Dünyaca
Y’den...
Ölüm var oldukça bitmeyen, üzerimize yağan her kar tanesi, yağmur damlasında bir acı, bir hüzün. Bir belgeselde Afrikadan yapılan köle ticareti zamanlarında, bir kadın 40-50 kişinin arasında gemide doğum yapıyordu, kimi zaman da doğum yapar yapmaz çocukları elinden alınırmış, o gemilerde de susuzluktan ölen bir köle denize atılırmış.
Hiç bir Tanrı ve din gücünün yetmediği bir kölelik sistemi, asırlardır sistem değiştirerek bir şekilde yaşıyor, yaşatılıyor. Köle isyanları diye baktığımızda internete, dünyanın her bölgesinden bir isyanı, tarihin çeşitli dönemlerinde görüyoruz, İslamın içinde de, Hristiyanlığın içinde de, Hintde de, Çinde de vb.
1800’lü yıllardan itibaren yavaş yavaş yasaklanan kölelik, 1847 yılında da Osmanlı’da yasaklanıyor. Miladı sıfır kabul etsek bile 1800 yıllık bir işkence. Daha eskiye gittiğimizde nice işkence..
Hayvanlar avladığı alt türü veya güçsüzü parçalayıp yiyor, genelde öldürüp de yense av, kimi zaman canlı canlı parçalanarak yeniliyor yabani hayvanlar tarafından.
Bir uç olarak insan ise, yemek için değil, kullanmak, kendine hizmet ettirmek için köleleştiriyor aynı türünü. İnsan eti yiyenlere zaten yamyam deniyor. Dedikodu da kültürümüzde yansıması yamyamlığın.
İnsanın vahşi dna’sının bulunup yok edilmesine yönelik çalışmalar yapılıyor mu bilmiyorum. Hem zihin, hem de kalp bölgesinde o vahşete veya kötülüğe çağıran neyse insanı, bulunup yok edilemez mi? Asırlardır insan bedeni incelenmeye devam ediyor, kimi antik uygarlıklarda bile kafatası, beyin ameliyatları yapıldığının izleri, nişaneleri çıkıyor toprak altından. İnceliyoruz kendimizi, kimi buna otopsi deniyor işte.
Son yıllarda ise, insan beynine cip takılması gündeme gelirken, bu cipin bazı hastalıkları başlamadan tespit edip, nedenini ortadan kaldırabileceği söyleniyor. Daha uzun ve insanca yaşam için artık tekonoloji insan bedeninie hiç olmadığı kadar müdahale etme dönemine girdi. Şimdilik teori olarak gözükse de yakın yıllarda uygulamalarını göreceğimizi düşünüyorum.
İçsel-ruhi düşüncede ise; dönüşümden, değişimden bahsedilerek insanın yükselmesi hedefleniyor. Nereye yükseleceği hala sır, bilinmez olarak da kalıyor ortada. Her şey zamana bağlı olarak yaşanırken, her şeyin bir zamanının olduğu dile getiriliyor, yazılıp çiziliyor.
Kadim tarihlerden bu güne çözülmedi insanın içi, bedeni, ne olup olmadığı. Bizim kültürümüzde sırasıyla, şaman-şeyh ve dede öğretileri üzerinden Tanrı, Yaratıcı, Allah, Ra, Göklerdeki Baba vb inancı, cennet ve cehennem kavramları karşımıza çıkıyor. Lakin şahsen hiç bir şey yerine oturmuyor bende, sadece bir insanın yüzünde gözünde tebessüm, huzur ve mutluluk görmek dışında. Herhangi bir bilgiyi veya gidişi yerine oturtanlar ise, o gidişte ölmeye ve öldürmeye aşık oluyor resmen.
Erk demişti bir büyüğüm, her şey erk için. Baba erki, ana erki, eş erki, çocuk erki, komşu, mahalle, şehir, ülke, bölge, dünya erki için mücadele edip duruyor insan ve insanlık. Sonsuzluk erki bir de...
Hissediyorum derken bile neyi hissettiğimi bilememek, beni şaşkın bir halde bırakıyor. Aylardır, yıllardır bir cisim yaklaşıyor kaptan diye diye belki 7-8 yılı geçirdim, o cisim ne ise hala karşıma çıkmadı. Melek mi, uzaylı mı, ruh mu, üstün ırk mı, yapay insan mı ... yaklaşan nedir bilemiyorum. Bilenin de olduğunu düşünmüyorum. Eskiden yaptığım tüm çıkarımlar yıllardır; kanatsız kuş, sudan çıkmış balık, çırılçıplak kutuplara bırakılmış bir insan hüviyetinde.
