Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL
@serhatbingol

DÜNYADAKİ KÖTÜLÜKLERİN ‘’ANASI’’ ERKEKLER MİDİR?!’’

7 Eylül 2020 Pazartesi
Yorum

DÜNYADAKİ KÖTÜLÜKLERİN ‘’ANASI’’ ERKEKLER MİDİR?!’’

12

Yorum

7

Beğeni

0,0

Puan

1372

Okunma

Okuduğunuz yazı 7.9.2020 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
DÜNYADAKİ KÖTÜLÜKLERİN ‘’ANASI’’ ERKEKLER MİDİR?!’’

DÜNYADAKİ KÖTÜLÜKLERİN ‘’ANASI’’ ERKEKLER MİDİR?!’’

Bu yazıyı kaleme almama neden olan olay televizyonda denk geldiğim bir haber oldu. Haberin içeriğin de şiddet kullanması nedeniyle mahkeme veya savcılık tarafından aile fertlerinden uzaklaştırılmasına kararı verilen bir erkeğin, eskiden olduğu gibi posta aracılığıyla değil. Bizzat polis ve jandarma tarafından uzaklaştırma kararının kendisine teslim edileceğiydi.

Mahkeme ya da savcılığın alacağı böyle bir karar hiç şüphesiz, kadının ve çocukların can güvenliğinin sağlanması açısından gerekli ve çok önemlidir. Ancak başka açılardan bakılıp değerlendirildiğinde suçu işleyen erkek adına değil ama genel olarak erkeklik adına utanılacak ve onur kırıcı bir durumdur. Öyle ya kadın ve çocuğa şiddet uygulamak müthiş bir zayıflık ölçüsüdür.

Genelde boşanmayla sonuçlanan ve şiddet içeren ailevi olaylar, aldatma, ekonomik yoksunluk, uyuşturucu ve aşırı kıskançlık olarak kategorize edilebilir. Başka bir ifadeyle ailelerin dağılma nedenin bu başlıklar altında toplanıyor olması olayların derin psikolojik boyutunun olduğunu da göstergesidir.

Geçmişten günümüze sayısını bile hatırlayamayacağım kadar çok dramatik aile içi hayat hikayelerine denk geldim. Rastladığım yaşanmış hayat hikayelerinin bir kısmını, o olayların birinci derecedeki mağdurlarından dinleyip öğrenirken, bir kısmı da doğrudan tanıklık ettiğim dramatik hayat hikayeleriydi. Duyduğum ya da tanıklık ettiğim dramatik aile içi hayat hikayelerinin birçok boyutu ve nedeni vardı. Ancak tek ortak yanı o dramatik hikayelerin birinci derecedeki mağdurlarının öncelikle çocuklar sonrada kadınların olmasıydı. Yani geriye çocuklarıyla birlikte hayat mücadelesi vermek zorunda kalan örselenmiş kadınlar ve onların dramatik sorunları kalıyordu.

Bu durum da şiddetin yaşandığı o ailelerde mağdur olan kadın ve çocuklar, mağdur eden de evin babası, yani erkek oluyordu.

Neden erkekler sorunların kaynağı oluyor? Ya da gerçekten sorunları erkekler mi yaratıyor?! Başlı başına tartışma konusu olacak bu sorunun naçizane bendeki cevabı evet, doğrudan sorunları erkekler yaratıyor. Ancak uzun vade de ve dolaylı olarak o sorunların kaynağı yine bir kadın oluyor. O kadın da erkeği yetiştiren annedir.

Anneler erkek çocuklarına genç olacakları döneme kadar kadına saygılı olmayı, tüm canlılara merhamet eden vicdanlı bireyler olmayı öğretir ve tabii ki insan hakları kültürünü geliştirmesine yardımcı olurlarsa o gençler yetişkin olup evlendiklerinde mutlu bir aile olup eşiyle sağlıklı diyaloglar kuracakları ilişkileri yaşamayı başarabileceklerdir. Buna rağmen yinede ayrılmaları gerekse bile boşanma sebepleri, şiddet değil, aşklarının bitmesi veya ortak kararla aynı hayatı birlikte yaşamak istememeleri gibi daha insani ve medeni gerekçeler olacaktır.


