- 335 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Düş adam
Sevmek; bir kadının sınavıydı. Her seferinde yanlış kişileri severek, yanlış cevaplar buluyordu kalbine.
Hep sevmeyi diliyordu. Sorgusuzca hesapsızca seviyordu bitiyordu olay. Hayır, hayır! Bitmiyordu aslında ona göre yeterli gelsede yeterli değildi.
Sevilmek vardı birde. Hiç yaşamadığı sevilmek. Belkide sevildiğini sanmıştı hep. Yada onu sevenler sevdiğini sanmıştı ki böyle hissettirmişti ona da.
Ama hislerde bazen yanıltabiliyordu. Onu yanıltan en büyük şeydi hisleri.
Hep hissettiğini zannediyordu. His değil düştü hepsi. Birilerinin sözlerine birilerinin vucudlarını uydurmuş aslında yaptığı bu hayalle haşır neşir olmuştu.
Ne konuştuğu önemliydi nede kalıp uydurduğu resim. Görsel zekasını en çok düşlerinde kullanırdı. Herkesten biraz bir şeyler ortaya karışık hayal...
Hiç kimse mükemmel değildi ki.. O mükemmel adamı istiyordu. O yüzden birinin nezaketinden, diğenin zekasından, öbürünün hayata duruşundan, bir diğerinin gülüşünden ve bakışından alıp, katıp dikmişti düşlerini ilmek ilmek örmüş, nakış gibi işlemişti.
Düş diyip geçmemek lazım koca bir hafıza emeği vardı. Bir düş adam yapmıştı kendine. Aslında bir çok adam vardı ama hepsi tek bir adam yapıyordu. Ve tüm bunlar birer parçaydı sadece. O yüzden hiç birini ayrı düşünmedi. Bire bir görmek görüşmek istemedi.
Onu gerçeğe sürükleme tehlikesinde olanlar elendi. Açılan kontejana bir yenisi eklendi. Bazende eskisi.
Ne yapardı peki düş adamla. Bazen resimler çizerdi sonra o resimlerde gezerdi.
Bazen hikayeler yazardı, sonra o hikayeleri yaşardı. Bazen yemek yapardılar. Bazen müzik dinlerdiler. Bazen birlikte gök yüzüne bakıp, aynı fincandan çay yada kahve içerdiler.
Düş adam limonlu tatlı severdi. Kadın triliçe. Triliçenin adı Kraliçe’ye yakın olduğu için kendini onu yerken önemli hissederdi. Düş adam küçük prensti. Çayı severdi şekersiz içerdi. Ama kraliçesi istediği zaman tek şeker atardı kırmazdı onu. Açıkçası onu hiç üzmezdi düş adam. Hep ona sadıktı.
Hayatını onun için yaşar gibi her anında onu hissederek yaşardı. Onun niyetine yapardı her işini. Bazen gizli bir imza gibi her şeyin altına onu yazıp hiç kimseye bildirmezdi. Gökyüzüne dahi baksa onun gözleriyle bakardı düş adam. Hayatını onun sevdiği şekilde yönetirdi. Şiirle yatar, şairle kalkardı. Etrafına fazlaca kitap alır çokça yazar dostlar edinirdi. Onu yaşamak için.
Her gün onun adıyla başlar mutlaka bir şiir bırakırdı kadına kırmızı gül misali her sabah yastığında. Kadın uyanır o şiiri koklardı. Sonra kendi kokusunu bırakırdı düş adama. Bazen geceleri gelir çok nadir olsada omzuna dokunurdu kadının. Omzundan sever, omzundan öper giderdi. Hem bedeninin içinde olup, hem uzak olmasıydı onu imkansız kılan. Ve her daim usanmadan gün gece onu sevmesiydi kusursuz yapan.
Resim uzaktan böyleydi yakından bin parça adamcık. Kelimeler bağımsız olabilirdi ama cümle tek bir imgeye hizmet ederdi. Zordu, yorucuydu ama mutlu ediyordu kadını. Ta kiii bedeni gerçeği arzulayana kadar.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.