- 375 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Anlamak Gerek XXXIII
Tekil eylemli kişilerin, kendi güdü sel doyumlarını gidermekte oldukları çaba içinde güdülerin karşılamalarında çok büyük yokluklar ve zorluklar vardı. Bu nedenle tekil kişiler, eylemleriyle aceleciydi. Kolektif yapı, kişi aceleciliğini, kolektif çevrim üzerinde yavaşlatmıştı. Bu gecikme kapsamında kişi doğada bulduğunu, bulduğu yerde değil; grup alanına getirip, paylaştıktan sonra tüketiyordu.
Kolektif tutum bu aceleciliği sosyalleştirip, aitlik ve totem eşler yalıtması içinde iyice pekiştirmekle kardeş tanımlı tutum, eğim ve edimseliler içinde kişisi yoklukları, kişisi zorlukları, kişisi acelecilikleri güvenceye almıştı.
Totem kardeşlik, totem aitlik hiç bir şekilde değil suçlamayı, birbirine tarizi ve suçu ön görmez. Bu nedenle "birisi hepsi, hepsi birisiydi". Bir savunma bir şiddet varsa hep grup dışı yaşama savunmaya dönük kardeşler birliği eylemleriyleydi.
Köleci dönem öncesinde ve totem yapı içinde totem eşlerin; totem kardeşlerin birbirine karşı mal ve paylaşım kaygısı güden suçlamalarla ve suçla bir ilzamı yoktu.
Kişi köleci sistem içinde kırılan kardeşlik ve aitlik bağı sonrası, malı mülkü olma ve malı mülkü olmamanın rızkıyla doğma ve rızk sız olukla doğma çelişkisi içinde kişi kendi başına yalnız kalmıştı.
Kolektif disiplin ve kolektif ruhla yetişmiş kişinin eski totem eşleri veya ilahi kardeşleri şimdiki köleci sistem içinde veya mülkiyetçi özelleştirme içinde kendisine baskı ve basınç uygulayan DÜŞMAN KARDEŞLERDİ.
Eskiden grup hareketi olukla dışa, dıştan gelen tehdide dönük şiddet; şimdi totem alanı içinde totem kardeşleri tarafından, mal mülk sahipleri tarafında kendisine yönelmişti.
SUÇ böylesi bir tarihsel kavramdı. Suç, sistem dışı kaynağa karşı işlenmiş edimsel eylem ile kavrayışın travması değildi. Aksine hiç umulmayan, hiç beklenmeyen, en sükûnetli, en güvenli yerden özelleştirilen mülk yüzünden doğmuştu.
Ve özelleştirilen mülk kavramı daha baştan; "rızkları keyfime göre ben verdim" demekle; himaye, kayırma, seçilmiş ve El gözünde iyi kullardan olmakla kolektif dengeleri bozucu üs sel eylem davranışlarını ortaya koymakla El, suç tohumlarını ekmişti.
Artık suç ve suçluluğun yeşermesi an meselesiydi. Suç üretimi totem alan içinde özelleştiren tarizi durumla totem eşlerden, totem eşlerin birbirine dönük, hile, şiddet, gasp, talan darp, öldürme vs. olan cebirleriyleydi.
Köleci sistem; kendi aitliği içinde huzursuzlukla, tedirginlikle, zulüm ile darp yapmaya başlayıp; kişinin kendisi kardeşi bildiği ait eşleri tarafından yapılan darp, gasp gibi etkilenmelere uğruyor ve ilk kes suç kavramıyla ve suçla tanışıp, suça maruz kalıyordu.
Zengin yoksul. Rızkı verilenler, rızkı verilmeyenler gibi ayrışma içindeki sınıflı köleci hafıza, kendi hikâyesini oluşturup anlattı. Köleci anlatımlı hikâyelerin konusu totem alan içinde totem kardeş veya totem eşler arasındaki zengin ve fakir eylemli gerilme konularını işleyen türlü temalardan oluştu.
