6
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1279
Okunma
İnsanlık, çağlar boyunca mutlu olmanın peşinde koşup, mutlu olacağına inandığı olgu ve oluşumların olabilirlik ihtimaline, uzak ya da yakın mesafede olduğuna bakmazsızın, kendi önüne hedef olarak koyup, o yeni hedeflere ulaşmak için sürekli bir mücadele vermiştir. Ancak her nedense elinin altında olan ve her an ulaşabileceği mutlulukları, ya fark edememiş, ya da yeterince önemsememiştir.
Geçtiğimiz günlerde çalıştığım iş yerinde geç saatlere kadar kalıp, sevkiyat için gelmiş aracın yükleme işlerini takip ediyordum. Yurt dışındaki firmanın Türkiye temsilcisi olan Levent Bey de sevkiyatı takip edip sayı ve ürün niteliği ile ilgili gözlem yapıp notlar alıyordu. Yükleme esnasın da bir ara Levent Bey’le aracın başında ayaküstü hayata dair sohbet ettik. Sohbetin bir yerinde babasının kendisinin ve çocuklarının motosiklet merakından bahsetti. Cep telefonundan her birinin ayrı bir motosiklet üzerinde olduğu topluca çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Şahane bir fotoğraftı. Dede, baba ve biri kız diğeri erkek genç torunlar bir arada yani üç nesil aynı anda ve aynı etkinlikte buluşup hep birlikte zaman geçiriyorlar. Muhtemelen bundan müthiş keyif alıyorlardır. Levent beyi babası ile olan irtibatını sürdürmesi, çocuklarına kız ya da erkek ayrımı yapmaksızın eşit mesafede yaklaşıp, kuşaklar arasındaki birlikteliği sağlamasından dolayı tebrik edip, hayranlıkla bunu nasıl başardığını sordum. Bana hiç beklemediğim bir cevap verdi. –İnsan psikolojisini ve onunla iletişimi kurmayı öğrenmem sayesinde dedi. Bu kez şaşkınlıkla nasıl yani diye sorumu tekrarladım. O da anlatmaya devam etti.
Geçmişte ciddi manada iletişim kurma sorunu yaşayan biri olduğunu ve bu sorununu anlattığı yakın bir tanıdığının tavsiyesi ile psikologa gittiğinden bahsetti. Kendisine konulan tanının ‘’durumsal duygu bozukluğu’’ olduğunu söyledi. Psikologunun önerisiyle tedavi için altı ay süren, hafta içi üç akşam gitmesi gereken babalık eğitim kursuna katılmış. Yeniden şaşırarak sordum. -Türkiye’de böyle bir eğitim kursu mu var?!’’ -Evet, var! İçerisinde kişisel gelişim uzmanlarının da olduğu Anne ve babalara eğitim veren bir kurs ve bazı durumlarda belli bir program dahilinde çeşitli yaş guruplarına göre çocuklara ya da gençlere de davranış ve düşünce eğitimi veriliyor dedi. Kursta aldığı eğitim sayesinde hem çocuklarıyla sağlıklı diyalog kurmuş hem de kendi babasıyla iyi bir iletişim ortamını oluşturmayı başarmış!.
Biz sohbet ederken firmamızın sevkiyat sorumlusu Yeşim Hanım yanımıza gelerek -Konuşmanızı bölüyorum kusura bakmayın ama önemli bir konu var dedi. Sonra bana hitaben yükleme bitmek üzere personeli göndermek için servis çağıracağım ancak sadece iki yöne gidecek elemanlar var bir kişi boşta kalıyor. O bir kişi de, sizin gideceğiniz yönde oturuyor, sorun olmazsa onu evine bırakır mısınız diye sordu. Tamam, sorun değil bırakırım dedim. Bu kısa aradan sonra biz sohbetimize aynı konu üzerinden kaldığımız yerden devam ettik. Levent Bey bana kursta ne tür eğitimler aldıklarını anlattı.
Kurstaki eğitim ile ilgili, ilk öğretinin ‘’mutlu olmak elimizde’’ sloganı olduğunu söyledi. Yani bu sloganla kursiyerlerden mutlu olacakları iletişimi kurmaları için öncelikle duygusal temas halinde oldukları aile fertleri anne baba ve çocukları ile ilk diyalog kurmalarını ve bu sloganı bilinç düzeylerine taşımalarını istemişler.
