- 538 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
SOİ ; SABUN OLMAK İSTEMİYORUM KUŞAĞI....
SOİ...
Yaşlandıklarında insanları sabun yapacaksın aslında demişti bir yakınım.
Geri dönüşüm projesi gibi yani.
Bir başka yakınıma söylediğimde
gevrek gevrek güldü
doğru söylemiş dedi
bi işe yararlar,
destekledi bu fikri...
Şimdi düşününce
korkmaya başladım
Yıllar su gibi akıyor
ak güvercinler kara telde tünüyor.
Gençlik boynunu büküyor.
Her elimi yıkadığımda sabun göz kırpıyor.
O iki yakınım duysalar gülerler.
Kara kara düşünüyorum
son günlerde...
Acaba diyorum; sabun kıvamına gelmeden
"Tabanları yağlamak"
ve
"Yolcu yolunda gerek"
Demek mi gerek ?
............
Sabun olmak istemiyorum...
Sabun kıvamına gelmeden daha çok yapacak şeyim olmalı diye düşünüyorum. Ömrümü dolu dolu geçirmeliyim.
Allah’ın bana verdiği nimetleri iyi değerlendirmeliyim. Öyle hemen sabun olmaya falan göz dikmek bana göre değil.
Ne olur hiç kimse pes etmesin.
Aslında ölümden başkasına çare vardır derler ya hani; aynen katılıyorum.
Aklımızı kullanıp sıkıntılarımızı aşmak için çareler üretme çabasından hiç vazgeçmemeliyiz.
Hem sağlık sorunlarımız için hem diğer dert ve sorunlarımız için.
Okumak, yazmak, öğrenmek. Yaşayarak öğrenmek.
"Öğrenmenin yaşı yoktur" Demişler.
Evet çok doğru bir söz.
Yeter ki insanın içinde öğrenme hevesi olsun. Hiç bir zaman yaşımızı bahane etmemeliyiz.
Okuduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
.........
(alıntıdır)
Mehmet dede, tek başına yaşayan 80 yaşında ihtiyar bir adamdır. Uzun boylu, iri yapılı, geniş alınlı ve hoşgörülü olan Mehmet dede, kitap okumasını çok seven hoş sohbet birisiydi.
Evine gelen herkesi güler yüzle karşılar, onlarla candan söyleşi yapar;şakalaşır,gençliğinde gezip gördüğü yerleri anlatır.
Güzel tekerleme söyler tarihi öyküler anlatır.
Çok gezmiş çok okumuş, çok kültürlü ve kibar bir insandır. Tüm kasabanın akıl hocasıdır.
Kim bir sorunla karşılaşsa Mehmet dedeye gider, ona akıl danışır.
Mehmet dede gününün büyük bir bölümünü okuyarak ve yazarak geçirir. Yazdığı öykü ve masallar, makaleler ve tarih araştırmaları elden ele dolaşır.
Mehmet dedi bir gün kitap okuyordu.
Birden kapının zili çaldı. Ben kapının yanına gidinceye kadar Mehmet dede gidip kapıyı açtı.
Gelen Mehmet dedenin evine yakın bir kulübede oturan bir kız çocuğuydu.
Çocuğun giysileri eski ayakkabıları yırtıktı. Eski ancak temiz giysileri olan kız çocuğu şöyle dedi:
---Paramız olmadığı için kibrit alamadık. Bu nedenle de sobayı yakamadık. Sobayı tutuşturmak için sizden biraz köz almaya geldim.
Mehmet dede odanın ortasında içi köz dolu sobayı gösterdi:
---İşte soba işte köz yavrum! İstediğin kadar al. Ancak kürek getirmemişsin. Nasıl götüreceksin? dedi.
Çocuk gülerek sobaya kadar gitti. Sobadan bir avucuna bolca kül doldurup Mehmet dedeye dönerek:
---Dedeciğim! Avucumun içindeki külün üzerine birkaç iri köz koyar mısın? dedi.
Mehmet dede, mangaldaki iri közlerden birkaçını maşayla çocuğun kül dolu olan avucunun içine koydu. Çocuk:
----İyi akşamlar! Teşekkür ederim. Deyip gitti.
Çok yaşamış, çok gezmiş, çok okumuş ve çok yazmış olan Mehmet dede kız çocuğunun avuçta ateş taşımak için bulduğu yönteme şaşmış olacak ki; başını ellerinin arasına alıp düşünmeye başladı.
Hayli bir süre düşündükten sonra yerinden kalkıp dalgın dalgın evin içinde birkaç tur attı. Sonra :
---Atalarımız boşuna dememiş:"Akıl yaşta değil baştadır." diye.
Demek ki insan ne kadar yaşasa ne kadar bilse yine de öğreneceği şeyler kalıyor.
"Öğrenme doğumla başlar, ölüme kadar sürer" dedi...
...
YORUMLAR
Bu cümle çok kötü bir yakıştırma yaşlı insanlar için. Hayat tecrübesi her zaman fazla olan varlıklardır yaşlılarımız. Saygı ve sevgi bizden onlara onlardan da bize gelsin... Unutmayalım ki Allah'ım ömür verdiği herkes de bir gün yaşlanacak. O otobüslerde yaşlı gördü mü uyuma numarası yapan çocuklarda yaşlanacak yaşlanmaya da, acaba sağlıklı yaşlanabilecekler mi, bunu sorgulamaları lazım... Manidardı kutlarım...