Bu sorun ilahi dönemin sonuna kadar olan tarih içinde görülmemiş, bilinmemiş sorundu. Mal sahipliği ve mülkten yoksunluk, doğrudan bir baskı ve basınç farkı oluşan gerilimdi. Bu çelişkiler birbiri ile uyuşmaz, zıt durum karşıtlıklardı. Köleci yapılanma, süre gelen totem eşler veya ilahi kardeşler içinde gerçekleşiyordu.
Sosyal duygudaşlıkla, mal sahipliğini kotaran hüccet ile maldan mülkten yoksun olmanın ezik teslimiyetçi yaklaşımları arasındaki gerilim hem anlaşılamaz oluyor hem de duygudaşlık bağını kırmak için daha bir şiddete dönüşüyordu. Bu neden ile anlatılan hikâye içinde anlatıma konu olan en az iki temel çelişmenin anlatım konusu vardı.
Zenginlik kolektife ait gücün ele geçirilmesinde doğan bir alan durumdu. Zengin ve fakir, yaşamca; düşünce olukla; duygu ve konumlarını sağlayıp sürdürecekleri davranışlarla birbirine hiç benzemiyordular. Mal sahipliği yüksek basınçtı.
Malsız mülksüz oluş ta alçak basınçtı. Aralarında yüksekten alçağa doğru eğimle oluşan etkileşme ve girişme alanı içinde; yüksekten alçağa doğru ve alçaktan yükseğe doğru yokuşlaşan iki farklı zıt akış vardı.
Ezen, ezilen çelişkili çalkantılara karşılık verilecek olan cevap söylemler; eski hafıza içindeki yol adımlarında bahisle köleci sistem söylemlerine uyarlanacaktı. Koparılması veya kırılması gereken en temel bağ kolektif sahipli ortaklaşan bağ enerjisiydi. En çok direncin oluştuğu bu yer kolektif inşanın korunucu referans değerli bağ ve hücre dokusuydu.
Kolektif mal mülk kullanımlı hücre bağ dokusu olan ortak güç, El ‘in malı, mülkü ve El ‘in tasarruf gücü sayıldı. Bu var sayımla yapılan ön kabul ile köleci anlayışın meşruiyeti bir direnç noktası oluştu. İşler rayından çıkmıştı. Somut olan soyut, gerçek olan hilaf olmuştu. Kırılacak olan kolektif bağ dokusuydu. Kıracak olanda kolektif kapasiteyi elinde tutan El ‘in mal mülk sahipli iradesi olan meşruiyetti.
Kırılması gereken kolektif bağ enerjili payda, El malı, El gücü, El tasarrufu olması nedenle; kolektif bağ dokusu şimdi El malına El gücüne El tasarrufuna ortaklık ihdası gören DİRENÇ suçlamanın meşruiyet savunmalı yergi olarak görülüp; ŞİRK SAYILACAKTI.
Totem kardeşliğe, totem eşlere ve kolektif sahipli inşaca olan davranışa karşı yapılan tarihi ihanetin duygusal öfkesi ŞİRK söylemli sanal anlam içine konmakla patlayacaktı. Şirk en büyük günahtı (suçtu). Şirk kavramı içinde tarihe, totem eşlere, totem kardeşliğe, üreten ilişkilere, kolektif sahipliğe ihanetler olan ilk suçu, ilk günahı görüp anlamak olanaklı değildi. Suçun doğuş yeri bu noktaydı.
Köleci sistem, bu tür sanal, hayali, tuzaklı ve göz bağı olan illüzyonla suçlamalar içinde El sahipli inşa oluşacaktı. El sahipli inşa anlayışı ve El sahipli sanal inşanın meşruiyeti nedenle El; “insanlar azıttı, sapıttı. Doğru yolda çıktılar” dedi. Neydi azıtıp sapıtma, doğru yoldan ayrılma?
