BANA NE DEMEYİN..
Duyarlı olmak lazım.Çevremize karşı, arkadaşlarımıza karşı,komşumuza karşı, yaşlılara karşı ve çocuklara karşı...Daha uzayıp gider bu duyarlı olmamız gereken konular.Bana ne dememeli..Sonuçta önüne geçebilecekken ilgilenmemek sonucu olacak kötü şeyler yüreğimizi bir burgu gibi ömür boyu deler...
Akşam geceyi tırmanırken saat yirmi iki otuz suları.Elimde ince belli bir bardaktan çayımı yudumlarken.bir çocuk ağlaması sesiyle balkona koştum.Bir de ne göreyim dört yaşlarında ya var ya yok bir erkek çocuk..Hüngür hüngür ağlıyor..Yaşlardan buğulanan gözlerinin iyi görememesinden kaynaklı zikzak çizerek yavaş adımlarla sokakta yürümekte...Seslendim ve ağlamasının sebebini sordum..Kaybolduğunu evini bulamadığını söyledi ağlayarak..Kalbim duracak gibi oldu..Oracıkta durmasını söyledim..Çünkü bu iş uzaktan uzağa olacak gibi görünmüyordu.Çocuk çok korkmuştu bir daha evine anne ve babasına kavuşamayacak diye...Titriyordu adeta..Sesimi duyan üst kat komşum ve karşı apartmandan bir başka komşum balkonlarına çıktılar..Sağ olsunlar evin beyleri aşağı inip çocuğu sakinleştirerek anne babasının ismini öğrenip mahalle bakkalından bir tahkikat yaparak iki sokak aşağımızda oturduğunu öğrendik ..Evlerine doğru yürürken çocuğu aramaya çıkan babasıyla karşılaşıldı ve çocuk babaya teslim edildi.
Çocuğun babasına bir sarılışı vardı sormayın...İçimin rahatlaması gözlerimden akan yaşları engelleyemedi..Rabbim tüm çocukları tehlikelerden korusun.Lütfen biraz daha dikkat...Hikayeler hep mutlu sonla bitmiyor...
YORUMLAR
İnsanı beşerden ayıran özelliği de bu olması gerek duyarlılığı..
Üç maymunu oyniyanlarin bu dünyaya fazla bir katkısı yok iste azaptan başka ..
Rabbim iyi insanlarla yollarımızı kesistirsin iyiliklere çıkarsın yollarimizı.
Yüreğinize kaleminize sağlık duyarlı kaleminizi kutlarım
Tebrikler 👏👏👏
Saygılarımla huzurlu geceler diliyorum ☕
Okurken bile kalbim çarpmaya başladı sanki.
Birinci sınıftayken oğlum böyle kaybolmuştu, taa o yıllara gittim.
Okulu hafta sonu müzik aleti kursları açtı, oğlum da yetenekli ve istekli olduğu için yazdırdım. Kurs iki saat sürüyordu. Okulu evimize bir hayli uzaktı, servisle gidiyordu. Her hafta sonu götürüyor, çarşıya çok yakın olduğu için ben de bazen alışverişimizi yapıyordum.
Baharın sıcak bir hafta sonunda onu kursa bıraktım, çarşıya çıktım, yaklaşık bir saat içinde işimi bitirip döndüğümde şaşırdım. Personel, okulu süpürüyordu. Çocuklar da yoktu!
- Kurs bitti mi? dedim.
- Hee, çok oldu... dedi.
- Ne kadar oldu?
- Herhalım bi saattan fazla.
- Olur mu öyle şey? Bir saat önce ben bıraktım oğlumu. Neden bitti kurs?
- Alentrikler kesildi, öğretmen de sordu, bugün gelmez demişler, çocukları gönderdi.
- Hepsini mi?
- Hepsini...
- Neden?
- Eee, O da evine gidecekti de ondan!..
Aklımı kaybediyorum zannettim. Ben caddenin karşısına geçtim geçmedim, kursu dağıtmışlar. Oğlum da bildiği kadarıyla ara sokaklardan anneannesinin evine gitmiş. Kucağında o minicik bedenini kapatan kocaman elektronik orguyla...
Ben bunlardan habersiz, polisi ayağa kaldırdım, ekipler çıktı aramaya, ben de birinde... Nereye gidebilir derken, annemlerin evine geldiğimizde oğlum balkondan bana sesleniyordu:
- Merak etme anne, kendim gelebildim, kaybolmadım!..
Kurban olurum ben ona!
Her evlet çok kıymetli, kimse üzülmesin, herkes evladının güzel günlerine erişsin inşallah.
Amaaan!... Bu yazı beni nerelere götürdü... Yüreğinize, kaleminize sağlık.
İyi ki varsınız.
Sevgilerimle....