Alkolün vefasizligi
ALKOLÜN VEFASIZLIĞI
Tolga, 20 yaşlarda başladı bu illet içkiye. İçkiyle dost olmak istiyordu. Sonunda dostluğu bırakın, iki ayrılmaz kardeş oluyordu. Ama ne arkadaş, arkadaş arkadaşın kötülüğünü ister mi? Bu arkadaş, uyuyan yılan gibiydi. Genç tolganın vücudunu yavaş, yavaş sarıyordu. Adeta içkinin elinde tutsaktı, içkinin elinde oyuncaktı. Genç Tolga içkiyle kederini, acılarını paylaştığını sanıyordu. Ancak içkinin niyeti çok kötüydü. Genç Tolga’nın iç organlarını paylaşıyordu. Bu illet arkadaş, Genç Tolga’nın midesini, karaciğerini ve en sonun da beynini paylaşıyordu. Bu arkadaş faydalı bir arkadaş değildi. Arkadaşlık neydi? Arkadaş arkadaşın zor zamanlarda elinden tutan bir dost değil miydi? Genç Tolga bu vefasız arkadaşla yollarını ayırmak istiyordu. Çırpınıyordu, fakat elleri içkinin elleriyle kenetlenmiş kırk yıllık dost gibi birbirlerini bırakmıyorlardı. İçkiyi bırakmak kolay mıydı? Oysa içkiyi bırakmak elindeydi? Sabretmek gibi kutsal bir kavram vardı.
İçkiyi bırakmak aslanın ağzından ekmek almak gibiydi. Genç Tolga, sabretse belki bırakabilirdi. Fakat bu seferde içkiden başka diğer arkadaşları ne diyecekti. Genç Tolga’nın delikanlılığından, erkekliğinden dem vurmayacaklar mıydı? Erkek adam içmeliydi.
Bir gün yine samimi, dost sandığı arkadaşı ile muhabbet ediyordu. Sonunda vefasız arkadaş Genç Tolga’yı teslim alıyordu. Vakit geç oluyordu. Eller yatıyor, el biz batıyordu. Tolga tüm bedenini bu illet arkadaşa teslim etmiş, düşe kalka yürüyordu. Kendine hakim olamıyordu. Evi beş katlı binaydı. Merdivenleri birer birer çıkması gerekiyordu. Çıkıyordu ama merdiven bitmiyordu. Son merdivene geldiğinde tamam oh bitti derken, arkadaşı vefasızlığını gösteriyor, genç Tolga’nın sıkıca tuttuğu eli bırakıyordu. Genç Tolga, evinin kapısına girdiğini zannettiği kapı, merdiven boşluğunun kapısıydı. Beşinci kattan merdiven korkuluklarına çarpa çarpa en alt betona çakılıyordu.
Oysa dost böyle olmamalıydı. Dost, adam gibi arkadaş zor zamanlarında yanında olması gerekmiyor muydu? Alkol, Genç Tolga’ya tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna diyor, alkol, başka bir arkadaş bulmak üzere oradan ayrılıyordu.
Genç Tolga, yeni evliydi. Dünyalar güzeli iki yaşında bir kızı vardı. Mevla Genç Tolga’yı sevdiklerine bağışlıyordu. Karaciğeri patlıyordu. Ama akciğer ve kalp görevdeydi.
Genç Tolga, baygın bir şekilde yoğun bakıma kaldırılıyordu. Altı ay tedavi görüyor, sağlığına kavuşuyordu. Ancak, talihsizliği devam ediyordu. Hastane de yattığı dönemde daha önce işlediği hafif suçları akrabalarına tebliğ ediliyor, Genç Tolga, canıyla uğraşıyordu. Karar tebliğleri uğraşacak kendi mecal bulunmuyordu. Sonunda yakalama emri çıkarılıyor, gözünün yaşına bakmadan cezaevine hapsediliyordu. Alkol ile arkadaşlığı zorunlu olarak bitiyordu. Ama Genç Tolga sevdiklerine hasret kalıyordu.
Genç Tolga, yeni evliydi, eşine doyamamıştı. Eşini, kızını anarken gözleri dolu dolu oluyordu. Hele sarışın, mavi gözlü kızı, görüşüne geldiğinde, gözyaşlarını tutamıyordu. Ömer Amca, mavişimi kokladım bununla bir ay daha geçer deyip, göz yaşları pınar oluyordu. Sabırla mavişine boncuklarını birer birer dokurken, dört gözle yargı paketine düğümlenmişti hasreti, özlemleri…
Genç Tolga, salimen çıkarsam bu dört duvar arasından tövbeler tövbesi olsun diyor bu vefasız arkadaşı alkole. Ve ah ediyordu. Eşi ve mavişine daha fazla vakit ayıracağına…
Buradan Kars T Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumunda hasret ve özlem çeken kader kurbanlarına, infaz koruma memurlarına, özellikle Şair ruhlu Fatih beye ve ismini sayamadığım tüm görevlilere Bandırma Manşet Gazetesi’nden selam olsun.
Allah kurtarsın.
17.03.2020 Ömer Dede KILIÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.