- 1129 Okunma
- 14 Yorum
- 5 Beğeni
MURPHY KURAMI
Dil bilgisinde bir kural vardır: İki olumsuzluk birbirini götürür, geriye olumluluk kalır. Örneğin:
- “Seni anlamıyor değilim.” Eylem yargısındaki ‘–ma’ olumsuzluk ekiyle, ad yargısındaki ‘değil’ olumsuzluğu birbirini götürür, geriye;
- “Seni anlıyorum.” olumlu cümlesi kalır.
Bunu anlatmak bu kadar kolayken diğer cümle neden kurulur o zaman?
İlk cümle, yapıca olumsuz - anlamca ‘olumlu’ bir cümle gibi görünse de ‘söylenmemiş’ bir olumsuzluğu taşır gölgesinde. Cümlenin çıkarım yapılan şekli şöyledir aslında:
- “Seni anlamıyor değilim, anlıyorum. Ama….?!”
……………………………………
Şimdi benim merak ettiğim bunun tam zıddı!
Acaba yaşamda iki olumluluk birbirini götürerek olumsuzluğa yol açabiliyor mu?
Uzun zamandır bunu düşünüyorum!
- Severek ya da karşılıklı kabullerle başlayan ilişkiler, ‘olumluluklar birbirini götürünce’ mi bitiyor?
- Çocuklar olsa bile biten evlilikler,
- Yıllarca süren ve bir kalemde biten ‘kadim’ dostluklar,
- Can ciğer kuzu sarması giden ve sonra ‘ne ölüme ne ölüne’ haline gelen kardeşlikler,
- Çok büyük bir güvenle başlayan ve sonu yargıya kadar gidebilen ortaklıklar,
- Sırların paylaşılacağı kadar sıkı ilişkilerden sonra biten ‘kanka’ beraberlikler,
- Çevrede özenilecek kadar örnek gösterilen ve bir anda darmadağın olan ‘büyük’ aileler,
- ….
Yani olumluluk, zannettiğimiz kadar olumlu mu?!
Kişi, kendinden çok kimseyi sevemez ne yazık ki! İnsanın ‘ego’su buna engeldir!..
Henüz beraberliği süren yukarıdaki listedekilerin yaşadıkları ilişkilerde ‘eşit’ varoluşları ‘insan doğasına’ aykırıdır. Taraflardan birinin daha verici ve ‘görmezden gelen’ tavrı nedeniyle sürer beraberlikler. Verici tarafın ayması ya da bile bile götürdüğü bu tavrının ‘sabrının son noktasına’ gelmesiyle o da biter!..
İlişkiyi ‘sürükleyen’ taraf, her seferinde;
- “Ben yanlış anladım.”
- “Yok, öyle demek istemedi aslında, şu anda gergin de ondan.”
- “Bazen olur böyle şeyler, insanız.”
- “Ben de çok üzerine gittim galiba.”
- “Onun huyu böyle, kötü bir niyeti yok aslında.”
- “Olsun, ben onu böyle kabul ettim.”
………. der!
Bunları diyemediğinde de ilişkiler biter. Çünkü zaten diğer tarafın devamı için çaba harcamadığı ilişkiyi büyük bir özveriyle ‘sürüklemektedir’… !
………
Bir beraberliğin ‘-mış gibi’ mi, ‘sağlıklı’ mı gittiğini mi arada bir test etmekte yarar var. Çünkü;
“Her şey yolunda gidiyorsa, yolunda gitmeyen bir şey vardır.” der MURPHY. Yürekten katılıyorum!..
Hava kuvvetlerinde roketler üzerine deneme yapan mühendis kimliğiyle tecrübelerini ve gözlemlerini ‘kalıcı’ cümlelerle paylaşan, sözlerini çok sevdiğim ve üzerine çok sık düşündüğüm MURPHY’nin kuramlaşan cümlelerinden biri daha. Bunlar, o kadar geniş anlamlı cümleler ki teknik bir donanımdan, insan hayatına kadar hemen her alana uygulandığında benzer sonuçlara ulaşılıyor.
Bu, aşırı kuşkuculuk olmasa da aklımızın bir köşesinde ‘septisizm’i tutmakta yarar var.
Böyle bir yaklaşım, olaylar büyümeden, hasarlar katlanmadan, ayrılıklar yaşanmadan ‘küçük tamirler’le gidebilecek olanları, diğerlerinden ayırt etmemizi sağlar diye düşünüyorum.
Sağlıkla ve huzurla kalın.
Sevgilerimle… Saygılarımla…
14.09.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
Merhaba Serap Öğretmenim.