Nihayetinde tır’ın yüklemesi tamamlandı ve son kontroller yapıldıktan sonra Levent Beyin onayı ile kapakları kapatıldıktan sonra araç firmamızdan hareket edip gitti.
Sevkiyatla işi biten Levent Beyi de uğurladıktan sonra, sevgili Yeşim yeniden yanıma gelerek servisleri ayarladığını birazdan geleceklerini söyledi. Bende kendisine benlik bir iş yoksa müsaadenle bende birazdan gideceğim, malum yarın erkenden yola çıkacağım. Benimle gelecek o arkadaş kimse onu da gönderin de bizde gidelim. Tamam, Abi gönderiyorum dedi.
Aracımın içerisinde evine bırakacağım elemanı bekliyordum. Bir süre sonra daha önce hiç görmediğim ismini, yaşını ve tahsil seviyesini sonradan öğreneceğim yırtık pırtık kot pantolonlu kırışık tişörtü ve rengârenk boyanmış saçlarıyla genç bir kız aracın yanına geldi. Arabanın ön kapısını açıp öz güven ile ukalalık karışımı bir tavırla selam sabah vermeden arabaya binip yanımdaki koltuğa oturdu. Oturur oturmaz da elindeki cep telefonu ile olağan üstü bir hızla mesaj yazmaya başladı. Ben iyi akşamlar desem de mesaj yazmaya konsantre olduğu için ya duymadı ya da cevap vermeye tenezzül etmedi. Yaklaşık yarım saat, yirmi beş dakika gibi bir zaman alacak kısa yolculuğumuz için firmanın otoparkından hareket ettik. Bir süre sonra mesaj yazmaya ara verip bana dönerek itici bir ifadeyle – Şeey paardon maaşlar hesaba ne zaman yatacak acaba biliyor musunuz? Şeklinde azgını yayarak soru sorunca bende kendisine sen yenisin galiba ne zaman işbaşı yaptın diye sordum. Bir hafta oldu dedi. Ben de daha çok yenisin biraz sabırlı ol deyip konuşmayı daha fazla sürdürmemek için, her zaman nasıl ve ne zaman yatırılıyorsa o zaman yatırılır şeklinde bir cevap verdim.
Yeniden önüne dönüp kaldığı yerden mesaj yazmaya devam etti. Yolculuğumuzun yarı zamanına ulaşmıştık ki, genç kızın telefonu çaldı. Bir an’ gözüm telefonun ekranına takıldığında arayan kişiyi ‘’o adam’’ diye kaydetmiş olduğu dikkatimi çekti. O adam tarafından ısrarla aranmasına rağmen telefonuna bakmamakta direnince, -Bir sorun mu var? Niye telefonunu açmıyorsun diye sordum. Arayanın babası olduğunu söyledi.
Babanı o adam olarak mı kaydettin telefonuna diye sorduğumda –Eveet ne var bunda şeklinde ve yine ağzını yayarak cevap verdi. Peki, o zaman baban arıyorsa neden telefonuna cevap vermiyorsun? Verdiği karşılık insanının sinirini bozacak bir üslupta idi-Pardoon açmak zorunda mıyım? -Tabi ki açmak zorundasın, çünkü arayan baban, sıradan bir insan değil ve belli ki seni merak etmişler. Bu sözüm karşısında sessiz kalıp mesaj yazmak üzere yeniden telefonuna odaklandı. Bende içimden bu kızın Anne ve babasına büyük sabır diledim.
