- 493 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Kütüphane!
‘Anne kitapları!’
Cemil, annesini kaybettikten sonra üniversiteye geri döndü.
Kafasını dağıtması gerekiyordu. Kütüphanede yarı zamanlı çalışmaya başladı. Kütüphane memuru Edip, kütüphanedeki işleyişi anlatmaya başladı.
Kitap alım ve iade!
“Önce kimliği sisteme gireceksin. Alınan kitapları makineye okutacaksın.”
Cemil:
“Buradan mı geçireceğim?”
“Evet! Her kitabın on gün süresi ver. On gün sonra kitap iade edilmek zorunda. Eğer öğrenci, kitabın iade süresini uzatmak isterse kitap başına iki kere uzatma hakları var. Otuz güne kadar uzatabilirler.”
Edip, iade edilen kitapların toplandığı rafları gösterdi.
“İade edilen kitapları burada gruplandıracaksın ki, rafa dizmesi kolay olsun. Kitaplara yapıştırılan harfler, raftaki yerini gösterir. Numaralar ise raftaki sırasını.” Kitap iade bölümünden koridora çıktılar.
“Burası fotokopi bölümü! Sadece kütüphanedeki eserler için. Eğer birisi gelir, sınav için ‘çok acil’ derse inisiyatif kullanabilirsin!”
Merdivenlerden üst kata çıktılar.
“Bu kat ise ders çalışmak için. Eğer odalarda grup hâlinde çalışmak isteyen olursa en az dört kişi olmaları gerekiyor. Kimliklerini almadan anahtarı vermeyeceksin.”
Koridorun sonundaki oda Cemil’ in dikkatini çekti.
“Sondaki oda ne için?”
“Hangisi?”
“Şu! Kapısı açık olan!”
“Orası bizim için. Yani, kütüphanede çalışanların dinlenme odası. Bizden başka, öğrencilerin girmesi yasaktır.”
Cemil, danışmada oturuyordu.
“Kolay gelsin! Şu iki kitabı alacaktım!”
“Kimliğiniz?” Kız öğrenci, kimliğini uzattı. Cemil, sistemden kitapların kaydını yaptı. Kitapları okuyucudan geçirdi.
“Buyurun! On gün süreniz var. Dilerseniz, internet üzerinden iki defa uzatabilirsiniz!”
“Teşekkürler!”
Erkek öğrenci danışmaya geldi. “Kolay gelsin! Kitap bırakacaktım.”
“Tabi!” Cemil, kitabı okuyucudan geçirdi.
“Tamamdır!”
“İyi günler!” Öğrenci kütüphaneden çıktı. Cemil, kitabı ‘iadeler’ rafına koydu.
Saat 17.00 oldu!
Üniversitede mesai bitti.
Cemil, tekerlekli masayı danışmaya getirdi. İade edilen kitapları üzerine koydu. Raflara yerleştirmek için masayı çekerek götürdü.
Kitapları, üzerinde yazan harflere ve numaralara göre ayırdı.
‘Anne’ kitabını eline aldı. Yerine yerleştirirken diğer ‘anne’ ile başlayan kitapları gördü.
‘Ana ocağı, Anne Şefkâti, Anne ve Çocukları!’
Cemil, rafın önüne oturdu.
Kitap kapaklarına tek tek göz gezdirdi. Her birinde; bir anne ve sıkıca sarıldığı çocukları!
Ah şu yazarlar!
Yazdıkları kitapların kapaklarını hiç düşünmezlerdi. Anasız çocukları, hiç göz önünde bulundurmazlardı.
Cemil, annesinin yokluğuna alışması kolay olmamıştı. Artık bazı şeyleri geride bırakmak için okuluna devam etmişti. Kütüphaneci Edip de Cemil’in durumunu biliyordu. Kafası dağılsın, insan içine karışsın diye kütüphanede görev vermişti.
Dilek ve şikâyet kutusu!
Kütüphaneci Edip, her haftanın sonunda kutuyu kontrol ederdi. Öğrencilerin notlarına göre kütüphanenin eksiklerini giderirdi.
Kutunun kilidini açtı. Diğer aylara göre daha fazla kâğıt birikmişti. Kâğıtları tek tek okudu:
’Anne kitabını bulamadım!’
’Anne Şefkâti kitabını uzun süredir bulamıyorum!’
’Annem kitabı ne zaman gelecek!’ Geri kalanlar da aşağı yukarı aynıydı.
Edip, Cemil’ e bakındı. Bulamadı.
Yukarı kata çıktı.
Çalışanların girebildiği dinlenme odasına girdi. Cemil, uyuyakalmıştı. Göğsünün üstünde açık kalmış bir kitap vardı. Yerde de üst üste konulmuş kitaplar.
Kapağında ‘Anne’ resimlerinin olduğu kitaplar!
-SON-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.