12
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1372
Okunma
Bu yazıyı kaleme almama neden olan olay televizyonda denk geldiğim bir haber oldu. Haberin içeriğin de şiddet kullanması nedeniyle mahkeme veya savcılık tarafından aile fertlerinden uzaklaştırılmasına kararı verilen bir erkeğin, eskiden olduğu gibi posta aracılığıyla değil. Bizzat polis ve jandarma tarafından uzaklaştırma kararının kendisine teslim edileceğiydi.
Mahkeme ya da savcılığın alacağı böyle bir karar hiç şüphesiz, kadının ve çocukların can güvenliğinin sağlanması açısından gerekli ve çok önemlidir. Ancak başka açılardan bakılıp değerlendirildiğinde suçu işleyen erkek adına değil ama genel olarak erkeklik adına utanılacak ve onur kırıcı bir durumdur. Öyle ya kadın ve çocuğa şiddet uygulamak müthiş bir zayıflık ölçüsüdür.
Genelde boşanmayla sonuçlanan ve şiddet içeren ailevi olaylar, aldatma, ekonomik yoksunluk, uyuşturucu ve aşırı kıskançlık olarak kategorize edilebilir. Başka bir ifadeyle ailelerin dağılma nedenin bu başlıklar altında toplanıyor olması olayların derin psikolojik boyutunun olduğunu da göstergesidir.
Geçmişten günümüze sayısını bile hatırlayamayacağım kadar çok dramatik aile içi hayat hikayelerine denk geldim. Rastladığım yaşanmış hayat hikayelerinin bir kısmını, o olayların birinci derecedeki mağdurlarından dinleyip öğrenirken, bir kısmı da doğrudan tanıklık ettiğim dramatik hayat hikayeleriydi. Duyduğum ya da tanıklık ettiğim dramatik aile içi hayat hikayelerinin birçok boyutu ve nedeni vardı. Ancak tek ortak yanı o dramatik hikayelerin birinci derecedeki mağdurlarının öncelikle çocuklar sonrada kadınların olmasıydı. Yani geriye çocuklarıyla birlikte hayat mücadelesi vermek zorunda kalan örselenmiş kadınlar ve onların dramatik sorunları kalıyordu.
Bu durum da şiddetin yaşandığı o ailelerde mağdur olan kadın ve çocuklar, mağdur eden de evin babası, yani erkek oluyordu.
Neden erkekler sorunların kaynağı oluyor? Ya da gerçekten sorunları erkekler mi yaratıyor?! Başlı başına tartışma konusu olacak bu sorunun naçizane bendeki cevabı evet, doğrudan sorunları erkekler yaratıyor. Ancak uzun vade de ve dolaylı olarak o sorunların kaynağı yine bir kadın oluyor. O kadın da erkeği yetiştiren annedir.
Anneler erkek çocuklarına genç olacakları döneme kadar kadına saygılı olmayı, tüm canlılara merhamet eden vicdanlı bireyler olmayı öğretir ve tabii ki insan hakları kültürünü geliştirmesine yardımcı olurlarsa o gençler yetişkin olup evlendiklerinde mutlu bir aile olup eşiyle sağlıklı diyaloglar kuracakları ilişkileri yaşamayı başarabileceklerdir. Buna rağmen yinede ayrılmaları gerekse bile boşanma sebepleri, şiddet değil, aşklarının bitmesi veya ortak kararla aynı hayatı birlikte yaşamak istememeleri gibi daha insani ve medeni gerekçeler olacaktır.
Serhat BİNGÖL 07.09.2020