- 434 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Savaşçı Ablamız
Bir soru bazen binlerce, milyonlarca cevap bulabiliyor kendisine. Onlardan birisi de “Hayat nedir” sorusu. “Hayat bir yokuştur”, “Hayat sevgidir”, Hayat bir imtihandır”, “Hayat eğlencedir”, “Hayat bir mücadeledir” gibi cevaplar alabilirsiniz. Dünya üzerinde yaşayan her insan için farklı cevap vardır belki de bu soruya. Hepsinin haklılık payı vardır kendince. Hayat sevgidir bazen, imtihandır her zaman, mücadeledir çoğu zaman. Bu mücadele bazıları için çok kolay olurken bazıları için çok çetin geçebiliyor; çünkü herkesin imtihanı kendine özgü. Şurası muhakkak ki, tercihlerimiz de mücadelemizin derecesinin belirlenmesinde etkili oluyor çoğu zaman. Düz bir yol ile yokuş arasında tercih yaparken yokuşu seçen daha çok terliyor. Çoğu zaman tercihlerimizin sonuçlarını kestiremeyiz. Çünkü gaybın bilgisi bizde mevcut değil. İmtihan da bu ya! Gaybı bilmeden tercihlerde bulunmak. Hayatımızı yaşaya dururken karşımıza yığınla insan çıkıyor. İlişkiye girdiğimiz insanları tanıyamayabiliyoruz başlangıçta. Yüzlerini maskeyle, dillerini yalanla, gülücüklerini art niyetle doldurabiliyor muhataplarımız. Geçen zamanla birlikte tanıyoruz onları. Ancak dönüşü olmayan ya da zor olan pozisyonlarda bulabiliyoruz kendimizi. Bu da hayatımızın geri kalanında nasıl bir ruh haline gireceğimizi belirliyor.
Çalışma ortamında arkadaşlarımızın kişilik gelişimine de katkıda bulunmak amacıyla zaman zaman sohbetler ediyoruz. Bunlardan birinde bir hikaye paylaştım kendileriyle. Bir üniversitede sınavda tek bir soru sorar hoca : “Katınızdaki temizlik görevlisinin adı ve soyadını yazınız”, diye başlıyordu hikayemiz. Bundan etkilenen bir arkadaşım öne atılıp ben biliyorum görevlimizin adını, dedi ve nasıl tanıştığını anlattı. Gıyabında böylece tanışmış oldum Savaşçı Ablamızla.
Savaşçı Ablamızı yakından tanıdıktan sonra, bu gıyabi tanışmanın üstüne gitmediğime hayıflandım açıkçası. Üzerinden haftalar geçtikten sonra bir gün kendisiyle sohbet imkanı bulduk. Kendisini tanıdıkça yaşadığı onca olumsuz şartlara rağmen ahlaklı kişiliğini korumuş olması ve haysiyetli tavrı insanlar için bir örnek teşkil ettiğine şahit oldum. O zaman yaşadığım hayat içindeki imkanlar yüreğimi yakmaya başladı. Tadilatta hatalı döşenen yer döşemesine duyulan üzüntüm utanca dönüştü. Meğer biz beynimizin üretkenliğe harcanması gereken hücrelerini ne kadar anlamsız ve gereksiz şeylerle yoruyormuşuz. Hayatı hiç de basit değilmiş Savaşçı Ablamızın. Hayatının baharında, en narin, hassas ve cıvıltılı döneminde yaptığı evlilik tercihi bugünlere getirmiş kendisini. Ancak tercihi küstürmemiş onu, yıldırmamış, karamsarlığa düşürmemiş. “Karar da benim, sabır da” diyor. Bilmeden yaptığı tercihler yokuşlara dönüşmüş hayatında. Üstelik çevresinde kimi umursamaz tavırla yaklaşan kimi de sadece akıl vermekle yetinenler tuz biber ekmiş yaşadıklarına. İçinde eşinin varlığının hissedilmediği evini tek başına çekip çevirmeye çalışırken bir yandan sadece nasihate odaklanmışlara katlanıyor, bir yandan da yakınlarının ilgisizliğine üzülüyor. Zamanla çevresinin ilgisizliği insanlara olan inancını ve güvenini kaybettiriyor. Her şeye dikkatli yaklaşan, sürekli tetikte, kendisine samimiyetle yardım etmek için yaklaşanlara endişeyle bakan bir insan oluveriyor bir bakmışsınız. Üstüne üstüne gelen dünya onu yıldırırken yine de ayağa kalkmayı beceriyor kızları için. Minik yaşında kaybettiği evladının acısını yaşamaya fırsat bulamadan dimdik durup sarılmak zorunda kalıyor çocuklarına. İçinde yaşadığı alaborayı dışarıya yansıtmak onun için bir özlem haline gelmiş adeta. İhtiyaçlarını giderebilmek için el emeği oyuncak bebeklerini geç saatlere kadar satmaya çalışırken defalarca şahit olmuş sahte dünyanın gerçeklerine. Bunca olumsuzluklara rağmen kişiliği hala pırıl pırıl. İhtiyacını başkasından asla istemeyen, yapılan teklifleri geri çeviren, alın teriyle kazanma gayretinde, yalandan nefret eden, tüm olumsuzluklara rağmen her zaman gülümsemeyi becerebilen, doğru ve dürüst kalıp kul olmaktan başka hedefi olmayan…
İmtihanı ağır Savaşçı Ablamızdan bahsettik bir nebze. Bahsettiklerimiz sadece yaşadıklarına hafif bir dokunuş mesabesinde. Ablamızın anlatmadıklarının bıraktığı izleri konuşurken yüzündeki tebessümünden anlıyorsunuz. Yeryüzünde buna benzer ya da daha ağır sınavlardan geçen; ama ayakta kalmasını beceren, Allah’a yakın, asla umudunu kaybetmeyen nice insanlar var. Başları önüne düşmeyen, mücadeleden yılmayan bu güzel insanlardır asıl hürmete layık olan. Onlar biliyorlar ki, ancak kafirler Allah’tan ümidi keserler. Ahiretin tarlası bu dünyada, Allah bize bu asil insanların sorumluluklarını yüklemişken, sizlere kalkan olmayı beceremediğimiz, sorunlarınıza, ihtiyaçlarınıza yetişemediğimiz için asıl zavallı durumda olan bizleriz galiba. Hesap olarak bu yetmez mi imkan sahiplerine?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.