Serhat BİNGÖL 07.09.2020

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Dünyadaki kötülüklerin ‘’anası’’ erkekler midir?!’’ Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Dünyadaki kötülüklerin ‘’anası’’ erkekler midir?!’’ yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DÜNYADAKİ KÖTÜLÜKLERİN ‘’ANASI’’ ERKEKLER MİDİR?!’’ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ağyar
Ağyar, @agyar
9.9.2020 07:26:11
Dünyadaki kötülüklerin ‘‘anası’’ erkekler midir?

Haydaa! Buyur buradan yak. (sigara içmeyenler bunun yerine pirinç taşı ayıklayabilir)
Pirincin taşı demişken eskiden Budist tapınaklarında genc rahip adaylarına, artık sırf gıcıklık olsun diye mi yok pirinçten fazla taş olduğu için mi bilinmez; taşın içinde pirinç ayıklatırlarmış. Adına da felsefe oturtma derlermiş. Şimdi aklınıza takılabilir; “yahu amma attın ha, pirinçten oturtma mı olur” diye. Efendim felsefe oturtma zaten yemeğin adı değil yapılan eylemin adı.

Yazınızda da hafiften öyle bir durum sezdim naçizane. Yazarımız erkekler “midir” soru ekiyle topu doksana takayım derken direk tribüne yollamış. Saygı değer yorumcuların aflarına mağruren “haydee atış serbest” hesabı, herkes kendi meşrebince kimi zımparalamış kimi örselemiş kimi kurcalamış olur ha toplumda kanayan bir yaraya kimi tuz kimi merhem. Ne yani benim başım kel mi naçizane ben de tırmalamış olayım.

Lakin bana öyle geliyor ki hepimiz patenaj yapıyoruz amiyane tabirle…

Heyhat; neredeyse şöyle kallavi bir doktora tezi çıkabilecek bir konuyu kısa metrajla kotarmaya kalkınca patenaj kaçınılmaz oluyor. Hele benim gibi kıt kanaat bilgiliyse(m). Övünmek gibi olmasın bir yandan havan da su döverken aynı anda çok kötü(!)pirinç taşı ayıklarım yeter ki havam da olayım

Velhasılı kelam insanlar öyle kadın erkek diye ikiye değil, direkt yedimilyaryediyüzseksenmilyona ayrılır (Bknz: BM 2020 yılı nüfüs istatistikleri ) bu verilerin ışığında nerde çokluk orda b..kluk .

sürçi lisan ettikse affola
tebrikler
saygılar, selamlar
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ, @serap-irkorucu
8.9.2020 23:14:18
Sosyal irdelemeye çok açık ve üzerine çok şey yazılacak günceli güçlü bir konu. Öncelikle konu seçiminizi ve irdeleyen yaklaşımınızla kaleme aldığınız yazınızın güne gelişini kutlarım.

'Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan?...' da çok tartışıldı bir ara... :(((

Türk törelerinden uzaklaşıp İslamlaşmak yerine Araplaşmamızla başladı bu etkileşim ve ne yazık ki çarkın dişlileri tek tek kırılmaya başladı.

Anaerkil düzende kadın, her türlü otokontrolü kendinde ve ailesinde işlettiği içindir ki obanın en yaşlı kadınının fikri alınmadan son karar verilmezdi.
'Bir kadını eğitirsen toplumu kazanırsın' özlü sözünü insanlık yüzyıllar sonra, modern toplumların kız çocuklarının / kadınların eğitime verdiği değeri anlatmak için kullandı. Oysa biz Orta Asta steplerinde bile 'kadim kültür' bilgisi ve deneyimiyle bunun farkındaydık ve devlet işlerinde bile uygulayan bir toplumduk.

Diğer yazılarımda da çok değindim ve açıklamaya çalıştım İslamlaşmayla Araplaşmanın farkını. İşte konu yine oraya geldi.

