Hakikat aleyhine hürriyet olamaz. -- salazar
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ
@serap-irkorucu

Sayın ‘BİR DÜNYEVİ’ye!..

27 Ağustos 2020 Perşembe
Yorum

Sayın ‘BİR DÜNYEVİ’ye!..

6

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

1217

Okunma

Sayın ‘BİR DÜNYEVİ’ye!..

Sayın ‘BİR DÜNYEVİ’ye!..


Görev yoğunluğum nedeniyle bu aralar deftere çok sık giremememe rağmen, girdiğim sürelerde paylaşımları takip etmeye çalışıyorum.
Siz de takip ettiklerim arasındasınız!.. Neden mi?.. Bu sefer ‘BİZ’im için ne yazdığını görmek için!..

Hepimizin yaşamdaki savrulmaları ve duyguları elbette paylaşımlarımıza yansıyor. Sizin de!..

Yapmamız gereken ilk şey ‘gözlem’ olmalı. Tabii önce doğadan başlayarak! Onlardan hâlâ öğreneceğimiz çok şey var çünkü.

Nebatta hiçbir çeşit, diğerini yok saymaz ki aynı bahçede ya da herhangi bir ortamda iç içe hatta dayanışmayla yaşayabilirler. Ağacın dikdireşliği ve güçlülüğü, sarılgan bitkiler için bir dayanaktır. O kadar büyük bir dayanışmayla yaşarlar ki doğanın bize yansıyan bereketini ve çeşni bolluğunu belki de bu yaklaşıma borçluyuz. Kaktüsle narin çiçekler birkaç metre arayla, aynı hava ve suyla yaşayabilirken insanlık, bunu beceremiyorsa nerede kaldı ‘akıllı canlı’ söylemi?

Hayvanlar da başka bir âlem!.. Hiç geçinemedikleri düşünülen kedi köpekler bile birbirlerinin yavrularını emzirebiliyorlar, aynı doğada ve evlerde yan yana yaşayabiliyorlar!.. Börtü böceğinden, kelebeğinden, en iri kıyımına kadar hepsi kendine doğal yaşamda yer bulmuş. Doğanın kuralı olarak açlıklarını gidermek için yaşanan saldırıların dışında ‘keyfi’ bir iteleme – öteleme nebatta da hayvanlar âleminde de yaşanmaz!..
Acaba duyguları ve nefsleri olmadığı için olabilir mi?.. İyi ki yok!..

Görülüyor ki ‘ansiklopedil bilgiler’ bizleri doğadaki ‘yaban’ türler kadar bile ‘bilge’ yapamamış!..

İnsanoğlunun nefs terbiyesiyle daha ölçülü, düşünceli, dengeli, anlayışlı… olması beklenirken tam tersine tüm kültürlerde ‘zayıf’ olanları yönlendirmek için her zaman BÖL – YÖNET sistemi uygulanmıştır. İnsanlık tarihi, bunların yaşandığı ve bedellerinin çok ağır olduğu acı örneklerle doludur.

Ülkemizde de bunun hemen hemen her yöntemi denendi… ve ne yazık ki hâlâ tüm acımasızlığıyla da uygulanıyor:
Dinsel ayırımlar,
Etnik ayırımlar,
Cinsiyet ayırımları,
Mehzepsel ayırımlar,
Sosyal çevre ayırımları,
Etiket ayırımlar…
…………….

Bunlar yetmezmiş gibi son zamanlarda, giderek yükselen bir söylemle, defterde sizin başını çektiğiniz ve ( iyi niyetle ve belki de etki alanınıza girenlerin sizi kırmamak adına) katılımcıların olduğu KUŞAK AYIRIMI başladı.
Bu ayırım o kadar ileri noktalara gitti ki:
“Kimi zaman aklıma kötü şeyler geliyor, 68 kuşağını sürelim gitsin düşünce hayatımızdan demiyorum değil. Çok fazla asresifler ya hu. Dünya yeni bir döneme giriyor, off ki off, düşündükçe gel de mutlu ol..” bile yazabildiniz!..

İyi ki yetkili konumda değilsiniz!... Ürkütücü cümleler bunlar!

