- 402 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TURNANIN FERYADI - 4
.........................
Adil dayının yaşı ilerlemişti. Buruşuk esmer yüzünde yılların biriken yorgunluğu iyice hissediliyordu. Çoğu zaman düğünlerde ya da bayramlarda tıraş ettiği sakallarına karadan çok aklar düşmüştü. Çapaklı gözleri çukura kaçmış, hareketleri kendiliğinden ağırlaşmıştı. Alnındaki derin çizgilerin her biri yoksulluğu ve ezilmişliği ifade ediyordu. Eskimiş sade gri puşi başından düşer gibi duruyordu. Sırtındaki ceketi güneşte solmuş, şalvarı yamalıydı, yaz kış yün çorap giyerdi.
Bıyıkları kırlaşmış, saçları beyazlaşmış, bakışları donuk olan Adil dayı elini ceketinin iç cebine atar, yarısından fazlası pas tutmuş metal tütün tabakasını çıkarır, hiç istifini bozmadan sigarasını sarar, yine hiçbir şey olmamış gibi tütün tabakasını sol yanında oturan Şirin’e uzatırdı. Adil dayı her zaman yaptığı gibi işi ağırdan alırdı. Bağdaş kurduğu minderde yarım doğrulur, sol ayağını ileri uzatır, sağ ayağını altına çekerek oturma düzenini değiştirirdi. Küçük karısı Elmas’ın sunduğu bir tas sudan iki yudum alır, sağına küllüğün yanına koyardı. Sarı renkli İran naylonu doksan dokuzluk tespihini cebinden çıkarır, sağ eliyle tane tane çekerdi. Çoluk çocuk insan dolu odada tespih tanelerinin şakırtısından başka ses duyulmazdı. Sigara dumanından tavandaki isli mertekler görünmez olurdu. Kaçak tütün acı kokar.
Çocuklar sabırsızlık içinde Adil dayının hiçbir hareketini kaçırmadan kırışmış yüzüne merakla bakarlardı. Çocukları severdi. Oturma düzenini değiştirirken sol ayağını altına çeker ve kelimeler kendiliğinden, acele etmeden dökülürdü ağzından. Kuş olur uçar, sel olur akardı.
“Şu sabilerin hatırına olmazsa, dünyada bir daha hikaye anlatmam.” Derken, yine de bir an önce anlatmak için can atar, ama hikaye anlatmanın da usulü vardır.
Adil dayının anlattığı hikayelerde geçen aşklar acıklı olurdu. Kavuşamayan sevdalılar için yürekler ağlar, zalim ağalara ve beylere kin duyarlardı.
“Ahlar… oflar… “ çekilirdi.
Herkes hikayede geçen “Mem ve Zin” in dostu, “Beko” yu düşman bilirlerdi. “Beko” sevdalıların arasına çalı dikeni gibi girmişti, fesatlık yaparak ortalığı karıştırırdı. “Mem” zindanlarda çürürken, “Zin” aşkın ateşinden yanıp tutuşurdu. “Tacdin” i de severlerdi. Tacdin; şahin bakışlı, sözünün eri, mert ve yiğitliğin timsali, yoksulların umudu olmuştu. “Mem ve Zin” in en büyük yardımcılarıydı. Anlatırken coşardı, Adil dayı kendinden geçerdi.
“Dağların doruklarında yaz kış, yılın dört mevsiminde kar eksik olmayan, geniş yayları, çağıl çağıl akan soğuk pınarları, ormanlarında yabani hayvanların barındığı, koca Murat nehrinin bir uçtan diğer ucuna aktığı ülkenin küçük bir köyünde genç, gözü pek yiğit bir delikanlı yaşarmış.” Diye söze başladı Adil dayı.
Hikâye bittiğinde oturma odası birden sessizliğe bürünür, odanın içi sigara dumanından görünmezdi, rahatsız da olmazdı kimse. Gece iki pay ilerler, dışarıda ayaz bütün köyü dondururdu.
Anlatıcılar yeni yorumlar katarak anlatırlar hikayeleri.
Olayları sadece görmeleri, duymaları da yeterli olurdu. Yeter ki anlatan olsun, bir olayı yüzlerce defa dinlemiş olsalar da, yine de ilk defa duymuşlar gibi merakla dinlerlerdi. Yorumların hangisi doğru, hangisi yanlıştır bilinmezdi. Dinleyiciler;
“Ah, Siyabend.”
“Vah, kadersiz Xec.” Ahlar vahlar çekerek, kadınlar beyaz leçeklerin ucuyla nemli gözlerini silerlerdi.
Çocuklar dağların doruğunu, ülkeyi, mutluluğu anlamadılar, Adil dayının kırışık yüzüne, kırçıl sakallarına, çapaklı gözlerine ve yaz kış başından çıkarmadığı, eskimiş gri puşiye yarı açıkağızla baktılar. Siyabend hikayesini anlatıyordu, Adil dayı. Elindeki tespih taneleri şakırdadı, yine bir şey anlamadılar. Delikanlılar kendi gizli dünyalarında Siyabend oldular, Xec’e sevdalandılar, aşk ağır geldi, sığmadı küçük yüreklerine.
Cemal’in gözlerine Gülistan’ın hayali geldi oturdu, kimseyi görmez oldu.
...................................................
YORUMLAR
Cemal’in gözlerine Gülistan’ın hayali geldi oturdu, kimseyi görmez oldu.
"arkası yarın" gibi oldu
devamını bekliyorum köy hayatından insan manzaralarını (seyretmek) okumak güzel oluyor...
Mehmet Burhan AKIN
Teşekkür ederim Efendim,
İnşallah, her bölümden değişik konular....