- 491 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİMDE YENİ ATILIMLAR
EĞİTİMDE YENİ ATILIMLAR
Eğitim yıllardır işinin ehli olmayanlara terk edildi. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki en büyük ihanet bu alanda yapıldı. Bir ülkeyi geri bırakmak istiyorsanız onun eğitim sistemini bozun bu onlara yeter. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki bir ülkeyi yenmek, yıkmak, yok etmek, tarih sahnesinden silmek istiyorsanız onun eğitim sistemine bir şekilde müdahale edin bu yeter de artar bile.
Bizim eğitim sistemimize değil müdahale etmek, yabancı ülke eğitim uzmanları adı altında gelen organize şebekeler tarafından her beş yılda bir taarruz edilir. Bu taarruzlarla yeni yeni yerleşmeye başlayan sistem allak bullak edilir, bir daha toparlanamaz hale getirilir. Yüksek ücretlerle gelen bu uzmanlar yeni eğitim sistemi vaadiyle gelir, eğitimi her zamankinden daha fazla karıştırır, içinden çıkılmaz hale getirir.
İşte şimdi eğitimi kurtarmanın zamanı. Eğitimde yeni arayışlar ve buluşlar yapılmalı. Batılı araştırmacıların ilgi duyduğu Osmanlı ve Selçuklu sistemleri incelenmeli. Onlardan yola çıkılarak yepyeni bir sisteme ulaşılmalı. Nizamülmülk’ün, Fatih Sultan Mehmet’in medreseleri mercek altına alınmalı. Ali Kuşçuları, Gazalileri, İbn-i Rüştleri, Farabileri, İbn-i Sinaları, Kadızade Ali Efendileri, Bakileri, Nefileri, mikrobu keş eden Ak Şemseddinleri, Fatihler yetiştiren Molla Güranileri yetiştiren kurumların metodolojisi bulunmalı, çağa uydurularak yeniden ihya edilmelidir.
Eğitimi gönüllü-vakıf sistemiyle re organize etmeli, kar amacından ziyade bilim ve sanata katkı amaçlı hale getirmeli, bu amaçlar doğrultusunda devlet teşvikleriyle desteklenmeli ve yönlendirilmelidir. Mabetlerle iç içe bir eğitim tasarlanmalı, ladini eğitimden dini eğitime geçilmelidir. Ahlaklı nesiller yetiştirmenin yolunun dindar nesiller yetiştirmekten geçtiği bilinmeli, dersler ve ders müfredatları ladinilikten çıkarılarak dinileştirilmelidir.
Ne irfandır ahlaka yükseklik veren, ne vicdandır/ Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır’. Diyen Akif’in bu mısraları unutulmamalıdır. Ateistler ne derlerse desinler dindarlar bildiğinden şaşmamalı, demokratik rejim de herkesin istediği şekilde eğitim almasına imkan sağlamalıdır. Batıda kiliselerin okullarının laik okullarla at başı eğitim yaptığı, eğitimde tek tipçi anlayış yerine çoğulcu eğitime geçilmelidir.
Okul, cami, kütüphane üçlüsünün oluşturduğu külliye mimarisi yeniden gündeme getirilmeli, eğitim kurumları bu anlayışla dizayn edilmelidir. Hata içinde sağlık kurumu, parklar, bahçeler, tekke, aşevi, yetimhane, spor, kültür, sanat ve eğlenceye yönelik sosyal tesislerin bulunduğu büyük kampüsler oluşturulmalı, bu kampüsler yerleşim yerlerinden kopuk olmamalı, kampüslerin çevresi yerleşime açılmalıdır.
YORUMLAR
Sayın Yazar merhaba,
Erkan Bey'in yorum yaptığı başlığı görünce ilgimi çekti, o nedenle sayfanıza gelip yorum yazma gereği durdu. Hem paylaşımınızı hem Erkan Bey'in yorumunu dikkatlice okudum ve arkadaşımızın verdiği linkleri de izledim.
Oradaki 'zat'lardan biri, geçenlerde benim konuşmasını örnek olarak 'alıntı' halinde yazımda paylaştığım kişiydi. Ne acıdır ki bu 'ilginç!' fikirlerin sahibi de bir profesör!.. Üstelik en korkulması gerekenlerin kendi meslek kıdemindekiler olduğunu söylerken kendini nereye koyduğunu merak ettim. Sunucunun bunu sormamasına da hayret ettim!...
Konuyu gündeme taşıdığınızı için teşekkür ederim ama yaklaşımınıza hiç katılmadığımı da gerekçeleriyle paylaşmak istiyorum.
İlk cümlelerinize katılıyorum. Ama sormak gerekir:
Bu ülkedeki mevkilerde yerini hak eden kaç kişi var?
Geçmiş kültüre dönülmesi gerektiğini söylerken 'ehil' sözcüğünün ( uzun yıllardır) neden hakkıyla kullanılmadığını, 'ehil olmayanlara' mevkilerin neden teslim edildiğini de belirtmenizi beklerdim!..
Verdiğiniz bütün örnekler, İslamlaştıktan sonraki sistemle eğitilmiş tarihe mal olmuş kişiler. - Bu ve benzeri eğitim o dönemde toplumun kaçta kaçına verildi?
- Bu eğitimli kişilerin yazdıkları, çizdikleri, verdikleri eserler saray çevresi dışına çıkabildi mi?