Ben bu kuşağın içine girmediğim halde, sizin hemen hemen her yazınızdaki ‘iteleyen - öteleyen’ ifadelerinizdeki ‘ PASİF AGRESİF’ tarzınızdan ( ‘çoklu baktığım için’) rahatsız olduğumdan bu yazıyı yazma gereği duydum!

Bugüne kadar bu yaklaşımlarınıza cevap veren hiç olmadı!..
Düşündünüz mü hiç, neden acaba?..

Bunu irdelemenizi ve tarafsızca değerlendirip fikrinizi yazmanızı beklerim doğrusu.


Sayın BİR DÜNYEVİ, sizin kuşak çatışması için öğrenmeniz gereken birkaç şey daha olduğunu düşünüyorum. Doğum yıllarını kategorize etmek yetmiyor bunları irdelemek için:

- İnsanlık var oldukça kuşaklar arası farklılık oldu, hep de olacak. Siz de bir süre sonra bu döngüde şimdi eleştirdiklerinizin yerinde olacaksınız!.. O günler için bir hazırlığınız var mı?
( Sanırım sizin üst kuşakla ilgili özel sorunlarınızın yansıması buralarda ( çok rahatsız edici boyutta ) genellenmeye başlandı!.. )

- Bu çatışmalarda tepkiler genelde üst kuşaktan gelir, yeni gelişmelere kolay kolay uyum sağlayamayanlar, daha şikayetçi olurlar.
( Sizde durum tam tersine!.. Oysa bilinir ki uyum her zaman ‘yaşla’ ilgili değildir. Kendimizi merkeze koymak, her anlamda, aslında uyumsuzluğun ilk göstergesidir. Siz, yanlış yerdesiniz gibi geliyor bana!)

- Bu kuşaklar insanlık var oldukça vardıysa, bu X – Y – Z kuşağının adını kim neden koydu?. Ve neden kuşak alfabenin son harfiyle sınırlanmış!.. Mesajı doğru okuyabiliyor muyuz? Kimin ekmeğine yağ sürülüyor?!?!
( Yaşam devam edecekse, sonraki kuşaklar muhtemelen sizin çocuklarınız olacak. Sizin yaşadığınız ve çok rahatsız olduğunuz kuşak çatışmasında onlara nasıl bir rol model olduğunuzu hiç düşündünüz mü?.. )

Elbette paylaşımlarımızda, yorumlarımızda istediklerimizi yazabiliriz. Bunun bazı kurallarını içselleştirerek yapmak, ortak yaşamın getirisidir. Ama;

- SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK OLMADIĞINI UNUTMAMALIYIZ!

Şiraze kaymak üzere gibi!..

İnsanlığın bu kadar büyük ve çok sorunları varken bu konuyu her yazınızda gündeme taşımanız da üzücü ve çok düşündürücü!


İnsanoğlu egosuyla doğanın dengesini bozdu, bari kendi dengemizle oynamayalım!.


Çok okunsa da çok yorum almayacağını düşündüğüm bu yazıma sizden detaylı ve aydınlatıcı bir dönüş bekliyorum Sayın Bir Dünyevi…



Saygılarımla…

27.08.2020 Serap IRKÖRÜCÜ





Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sayın ‘bir dünyevi’ye!.. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sayın ‘bir dünyevi’ye!.. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sayın ‘BİR DÜNYEVİ’ye!.. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
29.8.2020 16:44:56
Merhaba Öğretmenim,

Uzun zamandan beri çevremizde ve genellikle yakın ailemizde görülen malum hastalıklarından dolayı hem yazmaktan ve hem de siteye uğramaktan uzak kaldım. Bir düğün vesilesiyle ondört günde üç cenazemiz olunca ağzımızın tadı da kalmadı haliyle.

Yazılarını zevk ile okuduğum, okurken bilgi sahibi olduğum ve yazma kurallarına daha çok değer verdiğimin farkına vardım. Edebi acıdan size borçluyum öğretmenim.

Yazınıza gelince ;

Gerek nebatlardan, gerek hayvanlar aleminden ve gerekse insanların yaşam kesitlerinden vermiş olduğunuz örneklerle yaratılış gayesini kısaca özetlemişsiniz.