Nihayetinde yolumuzun üzerindeki evlerinin önüne geldiğimizde genç kız,–Evim burası dedi. O esnada müstakil evlerinin bahçe kapısının önünde üzgün bir yüz ifadesiyle kaldırıma oturmuş bekleyen bir adam vardı. Adam bizi görünce oturduğu yerden yavaşça kalkıp arabaya doğru birkaç adım attı. O esnada da kızda hızlı ve sert bir refleksle araçtan indi. Her ikisi de arabanın önünde buluştular. Açıkçası filimden bir sahne izler gibi seyrettiğim ve her an arabadan inmek üzere hazır beklediğim o anlarda adamın kızına bağırarak hakaret edeceğini veya şiddet uygulaya bileceğini düşündüm. Ancak öyle olmadı. Tersine kız babasına çıkıştı. Adam kızına gayet sakin bir şekilde ama bezgin bir ses tonuyla -Kızım telefonunu niye açmıyorsun seni merak ettik. Deyince kızda babasına lakayt ve hırçın bir ifadeyle ellini kolunu sallayarak mesaiye kaldığımı anneme söyledim taam mı diyerek cevap verdi. Sonrada umursamaz bir tavırla bahçe kapısından içeri girip eve doğru yürüyüp gitti.
Babası, aracın benim olduğum sürücü tarafındaki kapısına yaklaşarak açık olan camdan içeriye hafif eğilip, gayet nazik bir şekilde önce iyi akşamlar deyip sonra da kızını getirdiğim için bana teşekkür etti. Bende kendisine sorun değil zaten yolumun üzeriydi, iyi akşamlar deyip hareket etmek üzereydim ki Adam, -Kusura bakmayın kızım adına sizden özür dilerim deyince yeniden duraklayıp neden özür dilediğinizi anlayamadım diye sordum. -Siz onu evine kadar getirdiniz o bir teşekkür edip iyi akşamlar bile demedi saygısızca dönüp arkasını eve girdi. -Sorun değil maalesef şimdi ki gençlerin bir kısmı hep böyle deyip yeniden hareket etmek üzereydim ki, bu kez adam konuşmayı sürdürmek isteği ile benim kızım böyle değildi. Deyince tekrar durdum. O an bir şeyi fark ettim ki, adam dertleşecek ve sorununa çözüm olacak birilerini arıyordu. Bende aracımı stop edip arabadan inip adamın konuşmasına devam etmesi için ona soru sordum. Kızım böyle değildi derken?! Görgü kuralları anlamında mı söylüyorsunuz? Diyerek konuşmaya devam ettim…Beni yanlış anlamayın ama siz, yol yordam bilen kibar birine benziyorsunuz fakat kızınız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim kızınız çok kaba ve kültürsüz niye böyle?! Deyince adam sanki böyle bir soruyu sormamı istiyormuş gibi cebinden sigara paketini çıkarıp bana uzatarak ikram etti kullanmadığımı söyleyince kendisi bir tane yakıp sigaradan derin bir nefes aldıktan sonra başladı anlatmaya....
Aslında bende fazla sigara kullanan biri değildim ancak bu kızın üzüntüsünden günde üç dört paket sigara içer oldum. -Hayırdır ne üzüntüsü yaşadınız ki, diye sorduğumda kızının tek evladı olduğunu bu yüzden biraz fazla şımarttıklarını ve hiç bir şeyine karışmadıklarını kızının bu durumunun suçlusunun kendilerinin olduğunu söyleyip anlatmaya devam etti. Kızı ortaokul son sınıf öğrencisiyken takıldığı bir gurup arkadaşı yüzünden uyuşturucu ve alkol kullanmaya başlamış, birkaç yıl sonra lise yıllarında aşırı alkolden rahatsızlanıp komaya girmiş, girdiği o koma sonrasında uyuşturucu kullandığını da öğrendiklerini söyleyince, -O zamana kadar hiç mi fark etmediniz dedim. Mahcup bir ifadeyle maalesef fark edemedik dedi. –Yani anladığım kadarıyla anne baba sorumluluğunuzu bir tarafa bırakıp, saldım çayıra mevlam kayıra türünden çocuk büyütmüşsünüz. Peki, halen uyuşturucu kullanıyor mu? -Hayır kullanmıyor tedavi gördü zaten o ortamdan uzaklaşsın diye yaşadığımız şehirden taşınıp buraya yerleştik dedi ve devam etti. Aslında kızımın çalışmasına ihtiyacımız da yok. Gerçi her hangi bir işte muvaffakta olamadı ama olsun, ekonomik durumumuz iyidir çok şükür sırf bir uğraşı olsun kafası dağılsın diye çalışsın istiyoruz.. O yüzden de toruna biz bakıyoruz hoş, çalışmasa da çocuğuyla ilgilendiği falan da yok ya neyse o da başka bir mesele. Deyince kızınız evli mi? Çocuğumu var?! Diye iki soruyu peş peşe sordum ve devam ettim. -Kızınız kaç yaşında? Yirmi üç dedi. – Çok garip kızınız ergenlik çağındaki bir genç gibi davranıyor. Peki, kocası ne iş yapıyor diye sorduğumda adam kısa bir süre sesiz kalıp - Evli değil dedi.- Boşandı mı yani ?! Adamın yeniden sessiz kalıp, gözünü benden kaçırmaya çalışmasından kızının evlilik dışı bir ilişkiden çocuk sahibi olduğunu anladım.