Yazı başlığı “Murphy ” görünce, telaffuz bile edemediğim başlıkla kaleme alınan makaleyi nasıl anlayacağım korkusu sardı beni.
Sonra kendi kendime Serap hoca anlaşılamaz yazı kaleme almaz düşüncesi yeşerdi ve boşuna endişeye kapıldığımı anladım
Her zaman olduğu gibi yazınız, baştan sona düşündürücü, eğitici ve de gerçekçi yani yaşamın içinden…
Yazınızı okuyup, kendinden bir şey bulamayan zannedersem yoktur ya da çok azdır diye değerlendirilmeli deye düşünürüm...
Çok lafa ne hacet?
Kariyer konuşmuş, bizde severek ne kadar doğru şeylerin altını çizmiş diye onaylayarak keyifle okuduk ve bilgi dağarcığımıza yeni şeyler koyduk.
Yürekten kutlarım.
Saygılarımla.
Necati Kavlak tarafından 9/15/2020 12:17:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
"İnsan, her yerde insan!.."
Öyle olunca da hangi çağda, hangi kültürde söylenmiş olursa olsun, günümüze kadar gelen sözlerin insanlığın yaşamında hâlâ yeri var demektir.
1991 yılı UNESCO tarafından 'Yunus Emre ve Sevgi' yılı seçildiğinde de kimbilir hangi kültürdekiler onu ilk kez duydular ama alınan karar gereğince o yıl dünyadaki bütün okullarda 'Yunus Emre ve Sevgi' teması işlendi. Ben kendi adıma kültürümüzden birinin dünyada bu kadar önemsenmesinden çok onur duymuştum.
Aynı yıl bizim televizyonlarımız da ( ki o zaman sadece TRT kanalları vardı ) programlar yapıldı. Bir söyleşiye katılan Anna MASALA, Yunus Emre'ye hayranlığı nedeniyle onu yıllardır araştırdığını ve kişisel girişimleri ve yaptığı çalışmaları öne çıkarmasıyla İtalya'da 'Yunus Emre Enstitüsü' kurulmasına önderlik ettiğini anlattı. O dönemde bu kuruluşun başkanıydı ve bu konuda ülkemizde yapılan uluslar arası bir toplantı için gelmişti.
Türkçeyi kusursuz ama hoş bir aksanla kullanan Profesör:
" Çok şaşkınım. Siz Yunus Emre'yi benim kadar tanımıyorsunuz!... Kültürünüzdeki böyle büyük değerlere neden kayıtsız kaldığınızı anlamadım ama itiraf edeyim Yunus Emre adına üzüldüm demişti.
Yazıda da "-mış" gibi yaklaşımın sonuçları işleniyor ya... Örnek de buna gönderme yapmak içindi.
Kısaca bizim çok şeyimiz öyle!... Göstermelik!
Laf lafı açtı mı oldu ne?!?
Tüm değerlendirmeleriniz ve güzel sözleriniz için teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla.
Efendim, her şeyin gerçekten yolunda gitmesi için eleştiri ve özeleştirinin aynı heves, aynı inanç, aynı samimiyet, aynı kuvvetle yapılması gerek...
Ne var ki, birbirini saydamlaştıran, birbirini tamamalayıp bütünleyen eleştiri ve özeleştirinin her zaman yerini bulması, her zaman etkili olması, her zaman (ilişkilerde) üretken olması için en başta samimiyetin özümsenmiş olması gerek...
Heyhat, bu çok nadir görülen bir durumdur...
İnsanlar benliklerini ele geçiren kaygıların, korkuların sarmalında bir nevi sarhoşluk haliyle var olmaya çalışırlar...
Bu durumdaki insanlar için eleştiri ve özeleştiri bir nevi yıkım gibi görülür...
Evet, insan dediğimiz yaratık çoğunlukla gerçek 'iktidarın' kaynağının bu durum olduğunu, olgunlaşmanın, aydunlanmanın buradan geçtiğini farketmez...
Hele bu tüketim çılgınlığı çağında insan sürüleştiğini, seviyesini açgözlülüğü, saldırganlığı ile düşürdüğünü, kendini nesneleştirdiğini farketmez...
Efendim, bu çok uzun ve keyifli bir sohbet konusu ama uzun etmemek de gerek...
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Yazınızın tümünde çok kayda değer yaklaşımlar değerlendirmeleriniz var. 'anlayan alsın' tarzındaki ifadelerinizde öğretilerin mecazlarla üstü örtülü anlatımı çok ilgi çekici olmuş.