Düşüncelerinizde haklılık payı çok büyüktür. İnsanlar tarih sahnesine geçtiklerinden bu güne kadar sizin de belirtiğiniz gibi;

" Ülkemizde de bunun hemen hemen her yöntemi denendi… ve ne yazık ki hâlâ tüm acımasızlığıyla da uygulanıyor:
Dinsel ayırımlar,
Etnik ayırımlar,
Cinsiyet ayırımları,
Mezhepsel ayırımlar,
Sosyal çevre ayırımları,
Etiket ayırımlar… "

Doğuda yaşan insanların üzerinde bilhassa son yüzyılda yukarıda saydıklarınızın tümü denendi, tutmayınca en son PKK canavarı icat edildi ve bir dozer misali üzerilerinden geçtiler zavallı insanların. Tabi, şimdi sırası değil bunları anlatmanın, başka zaman inşallah.

İsmini zikrettiğiniz "Bir Dünyevi " arkadaşımızın kuşak ayırımı ve dini değerleri yok sayması konusundan ben de rahatsızım, başkaları da. Kendi düşüncesidir, saygı duyuyorum ve dini konularda asla münakaşaya girmem, çünkü dinin sahibi vardır, O her şeyi görendir ve bilendir.

Adı geçen arkadaşımız yazılarında çoğunlukla ayını konuları,aynı cümlelerle dile getirdiği için doğrusu fazla ilgimi çekmez oldu. Yine de;

"Yiğidi öldür, hakkını yeme.." misali, din dışında benimsediğim görüşleri de yok değildir. Sezar'ın hakkı Sezar'a, çok keskin, sonuca gitmesini bilen bir zekaya sahip, kendisini takdir ediyorum, zeka açısından. Kendisine de yazmıştım, namaz kılarken defalarca ellerimi göğe kaldırarak ;
"Yüce Rabbim, kendisini ' Bir Dünyevi ' olarak isimlendiren bu keskin zekayı İslamiyetle bahtiyar etsin. " diye dua ediyorum.

Öğretmenim;

Saygılarımla....




Mehmet Burhan AKIN tarafından 8/29/2020 4:39:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Erlik Aldacı
Erlik Aldacı, @erlik-aldaci
29.8.2020 13:14:09
Metinde, ne kadar çok yazım hatası var. Edebiyat öğretmeni bu konuda daha hassas olmalı, diye düşünüyorum.

Edebiyat adına bir şey bulamadım.

İçerik mi... Çok kişisel, gereksiz ve umarım izin alınarak yazılmıştır.

Cevap vermenize gerek yok. Bir de adı geçen arkadaşa en çok karşı düşünceyi üreten benim, " düşünceye karşı düşünce."
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
28.8.2020 09:54:40
Hem eleştiriyi hem de savunmayı dikkatlice okudum

Eleştirinin en acımasızı aslında insanın en sevdiğinden olmalıdır derim hep, çünkü dost acı olanı söylemez sadece idare ediyor olursa, o aslında asla gerçek dost değildir.
sadece dost gözüken kendine dahi hayrı olmayan kişidir bence.

Bu bağlamda okudum ben yazınızı değerli hocam
sizler kendi bakış pencerenize göre ayağı oturtturmaya ve de dayanaklarını sağlam örmeye çalışmışsınız.

Aslında dünyevi kardeşimin Kuşak dediği şey, teknolojinin hızla ilerlemesine karşı yönetenlerin bu hıza yetişemeyerek aciz kalmasına isyandır. Bu her dönemde maalesef böyle olmuştur, İsyan edenlerin ise başları ezilmiştir.
Yöneten erkin tüm dünya ölçeğinde söylemek gerekirse liyaktsizliğinden kendi yönetme beceriksizliğini ise bir şekilde cebir olarak topluma dayatması, kutuplaştırarak insanları böl parçala yönet uygulamalarına hapsetmesi, halk için değil kendi ceplerini dolduracak politikaların olması, oligarşi düzene evrilmesi tehlikesidir.


Bu gün yüzü kadar açık ve net
burada duyarlılığın terazisi önemli olmakta
Dünyevi de bu terazi çok çok yukarıda asılı olduğundan
söylemlerinde ki ifadelere de bu apaçık yansımaktadır.