- Batıda Rönesans'a kadar izlenen bu 'asiller ve azınlıklar' eğitiminin topluma ne kadarı geçti?
- Linklerdeki kişiler, bugünün teknolojisiyle herkesin her şeyi öğrenmesinden ve sorgulamasından mı rahatsız?
- Bu 'rahatsızlığın' başlangıcı Cumhuriyetin kurulmasıyla medeni ülkelerin yaptığı gibi halkın her kesimine ulaşmaya çalışan eğitim kurumlarının kurulmasına kadar uzanıyor olabilir mi?
- Atatürk'ün devrimlerinin 'halkın uyanması, eğitilmesi, toplumda kendini var hissetmesi' hedefinden duyulan 'temel bir rahatsızlık' olabilir mi?
Değerli Yazar,
Güneş batıdan doğmadığı sürece, hiçbir toplum tersine gitmeyecektir. Gitmiyor da... Deniyorlar ama gitmiyor! Sadece 'izin verilmediği' için duraklıyor , yerinde sayıyor. Bu, dünya ilerledikçe bizim geri kalmamızı getirir, ama bizim 'geri gitmemiz' daha tehlikelidir.
Divan Edebiyatına ne kadar hakimsiniz bilmiyorum ama 800 yıllık bir süreçte bu kadarcık isim sayabilmeniz, eğitimin saray çevresinde bile 'katılımının ve kabullenilmişliğinin' bir zafiyeti değil midir?
Araplardan aldığımız 'terbiye' ile Osmanlı eğitilirken neden ilim ve bilim insanlarının o süreçte cezalandırıldığını, kalanların da bu yaşananlardan korkarak çiçekle - böcekle... sevgilisinin gülüyle bülbülüyle ilgili anlatımların dışına çıkamadığını da anlatmanızı, bu eğitim süreciyle ilgili bozulmaların taaa eskilerden gelen bir 'kökene zehir' dökerek kurutmaya çalışmaktan geldiğine de değinmenizi beklerdim!..
Bir filmi nasıl tek bir fotoğraf karesiyle değerlendiremezsek ya da bir romanı da tek bir sayfayla... hele bir ülkenin panoramasını istediğimiz yerden 'cımbızla' çektiğimiz bir iki hoşumuza giden örnekle de anlatamayız... Bu kültür buna asal sığmaz!...
Biz dediğimiz kültürün kullandığı asil dil TÜRKÇE, yüzyıllarca süren kültür hegemonyasına ve yok sayılma çabasına rağmen ayakta kalmasını DİL KÖKENİNİN KADİM KÜLTÜRE bağına ve zenginliğine ayrıca matematiksel orantı mükemmeliyetine borçludur.
Bu özellik dünyada sadece TÜRKÇEDE vardır.
Önce dilimizin büyüklüğü ve onunla neler yapabileceğimizi bir kabul edelim, bakın bu ülke eğitimde nerelere gelir. ( Zaten geliyordu da... önünü kestiler!... )
Arapçayı kullanan kendi vatandaşları var. Taklidin aslını yaşatmaktan başka bir işe yaramadığını, bizim toplumumuza bir şey katmadığını Osmanlıda deneyimledik.
Tarihten hiç mi ders alınmaz?!?!?.
Saygılarımla.
Sayın öğretmenim, haklısınız, kesinlikle eğitim sisteminde yenilikler yapılmalıdır. Ancak eğitim seviyesinin yüksek olmasından korkan ve bazı platformlarda (aşağıda örneklere ait linkler bulunmaktadır) dile getiren bir yönetim hiç bir zaman yenilikçi olamaz. Olsa olsa şimdiki gibi şekilci olur. Yani dışarıdan bakınca şık, afili ama içi boş...
Diğer taraftan; dünyanın geldiği ve çamura saplandığı şu çağda, gelişmiş ülkeler; bilimi ve sanatı daha da eğitimin içine sokmaya ve daha laik bir eğitim sistemi kurmaya çalışırken, diğer taraftan dini eğitim kisvesi altında çocukların beyni yıkanır ve (lanet olsun ki o örümcek kafalılara) çocuklar kah istismar, kah tecavüz edilirken önerdiğiniz eğitim sistemi ancak bu örümcek kafalı, insanları kendi dünya ve ahiret görüşünün içine tıkıştıran, "kaderinize teslim olun" empozesi yapanların ekmeğine yağ sürmektir. = "kader vardır veya yoktur mevzusu yapmayacağım. Ama insanlara "kaderinize teslim olun" demek çağdaş ve kişisel gelişimin önündeki en büyük engeldir. Örnek ise İslam coğrafyasında yukarıda saydığınız alimlerin artık yetişmiyor / çıkmıyor olmasıdır. Çünkü İslamiyet yaygın olduğu ülkelerde yönetenler için en büyük tehlike eğitim, kültür, bilim ve sanattır. Gelinen nokta, o coğrafyalardaki ülkelerin içinde bulunduğu durum ortadadır.
Tekke ve zaviyeler sevgili Cumhuriyetimizde olmadığı gibi gelecek nesiller sizin dünya ve ahiret görüşünüze göre şekillendirilemez, şekillendirilmemeli...
https://www.youtube.com/watch?v=ZnsftqyDGLQ
https://www.youtube.com/watch?v=rpo9uv-QNbQ
Saygılarımla...