"Evet, insan dediğimiz yaratık çoğunlukla gerçek 'iktidarın' kaynağının bu durum olduğunu, olgunlaşmanın, aydınlanmanın buradan geçtiğini fark etmez...
Hele bu tüketim çılgınlığı çağında insan sürüleştiğini, seviyesini açgözlülüğü, saldırganlığı ile düşürdüğünü, kendini nesneleştirdiğini fark etmez..."
Ama özellikle bu bölüm çerçeveletip duvara asılmalı.
Kayda değer bilgilendirmelerin de olduğu değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
merhaba hocam; Y'den selamlar.
ne güzel yorumlar var,
küçük büyüğe karşı
erkek kadına karşı
seven sevdiğine karşı alttan alır. töre böyle.. büyük öfklenir yıkar geçer.. kural böyle..
elektronik devre fomüllerinde değilin değili olumluya dönüşür.
yolunda giden bir şey yok hocam. kamyon şarampolde, içinde kaç ölü kaç yaralı var bilinmiyor, hava karanlık.
lakin kılıç kimde ise düğümü o çözer tarihte. günümüzde de öyle, bal tutan parmağını yalar. bunlar düzeltirilir mi? umarım; insan benliği aradan çıkarılabilirse teknoloji ile belki ?? yoksa devam karanlık sisteme..
orta yolu bulamayız.
insan devamlı aynı perdeden yazılan yazılardan sıkılır.. benim bir çok kişiden sıkıldığım gibi benden de bir çok kişi sıkıldı.
lakin tek güzellik, iyilikte ve samimiyettedir, tebessüm ettirebiliyorsan birisini gerçekten; o gerçek muhabbettir. sevginin de dili olmaz derler.. o gönülden gelir, yapmacık olmaz.
Bir Dünyevî tarafından 9/15/2020 1:02:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Sözünü bilen kişinin, yüzünü ak eder bir söz,
Sözü pişirip diyenin, işini sağ eder bir söz.
Söz olur keser savaşı, söz olur bitirir başı,
Söz olur zehirli aşı bal ile yağ eder bir söz.
Diye devam eden Yunus Emre'nin çok sevdiğim, sözünü bilen kişinin, isimli şiirinde olduğu gibi bazen sözün, dil bilgisi kurallarının tekniği ile izah edilemeyecek boyutta olumlu ya da olumsuz büyülü bir gücünün olduğunu yaşamın içinde görebiliyoruz. Yani yaşamın akışı içerisinde insan enteresan diyalog anları yaşayabiliyor.
Kıymetli Serap hocam, diyaloglarında dişisi ve erkeğinin olduğunu okumuştum. Yüksek perdeden konuşanlarla belli bir diyalogu sürdürmek zorunda kalan insanlar çoğu zaman alttan almak zorunda kalabiliyorlar. Mesela, askerin komutanıyla veya öğrencinin öğretmeniyle, memurun amiri ile konuşması gibi! Bu tür zorunlu diyalogların dışındaki başka diyaloglarda alttan almanın sonuçları bazen, arlı arından utanmış arsız da benden korkmuş durumunu doğursa da yapacak bir şey yok. İletişimin sürdürülebilmesi için bir tarafın özverili olması bazen kaçınılmaz olabiliyor.
Örneğin: Doktor hastasına sigara içmen sağlığına zarar verir dediğinde o kişi genelde sigara içmeye devam eder. Ancak doktor yüksek perdeden sigara içersen ölürsün dediğin de o hasta genelde içmeyi bırakır. Burada doktorun tavrı, mimikleri ve ses tonu ile birlikte doğrudan ölümle sözünü bitirmesi sanırım insanın aklına değil, duygu derinliğine hitap etmeyi hedeflemesinden kaynaklanıyor.
Aslında bu diyalog hali bazen sıradan insanlar arsında da yaşanabiliyor. Mesela bir insana olumsuz bir durumu uzun cümleler kurarak anlatılmaya çalışılırsa o kişi anlamak istemezse anlamamak için anlamsız bir direnç gösterebilir. Gerçekte bu tavır o insanın anlatılmak isteneni anlamadığından değil anlamak istemediğinden kaynaklanır. Ancak aynı insana çok kısa cümleyle anlatılmak istenen şey yüksek perdeden anlatıldığında direnç göstermeden çabucak anlayabilir. Bu kişilerin diyalog durumuna göre değişebilir. Kısacası hocam insanlar arasında diyaloğun sürdürülebilmesi için iki tarafında ya da çoğul taraflarında özveriyle davranması gerekir diye bir şart yok maalesef, bazen bir tarafın sürekli alttan alması gerekebiliyor.
