- 289 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hoşçakal Aşkım
Sensiz gelecek sabahlara “Merhaba” derken, aslında hüzün sesi işitiyorum.
Güneş doğuyor, “Merhaba hüzün” diyorum. Kuşlar geliyor gökyüzünden yüreğime; kırıntıları veriyorum, seviniyorlar, hiç pahasına doyuyorlar senden arta kalanla.
Sonra gidiyor işte, gidiyorlar.
İçimde, zamansız göç mevsimlerin başlıyor aniden.
Senden yana ayrılık fısıldıyor rüzgârlar, kulağıma gidişini hatırlatarak; bitmiyorlar çaresizliğim gibi, vuslatının içinde.
Omzumda gençliğimden arta kalan; yorgun ihtiyarın tebessümünde bir o kadar ağırlaşıyor, bilsen…
Yoruluyorum.
Ansızın yağmur yağıyor, güneş açıyor tepelerde, çiçekler içimde buza dönüyor, ben bir saat daha uzaklaşıyorum baharlardan, bilsen…
Akşam oluyor; güneş çekiliyor içimde, yüreğim çekiliyor tepelerin ardındaki yaralı kızıllığına.
Gözlerimi arıyorum, sonra adımı bir kapı arkası karanlığında. Eski bir mumun, titrek ışığında buluyorum sonra sen olan gözümü.
Ağır ağır bir parça çalıyor sevdiğin sanatçıdan “Anlatamam görmen lazım” diyor yüreğim heyecanlanarak
“Ben gece diyorum” sonra üzülüyor seni hatırlayarak.
Titrek ışığında bir mumun, ömrü kadar dans ediyor seninle yiten özlemlerim.
Eriyor bilsen; bu gece, yani şu yüreğimin yıkık duvarında.
Salata yapıyorum sana unutarak, kek yapıyorum, çay demliyorum yüreğimi avutarak; buharıyla cama ismini yazıyorum, ismimin yanına.
Kapıyı açık bırakıyorum sonra; kış geliyor, kar geliyor, soğuk geliyor ve sen gelmiyorsun.
Bir sabah geliyorlar, birini götürüyorlar bu evden, görmüyorsun ki gözüm.
Benden başka kimse yok ki diyorum bu evde!
Anlamıyorlar.
“Kapı açıkmış, donmuş” diyorlar.
“Salata” diyorlar, “Kek” diyorlar. Lanet olsun “Çay buz tutmuş” diyorlar.
Ve camda kalan isminin yanındaki isim “Çoktan ölmüş” diyorlar…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.