Burada dünyeviye benim getirdiğim tek eleştiri, yaklaşık 150 aktif üyesi olan bir platformda yazdıklarının bir anlam ifade etmeyeceği
ikincisi ise: Her doğru bildiği şeyin her yerde söylenemeyeceği gibi
her doğrunun söylenme zamanı ve şeklini de ayarlayamaması
Örneğin: Atatürk Samsuna İlk çıktığında Arkadaşlar bu hilafet çok tehlikelidir demediği gibi.

Umarım yararlı olmuşumdur ÖĞRETMENİM
Nice SAYGILARIMLA
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
28.8.2020 02:20:58
Kuşak kavramını ilk olarak Alman sosyolog Karl Mannheim (1952), “The Problem of Generations/Kuşakların Problemleri” isimli makalesinde incelemiştir (1 ) İlgili makalede daha detaylara ulaşabilirsiniz.

“Mannheim, bir toplumda bir kuşağın varlığından söz edebilmek için beş unsurun oluşması gerektiğini ileri sürmüştür. Mannheim (1952: 292) bunları;

• Kültürel süreç içerisinde yeni katılımcıların ortaya çıkması,
• Bu süreçte eski katılımcıların sürekli yok olması,
• Herhangi bir kuşağın üyelerinin, sadece tarihsel sürecin zamansal olarak sınırlı bir bölümüne katılabilmesi,
• Kültürel mirasın aktarılması için sürekli nedenlerin gerekmesi,
• Kuşaktan kuşağa geçişin devamlı bir süreç olması, şeklinde sıralamaktadır.”(1)

Bilgiye erişim yasaklanmadığı sürece de bu ayrıntılar giderek artacaktır.

Birinci dünya savaşı yıllarında ülkemizde cereyan eden fikir akımları Osmanlıcılık, Batıcılık ve Türkçülüktür. Osmanlıcılık yani bir nevi ümmetçilik dinsel birliği, Batıcılık ekseri pozitif bilimsel birlikteliği, Türkçülük yani Turancılık da Milli birliğin peşinde koşmuştur. Ve hala siyasetimizde de, toplumsal ilişkilerimizde de, değer algılarımızda da güncelliklerini giderek azalan bir şekilde göstermektedirler.

Tüm bu fikir akımlarını medeniyetlerin kurulması, durgunluk aşamasında güç toplaması, çıkışa geçmesi, destekler belirlemesi, doğal sınırlar, daha ötesine geçilmesine güç yetmeyen sınırlar ve ardından da ani bir medeniyet kirizi veya çöküşü takip eder.

Bu medeniyet ve çağ krizinin ortasına düşmüş kuşak işte çağdaşlarıyla birlikte ekseri X-Y kuşağıdır. Fiziki yaş olarak 25-55 yaş aralığıdır. X kuşağı da yaşadığı deneyimler açısından sonraki nesilleri anlamaya en yatkın kuşaktır. Elbette bu yaşla ilgili değil aslında, yaşanan yaşam süreçlerinden edinilen deneyimlerin bir sonucudur. Şahsen Y kuşağına müntesip olsam da ben bile ıskalıyorum bir çok teknolojyi, fikri ve hoşgörüyü. Bunun yanında Y kuşağından başlayarak gittikçe artan bir şiddette bir çok değer önemini daha doğrusu yaşam önemini yitirmeye başladı. Yazının devamında açmaya çalışacağım..

Toplum biliminde ise kuşaklar yaklaşık 25-30 yıllık yaş kümeleriyle değerlendirilir.

Felsefe ve kültürde ise anlayış değişiklikleri, yaşama duygularının şiddeti, agresefliği ve pasifliği, yeni biçimler, bir nevi eskiden ayrılan bir anlayıştır.

Şahsen bu ayrımların kökünü çocukluk yıllarındaki yeni öğrenmeye görmeye başlayan insanların oynadıkları oyunlarda arıyorum. Bu yüzden son kuşaklara, görsel hafıza kuşağı bile desem tutarsızlık olmayacaktır diye düşünüyorum.

Bu kuşak meselesine ilk girerken tam bireysel kapitalist çağdan da bahsetmiştim. Ülkemiz için bir zamanlar kullanılan kendi kendine yeten ender ülke benzetmesi gibi, kendi kendine yeten aileler, bireyler gibi. Bunu başaramazsak Anadolu köle cennetine dönecek, bunu düşünen gören bir ben miyim.