Kadını öteleyen bir kültürden, çocuklarının üzerinde egemen bir anne profili elbette beklenemez.
'YOK FARZ ETTİĞİNİZ BİRİ SİZİ VAR EDEMEZ!...'

Konunun kökeni çok derin ve korkarım çözümü de çok yakın değil... Üzerine yazılacak çok şey var gerçekten.

Doğal bir anlatım diliyle ve etkili bir dille gündeme taşıdığınız yazınız için size teşekkür ederim Serhat Bey.

Saygılarımla.
Mehmet İmran Sevinç
Mehmet İmran Sevinç, @mehmetimransevinc
8.9.2020 21:28:52
Serhat Bingöl Beyefendi...
Meseleye yaklaşımınızda haklılık paylarınız olmakla birlikte genel olarak baktığımızda hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey ne gördüğümüz gibidir ne de gösterildiği gibi...Mağduriyetlerin yaşandığı gerçekler apaçık ortada ama yalnızca yurdumuzda değil tüm ülkelerde benzer vakalar yaşanmakta...
Eğitim deniliyor...
Söz sahibi olamayan annelerden bahsediliyor...
Yetersiz babalardan ya da erkeklerden bahsediliyor...
Ama İsmet Topaloğlu Beyefendinin ''diksiyon ve görgü kuralları'' videolarını izledikten sonra hiçbir şeyin, hiçbir şeyin, hiçbir şeyin ne tam anlaşılabileceği, ne de tam olarak çözülebileceği kanaatinde değilim...
Toplumumuzun her kesiminde ''okumuşu-okumamışı, zengini-fakiri, müslümanı-vs vs dine mensup olanları, elit kesimi-avam kesimi,.....'' benzer dert ve sıkıntılarımız var maalesef...
Duyduğumuz, gördüğümüz her vaka yüreğimizde bir ukde olarak kalsa da...
Çaresiz bir konumdayız bireyler olarak...
imkânlarımız nispetinde çevremizdekilere yardımcı olabilirsek mutlu addedelim kendimizi...
Sevgiyle kalmanız dileklerimle...
ayşe1
ayşe1, @ayse1
8.9.2020 15:13:16
Böylesine duyarlı bir analizin bir er kişi tarafından kaleme alınması çok saygıdeğer Serhat Bey. Önce bunun için kutluyor ve toplum adına bu duyarlılığınıza teşekkür ediyorum.
Şiddet, anadan doğma bir özellik olmadığından uzun koşulu ve çok yönlü bir eğitime muhtaç öncelikle. Sonraki aşamalarında ise her koşulda kontrol edilmeyi ve yönetilmeyi sağlayan yetilerin devreye sokulması ve bu yönde alışkanlıkların geliştirilmesi gerekiyor.
Üzerinde bir çok olgunun konuşulacağı derin, ince , uzun ve uygar bir eğitim yolu.
Yazınızı kutlarım.
Saygılarımla.
Den(iz)
Den(iz), @den-iz
8.9.2020 15:12:47
Kısmen katılıyorum yazıya. Anneleri çocuk yetiştirmek üzre suçlamak için öncelikle o annelerin söz hakkının olduğu bir seviyeye taşınması gerekir. Ataerkil düzende kırsal ya da kentsel kesim fark etmez eğer ki bu düzenin ağır boyunduruğu altında bir aile yapınız var ise kadın sadece döl yatağı olarak görülür. Kendi çocuğu üzerinde pek de tasarrufu olamaz. Yok sayılan bir varlıktan bahsediyoruz. Kadına bir yer açın da sonra anneliğini sorgulayın derim ben.

Söz sahibi olan annelerin sayısı istenilenin çok altında olması nedeni ile kadınların da aynı öğretiler ve yasaklarla büyütüldüğünü düşünecek olursak kendi çocuklarına da ona doğru olduğunu söyledikleri şekilde eğitim vermeye devam eder. Dar çevrelerinde başka türlüsünü bilmedikleri için ataerkil düzeni beslemeye devam ederler. Bu nedenle aile yapısının yapılandırılması öncelikle devletin politikası olmalıdır. Vizyonu olan ebeveynler istiyorsak vizyonu olan vatandaşlar yaratmalıyız. Bunu da anneler başaramaz.

