6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1362
Okunma

Eskiler bilirler.
Çarşaf çarşaf bordrolar daktilolarla yazılır, fasit hesap makineleriyle hesaplar tutturulduktan sonra, maaş günü mutemetler gider bankadan maaşlarımızı alır, küsuratları da -mutemet parası– adı altında keserek bizlere dağıtırlardı.
Sıkıştın. Paraya ihtiyacın var. Ne yapacaksın?
Yapılacak iş şu; mutemetten maaşından kesilmek üzere para isteyeceksin. Peki, hemen mutemet verir mi parayı?
Hayır…
İstediğin parayla doğru orantılı yaptırımları vardı borç almanın. Ya bir yemek ısmarlaman gerekir, ya da bir içki…
Bazen insafsızına düşersin. Kayıtlarda olmayan rüşvet, ya da ne derseniz deyin faizin aldığınız borç paradan kesildiği de olurdu.
Öyleydi o günler…
Ya şimdi?
Teknoloji ilerledi ya, hepimizin bir hesap numarası, ceplerimizde kartlarımız, ellerimizde akıllı telefonlar, televizyonlarda dakikalarca süren banka reklamları var.
Sevemedim bu teknolojiyi. Belki de sevgisizliğim kullanmasını bilmediğimden kaynaklanıyor. Bilmiyorum.
Önceleri maaşımı aldığım bankaya sık sık gider hesap durumumu öğrenmek isterdim. Banka görevlisi sempatik bir genç:
“Abi ben sana CEP indireyim. Buraya gelmene gerek yok, oradan takip edebilirsin” dedi.
Nasıl kullanacağımı da anlattı. Ohh ben öyle rahatladım ki…
Ama dün gelen bir mesaj kafamı karıştırdı. Mesajda özetle:
“CEP’in yeni sürümünü ….. tarihine kadar telefonunuza indiriniz. Aksi halde sorun yaşayabilirsiniz" deniliyordu.
Haydaaa!!
Sürüm bilmem. İndirme bilmem.
Telaşla koştum banka şubesine. Şubenin önü kalabalık. Bir güvenlik görevlisi kapının önünde bekliyor. Genç birisi, bacakları açık ellerini arkadan kavuşturmuş. Ara da bir belindeki silahı okşuyor. Bekleyenleri sırayla alıyor içeri. Arada bir bağırıyor da:
“Sosyal mesafeye dikkat edin, maskelerinizi indirmeyin !!”
Ben de girdim sıraya. Bana üç günde sıra gelmez. Ben de bir telaş, bir heyecan. Ya sıra bana gelinceye kadar hesabıma el konulursa? Ya da televizyonlarda gördüğümüz gibi benim adıma dolandırıcılar kredi çekerseler?
Her şeyi göze aldım. Çıktım sıradan güvenlikçiyle görüşeceğim. Arkadan bağıranlar oldu:
“ Hop dayı, sen akıllısın da biz salak mıyız? Sıranı bekle sıranı…”
Haklılar. Cevap vermedim.
Güvenlik görevlisinin boynunda asılı kartta ismi yazıyor. VELİ ….
“ Amirim Veli’m. Maşallah aslanlar gibisin. Ben de Silahlı Kuvvetlerden emekliyim. Ama senin kadar görevime titiz davrandım diyemem. Seninle meslektaş sayılırız."
Veli beni ayağımdan başıma kadar süzdü.
”Sıradan da çıktın. Nedir senin derdin?
Başım eğik, boynum bükük telefonumdaki mesajı gösterdim.
“Amirim benim telefonuma bir mesaj geldi. Korktum. Eğer yeni sürümünü girmezsen bütün işlemlerin durdurulacak deniliyor. Üniversitede okuyan bir torunum var. Ben hesabımdan ona her ay düzenli olarak para gönderiyorum. Eğer o sürüm neyse indirilip, yüklenemezse torunum sürüm sürüm sürünür. Sen GÜVENLİK cisin. Ben sana güvenmeyeceğim de, kime güveneceğim? Şunu hallediver"
Veli gökyüzüne baktı. Omuzlarını salladı.
“Ver bakayım telefonunu”
Çekti aldı telefonumu elimden.
Bir kaşını kaldırdı. Ben boynumu büktüm, ellerimi göbeğimde bağladım bekliyorum. Telefonumda bir yerlere dokundu. Bir şeyler yaptı.
“Tamam, yeni sürümü girdim. Rahat ol. Aslında bu bizim görevimiz değil haaa”
Sorunum çözülmüştü. Mutluluğum ayyukta…
“Veli’im, amirim bekâr mısın?
“Evet”
“Allah sana karakaşlı kara gözlü bir kız nasip etsin.”
“Dayı ben sarışın severim ama.”
“Allah gönlüne göre versin o zaman.”
Sıradakilerin isyanı artmış bağırıyorlardı.
“Her yerde kayırmacılık var, bu bankalarda da mı başladı yaa? Sıra bize ne zaman gelecek?
Veli hemen koydu tavrını:
“Yaygara yapmayın. Olay benim kontrolümde. Sen; sıradaki gir içeriye.”
Ben olanları seyrediyorum. Veli fark etti.
“ Gitmedin mi sen hâlâ? Sorununu hallettim. Bekleme yapma yürü doğru evine…”
Evet, sorunum hallolmuştu. Veliyle de işim bitmişti.
Birden değiştim, sertleştim:
“Veli kuvvet aldığın o belindeki silahı ben 30 sene taşıdım. Benim bu bankada uzun yıllardır maaş hesabım var. Ne yaptın sen bana? Bilmediğim bir işlemi yerine getirdin. Her hizmet kayıtlarda yazmayabilir. Bu bankadan hisse mi verdin? Yoksa babandan tarla mı bağışladın?
Dondu kaldı Veli. Sıradakiler güldüler.
Yüreğimde huzur, yüzümde tebessüm tuttum evimin yolunu…