- 375 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Komiserin Kızı!
Gecekondu mahallesinde bebek heyecanı vardı.
İki senelik evli genç çift, kız çocuklarını bir hafta önce kucaklarına aldı. Adamın sabit bir işi yoktu. Kim gel derse oraya gidiyordu.
Komiser Yaşar yine yapmıştı babalığını!
Bebeğin bahtı güzel olsun diye ölen kızının eşyalarını hediye etmeye karar verdi.
Genç adam ve iki arkadaşı kamyonet tutup komiserin evine geldi. İkinci kata çıkıp zili çaldılar. Kapı aralandı.
Komiser Yaşar:
“Hoş geldiniz çocuklar.”
“Hoş bulduk komiserim!”
“Hadi, geçin içeri!” Gelenler, ayakkabıları dışarıda çıkarıp içeri girdi.
“Mahalleden arkadaşım Yusuf, manavdır kendisi.”
“Hoş geldin Yusuf!”
“Hoş buldum abi!”
Yaşar:
“Gelin odayı göstereyim.” Genç adam ve arkadaşları Yaşar’ ı takip ettiler. Yaşar, kilitli kapının anahtarını çevirdi. Kapıyı ardına kadar araladı.
Perdesi, gardırobu, yatak örtüsü…
Oda, genç bir kızın zevkine göre döşenmişti. Yaşar, yatağa oturdu. Kaybettiği kızı gözünün önüne gelmişti. Gençlerin, hikâyeyi merak ettiğini biliyordu.
“Ben mahallede büyüdüm. Karımla da orada tanıştım. Düğünümüzde, komşularla döne döne oynadık. Çocuklarımın ilk yuvası da bahçeli bir evdi…”
Genç adam sandalyeyi çekti. Arkadaşları da odanın içine dağıldı. Yaşar, kaldığı yerden devam etti.
"...Çocuklarımızın da böyle bir yerde büyümesini istedik. Evimizi güzelce dayadık döşedik. Eksiklerimizi giderdik. Komşularımızla yedik içtik. Ağladık, güldük. Çocuklar büyüdü tabii.” Gece lambasının yanındaki çerçeveye uzandı. Kızının yüzünü parmaklarıyla okşadı.
“...Ama kızım her şeyi yanlış anladı! Gençlik işte, kafasına koymuş ‘üniversite okuyup bizi sefaletten kurtaracakmış!’ Okuluydu, dershanesiydi... Testiydi, deneme sınavıydı... Odasından çıkmadığı günler olurdu. Günler geçti, sınav zamanı geldi. İki hafta geçmedi sonuçlar açıklandı.” Yaşar’ ın sesi çatallaştı. Yutkundu.
“...İstediği puanı alamamış. Yani... İntihar mektubunda öyle yazmış!”
“Tekrar başın sağ olsun abi!” Yaşar kendini topladı.
“Oğluma baktım, on sene sonra o da bu yollardan geçecekti. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Dayanamadım, kızımın odasına girdim. Ne kadar kitap, defter varsa bahçeye çıkardım. Bir kibrit ile kül ettim hepsini!”
Gece lambasına tekrar uzandı. Diğer çerçeveyi eline aldı. Oğlunun yüzünde parmaklarını gezdirdi.
“...Evi barkı satıp, apartman dairesine taşındık. Tek işimiz Mirâç oldu. Birlikte tiyatrolara, sinemalara gittik. Evde de film geceleri yaptık. Festivallere katıldık. Ünlülerle tanıştık, fotoğraf çektirdik. Hepsi onun içindi. Çevremizin geniş olduğunu anlasın; anlasın da fakirlikten garibanlıktan yakınmasın diye!”
Her cümlesinde o günleri yaşıyor, elinden bir şey gelmediği için acı çekiyor gibiydi!
-SON-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.