Kendimden kendime
Senden sonra hiç şiir yazmadım, dedi.
Ruhu huzura kavuşmuş, hayatı düzene girmiş, kafası netleşmiş, sorularının -en azından bazılarının- cevaplarını bulmuş olmalı diye düşündüm.
Sonra, neden böyle düşündüğüme şaşırdım.
Uzun zamandır ben de yazmıyordum .Okumam da kısmen azalmıştı. Soruların cevabını vermiyordu yazmak ama yazarken hep o gölgede kalan yanımız biraz daha görünür oluyordu.
Biraz daha yaklaşıyorduk ’’ ben’’ e. Yaradaki iltihabı akıtmak gibiydi yazarak düşünmek. Düşünerek yazmak başka bir şeydi. Ben yazarak düşünenlerdendim. Demek ki bir yaram, hatta belki yaralarım vardı iyileştirmeye çalıştığım.
Bir insan kendi yarasını sağaltmaya çalışıyorsa; muhtemelen kendinde arıyordur şifasını, başkalarının sırtına değil kendine yaslanıyordur, yük olmayı değil omuz olmayı tercih ediyordur.
Bir insan başkalarının hayatlarını değil, kendi içini seyrediyorsa her fırsatta, derdi kendiyledir, kendi hayatıyla.
’’ sevgili kendim, psikolojik film izler gibi seyrediyorum seni’’
Tam cevabı bulduğunu düşünürken, soruların değişmesi büyük haksızlık, değil mi? Bir yolu tamamlamış, dinleneceğini sanarken başka başka yollara revan olmak...Çerçevesini çizmeye çalıştığın tabloya hep yeni bir şeyler sığdırmak zorunda kalmak...yer açmak, sıkıştırmak...kalemin ucunu sivriltmek daha çok yazabilmek için, aynı sayfaya...
’’ ah kendim, keşke ressamı olmaya çalışmasaydın kendinin!’’
Ondan sonra hiç şiir yazmamıştım.
Ruhumun huzura kavuşması bir yana, didiklene didiklene eleğe dönmüştü beynim. Hayatın gri alanları giderek artıyordu.. Sorular değişmiş, iyice zorlaşmıştı ve hayat önce sınav yapıyor, sonra ders veriyordu.
Kimse, bana gül bahçesi vadetmemişti. Gül kokulu bahçelerde dolaşmak hayali, benim şımarıklığımdı.
İnsan, insana şımarmalıydı, hayat buna izin vermeyecek kadar ciddiydi.
Öyle miydi?
Yine de gülmeli, dedim sonra. Yine de. Şu yağan yağmur gibi cömert, beklentisiz... Ayırt etmeden, seçmeden, sakınmadan, korkmadan...
’’ yağ kendim; esmeden, gürlemeden, sakin ve sabırlı, sadece yağ.’’
YORUMLAR
Yaradaki iltihabı akıtmak gibiydi yazarak düşünmek. Düşünerek yazmak başka bir şeydi. Ben yazarak düşünenlerdendim. Demek ki bir yaram, hatta belki yaralarım vardı iyileştirmeye çalıştığım.
Benim de öyle diyesim var, yıllardır yazarak düşünü/yorum da... Yazarak yara sağılmıyor aksine yara kangrenleşiyor anca kesince iyileşiyor. Yazma diyo zaten beni sevenler. saygı ile...
Hafta içi uzun, yoğun yorucu mesai günlerini yaşarken içimden sayıyorum; cumartesiye üç kaldı iki kaldı diyorum...Sonra hafta sonu oluyor, uyku düzenim bozuluyor ve berbat bir pazar gecesi yaşıyorum. Pazartesi mutsuz uyanıyorum ve basketbol final maçı son saniyeleri sayarcasına işe yetişmeye çalışıyorum. Bazen kol saatimi cebime atıyor yolda koştururken takıyorum.
İşte öyle bir pazartesi sabahı, yağmur, rüzgar ve trafiğin boğulduğu bir kavşaktayım. Bir araba üstüme çamurlu su sıçratıyor, çorabım ıslanıyor; üstüne birde montun fermuarı ortadan açılmış... Üşüyordum, donmaya başladım. Sonra geç kalıyorum derken koşmaya başladım bu sefer hem terledim hem dondum berbat bir haldeyim... O anda bir mağazanın camında kendimi gördüm .