Sevgilerimle...

levent taner
levent taner, @leventtaner
8.9.2020 12:52:39
Hocam, babası erkekler anası kadınlar olur sanki!

Tabi sizin anlamlı ve değerli yazınız karşısında biraz dedim latife yapayım

Bence ne kadın ne erkek, olgular önemli

Ataerkil yapıda kavramlarla uygulamalar arasında uçurum farklar var söz gelimi

Kadın kutsal deniyor aşağılanıyor mesela

Bence kadın erkek değil insan değerli algılanmalı

Bir denge kurulmalı, değerler üretilip verilirken

Şu da bazen karıştırılıyor kanımca

Cahiller, yoksullar mı en kaba?

Zengin hatta kültürlü insanlar kaba, şiddet dolu olamaz mı?

Teorik bazda kadına şiddete karşı en mangalda kül bırakmayan nutukları atanlar kadına şiddet uygulamaz mı mesela?

Yani dinciler, gelenekçiler, gericiler, yobazlar diyerek insanları ötekileştirmekte yanlış bence

Her kesimde kadına, çocuğa hatta erkeğe şiddet değişen oran ve düzeylerde olabilir de

Yine başa dönersem olgular üzerinden okumalı derim

Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam

Günün yazısını tebrik ederim

Saygı ve selamlarımla...

Davidoff
Davidoff, @davidoff
8.9.2020 12:47:53
Serhat Kardeş, yazınla çok şeyler anlatmak istemişsin farkındayım.

Bazı yerleri kestiğinin ya da ayıp mı olur düşüncesiyle yazmadığının da farkındayım. Hayır ayıp olmaz.
İnsanlarımız bir aşk aşk diye tutturmuş gidiyor. Aşk var mı? Sanmıyorum.
Sevgi var. Eğer iki kişi arasında sevgi varsa, orada ne kavga, ne gürültü olur. Çok iyi çocuklar yetişir. Saygı daimdir. Güzel sofralar, iyi konuklar, evin içinde kahkaha sesleri duyulur, ağlama, yumruk sesleri değil.

Bir de gelelim şu hep bahsedilen meşhur Aşk ve Aşkım Aşkım'a, en fazla bir kaç yıl sürer biter. Ya sonra? Erkek bir yana gider, kadın diğer yana. Ortada kalan çocuklar kimsenin umurunda değildir. Ne yaparsa yapsınları oynamaya başlarlar. Kötü yolla, iyi yollu birbirinden ayırt edemeyen o zavallı çocuklar, hangi yoldan gideceklerini bilmeden yürür giderler. Burada suçlu kim? Aşk ve Aşkım Aşkımla yola çıkanlar.

Burada ne erkek suçludur, ne kadın. Asıl suçlu SAYGISIZLIK ve SEVGİSİZLİK.

Çocuklarımıza sahip çıkmamak hepimizin suçu. Aşık oldum diye evlenmek de, en büyük aptallık.

Çok güzel bir paylaşımdı. Teşekkür ederim Kardeşim.


Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
8.9.2020 11:08:59
Bizim başımıza ne geldiyse hep cahillikten gelir. Eğitimsiz erkekler ve kadınları evlendirdiniz mi bunların da yaşanması bir yerde kaçınılmaz oluyor gibi. Oysa ki daha önce sevgi saygı ortamında yetişmiş bir bayan ya da erkek arasında şiddet içeren olaylar ya hiç olmamakta ya da nispeten çok az vuku bulmaktadır. Boşanan erkeklerin kadınlara şiddet dolu ve bir çoğu da ölümle sonuçlanan davranışları neredeyse artık toplum tarafından kanıksanır oldu. Bunda saçma sapan dizilerin ve gazete sayfalarının da büyük katkısı var kanımca. Başta da belirttiğin gibi özellikle de erkek çocukları yetiştirilirken, ebeveynlerin daha bir özenli davranmaları hem kendileri hem de toplum açısından çok faydalı olacaktır... Belki bu olaylar geçmişte daha çok oluyordu da basına yansımıyordu, halihazırda okumuş insanlarımızın sayısı artıyor. Umalım ki daha az meydana gelsin, hatta hiç olmasın bu şiddet dolu olaylar... Kadın ve erkeklerimizin sevgi saygı dolu ortamlarda birliktelik yaşaması sağlıklı nesillerinde yetişmesine vesile olacaktır. Çok anlamlı bir yazıydı kutluyorum Serhat Kardeşim bu anlamlı yazını yürekten...
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
8.9.2020 10:47:22
Yerinde ve haklı bir sosyolojik analizdi.
Teşekkürler Serhat...
KeLeBeK EtKiSii
KeLeBeK EtKiSii, @kelebek-etkisii
8.9.2020 09:39:32
Şimdi Sosyalaji boyutuna inersek olayın özü şu

