SEVGİ
Eylül ayı çoktan bitmişti. Ekim ayıyla birlikte kendini iyiden iyiye hissettiren sonbahar bahçedeki otları sarıya boyamıştı. Ağaçların önce sararan sonra kızaran yaprakları da çoktan uçup gitmişti. Sonbahar yağmurları başlamıştı.
Kılıç ve Aslan havalar soğuduğu için artık eskisi kadar bahçede oynayamıyorlardı. Korona salgını yüzünden okula gidemiyorlardı ama EBA’dan canlı derslere katılıyorlar, televizyondan da dersleri takip ediyorlardı. Biraz önce televizyondan Hayat Bilgisi dersini işlemişlerdi.
Anneleri Sema Hanım elindeki tepsiyle odaya girdi.
"Alın bakalım kurabiyelerinizi."
Çocuklar kurabiyeleri görünce yüzleri asıldı.
"Yine mi kurabiye anne ya? Başka bir şey yok mu?"
Sema Hanım da öğretmen olduğu için öğrencilerine EBA üzerinden canlı ders yapmış ve yeni bitirmişti. Çocukların bu tepkisini görünce üzüldü.
"Aa! Çok ayıp ben bu kurabiyeleri ellerimle yaptım. Hem içine sevgimi de kattım."
Çocuklar söylediklerinden dolayı üzülmüşler ve mahcup olmuşlardı. Sema Hanım tabakları masaya bıraktı. "Ben şimdi derse gireceğim. Siz de bundan sonraki dersi kaçırmayın bakalım. dedi.
Bu sırada televizyonda bir belgesel başlamıştı. Kutuplarda yaşayan penguenlerle ilgiliydi.
"Bu penguenler de ne kadar resmi giyiniyorlar böyle canım." dedi Kılıç.
Aslan güldü ve elindeki kurabiyeyi ağzına attı.
"Nedenmiş o?" diyerek dolu ağzıyla konuşunca Kılıç uyardı.
"Ağzın doluyken konuşma. Baksana şunlara sürekli smokinle geziyorlar."
Aslan, elindeki kurabiyeyi tabağına bırakıp ekrana dikkatini verdi.
Penguenlerin bazılarının ayağında bir şeyler vardı.
"Sesini açar mısın biraz Kılıç." dedi ekrana eğilerek.
Belgeseli anlatan sunucu, erkek penguenlerin ayaklarının üstünde taşıdıkları şeyin yumurta olduğunu söylüyordu.
"Çok ilginçmiş." dedi Kılıç. "Neden ayaklarında taşıyorlar ki?"
Aslan, parmağıyla ’sus işareti’ yaptı. Sanki Sunucu sanki Aslan"ın sorusunu duymuştu.
"Erkek penguenler, neredeyse hiç toprağın olmadığı bu yerde soğuk hava nedeniyle yumurtaları sıcak tutmak için haftalarca ayaklarının üstünde taşırlar."
Aslan, hayretle söylendi.
"Vay be! Şu penguenlere bak sen."
Kılıç’ın da ilgisini çekmişti, bir kar fırtınasında neredeyse donmak üzere olan hayvanları dikkatle izliyordu.
Sunucu anlatmaya devam etti.
"Erkek penguenler bu kadar eziyeti çekerken, dişi penguenler nerede peki?" Ekranda bu sefer deniz altında yüzen penguenler belirdi. "Dişi penguenler ise neredeyse iki ay boyunca beslenip geri dönüyor ve yavrularına yiyecek götürüyor."
"İki ay mı?" diye şaşırdı Asian.
Kılıç da en az onun kadar şaşkındı.
"O kadar süre boyunca erkekler hiçbir şey yemiyor mu yani?"
Kılıç ve Aslan’ın sohbetine derse giremeyen anneleri de katıldı.
"Gerçekten de çok zor olsa gerek. Bu kadar süre aç ve kıpırdamadan beklemek. Sizce neden bu eziyete katlanıyorlar?"
"Bilmem..."diye cevap verdi Kılıç.
Aslan biraz düşündü.
" Bence yavrularını çok seviyorlar."
Sema Öğretmen oğlunun başını okşadı.
" Bence de." diyerek oğlunun sözlerine katıldığını belirtti.
Kılıç, ekrandaki hayvanlara baktı.
" Zaten sevmese kim bu kadar fedakarlık yapar ki?"
Aslan tabaktaki son kurabiyeyi de ağzına attı.
" Bence de. " dedi" Sevmese bu kadar eziyete katlanmaz."
Sema Öğretmen masadaki tabakları aldı.
“ Ben tekrar deneyeceğim EBA dersi. Hadi bakalım siz devam edin.” diyerek odadan çıktı.
Aslan, annesinin arkasından sevgiyle bakıp iç geçirdi.
“ Ne oldu?” diye sordu Kılıç.
Aslan kapıdan çıkan annesinin ardından bakmaya devam ediyordu.
“ Fedakar olmak illa ki buzda yumurta taşımak olmayabilir. “
Kılıç, kardeşinin ne demek istediğini pek anlamamıştı.
“Ne diyorsun sen? “ diye söylendi.
“Bizin anne babamız da sürekli bizim için çalışıyorlar görmüyor musun? Onlar da bizim penguenlerimiz değil mi sence?”
Kılıç ve Aslan televizyonda, aylar süren ayrılıktan sonra geri dönen dişi penguenleri ve yavrularını görünce sanki onlarlaymış gibi çok mutlu oldular
İki kardeş bugün çok önemli bir şey öğrenmişlerdi. Sevgi fedakar olabilmek demekti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.