Aşk Susar Ölüm Bekler
Uzun ama çok uzun yıllar sonrasında tek taraflı verilmiş bir randevuya hazırlanıyordu adam. Uçağa binmesine daha saatler vardı ama o her şeyiyle bu randevuya hazırdı. Belki on defa aynanın karşısına geçip kendine bakmıştı. Kahvesini yudumlayıp gazetesine göz gezdiriyordu ve sık sık saatine bakıyordu. İçinde garip bir heyecan vardı.
Doğrusu bu heyecanında haksız da sayılmazdı. Uzun yılların ardından sevgilisine kavuşacaktı.
Gazetesini okumayı yarıda kesip son bir kez daha aynanın karşısına geçti. Uzun uzun seyretti kendini.
Saçları artık beyazlamıştı. Son 10 yıldır bıraktığı top sakalı ona ayrı bir hava veriyordu. Bir gün öncesinden berberine gitmiş ve hem saçını hem de sakalını kestirip düzelttirmişti. Gözlerinde garip bir parıltı vardı. Eski günlerdeki gibi yüreği pır pır ediyordu.
Vakit tamam dedi kendi kendine ve seyahatlerinde kullandığı küçük Samsonite valizini alıp dışarı çıktı. Arabasına bindiğinde "Bekle beni sevgilim, sana geliyorum..." diye mırıldandı.
Hava alanına kadar 70’lerin şarkılarını kapsayan CD sini dinledi. Her şarkı başka bir hatırayı gözlerinde canlandırtıyordu. Arabasını park edip İç Hatlar Terminaline girdiğinde Uçağının kalkışına daha 1.5 saat vardı.
"Varsın olsun" dedi kendi kendine."Burada beklemek daha iyi. Ona daha yakınım sanki..."
*
"Türk Hava Yollarının TK 1973 nolu seferiyle Adanaya gidecek yolcuların uçağa teşrifleri rica olunur." Anonsunu duyduğunda hemen çıkış kapısına yöneldi ve kuyruğun en önlerinde kendine yer buldu. Birazdan uçağa binip havalanacaktı. Tıpkı yüreği gibi havada uçacaktı...
Uçaktaki yerini aldı ve kalkışı beklemeye başladı. Aklında sürekli sevgilisi vardı. Her anını onunla geçiriyordu.
Ve işte nihayet uçak havalanmıştı.
"Çok Şükür" dedi yanındaki yolcuya ve "İyi uçuşlar" demeyi de ihmal etmedi. Sonra daldı gözleri çok uzaklara.
*
"Sayın yolcularımız uçağımız Adana’ya iniş için alçalmaya başlamıştır. Şimdi lütfen emniyet kemerlerini bağlayınız ve koltuklarınızı dik tutunuz" anonsuyla daldığı hayallerden sıyrıldı.
Uçak bir kuğu gibi sorunsuz alana indiğinde hemen toparlandı. Uçaktaki yeri çıkış kapısına çok yakındı. Küçük valizini de çıkışta hiç beklememek için yanına almıştı.
Hava alanından çıkar çıkmaz ilk bulduğu taksiye attı kendini ve şoföre gideceği yerin adresini verdi. "Ama" diye devam etti. "Önce bir çiçekçiye gidelim..."
Şoför adresin yazılı olduğu kağıda baktığında biraz şaşırmıştı ama yolcusuna bir şey demedi.
Cadde üzerindeki çiçekçinin önünde durdu araba. Adam hemen inip koca bir buket Papatya aldı. Sevgilisinin en çok sevdiği çiçekti papatya...
10 dakika sonra randevu yerine ulaşmıştı. Şoföre valizini Hilton oteli resepsiyonuna bırakmasını da tembih ederek ücretinin üç katını verdi ve gönderdi.
Hafiften bir yağmur başlamıştı. Önceleri farketmemişti yağmuru ama az sonra saçlarından alnına suların damladığını görünce "Yağmur! beni mi bekliyordun" diye söylendi.
Elindeki Papatya buketi de ıslanmıştı.
"Olsun" dedi, "Çiçekler daha canlı görünecektir.
Randevu yerine doğru yürümeye başladı. Bazen geniş bazen dar yollarla kaplı bir yerdi burası ama her tarafta ağaçlar vardı. Sağdaki ilk yola girdi ve bir kaç dakika sonra sevgilisinin onu beklediği yere ulaştı.
Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.
Etraf kalabalıktı. Gözleriyle onu bulmaya çalışıyordu.
"Hah işte orada" dedi ve adımlarını hızlandırdı. O çok sevdiği ve özlediği sevgilisine kavuşmuştu artık.
"Dur sen acele etme. Önce ben içimdekileri sana aktarayım. Sen sonra konuşursun" dedi.
Bir ağacın altındaydılar. Yağmur çise haline dönmüştü. O halde devam etti anlatmaya. Hiç susmadan dakikalarca onu ne kadar çok sevdiğini ve ne çok özlediğini anlattı. "Hep bizim şarkılarımızı dinledim ve her gece sana kavuşmak için Allah’a dualar ettim" diye sürdürdü konuşmasını.
Sevgilisi onun konuşmasını hiç kesmedi ve hep dinledi.
Adam ayağa kalktı ve sevgilisinin başucuna geldi. "Sana bu çiçekleri getirdim sevgilim. Biliyorum ki çok seversin" dedi. Sonra çiçekleri özenle yerleştirdi. Yağmur çiselemeye devam ediyordu ama bu defa yüzünden süzülen yağmur değil gözyaşlarıydı.
Sevgilisi hep susmaya devam ediyordu. Adam onun başucunda durmaya devam ediyordu. Elini uzatıp hafifçe okşadı ve kokusunu çekti içine...
Ne kadar süre böyle kalmıştı hatırlamıyordu. Karşıda adamın biri ona bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordu. Adam iyice yaklaşmıştı. "Beyefendi, burası kapanıyor. Artık gitmelisiniz" dedi.
Adam gözlerinden akan yaşları mendiliyle sildi ve usulca "Peki"dedi.
Sonra sevgilisine döndü.
"Gitmeliyim aşkım" dedi. "Sana 36 yıl sonra sana yeniden kavuşmak çok güzeldi. Üzülme sakın gene geleceğim..."
Sonra ona veda etmek için önüne geçti ve alnından öptü. Dudakları buz kesmişti. Soğuk sopsoğuktu. Yeniden ağlamaya başladı. Gözyaşları yanaklarından süzülüp toprağa akıyordu. Eğildi ve o toprağa dokundu. Yumuşacıktı toprak. Onun kadife gibi teniyle özdeşleşmişti.
"Seni hep çok seveceğim Deniz" dedi ve yavaşça sevgilisinin yanından uzaklaştı. Son bir kez dönüp el salladı. Sevgilisinin baş ucundaki selvi ona cevap vermişti. "Güle güle aşkım..."
Deniz’i orada hep onu bekleyecekti...
YORUMLAR
Acıklıydı hüzünlüydü benim gercek hikayem gibi. Bende 30 yıl sonra buldum. Bulmak içen çok çaba sarf etim çok acı çektim. Bulduktan sonra daha çok çoktanda çok acı çekmekteyim. İnanki bulmasam daha iyiymiş gercekten Ölümü isteyecek kadar yada bunun gibi mezarını ziyarete gitsem bu kadar çok fazla acı çekmezdim.