Hepimizin yararlanması ve yaşam kaynağı olan doğa koşulları içinde rekabeti yaşam ortamlarında geliyorduk. Her hayat, bulduğunu bulduğu yerde alıyordu. Bulduğunu bulduğu yerde alan yarışmacı süreç içindeki direnci azaltan, eylemi kolaylayan akış yönü rastlaşmalı kesişmelerle birliktelikle, kendisini tekrar eden çevrim eylem alanı; kendi seçme ayıklamasında oluşan bağ enerjili tutumunu zamanla yalıttı. Yalıtılan bu çevrim alanı kolektif işleyişiyle totem alandı.
Tekil düzenli doğa içindeyken şimdi yalıtımlı, kolektif bir çevrim içine gelinse de her iki ortamlardaki elma; ne hemcinslerimiz içindi. Ne maymun içindi, ne de eşek içindi! Ne de elma bunların yararlanmamasına konu olur bir durum değildi.
Elmaya olan eğim enerjisi türlü ve üs sel durumlar içinde bir akıştı. Hayat ta bu akışla oldurulan yeni ve üs sel durumları kendisine alan açan akışlara çeşitlilikti. Eğim edenle, eğim olan akış; değişen dönüşen kendi üssü durumu içindekilerdi. Her bir akı ve akış durum üs sel durumuyla birçoktu. Birçok olan bir tek duruma göçtürülmüş olmakla bir tekti.
İçine gelinen kolektif ortam sağlamalı eylemler; ortak eylemli yardımlaşan, organize eylemler olmaları sonucunda; üreten güçle ortaya konan değerler de aynı dirençsiz akışla hepimizin demekti. Tekil dönem içinde görülen kişinin aceleciliği, kolektif süreç ile sosyalleştirilmişti. Bu sosyalleşme şimdi totem eşler ve totem kardeşlikti.
Sosyalleşen tekil kişinin acelecilik enerjisi de totem alan içinde totem eşlerle totem kardeşlik anlayışına dönüşen bir “durulmaydı”.
İşte bu tür inşaca kolektif anlayışlı duru söylem ve eylem ifadeler, El tarzını ortaya koyacak olan önceden düşünülüp tasarlanmakla şimdilik plasebo olan söylemler, birlikte kullanıldı. Kolektif bir tutumla ortaklaşma olana rızk denmesi eşletmesi içinde rızk söylemi plasebo (etkisiz) bir söylemdi.
Ortaklaşma somut eylemli bir olgu ve gerçek bir sonuçtu. Oysa plasebo söylem olan rızk kavramı ne olguydu ne gerçek eylemdi. Bu tarz sözcükler eşleştirmeli kullanımlar içinde kolektif söylemli anlam, diğeri olan plasebo sözcüğe geçişen eşleşmeyle bir anlam olmuştu.
Köleci anlayışlı El iman ahdi çerçevesinde sürecin akış kontrolünü ele alan El plasebo kavramla özdeşleşen anlamı kendisine göre söylemekle kolektif süreci köleci sürece dönüştürdü. Rızk veren irade ile El, emreden, dilemedikçe hiçbir şeyin olamayacağı bir “El emir” olmuştu.
İşte böylece kolektif oluşun kapasitesini, El kendi malı mülkü ve iradesi olmayı belirten illüzyon sözleşmeli söylemlerdeki anlam ifadelerle zihinsel kabulü ortaya koyan yaklaşım söylemli fiil tutumlarla üzerine geçirdi.
Totem eşlerin, totem kardeşlerin zorunlu ortaklığı olan iş eylem tutum ve ortaya konan sonuç verimi El üzerine geçirdi. Bu durumda kolektif tutum olan ortaklaşan, ortakları olan, paydaşla olan süreç El sahipli mal mülk oldu.