Bu konularda kimsenin bir şey bildiği yok. Sadece bildiğimiz en büyük gerçek; ölüm var. Öldükten sonra şu olacak, bu olacak, şuraya gideceğiz, şöyle olacak denen her şey bir bilinmezin dedikodusu sadece gözümde. O yüzden bir vakit kaldığımız bu dünyada bunca acı çekmek, onca tartışma, fikri ve bedeni münakaşalar, savaşlar, acı, ızdırap ve işkenceler niye?
İnternetteki bir çok yazı, film, görsel beni değiştirdi. Düşüncelerimi değiştirdi. Kelimeleri mi değiştirdi. Sizler değişmeden nasıl kalabiliyorsunuz? Ya bende bir sorun var ya da yıllarca bu sitede hep aynı düşünceler üzerinde yürüyen sitedaşlarda. Edebiyat sitesi yerine; ruh ve zihin sitelerinde, biyoloji kimya fizik sitelerinde dolaşsaydım ne olabilirdi, bulabilir miydim gerçeği.
Hem sitede, hem ülkemde hem de dünyada olup biten üzücü ve kötü olayları gördükçe; tüm dünyanın üzerine beyaz bir sayfa açmak istiyorum. Hiç kirlenmemiş, hayvanın hayvandan, bitkinin topraktan, suyun sudan beslenmediği bir dünya. Mümkün mü ? Değil şimdilik..
Her kesimin çeşitli durumlarda bahsettiği o süper güç, derin yapının başı olsaydım acaba ne yapar, neye layık görürdüm hem kendimi hem de dünyayı? Tanrı var ise, olmaması imkansız diyorum kendime, ne yapıyor, bana bu kılavyedeki harflere bastırıp bunları mı yazdırıyor şimdi? Tanrı olsam ben ne yapardım? Tanrı’nın kendine ulaşması için şuurlu bir yaratık yaratacağına inanmıyorum . Şuur verdiyse başka bir düşüncesi olmalı şuurlu yaratıklar için, yani bizler için.. Peki nedir o düşünce, ne olabilir, ne olur?
Bilgisayar ve teknolojik gelişmeler sayesinde bilgi toplanıyor aşağı yukarı 40-50 yıldır dünyada binlerce yıllık bilgi depolanıyor sistemli olarak. Tüm bu bilgilerin bir sonucu olacak elbet, olmaması imkansız çünkü. Bütün toplanan disiplinler başka bir disiplini koyacak önümüze. 3. dünya savaşı çıkarılıp insanlar, milletler, devletler birbirini kırmadan mı konulacak bu disiplin önümüze, savaştan sonra mı? Bu kararı vermek kimin elinde? Bende değil, sende değil, bizde, sizde değil. Onlarda mı, bilinmeyen onlar kim? Yine bir çıkmaz, yine bir pat yazısı işte. Onlar kim, benden, senden vb üstünlükleri ne? Ruh mu, bilgi mi, inanç mı, güç mü?
Hiç bir kötü şeye alışmamalı, bağlanmamalı insan. Bağlılık,bağımlılık tebessüme olmalı, huzura olmalı. Hiç mi etkilenmiyorsunuz düşünce olarak birbirinizden? Neden etkileniyorsunuz veya neyi etkilemeye çalışıyorsunuz?
Tavuk kursağı yine kararında duramadı. Yazdı. Y sembolünün içini doldurmalıyız dostlar, kendini Y hissedenler bunu yapmaya başlamalı. Y nedir sizce?
Evet, artık gökyüzüne bakınca da bir eksiklik, dengesizlik veya bir delik göremeyip başımızı indirmiyoruz aşağıya, çünkü karadelikler var görüyoruz, atmosferimiz deliniyor görüyoruz bu çağda.
Tanrı’nın eksik bıraktıklarını görüyoruz ve tamamlamaya çalışıyoruz dünyaca.
***
Kardeş edebiyat siteleri için site yönetimi bir bağlantı kurmaya çalışır mı dünyanın yedi kıtasından? Çünkü bizim kültürümüzde artık kapsayıcı fikirler üretilmiyor, belki tanışacağımız diğer ve yabancı dediğimiz insanlardan bu fikirleri bulabiliriz.
Ne deniliyordu; arayan bulamaz, bulan arayan mıydı?
YORUMLAR
Bir tepeye çıktım, baktım karıncalara, kedilere ve aklı alınmış kabul ettiğim bir gurup insana. İlk ikisi kendi ilkeseliklerinde sürmeleri gereken yaşamın gereklerini yapıyorlardı. Üçüncüsü ise onlardan daha aşağıya indi, inan...
Ne olur insan kalalım.