Adamın omzuna elimle dokunup üzmeyin kendinizi bu yalnız sizin derdiniz değil. Toplumun belli bir kesimini çok ciddi bir sorunudur. Fakat işin garibi o belli kesimin çocuklarının bu kültürsüz halini sizin gibi kendilerine dert etmemeleridir. Bu nedenle açık sözlülüğünüzden ve öz eleştiri yapmanızdan dolayı sizi gönülden kutluyorum. İnanıyorum ki, sizin sorunlarınıza dönük farkında lığınız kızınızla yeni bir başlangıç yapmanız için önemli bir adım olacaktır. Konun uzmanı değilim ama sanırım kızınızda durumsal duygu bozukluğu var. Bu durum tek başınıza ne sizin, nede kızınızın aşabileceği bir sorun değil. Profesyonel destek almanız gerekir diye düşünüyorum. Kaldı ki, bu konuda sürekli kendinizi suçlamayın bu sizi ağır depresyona sürükler. Adam bu sözümün üzerine nasıl suçlamayayım be kardeşim alemin çocukları ana babalarının yüzünü ağartırken biz neler yaşıyoruz deyince adamın olaylara daha geniş bir perspektiften bakmasını sağlamaya çalıştım.
Bakın beyefendi özellikle seksenli yıllardan itibaren ülkemiz de bu gibi çocukları yetiştirebilmek için sistemli olarak kültürel asimilasyona dönük özel politikalar izlendi. Amaçları ve istekleri ülkesinin sorunlarından uzak, kültürel değerlerine yabancı manevi duygularıyla oynanmış kişiliksiz nesiller yetiştirmekti. Kabul etmek gerekirse, istediklerin de kısmen başarılı oldular. Öyle ki, ülkelerinin kurucu lideri ile ilgili ezberletilmiş birkaç kelimenin dışında hakkında hiçbir şey bilmeyen . Ülkelerinin kaç coğrafik bölgeden oluştuğundan habersiz hatta başkentini bilmeyen mutlu olmayı sadece cinsellikte arayan kültürsüz sığ bir nesil yetiştirdiler. Dolayısıyla bu konuda kendinizi suçlamak yerine sorunun kaynağının bilincinde olarak harekete geçip bir şeyler yapmalısınız. Sizin kızınızla, kızınızın da kendi çocuğuyla sağlıklı bir diyalog kurabilmesi için size tavsiyem birkaç saat önce bir dostumdan öğrendiğim anne baba, eğitim kurslarına müracaat etmeniz olacaktır. Bu konuda ailece eğitim alırsanız sanırım kızınızla daha bilinçli ve sağlıklı bir diyalog kurabilirsiniz.
Bu konuşma sonrasında Levent Beyin gittiği kursta, ilk öğretilen sözü, ben son söz olarak kullandım. ‘’mutlu olmak elimizde’’ bunun için biraz çaba sarf etmemiz yeterli.
Karşılıklı iyi akşamlar dedikten sonra aracıma binip yoluma devam ettim.
Birkaç gün süren iş seyahati dönüşü, firmada bu genç kızı sorduğumda işe gelmediğini bir sürede gelmeyeceğini söylediler.
Umarım işe gelmeme sebebi anne ve babasıyla birlikte o eğitim kurslarından birine gitme kararı olmuştur.
Serhat BİNGÖL 30. 08.2020