El sahipli mal mülk söyleminin yanında kolektif ortakları olan durum ve süreci söylemek demek; El ‘ e ortaklar koşmak, El ‘in gücünü yadsımak deme olacağı için böylesi söylem El ‘e ortaklar koşmanın şirk suçu, şirk günahı sayıldı.
El, kolektif yapılar içinde ortaklığı olan ve ancak ortaklık ilişkileriyle ortaya konan kolektif güçteki ortaklığın anlamını birinci durumla, El sahipliği yapmıştı.
Kolektif yapı içindeki kolektif öz olan ortaklık söylemini El, ikinci aşama içinde kendisine isnat edilen çok büyük bir yalan ve suç saydı. Böylece kolektif gücü veren anlamdan sıyrılmış oluyordu. El ortaklığın gücüyle zengin ve mülk sahibi olmuştu.
Mülk sahibi olmuş El, ortaklığın gücüyle kazanılan bu görüntüyü silmek için de da ortaklık söylemini ve ortaklık gücünün kendisini küçülten, birisinin yardımını kendisine acizlik gibi gören El bu nedenle çokluğu ve ortaklığı şirk sayan söylem ile El bu söylemi ifade edenlere karşı şirkle suçlayıcı bir anlamı ortaya koymuştu.
Yine El ortak olma bağ enerjisini kırmak için ortak olmanın ortaya koyduğu sağlamalar; kullanım ve tüketimler olan karşılamalara El, RIZK verme diyordu. Böylece ortaklaşma olandaki sağlama kullanım tüketim olan yaşamsal önemler El ‘in kendi iradesiyle verdiği bir ölçü (çalıştıran ve çalışmanın ölçüsü. Sömüren ve sömürülmenin ölçüsü) olmakla, kolektif ortaklar gücü El takdiri olmuştu.
Böylece kolektif güç, El ‘in dilemesi olan rızk kavramına dönüşmekle somut olan gerçeklik hayali olan El takdirine dönüşüyordu. Somut ve kolektif kavramlar plasebo kavramlarla birlikte kullanılmakla kolektif anlamlar El tanımlı söylem ve anlamlara dönüşüyordu.
İşte azıtıp sapıtma totem kardeşliğe totem eşlere ve totemi kolektif ortaklığa ihanet olan El ‘in bu suçları işlemesi insanların azıtıp sapıtması olarak insanlar üzerine atılıyordu. Böylece El görünüşü ve paçayı kurtarıyordu. Böylece üreten sağlatan ortaklık eylemli kolektif tutumun gücü, önce El mülkü yapıldı. Sonra El ‘in keyfi takdirine ve rızk söylemine dönüştü.
Kolektif anlamdaki tüm totemi mana ve kolektif söylemli söz ve eylemler plasebo sözler eşliğinde plasebo söylemlerin içini doldurdu. Bir fareye çiçek koklatıp ardında da elektik şoku verirseniz birçok tekrarları olan bir süre sonra fareye çiçeği gösterdiğinizde fare korkup titremeye başlayacaktır.
Koşullu öğrenme ya da eşleştirmeli öğrenme sürecini yaşayan farelerde doğan yavrular, ebeveynlerinin yaşadığı bu tecrübeyi yaşamadılar. Kendisine ne çiçek koklatılmış, ne şok verilmiş bu yavrular da çiçeği görmeden ortamda çiçek kokusu aldıklarında, elektrik şoku yemiş gibi korkup titriyorlardı.
Bu bilginin genetik yolla kuşaklara geçmesi demekti. Buna bir de sosyo toplumsa yansımalı etki öğrenmeyi de eklerseniz El ‘in üzerimizdeki kahhar gücünü az çok kavrarsınız.
Kısacası özünde ortaklaşan kolektif yetenek ve kolektif inşa gücü olan sağlasan ve üreten ortaklık yapı süreci ileri doğru açmakla; doğru yol olan kolektif süreç plasebo anlamlarla yoldan çıkmanın azıtıp sapıtmanın tan da kendisi olmuştu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.