Değişik ve keyifli bir yazıydı kaleminize emeğinize sağlık
Saygı ve sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Klasik söylem bu işte!
"Kısacası hocam insanlar arasında diyaloğun sürdürülebilmesi için iki tarafında ya da çoğul taraflarında özveriyle davranması gerekir diye bir şart yok maalesef, bazen bir tarafın sürekli alttan alması gerekebiliyor."
İşte bu diyalog literatüründeki tarife uymuyor Serhat Bey. Götürülmesi gerektiği düşünülen ilişkileri adına köle - sahip gibi belirlenmiş rollere bürünerek 'kerhen' sürüklemek oluyor ki... buna da ne kadar diyalog diyebiliriz? Tartışılır!
Sadece taraflardan birinini iyi niyetini sömürmektir bu, bence...
Sosyal değerlendirmeleriniz ve diyaloglardaki cinsiyet ayırımı bilgilendirmeniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
emeğe saygı ile
eser mavi tarafından 10/1/2020 1:32:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Konuya dolaylı yoldan ışık tutan değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Estağfurullah!... şaka yaptığınızı düşünüyorum.
Katılımınız ve katkınız için tekrar teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Bir gün bir arkadaşım hayat nasıl gidiyor dediğinde, her şey o kadar mükemmel ki bu işte bir terslik var demiştim. Murhpy kuramından haberim yoktu. Benden kopya çekmiş sanırım :)
Burada da bazı dostlukların gereğinden fazla yolunda gittiğinden endişelendiğim olmuştu. İlişkilerin mükemmelliğinin devamlılığı için insanların da mükemmelliği gereklidir. Oysa hiç kimse mükemmel değildir. Yani herkes benim gibi değildir :) Şaka tabii... Ama şu bir gerçek ki, insan psikolojisi içinde bulunduğu, yaşadıkları doğrultusunda değişkendir. Bunu her zaman aklımızda tutmamız gerekir diye düşünüyorum. Bu meyanda sizin de dediğiniz gibi daha fazla verici ve fedakar olan taraf ilişkilerin mükemmellik düzeyini belirler.
Benim ilgimi en çok çeken kısmı hakkındaki fikirlerim bunlar.
Her zamanki gibi eğitici, bilgi ve donanım dolu paylaşımınızdan sanırım hepimiz bir şeyler çıkardık.
Kendi adıma teşekkürler.
Serap IRKÖRÜCÜ
Yaşam için de bu kadar girift konularla cebelleşirken her şeyin 'iyi' olması gerçekten düşündürüyor insanı ve ne yazık ki korkulan gerçekleşiyor sonra...
Böyle olmasının temel nedeni 'görmezden gelmek'. İyi niyet adına yapılanlar, zamanla 'limitleri' zorlamaya başladığında geriye dönük muhakemede listenin ne kadar kabardığına kişi kendi bile hayret ediyor bazen!
Samimi değerlendirmeleriniz için ben teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
İlginç yaklaşımlar gerçekten. Kendini sevmek, diğer varlıkları sevmenin de ön koşulu belki de... Kendini sevmeyenler, sevemeyecek dereceye gelenler zaten arıza çıkarıyor toplumda, intiharlara kadar gidiyor. ''İnsanda Yıkıcılığın Kökenleri'' Dr. Erich Fromm, adlı kitapta daha geniş perspektiften konu ele alınmıştır. Kuşku duymak hele de bilim içinde mutlaka ön şart, yoksa nasıl yapılır dünya kadar sayısız icatlar... Kaç kere denemiştir Edison buluşlarını, bir televizyonu icat eden mucit öncesinde kaç kere hata yapmış da sonuca kaçıncı denemesinde ulaşmıştır? Bazı olumsuzluklar, başarısızlıklar, ileride elde edilebilecek daha büyük başarılara zemin hazırlayacaktır belki de...Bilim ile aydınlanacak dünya eninde sonunda... Kutlarım yürekten Serap Hocam...
Serap IRKÖRÜCÜ
Erich Fromm'un çok kitabını okudum. Çoğu da zaten yaptığı konuşmaların kayıtlarından oluştuğu için sıcacık ve sohbet tarzında bir anlatımı vardır.
Doğruya ulaşmak için 'kuşkulanmak' ilk şart dediğiniz gibi. Üstelik ilerlemenin de... Böylece 'yetinme duygumuz' törpülenerek arayışlara kendimizi yönlendirmiş oluyoruz.
Yazının özünü çok iyi irdeleyen değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben de severim. Çünkü düşünen insan er ya da geç 'doğru'yu bulur.
Uyarı çok güzeldi, dikkate almakta yarar var.