Doğa ile çetin mücadelelerle büyümüş kuşakların, yokluk görmüş, acı çekmiş, çok fazla hırpalanmış, çok fazla birbirine sizin de yazınızda değindiğiniz gibi; dinsel, ırksal, mezhepsel, ideolojisel, kırsal, kentsel, merkez çevre vb olarak bölünen ve devamlı birbirini ezmeye çalışan, söyledikleri ile yaptıkları görünende çok fazla gizli ajandaya sahip oldukları tahmin edilmesi zor olmayan bir çağdan gelenlerin agresifliğini, bizlerin anlayabilmesi çok zor olsa da; engellenmesi gereken bir kuşak anlayışının önceliği var karşımda.

Rahmetli Mehmet Akif’in dediği gibi mealen; çiğnenirim, tekmelenirim, ezilirim lakin hakkı tutar ayağa kaldırım gibi bir haleti ruhuyedeyim haddimi bilmeden hem de. Elbette her kavramın değişikliğe uğradığı bir zaman dilimdeyiz bu bağlamda da.

68 kuşağını elimden gelse ayırmak istiyorum, ifademden algıladığınız ile benim anlatmak istediğim çok farklı olsa da, burada anlatılmak istenenin yaşla bir ilgisi yok, yani covid salgını yüzünden dile getirilen 65 yaşındakiler evden çıkmasın bir anlayışı görmenizi istemem. Lakin genel olarak gördüğüm de ekseri yaşa indirgenmiş kuşak problemleri. Lütfen bunu yapmayınız. Bilim kurulu yapsa bile bizler yapmamalıyız ve bu şekilde de asla anlamamalıyız.

İki kutuplu dünya yerini her ne kadar iki kutupla devam ettirmeye çalışsa da, artık eski yunanda veya eski kadimde olduğu gibi site devletleri, şirket sistemleri, tımar düzenleri, devşirilmeler şeklinde Hindistan örneğindeki kast sistemine dönmek üzere dünya.
Y kuşağı olarak buna karşıyım.

Sağın ve solun, pkk’nın, etö ve fetönün, metölerin, tarikat, cemaat, siyasi aykırılıkların son hızla yeni dünya sistemine monte edilmeye çalışılmasına karşıyım. Erk diyorsunuz, bu erk insanın insana krallığı olamaz. Dönüşüm Tanrısaldan ziyade, insani huzur ve mutluluk üzerine olmadıkça da ben bu kuşak söylemini devam ettireceğim.

Değerli hocam; gidişin gerektirdiği gerçeklikler var. Kervanları yolda düzme anlayışı ile bugüne kadar geldik her bağlamda lakin bu yıllardan sonra kervanların yolda düzülmesini de kimse kolay başaramaz. İnatla bunu başarmak isteyenlerin tarihteki yansımaları Hitler, Mussoloni, Firavun, Nemrut, Kazıklı Voyvada gibi narsistlerdir. Bop projesini durdurabilecek tek kuşak başarabilirse Y kuşağı hocam. Bu projede dediğiniz gibi veya bir çok düşünürün gördüğü gibi, böl parçala yönet şeklindedir. Ülkemizde bir kesim kabul etmese de denge mekanizmaları üzerine kurulmuştur yani devlet alıp satan büyük şirket ve eski tarihi düşüncelerin sahiplerini durdurabilmemizin yegane yolu da Y Kuşağı altındaki çağdaşlıkta birleşmektir. Bu çağdaşlıkta şu düstur önemli; benim özgürlüğümün başladığı yerde seninki bitmeli, ki bunları biz sizlerden öğrendik.

Y kuşağını tarif ederken, iki çizgisiyle gökten aldığı enerjiyi, alttaki çizgisiyle halka veren bir sembol görmüştüm, eski deyimle, Hakk’tan alıp halka vermek gibi .. Denke geldi eski kuşak sosyologların harflendirme ve isimlendirmeleriyle. Elbette mümkün olmasa da Tanrıya bakıp muzip bir çocuk gibi senin ne yaptığını çok iyi biliyorum Tanrım, tebessümü var şuan suratımda. Sizler bu muzip gülüşe, anlıyorum ve destekliyorum diyeceğinize, kaş kaldırıyorsunuz, sus, konuşma, deme, yazma gibi.. olmaz bu, illahi olur diyorsanız başım herkese helaldir tabiri caizse. Yazı yazmak kimi rahatsız edebilir, niye eder hangi kuşağı rahatsız eder diye yine bir soru sorayım. Benim rahatsız olduğum o kadar yazı, tepki var ki nasıl anlatayım.