insan psikolojisi değişkendir
ve asla hata tek taraflı değildir
bu bilindik bir gerçektir
hep erkek suçlu yada hep kadın suçlu demek te yanlış bir tabir olur

karakteri etkileyen faktörler vardır
çocuk gelişimini anne ve babası tarafından sağlarken
olayın
çevre etkisi
arkadaş etkisi
maddi ve manevi etkisi
birde genetiği var
yani bir anne çocuğunu ne kadar güzel yetiştirse de
bu yukarıdaki faktörler yüzünden değişkenlik gösterebilir

sosyoekonomik gelişime baktığımızda
ataerkil aile anlayışı da buna bir etkendir
kadının hep ikinci hatta üçüncü safta tutulduğu
böyle bir ailede yetişen çocuk ister istemez kadına şiiddet
saygısızlık gibi faktörlerde baş rolu alacaktır

suç dediğim gibi tek taraflı değildir
size katılıyorum
çocuklarımıza iyi birer idol olalım
gelecek onların avuçlarının içinde

kutluyorum bu güzel yazınızı
asude_vuslat
asude_vuslat, @asude-vuslat
8.9.2020 00:24:49
tebrik ediyorum günün yazısını

en çok kim kötü?

aklım çok karışık

üzgünüm ama en kötü insan galiba

insanlık iyice çirkefleşti

tüm insanlar mı kötü?

değil elbette

): zor günler yaşıyoruz

Rabbim cümlemize akıl fikir versin

ne yorum yazacağımı bilemiyorum

çok üzgünüm çoookk ));
Filiz Şahin.
Filiz Şahin., @filizsahin-
7.9.2020 16:42:10
Yok değil
her şey Habille Kabil kıssana göre bence


çıkarlar doğrultusunda yön değiştirir, bu bazen erkek bazen kadın bazen de ikisi bir den baş roldedir


başka bir bakış açısı olması adına bu pencereyi de açık bırakalım


Kadın hamile.
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu, çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini amcalara gösterdi.
Amcalarda bayram sevinci.
Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde, misafirlikte, mahallede böyle gezdi.
Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü.
Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar, hediyeler... Çocuk düşündü:
"Sanırım bu çok önemli bir organ.."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
"Hangisini alayım oğlum sana?"
Çocuk düşündü:
"Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı.
Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
"Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığamayacak.
Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu.
Çocuğu da masaya oturtturdular.
Annesi ve varsa ablaları yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
"Sanırım önemli olan erkeklerin konforu."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
"Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu.
Herkesin ağzı kulaklarında.
Densiz bir amca:
"Neler yapacan bahim gızlaraa" dedi.
Çocuğun anne ve babası:
"Oğlumdan iyisini mi bulacak?" dediler.
Çocuk düşündü:
"Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızayla ya da rızasız istediğimi yapabilirim."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, eglendi.
Eve geç geldi, paşalar gibi karşılandı.
Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken, dövülürken.
Genç düşündü:
"Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
"Koçum benim, helal olsun" dedi.
Genç düşündü:
"Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Genç büyüdü.
Ama bir türlü adam olamadı"""





esen kalın, saygıyla



Filiz Şahin. tarafından 9/7/2020 5:46:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.