaş ilan etti. Bunun üzerine Napoli Cem Sultan’ın naaşını bir gemiye yükleyerek Osmanlı’ya teslim etti.
Şehzade Cem’in naaşı Bursa’da büyükbabası Sultan II. Murad’ın yaptırdığı caminin bahçesine kardeşi Şehzade Mustafa’nın yanına gömüldü.
Annesi ve çocuklarının ne oldukları da acıklıdır. Cem Sultan’in annesi Çiçek Hatun oğlu Mısır’dayken onunla mektuplaştığı belgelenmiştir. Çiçek Hatun Mısır’da 1495’te vebadan ölmüştür. Cem Sultan’in oğullarından olan Oğuz daha üç yaşındayken babası Fransa’ya götürüldüğü zaman 1482’de amcası II. Bayezid tarafından boğdurulması emredildiyse de zehirlenerek öldürüldü. Sultan Cem’in diğer oğlu Murad, Rodos’ta kalmış ve bağnaz muhitte vaftiz edilip Hristiyan olmuştur. Murad, kendi oğlu ile birlikte Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos kuşatmasında şövalyelerin yanında bulunmuştu. Rodos Osmanlı kuvvetleri tarafından ele geçirildikten sonra herkesin kaleyi serbestçe terk ettiği halde, Cem’in oğlu Murad ve torunu yakalandı ve fetihten sonra I. Süleyman’ın emriyle boğularak öldürüldü.
KABRİNİN AÇILMASI
Yazımın asıl konusu Cem Sultan’ın Kabrinin açılmasıydı. 1961 yılının başlarındaki Bursa’daki önemli olayların başında malum olayın gerçekleşmesidir. Bursalı Duayen gazeteci Necati Akgün’ün anılarından konuyu aynen aktarıyorum. "Şimdi tam hatırlayamıyorum ama,bir vesile ile Muradiye’deki tarihi Külliyeyi geziyordum. Cem Sultan’ın türbesine girdim. Mezarın üstündeki mermerlerin bir yanında sanki yeni yapıştırılmış gibi çizgiler gördüm. Laf olsun diye, türbe görevlisine " ne o Cem Sultan’ın mermerlerimi değişti?" diye sordum. Görevli "Hayır değiştirilmedi mezar açıldı ve yeniden kapatıldı. Onun için bu çizgiler var."cevabı beni şaşırttı. Fakat, işin aslını öğrenmek için telâşa kapılmadan, görevliye "kimler açtı, herhalde bir heyet geldi?" diye sordum. Görevli "Hayır beyim heyet filan gelmedi, sadece Topkapı Müzesi Müdürü mü ne imiş, o geldi. Yanında bizim müdür vardı, açtılar" dedi. Ben "Nasıl ve neden açtılar biliyormusun? soruma, görevli "Vallahi neden açtıklarını bilmiyorum. Fakat mermerleri kırarak açtılar. Olduğu gibi duran iskeletten ve topraktan birer parçalar aldılar. Resimler çektiler ve kapattılar" derken yanımıza gelen diğer görevli arkadaşına "Ne anlatıyorsun bu bey gazetecidir, başımız belaya girer" diye çıkıştı. Görevlide sustuğundan ağzından başka "Söz" alamadım. Fakat ben alacağımı almıştım. Konuyu derinleştirdim ve "Topkapı Müzesi Müdürü Tarihçi Haluk Şehsuvaroğlu, Bursa’ya gelerek "Cem Sultan’ın mezarını" açtırmış. Amacı da "Fatihin ölümünden sonra taht kavgası için ağabeysi "Beyazıt II" ile Yenişehir yakınlarında yaptığı savaşı kaybettikten sonra, sığındığı Vatikanlılar tarafından 36 yaşında zehirlenerek öldüğü iddiasının, doğru olup olmadığını belirlemekmiş". Hürriyet Gazetesinde bu haberin çıkması yurt çapında büyük yankılar yarattı. Yetkili kişilerden ve Mahkemeden karar almaksızın "Cem Sultan’ın mezarını açan Haluk Şehsuvaroğlu ve ona açması için göz yuman Bursa Müzesi yetkilileri hakkında bakanlık ve savcılık takibata geçerek kendilerini mahkemeye sevk etti. Cem Sultan’ın açılan mezarında iskeletin olduğu gibi durduğu, fakat alınan topraklardan zehirlenip zehirlenmediğinin belirlenemediğini "Şahsuvaroğlu" açıkladı.
Yıllar sonra bile mezarı açılıp olaylar sorgulanıyor böyle başına buyruk amir memurlar sayesinde tarihimiz heba ediliyor.
TORUNLARI KONUSU
Yüzyıllar sonra dahi Avrupa’da kalan bir-iki torununun soyundan gelenleri, bugünün Osmanlı hanedanı Cem Sultan’ın torunlarını kuzen olarak tanıyor, ama aralarına almayı kabul etmiyorlar. Kanuni Rodos’u fethettiği zaman Hristiyan olan torunlarını katletmiştir.
Bursa’da cuma namazında karşılaştığım Orhan Osmanoğlu ile bu Cem Sultan’ın torunları mevzuğunu sormuştum. El cevap Dündar bey ile Cem Sultan’ın torunları arasında geçen konuşmada hanedandan olabilmeniz için önce İslâmı kabul etmeleri şartını sunmuş Dündar bey İslâmı kabul etmiyorsanız hanedandan olamazsınız demiş.
Ne ibretlik hadisedir ki Padişahlık alameti olan para bastırmış, Sultanlığını ilan etmiş ancak taht savaşında yenilmiş ve türlü cefalar çekmiş.
Osmanlı Hanedanından Hacca giden tek hanedan üyesi
Allah Rahmet Eylesin mekanı cennet olsun.
Kaynakça;
^ NTV Tarih, Şubat 2010, s. 21
^ a b c d e Kafadar, Cemal, "Cem Sultan", (1999) Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul:Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. C.1 s.340-343 ISBN 975-08-0072-9
^ Mutafçiyeva, Vera (1971). Cem Sultan Olayı. İstanbul: May Yayınları.
^ "Cem Sultan’ın İtalya’daki Altsoyu". www.maltagenealogy.com. 18 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.
^ www.milliyet.com.tr/kanuni-kadar-romantik-ve-edip-biri-yoktur/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/16.01.2011/1339763/default.htm
^ Murat Bardakçı (5 Ağustos 2001). "Cem Sultan’ın 5 asır sonra ortaya çıkan Maltalı torunu". hurriyet.com.tr.
Son 100 yılın Bursa Olayları ve Anılarım sayfa 128
İlhan Erdem
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.