- 593 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
"Kök"lü Bir Teşhis
Gönül ve kalem ehli kıymetli dostlar,
Bugün 26 Eylül… Dil Bayramı… Ana sütü gibi candan, ana sütü gibi tertemiz Türkçemize gönül ve emek verenlerin Dil Bayramı kutlu; dili de ömrü de tatlı ve bereketli olsun inşallah…
Daha önce 16/04/2000 tarihinde bir gazetede yayınlanan, bugün Dil Bayramı vesilesiyle tekrar düzenlediğim "dil" konulu bu yazımı, şimdi sizlerle paylaşmak istiyorum…
*****
Köylerde, şehirlerde; bağ, bahçe ve evlerde ağaçlar, dallar, çiçekler budanır, ayıklanır; kuruluktan, uyuşukluktan, fazlalıktan, işe yaramazlıktan ya da cılızlıktan arındırıp yepyeni bir dirilişe, uyanışa, bahara, güzelliğe ermesi adına… Ama kökten budama yapıldığına şahit oldunuz mu hiç?..
Şöyle düşünelim bir: Bir bahçıvanın kocaman ağaçları, kocaman vinçler yardımıyla yerinden söküp köklerini budadıktan sonra toprağa tekrar diktiğini ve o ağaçtan meyve beklediğini!!!...
İşte bakım ve budama kılıfıyla sinsi ellerce kökte yapılan ameliyeler, kelimenin tam anlamıyla tahriptir, ihanettir, cinayettir, dalaverece bir numaradır.
Belli mevsimlerde, ilim, teknik ve tecrübenin ışığında, üniversite hocaları, usta kalemler ve ehl-i gönül, çalı çırpıyı atar; yaşlı, verimsiz dalları keser; gövdede bakım yapar; çürümüş meyveleri seçer; toprağın hasını arar; kuraklık, yaban otu ve haşerat ile mücadele eder… Böylece hem kök ve bünye korunmuş olur, hem de daha bol ve nitelikli mahsul elde edilir.
Ancak asla “kök” ile oynamaz ustalar... Zira kök ile oynamak en güçlü patlayıcılarla yüklü silahlar ya da sivri uçlu, keskin dilli bıçaklarla oynamaya benzer ki, şakası yoktur hiç!.. Hiç umulmadık vakitlerde, umulmadık şekilde kalbimize, beynimize, ciğerimize saplanıverir de çok nazik ve trajik bir noktadan vurur millî havsalamızı, benliğimizi… Farkında olamayız bile dilimize vurulan paslı hançerin, binlerce yıllık geçmişimize ve belkemiğimize vurulduğunu…
Dilde sadeleşme bahanesiyle, yüzlerce yıldır kullanılagelen; belli bir mana havuzunun, hatta gölcüğünün yapı taşları olan; medeniyetimizin ve kültür atlasımızın kılcal damarlarını oluşturan köklü kelimelerin dilden ayıklanıp yerlerine uydurukça kelimelerin kullanılmaya çalışılması kadar; Türkçe karşılıkları varken veya çok rahatlıkla bulunabilecekken, Batılılaşma şemsiyesi altında bilim, sanat, sağlık, sanayi, eğitim ve teknolojik ilerlemeler, kavramlar ve araç-gereçler bahane edilerek yabancı sözcüklerin ve terimlerin dilimizi ayrık otu gibi sarmasına / zakkum tohumu gibi istila etmesine göz yummak/ müsaade etmek de gaflettir, ihanettir, cinayettir…
Öyleyse geliniz; düşünce, hayal, his, konuşma, anlaşma, iletişim, kültür ve inanç ağacımızın en aslî ve hayatî "kök"leri olan kelime, kavram, ifade, deyim, ikileme, mecaz, cinas, vecize, atasözü, tekerleme, mâni, türkü, ilahi ve deyişlerle oynamayalım. Bülbüllerin diline kilit vurup baykuşları ehilleştirme safsatasıyla; cehalet, adavet, ihanet baltasını bileylemeyelim…
Millî birlik ve bilincimizin şahdamarı olan dilimizi bozmayalım, yetersiz görmeyelim, yozlaştırmayalım, hor kullanmayalım, kuş diline çevirmeyelim, kirletmeyelim, mahvetmeyelim. Millî varlığımızı, birliğimizi, bilincimizi, terbiye ve hafızamızı parçalamayalım; tarihî süreci bulandırmayalım... Dilimizi pâk tutalım, geliştirip güzelleştirelim ki gönlümüz de hoş olsun... Dili kirli olanın, gönlü de kirli olur; aklı, fikri, irfanı, izanı, mantığı, vicdanı, hayali, ufku, bakış açısı, çözüm önerisi, yol haritası, ideali, kalbi, bedeni ve çevresi de…
Yoksa kültür, sanat, düşünce, edebiyat, medeniyet, inanç, iletişim bahçemizdeki nazlı "dil sürgünü"nün boy atıp gelişmesini hasretle, umutla, heyecanla beklerken; öz yurdumuzda, gönül dağımızda, kendi bağımızda bir numaralı “yabancı/ yalancı/ yaban otu/ deve dikeni/ gaflet sürgünü, ihanet çıbanı, esaret halkası, cehalet mahkûmu" oluveririz de kendimizi/ özümüzü/ kimliğimizi yeniden bulup şahlanana dek daha çook sürünürüz!..
Benden söylemesi!..
*****
(İlk yazılış tarihi: 01/02/2000, 13:35-14:09 ve 02/02/2000, 13.38; Kızılbel)
(Düzenleme tarihi: 13/02/2000, 00:19-22:12; Suluova)
(Başlığın tarihi: 03/02/2000, 10:30; Kızılbel)
*****
(İlk yayınlanma tarihi: 16/02/2000)
*****
(Foto: 07/08/2009, 16:30; 2.Beyazıt Camii Avlusu, Amasya)
*****
(Son tashih zamanı: 22/02/2021, 01:35; Kocasinan, Kayseri)
*****
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.