Ahmet Zeytinci tarafından 8/31/2020 12:23:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
kızcağız iyi bir dedeye denk gelmiş, bu devirde iyi dede bulmak çok zor. hep derler ya, sana güveniyorum ama çevre kötü diye, aynen öyle..
kuşak demişken odtülü bir profün röportajı vardı y ve z kuşakları özelinde bugün basında ilk bölümü paylaşılmış. iktidarı etkiler mi etkilemezler m, sayıları kaç, çeşitli bölgelerdeki aynı kuşağa ait insanlardaki imkan farklılıklar ne..
defter özelinde kuşaklara bakarsak; yüzde 65 ve üstü benim öngörüme göre 55 yaş üstü.. geri kalan y ve z diye ayrılmış.. z ler en az olan kuşak. en kalabalık olan kuşaklardan sessiz kuşak ve bombybabe kuşakları, imkanları arasında fazla bir fark yok. siyasi görüş aynı, sosyal görüş genelde aynı, anılarındaki terimler, öğütlerindeki ifadeler, şiir ve yazılarındaki konular bile benzer biraz biraz...
gerçekler çok acı dedikleri gibi..
bana çok kaba demeyin;
eğer ülkemizin küçük amerika olduğu doğru ise; bahsettiğim röportajda; abd li z'ler "okey bommer" diye kestirip atıyormuş genelde internet üzerinde. açıklama yapmaktan bile bıkmışlar.. evet çağ bu noktaya gidiyor. bu realist görüş, maddeci de olabilir..
kuşak konusu aşağı yukarı 10 yıldan beri var ülkemizde, son dönemlerde y ve z lere göre vaatler gelmeye başlar. çünkü belli bir kesimin oyu sabit asla değiştirmiyorlar tercihlerini, siyasiler biliyor bunları, dünyanın araştırmasını yaptırıyorlar.. bizim ülkemizde kemik oy kitlesi; kültürümüze göre tanımı pek sevimli karşılanmasa da sessiz kuşak ve bomby babe kuşağı.. bunlar kemik oy.. yüzdeleri bile bellidir.
x ler de hayli hayli yüzde elli ayrılmş durumda..
yanlışım yoksa y ve z ler aynı sayıda yaş aralığı olarak.. 17-17 milyon olabilir sayıları yani 30 milyon üstü. bunların üzerine yoğunlaşılacak, bu kuşaklar değişken, dönüşken, kemik fikirli değil genelde gerçekçi..
artık insanların değeri sayılarla ifade ediliyor.. maalesef bu böyle..bu durumu sizlerin; anlayışı veya görüşlerine veya kültürüne göre tersine çevirmek neredeyse imkansız.. çünkü yıllardır hep küçükler eleştirildi. büyüklerin zaten eleştiriye tahammüleri yok.. vakıaki kendini aşmış olanlar hariç.. onlar ise insanı ve çağı gerçekten anlamış büyükler ve çözmüşler büyüyü diyebilirim.. işte aranılan benim tarafımdan o usta ve üstadlar.. bir şey öğrenebilirsem onlardan öğrenebilirim.. eksiğimi onlar giderebilir.
kusura bakmayın, uzun yazıyorum bıktırırcasına.. çünkü gördüğümü ve bildiğimi düşünüyorum.. hatadır, kibir olarak algılanır, bilmişlikle suçlanırım, laubalilikle hatta..
nabza göre şerbet vermeyi öğrenemedim bir türlü..
ne yapabilirim ki..
saygı sağlık ve huzurla..
eksik olmayın..
Y'den.
Bir Dünyevî tarafından 8/31/2020 12:33:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
güzel bir kuşak yazısı,,:)
2. Dunya Savaşı sırasında Hitler almanyası
yahudileri toplama kamplarına götürüp orada sabun yapıyorlarmış. Kampta avrupanın her tarafından esirler varmiş. Bizim Temel`i de yanlış bir ihbar üzerine esir kampına götürmüşler.
Tüm esirleri odalara tıkıştırıp tek tek sabun fabrikasına götürüyorlarmış.
Nazi subayları esirleri teker teker götürürken esirler bağırıyorlarmış.
-“Durun beni bırakın, bana acıyın..” ama ne çare hepsinden sabun yapıyorlarmış.
Temel`in odasındaki tüm esirleri sırayla götürmüşler. Sıra Temel`e gelmiş, iki asker kollarından tuttukları gibi sürüklemeye başlamışlar.
-“Haçan etmeyun usaklar, pen Laz`um, yapmayun, etmeyun, aciyun bana, çoluk çocugum var daa” diye yalvarıyormuş ama nafile.
Askerler :
-“Kes sesini, sen de sabun olacaksın”
Çaresizlik içindeki Temel iyice dellenmiş”
-“Yapın lan. Haçan köpürenin nenesi ölsün...”:)
bizi sabun yapsalarda,inadımız inat,köpürmeyiz, kimseler bizi köpürtemezler,,:)
hürmetle,,,