4
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
789
Okunma
Türkiye alanlarını sanat adamlarının anıtlarıyla donatmış bir ülke değildir. Özellikle düşünsel yönden kendisiyle çelişen sanat adamlarını benimsemek bir yana, çokluk hoşgörü sınırlarının ötesine almak istemiştir kurulu düzen...Türk sanat adamının kaderinde, yargılanma, tutuklanma, sürgün adeta doğal bir alın yazısı gibidir. 1973 ilkbaharında aramıdan alıp götürdüğü Kemal Tahir, bu kader çizgisinin en çağdaş örneklerinden birisidir.
Kemal Tahir’in ömrü hapisanelerde geçmiştir desek yalan olmaz. Hapisanler onun en güzel yapıtlarını verdiği mekanlar oldu. Çankırı ve yöresinde geçirdiği hapishane yılları ona Yedi Çınar Yaylası ve Köyün Kamburu adlı iki yapıt kazandırdı. Bu romanlardaki Anadolu tarım ve ticaret sermayesinin doğuşuna dair ip uçları, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıllarına yakın günleri anlatan Büyük Mal adlı romanıyla bütünleşir. Bu roman yarı feodal ağa tiplerinin , yerlerini taşranın ticaret sermayesine kaptırmasının öyküsüdür. Bozkırdaki
Çekirdek’te 1940’ların köy enstitüsü deneğiyle Anadolu köylülüğünün yeniden özgürleştirilmesi serüvenine de değinen Kemal Tahir, sonunda ’’Toplumsal koşulları değiştirmek içinönce yeni bir insan yaratmak gerektiği’’ savına varır.
Kurtuluş savaşı’nın öncesi ve sonrası, Kemal Tahir’in bir ilgi alanıdır. Söz konusu olan şey, ileri düşüncelerle donanmış yeni türden Türk aydınlarının yaşadıkları çeşitli bunalım dönemlerinin araştırılması çabasıdır. Esir Şehrin İnsanları ve Esir Şehrin Mahpusu işgal İstanbul^’unda da yürütülen ulusal kurtuluş hareketlerini anlatır. Ne var ki, bu romanlarda Kemal Tahir!in toplumcu mücadelenin niteliğne ilkişkin çeşitli görüşleri de sezilir. Halkına güvenen, ama onun bilinci ile bağlantı kurulmasını öneren bir yazardır. Kemal Tahir, Yorgun Savaşçı, Birinci Savaş’ta vuruşup halkın cepheden cepheye kırdırılışına tanık olan Türk subayının, halk karşısında durumunu yansıtan bir romandır aslında...İstiklal Harbi’ni Ege cephesinde başlatmak için subay, ister istemez, esrafın da kısmi ittifakını aramak zorunda kalacaktır. Oysa, bu ittifak, büyük umutla başlayan mücadelenin daha sonraki ayak bağlarının da nedeni olacaktır.
Kemal Tahir, Cumhuriyette toplumcu aydının karşılaştığı sorunları yakın yıllarda yayınlanan iki romanında işlemiştir. Kurt Kanunu ünlü İzmir Suikastı çerçevesinde İttihat ve Terakki’nin son kılıç artıklarıyla Kemalist kadronun verdiği kesin iktidar savaşını yansıtır. Kemal Tahir’in belki de kişisel dramından çok unsur taşıdığı için en insancıl ve renkli romanı olan Yol Ayrımı, doğuş yıllarında nice umutlar bağlanan küçük burjuva hareketinin bu kez kendisini en içtenlikle destekleyen ilerici aydınlara karşı dönüşünü aydınlatır. Yollar ayrılmaktadır, giderek...Belirli toplumsal koşullar altında tercihlerini yapan üstteki güçler ile inanmış, eski savaşçılarda , yeni toplumcu aydınlar da başka yol kavşaklarındadırlar, 1930’lardan itibaren...
Böylesine uzun bir tarih perspektifine yönelen Kemal Tahir’in bundan böyle yazacakları, herhalde 1950’li ve 1960’lı yılların toplumsal değişiklikleri olacaktı. Erken gelen ölüm, bu romanlaştırma görevini artık başka ustalara bırakıyor. Türk sanat tarihi, hem Türk düşüncesi, önümüze serdiği çok geniş sorunlar dolayısıyla Kemal Tahir’e herhalde önemli sayfalarından bir bölümünü ayırmazlık edemeyecektir. Sanat ve düşünce adamlarının henüz anıtlarının dikilemediği bir ülkede, bu da, büyük bir başarıdır.