Mehtaplı gece
MEHTAPLI BİR GECEYDİ.
Bu gün mehtaplı bir geceydi. Ay bütün ihtişamıyla parlıyor, şehrin parıltılı ışıklarıyla birlikte hem gecemi, hem de karanlık dünyamı aydınlatıyordu. Bu gün bir gökteki ay yalnız ve özgürdü bir ben gök kubbede yalnızdım ve özgürdüm. Bağlarbaşı Mahallesindeki teraslı evimin terasında mehtaplı bir gece yaşıyordum. Hava mülayim sanki bahardan kalma bir gece. Gökte ay dolunay olmuş o muhteşem ışığı ile milyonlarca yıldızları silip götürüyordu. Doyulmaz bir seyri alem yapıyordum. Nice yıldızlar vardı kayıp gidiyordu ama ay bütün ihtişamıyla parlaklığını ve etrafına ışık saçmaya devam ediyordu. Sonra hayal alemine dalıp gidiyordum. Emeklilik hayallerim vardı. Hayatın getirdiği meşakkat ile iş hayatının getirdiği stres ve yoğunluk birleşince ömür kayıp gidiyordu.
Emekli hayallerim ile gerçekleşen hayat arasında sanki uçurum vardı. Emekli olunca Kırıkkale Merkezde bulunan zafer caddesi ile bankalar caddesinde hiçbir şey düşünmeden elimi kolumu sallayarak yürümek istiyordum Düşünmeden, fikirsizce ve sorumsuzca yürümek sanki hasretin, özlemin acısını sokarlardan çıkarırcasına adımlamak istiyordum. Çünkü kendime sözüm vardı bir Türkiye turu yapmak. Verilen maddi ve manevi sözler vardı. Yanındayım, arkandayım diyenler… Gerçekte bunlar hayallerin ötesine gidemiyordu.
Bırakın özgürlüğü emeklilik bağımlılık demekti. Hayalden başka bir şey değildi. Emekli olmadan sağlık vardı, maddi gücün vardı. Ama şimdi yıllardır alın teriyle kazandığın emeğinin karşılığını harcama yetkisi elinden alınıyordu. Artık tek başına bir İstanbul gezisi bile laf ediliyordu. Ne işin var ta İstanbul’larda falan. Hani o iyi gün dostları, hani günde üç beş defa el öpenlerin sanki yok olmuşlardı. Senin önün kesilir mi diyenler, kızım bu adamın hakkı ödenir mi diyen vefasızlar…
Hele ömrünü beyhude harcadığın yakınların, değersiz insanlar için harcadığın yıllar.
Neyse bunlar uzun hikaye ve derin konular.
Bütün insanlar ümitle yaşardı Hastalarında umutları vardı. Hastaların amaçları yüksek moral ve motiveyle hastalığı def etmek değil miydi. Bir hastanın sağlığına kavuşmasını en çok kimler isterdi. Birince derece yakınları. Öyleyse içeri bir odaya kapanmak, telefonunu kullanmamak, dünya ile iletişimini kesmek, yazarlığı bırakmak neyin nesiydi. Bu sevdiklerine yıllarını vermiş bir insanın yapacağı bir iş değildi. Sevenlerini bırakmak ne derece doğruydu. Ama olsun yazar sevdikleri uğruna her şeyi göze almalıydı.
Nice yazarlar vardır. Sevdikleri uğruna benliğini kaybetmişlerdir. Ama yıllar geçse de içindeki duygular, özlemleri içinde kalır.
H
03.09.2020 Ömer KILIÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.