-Sen kimsin ? -Evet
- Sen kimsin ? Bu ben miyim ? Fena bir şey oldu hani filmlerde ölüm anına gelirde hayatı film şeridi gibi akar ya insanın ben bunu o gün tam da bu acizliğimi tüm zerrelerime kadar hissettiğim de yaşadım. Yaşamak, telaş içinde bir geriye sayım bir tükeniş....
İşyerine varmaya iki yüz metre kalmışken telefon açtım öğlene ancak gelebilirim dedim; girdim bir börekçiye ısıtıcının altına oturdum sonrası kıymalı börek ... Rahatladım kurulandım yeni çorap aldım devam ettim çok sakin....
Yazınız karşısında döküldüm... Uzattım, bağışlayın.
Tebrik ve sevgilerimle,
En zor olandan başlamışsınız... Hatta zor olanın da zoru 'başlayabilmek'...
Ne kadar yaman bir yolculuktur o...
Yol arkadaşınız sadece kendinizsiniz,
İstediğiniz düşünür, istemediğinizi düşünmezsiniz... ki doğruyla yanlış burada çatışmaya başlar zaten.
İşimize gelenler bize bir şey katmaz hatta bizden çok şey götürürken, işimize gelmeyenlerdir aslında canımızı yakan.
Demirin çeliğe dönüşmesi için ateşe atılması ve ona göre şekillenip sertleşmesi, güçlenmesi gibidir...
Sonra da bu 'keskin' çeliği nerede ve ne zaman kullanacağını bilmektir as'lolan!...
Ben de yazarken düşündüm galiba...
Çok iyi geldi bana bu yazı... :)))
Çok teşekkür ederim, kaleminize sağlık.
Sevgilerimle...
deniz-ce
Her değerlendirmeniz, yorumunuz kıymetli benim için.
Değer kattınız varlığınızla.
Sizi sayfamda görmek çok güzel.
Teşekkürler.
her birimizin içinde yığınlarca biz var
ne çok biz var
ne kadar çoğuz
kimisi ile yanyana kimisiyle yabancıyız
içimiz kırık ayna parçalarıyla dolu
her şiirde bir parçamız dile geliyor
her yazıda bir biz'in resmi çiziliyor
kimi zaman acımızın kimi zaman mutluğumuzun resmini yapıyoruz
bazen yazımızı bazen kışımızı paylaşıyoruz okurlarımızla
yazınızda her okuyan kendinden bir şeyler bulacaktır
tebrikler...
deniz-ce
Yazıya sarılan herkesin bir nedeni var mutlaka. Dileyelim yardımcı olsun kendi elimizi tutmamıza.
Sevgiler.
Eylül gibiydi yazı. Sakin, dingin ve yağmurlu.. bize de şemsiyesiz tadını çıkarmak kaldı.
deniz-ce
O halde ıslanalım sevgili İsabella.
( bu arada nickiniz ve profiliniz tam bir roman karakteri tadında:) )
'’ sevgili kendim, psikolojik film izler gibi seyrediyorum seni’’
İçten duyguları o kadar doğal anlamışsınız ki...
Bence kendinize ayna olmak yerine kendinizi seyretmiş ve gördükleriniz olduğunca doğal anlamışsınız...
Size şiir de yakışıyor. Yazmalısınız da....
Tebriklerimle
deniz-ce
Sanırım bilgisayarı çocuklara kaptırdınız, pek göremiyoruz sizi buralarda:)
Yorum ve analiz için sevgili Ö.Asaf'ın alttaki dizeleri çok anlamlı ve yerinde olur diye düşündüm.
Dün sabaha karsı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştu
Yokusun basında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.
Size kalemtraş alınmalı
Tebrikler deniz hocam.
deniz-ce
Teşekkürler.
Kaç kişi kendini yani özbenligini alıp irdeliyor?
Hep öteki hep o kendisi olmayanın peşinde koşarken kendini unutuyor. Oysa kendiyle barışık olanlar- kendinin- peşinde olanlar insan olmanın ve öyle kalmanın erdemini yaşayacaklar.
Çok değer veriyorum bu tür içsel arayışlara.
Kutlarim Deniz-ce.
Sevgiyle.
deniz-ce
İnsan olabilmek, insanca yaşayabilmek dileğiyle...
Sevgiler.
on yıldır sevdiğim ve değişmeyen seni seviyorum, dikkat et kendine :-)
hoşçakal
deniz-ce
Sen de değişme demeyeceğim, değişmeyeceğini biliyorum.
Çok kalp:)
deniz-ce
Ayna olmuşsam ne mutlu bana!
deniz-ce
Teşekkürler.