Yinsani
eksik olmayın
Küçük sorunlar, küçük çabalarla çözüme kavuşmaktan uzaklaşır hale gelmiş bizim toplumda. Küçük düşünmeler bile korkutuyor insanları. Büyük sorunlar hep görmezden gelinerek õtelenmis zihinlerimizde, " kimiz" sorusu sıradan halk için karşılık bulmaz, hep afaki öyküler yüklenir zihinlerimize. Bu hoşumuza da gider aslında içinde hele ölümsüzlük ve ödül varsa... Bizim nasıl insan olmamız gerektiğini tasarlayanlar, insanı kendinde yalnız bırakmaz çünkü insan düşünen varlıktır. Gereğinden fazla düşünürse sorun çıkar, gerçi bu sorun başarılı olsa bile kendi egemenliğini kurar. Baskı ve sömürme sadece görüntü değiştirir. Kölelik devam etti, eder.
Bilinç; beyinde maddesel etkileşim ise hayvan olmaktan başka yol olmaz ki kendimize uyduracagímíz hümanist yüklemeler inanç sistemimiz hale getirilir insan yine kaybeder. Yok eğer Tanrı ürünü ise bir umut,bir ışık var demektir. Öyle ya da böyle beklemek gerek. Soru karşılık bulmuyor ne yaparsanız yapın.
Bunu çok iyi biliyorlar, bu bilenler için sorun şu " insanları nasıl oyalıyacağíz, yararlanma ve egemenliğimizi devam ettirerek". Bu öznel sorundur, öznellik egemenliğinden başka öznellik egemenliğine geçerken insan insanlar çok büyük bedeller öder, çok acılar yaşar, bir eşya kadar bile kıymeti olmaz hale gelir.
İnsanın insana yaptığı nesneller belirler "yasa, kader"dir, çevrimdir eğer Tanrı yok, der isek, insanın insana çizdiği kader...
Çok dúşúndürtüyorsun başım ağrıyor...sonra uykum geliyor horluyorum.
He....
Şiddet, nefret...bazen dünyada başka bir şey kalmadı diyecek kadar çok hem de..
Yine sabah bir münübüs vakası daha...
Şoför yolcu almaya devam eder...yanımda oturan genç adam;
" ayakta yolcu almak yasak neden alıyorsunuz" der
Şoför; " ne almayacağım, ne yasağı be" der...
Önde oturan iki bayan olaya dahil olur;
" Nasıl yasak değil beyefendi"...
Bu noktadan sonra olay karışır...
Şöför direkt bayanlarla kavgaya başlar...hakarete varan sözler.. küfür edecem ha şimdi... özürlü...kapa çeneni vuracam lelrjfjfjrj...
bir ara direksiyonu tek ele alıp arkaya doğru dirsek vurma hareketine kadar...
Yolcular, bayanlara tamam susun herif şimdi kaza yapacak...kadin durumdan şikayetçi tabii ki...ben arkadan kendimce olaya dahil...bu arada durumu fitilleyen yolcudan çıt yok...yanimda sessiz sessiz oturuyor...
Şöför arsızliga devam..soylenmeye devam, maskeyi indirip daha hararetli hakarete devam...
Kadınlar dayanamaz iner arabadan....ortalik sessiz...
Ve her gün işe gidip gelirken benzer hikayeler.....
Yeter imadattttt diyecek bir ruh hali...
Işte nesildaşım buyuz, budur, böyleyiz...
Ya bir çip varsa bunu durduracak...var mı...
Sağlıcakla artık nasıl mümkünse...
black_sky tarafından 9/16/2020 8:14:42 AM zamanında düzenlenmiştir.
black_sky
yine ve yeniden
üzerime sindi leş gibi bir hüzün
aslında maviye bakmak için kaldırmıştım başımı gökyüzüne
acıyla boşluğa savrulan martıları görmek için değil
kaçamadım
nereye gitsem unutmadım içime sızan vahşeti
her yer kızıldı sanki
her yer rezil
istesem de seçemedim ki içinden maviyi
bu içime işleyen delirgin renk benim seçimim değil
artık hevesli değilim bir nefes daha için
artık gücünde kalmadı zaten yaşamak için
ağır geliyor bu düşünceler
bıraktım artık
ufacık bir tebessüm için istekli bile değilim
isterseniz zifire çaldım diye her şeyi
suçlayabilirsiniz beni
kovun hatta
sürgün edin bu dünyadan bedenimi
ama
ben değilim tüm bu karanlığın sebebi
ben karartmadım sahip çıkamadığınız insanlığınızı
en azından bunu kabul edin
Üzerine düşen y ağırlığını yaşıyor ve kabul ediyorum nesildaşım...bugün moral bozucu başladı birçok gün gibi...
Sağlıcakla
Yinsani
"delirgin" kelimesini ilk burda gördüm fazla okumayı unutulalı. şiirin ismine gider bence:)) demlenmeli..
maviliklere emanet nesildaşım..
black_sky
Delirgin kelimesini başka bir şiirde kullanmıştım..ben salladım ama kullanılan bir şey mıydı bilmiyorum...kendimce sallamıştım;))))
Delirgin siyah falan;)))
Şiir diye düşünmedim de yorum yazarken şiire döndü sanki;)))
Ekime kadar dellendim dursun ;))