Samimi değerlendirmeniz için teşekkür ederim Emine Hanım.
Sevgilerimle...
olumlama ya da olumsuzlama,
ne kadar eksiğim olduğunun
farkına vardım yazıyı okuyunca...
ve bazı tespitler için bu benim için yazılmış demekten kendimi alamadım...
her yazı ve her şiirinizde bilgi dağarcığımız mutlaka nasibini alıyor...
teşekkürler kıymetli paylaşımlarınız için Serap hocam
saygıyla
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben de sizlerin paylaşımlarından çok büyük kazanımlarla ayrılıyorum. Bu anlamda böyle sosyal iletişimlerin bize kattığı çok şey var.
Niyet halis olunca, mutlaka bir kazanımımız olur zaten.
Onurlandıran değerlendirmeleriniz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Sürekli bir şeyin hatalı yapılma şeklinin bulan insanları testerlar gibi kullanıp durumdan olumlama çıkarabiliriz.
:))
İnsan ilişkilerinde çok başarılı biri hiç olamadım. Hatalı seçimlerimle Murpy tarzı hata yapma mekanizmalarından biri sayılabilirim. İkili ilişkilerdeki başarısızlıklarımdan aldığım derslerle çocuğumu daha dikkatli yetiştirme şansı bulduğumu düşünüyorum. Buradan da böyle bir olumlama çıkarabiliriz.
Murpy yaptığı nokta atışları ile felsefe girdabına çomak sokmuş ise biz de olumlu saydıklarımızdan olumsuz, olumsuz saydıklarımızdan olumlu dersler çıkararak matematiğin olasılık güncesine bir roket saplayabiliriz.
Asla, asla deme :))
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Her yaşadığımızdan yaptığımız çıkarımlar, bize mutlaka bir şeyler kazandırıyordur. Olumlama çıkarımında olduğu gibi...
Dediğin gibi Sevgili Deniz. Kısaca artı - eksi dengesi de diyebiliriz buna.
Marlo Morgan, 'Bir Çift Yürek' adlı Aborjinleri anlattığı kitabının sonunda bu deneyiminde 'asla asla dememeyi' öğrendiğini yazıyordu, çok etkilenmiştim!..
Artık demiyorum!... :))
Sevgilerimle...
Ustalar bütün bildiklerini yanındakilere öğretmez,
bir kaç ustalık sırlarını kendilerine saklarmış
.Örneğin; "Püf noktası" bunlardan biriymiş.
Sayın Hocam !
Siz biliyor bildiğinizi de bildiriyorsunuz.
Ne mutlu size.
Ne mutlu bizlere...
Selam ve Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Burada siz de dahil, hepimiz aynı şeyi yapıyoruz Bedri Bey. Mütevaziliğinizden kendinizi öne sürmüyorsunuz.
Önemli bir hatırlatmayı da içeren değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Murphy'nin, savaş,aşk ve patronlarla ilgili kanunları,bir zaman duvarımda asılıydı,
en sevdiğim,savaşla,ilgili olanlardan biri;
-Eğer düşman menzilin içindeyse, sende onun menzili içindesindir.
bunu daha önce, sultan Alparslan'da söylemişti,yani her kanunu,bir deneyimin eseri,geçmişten gelen,
yazdığınız her yazı,Usta bir öğreti içinde,okuyanı bilgilendirip,sarsan,sorgulatan,
hep hürmetle efendim,,,
Serap IRKÖRÜCÜ
Haklısınız, deneyimlenmiş olması da sözlerin değerini arttırıyor.
Beğeni içeren değerlendirmeniz için teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Genellikle kişileri test etmek için
gördüğünüz kendinize göre bir yanlışı eleştirmektir.
bunu yürekten samimiyetle yaparak testi geçmiş olursunuz
yazdıklarınız bu bakımdan övgüye değerdir.
TEBRİKLER ÖĞRETMENİM
NİCE SAYGILARIMLA
Serap IRKÖRÜCÜ
Her kararda olduğu gibi burada da 'kendine görelik' öncelik taşıyor. Önemli olan, öncelikle 'iyi niyetin' sergilenmesidir.
Katılımınız ve beğeni içeren değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Sıkıntı yoksa sıkıntı vardır ile başlayıp rahatsız et ki rahat edesine vardığım bir pazartesi ve bu güne denk gelen güzel yazınız.
Teşekkürler
Serap IRKÖRÜCÜ
Hiçbir sorun yok gibiyse... sorun büyük demektir...
Değerlendirmeniz ve beğeniniz için ben teşekkür ederim Filiz Hanım...
Sevgilerimle...