- 438 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Yaralarım ve İçim
İçselleştirdim yaralarımı, cenin misali taşıdım.
Kıvrıldılar yanı başımda, ağlayan kanayan yerlerini öperek sardım, merhametsiz yürekler yenisini eklerken ,kabuk bağlasınlar diye sırtını sıvazladım.
Geçecek avuntusuna sığdırdım, çoğu iltihaplıydı, acısına aldırmadan pansumanı ellerimle yaptım.
Ne zaman ki ben dışında birinin saracağına inandım, güvendim aptalca bir yanılgıya düştüm, kötülük yaptığımı anladım.
Küllenmişliğin üstüne kürekle ateş atıldı, söndürmek yerine hâr’a dönüştürenlerin adını sıfatını cismini unuttum.
Ne zaman ki ,izlerden ibaret olduğunu sandım, kapanmayacak yaralara ismini yazdırdılar, kabuklarını deştikçe irini ciğerime oturdu.
Oysa sahteydi her gülümsemem, hayatın sahnesinde güçlü rollerine bürünmeye zorlandım, korumalıydım korunmaya muhtaçlığımı belli etmeden.
Sağlam bir ağaç olduğumu hissettirmem gerekiyordu, toprağıma zehirde ekilse papatyalarla donatılmalıydı bahçem, yapraklarım acemi bir aşığın hoyratlığına,
boyun eğmeden dimdik durmalıydı..
Başka da çıkış yolu yok, insanın hayatında sırtını yaslayacak dağı yoksa, korkma diyenin olmadıysa yaranın değeri başkalaşır.
Yarasını kendi saran Kadınların sevgisi ,öfkesi umudu da cürmünden fazladır.
Ayaklarımın altından çekilen hayat ötesini oldurmadı, şımarmaya hak görmedi, ağlayıp sızlanmayı kaprislerle dayatmayı öğretmedi. Doğurandan oldurana kadar güçlülüğü empoze etti zihnime hiç kimse mutlu olmayı, sevmenin sevilmenin hakkım olduğunu hissettirmedi.
Cılız bir serçenin kartal olmasını beklediler, akbaba gibi hakkımı söke söke almam istendi, oysa bir papatya gibi ürkek naiftim, toprağından çekinen, bahçesinden utanan. Ne saçma içim ve yaralarım hâlâ öyle..
Insan kırıldıkça sertliği öğrenmiyormuş, hırpalanan gururun, ezilen onurun başkasına karşı aynısını uygulamıyor enazından ben yapamıyorum, nasıl kırabilirim ki ,kalbimde bin kırık bin acı bin enkaz. Bir başkasına aynısını yaşatacak vicdansizlığa sahip olamam.
Çok saçma! Yaram bana ben içime, içim bu dünyaya isyan ederken ,hâlâ bir yerlerde iyiliği savunan iyiliğin gücüne inan, yaralardan vurmayanların olduğuna inanıyoruz cidden saçma!
Bize göre değil intikam almak can acıtmak kalleşçe sırttan vurmak ,yaraların üstünü çiğnemek yüze haykırmak, kinayelerle ima etmek.
Dosdoğru söyleriz biz ,ben yaralarım ve içim! Dolandırarak anlatmak tarzımız değil, pat diye yüzüne akıldaki dilde, dildeki kalpde .Peki nasıl başarıyorlar, başkalarının yaralarını açmayı, acıtmayı nasıl. Umut satıp ümitsizlik almayı, ah kazanmayı..
Yine derine daldık.
Hadi içim ve yaralarım yine inanalım umutlu yarınlara ne kaybederiz ki,en fazla bir dost daha onu da alırız, hüznün mutlulukla sonlanacağını anlatırız..
YORUMLAR
Muhteşem !
Tesbit tanı ve tanımlamalar bir yazarın değil bir insanın yazdığını ilk cümlelerde anlata biliyor yazı.Sonrası "LAR" lar niye varlar.Anladığım kadarıyla.
Sürekli söylerim yine yeri geldi. Güzel olan çok olmaz. Altın kömüre nispetle, Su karaya nispetle, Çimen çorağa nisbetle nasıl az ise İnsan da Canlılar arasında azdır. Demirden pamuk üretir insan ve insan İnsan oluncaya kadar olmayanların ayakları altında öğütür diğer kaba yanlarını. Öfke yerine AF. Nefret yerine Hoş görü, Dışa haykırmak yerine için için
ağlamakla sulanır gönül. Herkesin utandığı yerde utanmamak adınadır tüm bunlar. İyiler iyi ki var. Bir iyi binlerce, bazen yüz binlerce kötüyü yok sayma sebebimizdir.
Çok başarılıydı gereksiz tek kelime yok ajitasyondan uzak özgün ve samimi.
elinize sağlık.