- 508 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İZ BIRAKAN KADINLAR (1) HYPATİA
Aristo’nun öğrencisi Büyük İskender, Mısır’a ayak basıp, M.Ö.322 yılında İskenderiye kentini kurduğunda, yıllarca felsefenin beşiği olacak bir şehir oluşturmuştu. Seneler sonra barışçıl Mısır kralı İskenderiye Kütüphanesi’nin kurulma emrini verdiğinde ise, tarihin en önemli bilim yuvalarından birini oluşturmuştu. Şehre giren her kitabın özenle kopyasının çıkarıldığı bambaşka memleketlerden binlerce eserin getirildiği ve itinayla saklandığı bu önemli kültür merkezi, tarihin ilk kadın matematikçilerinden birinin sonunu da hazırlayacaktı.
İskenderiye Kütüphanesi’nin müdürü Theon, güzel kızı Hypatia’ya her türlü eğitimi vermeyi planlamıştı. Bunun için felsefe, astronomi, matematik gibi derslerle onu eğitti. Derslerden onu uzak tutmadığı gibi, tartışmasını ve eleştirel bir bakış edinmesini de sağladı. Yalnızca bilimsel değil, bedensel olarak da kızının gelişimi için çaba sarf etti. Nasıl güzel konuşulacağından, yüzmeye kadar pek çok alanda gene Hypatia’nın eğitimiyle birebir ilgilendi. Hypatia, edindiği bilgileri pekiştirmek için Atina’ya bir yolculuğa çıktı. Döndüğünde, deneyimli bir öğretmen olarak felsefe ve matematik dersleri verdi, öğrencilerine Platon Aristoteles’İ anlattı. Etkili konuşma tarzı ve bilgisiyle kısa zamanda büyük bir ün salmış, dünyanın pek çok şehrinden onun için gelen öğrencileri olmuştu.
4.yüzyıl Hristiyanlığın Mısır’a kadar uzandığı bir dönemdi. Yeniden yükselişini yaşarken, bilim ve sanatla uğraşan insanların çöküşüne sahne olacak olaylarında kapısını aralamaya başlamıştı. Kadınların ikinci sınıf olarak görüldüğü bu dönemde, yüzlerce insana ders veren bir kadın, bazı kesimlerin tepkisini çekmeyi de başarmıştı. Piskopos Cyril, Hypatia’nın yayılan ününü zedelemeye ve onun pagan olduğuyla ilgili söylentilerle halkı kışkırtmaya çalıştı Tek derdi bilimi insanlara aktarmak olan bu cesur kadın, bağnaz Cyril’in politik oyunlarının kurbanı olacaktı.
Tarih bilimle uğraşıp, bildiği doğruları söyleyen insanların acı sonlarıyla ne ilk ne de son kez karşılaşacaktı. İnanç özgürlüğünü savunan, metafizikle, astronomiyle uğraşan, matematiğe gönül veren bir filozof, çok sevdiği insanlar tarafından öldürülecekti. Cyril’in dolduruşuna gelen bu grup, giderek artan bir öfkeyle yollara dökülürler. Yolda yakaladıkları genç kadını çırılçıplak soyarak, türlü eziyet ve işkencelerle canına kıyarlar. Hatta midye kabuklarıyla etlerinin birbirinden ayrıldığı bile söylenir. Hypatia en verimli çağında, politik ve dini nedenlerle provoke edilen halk tarafından linç edilir. Ne yazık ki ünlü filozofun yalnızca 13 ciltlik aritmetik alanındaki eserinden bazı parçalar günümüze aktarılabilmiştir.Sonraları Descartes, Newton onun çalışmaları üzerinde durmuşlardır..415 yılında cahil insanların fütursuzca işlediği bu günahın ardından, kısa süre sonra, adeta bilimin kalesi olarak işlev gören İskenderiye Kütüphanesi’de yakılıp yıkılacak, yıllardan beri aktarılan koca bir kültür mirası da yok edilecektir.
Hypatia, o dönemin bağnaz insanları için korkacakları pek çok özelliği sahipti. Bilimsel verilere önem veriyordu. daha da korkunç olanı, o bir kadındı. Göz önünde olması ve düşüncelerini korkusuzca dile getirmesi onu daha da tehlikeli yapıyordu. Etkili konuşuyor, öğrencilerini kendine derinden bağlıyordu. Ölmesi gerekiyordu! Öldü...
Bilim ve düşünce insanlarının öldürülmesi dünyada yüzyıllardır meydana gelen trajedilerden biridir. Son yıllarda ise en acı iddialardan birisi Irak’ta yayınlanan bir gazetede 550 Iraklı bilim adamının öldürülmesi haberiyle ilgili oldu. Mosad ve Pentagon’un sorumlu olduğu bu ölümler, Irak’ta meydana gelen dramın boyutlarını da gözler önüne seriyor. Günümüzde taşla sopayla değil de trajik ölüm senaryolarıyla güçler dengesinin bir oyunu olarak canlarına kıyılan bilim adamlarına pek çok ülkede rastlanabiliyor.
Öte yandan tarih karşı cinsleri tarafından taşlanan, kırbaçlanan, öldürülen, tecavüz edilen, dövülen kadınların utancıyla dolu ve her gün bu utançlara yenileri ekleniyor. Eğer kadın, kendi cinsine yapılan haksızlıklara ses çıkarmamaya devam ederse, organları kesilmiş ve bir kenara atılmış kızların acısından da, kocası tarafından kafasına sıkılan mermilerin sesinden de kurtulamayacaktır. Toplum baskısını sürekli üzerinde hissettiği için hayallerinin peşinden gidemeyecek, mutsuz hayatlar yaşayacak, kadınlar ordusu büyümeye ve gözyaşı dökmeye mahkum olacak. Önümüzde yalnızca iki seçenek varmış gibi sunulan hayatın yanlış olduğunu kimse size söylemiyor. Ya hep ya hiç diye bir şey yoktur. İnsanın seçebileceği onlarca yol vardır. Seçtiğiniz yolun çetin olması ya da kolay olması sizin tercihinizdir.
Okuduğunuz bu ilk kadının öyküsü.’’Hypatia’’ gillerin seçtiği zorlu yoldan yalnızca küçük bir örnek. Bunun nice kadınlar ve kadınlarımız cesaretle ve gururla yollarında ilerlemeye devam ediyorlar. Peki siz hangi yolu seçeceksiniz?..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.