- 361 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VAROLUŞA MERHABA
Bir sukut yaşıyordu. Gebeydi yaratılmış ne varsa. Sancıya günler kala usul usul suskunluğun deminde bir muştuyla uyanacak mıydı? Yoksa temaşaya dalıp kaybolmak mıydı aradığı herkesten ve her şeyden uzak.
Sustu öylece. Sadece suskunluğun sonlarını yaşamaktı muradı. Dil susmamıştı sadece. Göz, ayak, el ne varsa susmuştu. Ruh da suskunluğun ateşinde kavruluyordu. Ne zordu Allah’ım her şeyin kördüğüm olduğu, kalp balansında bir çıkış aramak.
Katmerleşmiş kabuk bağlayan bütün duyguları, sıkboğaz ederken arınmanın hayalini kurabilir miydi? Arınıp, yeniden taptaze duygulara ruhu bahar mevsiminde pencereler açabilir miydi? Yoksa matem miydi yaşadıkları hepten. Mevsim hala kış, aylardan şubattı. Günlerin bir ömre nüfus ettiği, marta müsaade etmeyen şubat.
Şöyle gökyüzüne bakarken, gözlerini kocaman ayırmak zorunda kalışını, yine şubatta yaşıyordu. İyice ayırdı izin vermedi gözlerine, gözyaşlarını perdelerin arasına hapsetti. Bu defa başaracaktı. Yepyeni duygulara kök salacak, sağlam kökleri ile nefes aldığı sürece yeni umutlara yelken açacaktı.
Ağır aksak adımlarını bedeni mıknatıs gibi çekiyordu. Lime lime olmuş, kalın ipliklerini gezintiye göndermiş, halaya durmuş renk cümbüşleriyle uzun paltosuna sarılarak ilerledi. Her zamanki bankta yorulmuştu bu zorunlu arkadaşlıktan. Kış arkadaşını dinleye dinleye bütün hücrelerinde seyahate çıkıyordu. Mazi ile gelecek arasında bir kısır döngüde kaldı. Kalbindeki buz kesmiş duygularla, dışarının ayazına nişan merasimi yaptırmıştı. Kendisi de bu döngüde kayboluyordu.
-“Zamanı gelmedi mi?” diyebildi. Ardından yutkunamadı. Yüreği ağzıyla beraber kocaman oldu. Nefessiz kalabilirdi ama ya yüreği…
Daha kendini teslim edemezdi çünkü arınmamıştı. Gönül bağından arınıp yeni duygu filizleri çıkartacaktı. Bütün ağzaları sukutun sessizliğini artık yaşamak istemiyordu. Hepsinin onayını alan kalp biz artık hazırız, bize cehennem yaşatan duygulardan kurtulmak, umutla beslenen duygulara yelken açmak istiyoruz diyordu lisanı haliyle.
İrkildi, derin bir nefes aldı. Şah damarından gelen bir akıntının kalbinden geçerek bütün sinir uçlarını harekete geçirip, bedenine bir zelzele yaşattığını hissetti. Tekrar gökyüzüne baktı. Bütün bedeni, ruhuyla beraber bir af diledi. Yanardağdaki volkan gibi duygu patlaması yaşadı. Keskin ayazda vücudunun sıcaklığı ile eridi. Kurtulmak istediği bu duygularını soğuğun boşluğuna karanlıkta bıraktı. Gökyüzünün karalığına rağmen onun için gün çoktan aymıştı. Tebessüm ve şaşkınlık karışımı bir yüz ifadesiyle yerinden ayrıldı. Yeni çıkan duygular ışığı görmeli, başka güzel duyguların da filizlenmesine sebep olmalıydı.
Geldiği yöne doğru zifiri karanlıkta iç huzurunun aydınlığıyla ilerliyordu…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.