Kanada’da bir çok aile çocuklarını kendi yetiştirip devletin açtığı sınavlara sokarak diploma almalarını sağlıyor, neredeyse okul-öğretmenlik ortadan kalkmak üzere bu bağlamda. Uzaktan öğrenme, açıktan okumalar da teknoloji sayesinde aldı başını gidiyor. Lakin bu gidişte de sizle röportaj yaparken belirtmiştim, sizdeki bilgiler sağlam bilgiler, sizin kuşaklar künhünü arayan ve belgeleyen son nesil, ekseri 1960-70 lerin neslindeki bilimsellik, ruhanilik bizlere azalarak geçiyor, bizler; tak takıştır yapıştır babında diye mealen belirtmiştim. Bu anomali karşımıza yapay zekaları, teknolojik refah ve üretimi çok hızlı bir şekilde çıkaracak. Gereksiz bilgiler ile, yaşam için, mutluluk için gerekli bilgiler ayrımı yapılacak.

Belki de hesap makinesiyle başlayan zihnin geri plana itilmesidir tüm bu kuşak ayrıştırmaların nedeni. Görülen o ki, son 200 yılda meydana gelen her türlü etkileşimin bir sıçrama yapma zamanındayız. Bunu yapamazsak, Anadolu köleleştirilecek. Bu gün gibi ortada. Bunun müsebbibleri de ister rus destekli koministler ister abd destekli sağcılar-ülkücüler, arap abd destekli dini yapılar olsa da inatla bunlar devam ettiriliyor ülkemde. Sanki bizi bizi yönetmiyoruz. Y kuşağı olarak bu destekli her türlü yapıya yanlış yapıyorsunuz ve çocuklarınızın torunlarınızın sonunu cehennemini hazırlıyorsunuz desem ne anlatabilirim bilemiyorum.

Bizler artık yorulduk, bu yorgunluğumuzu pasif agresiflikle enerjiye sonra sinerjiye dönüştürmeye çalışsak da şahsen karşıma hiç ummadığım tepkiler çıkıyor. Bu tepkiler ekseri dinsel, sağ sol, mezhepsel, cinsiyetsel, cumhuriyetçi ve Osmanlıcı olsa da yaş farklılığından gelen tepkiler ise en acıtıcı olanı. Çağ dönüşüyor bizler nelerle uğraşıyoruz. Ülkemizde insan yaşam hiç olmadığı kadar tehdit altında, ne işi var Kanaladı şirketin Kaz dağında. Ekseri din ile milliyetçilik, atatürkçülük, kemalizm ile oturtulmaya çalışılan anlayışları kim sürüyor önümüze. Her birinden Türk milletine ki içinde bu topraklarda nefes alan her insan vardır. Kimse görmüyor mu, önümüze inatla sürülen Kemalistliğin, sünniliğin, Kürtçülüğün, aleviliğin yerel olmadığını. Kumpaslarla değiştirilen parti başkanları, darbelerle hakları gasp edilen bir milletin evladıyken aynı delikten defalarca sokulmak, yemene gidenin dönmediği gibi fakirin evladını ölmesi gereken asker olarak görüp dekontla askerliğe onay vermek bu çağda, askeriye ve kurumlar içindeki her türlü tacizi, fişlemeyi, zorlamayı, hatta ruhi ve bedeni işkenceleri sümen altı etmek hangi kuşakların sucu ve bunları inatla çeşitli bahanelerle desteklemek ne demek hocam?

Ruhun yaşı hesaplansa eminim ki 1960 yıllarından başlayarak doğan ve büyüyen ekseri 90 lı yılların çocukluğu yaşamış insanların ruhu, fiziki yaşa göre daha ihtiyar olmalı. Çaresiz yatalak bir hastayı düşünün, annesine babasına işkence eden bir evladın karşısındaki şaşırmışlık sanki elektirikli sandalyeye oturtulmuş gibi ruhu sızlayan bir büyüğüz bu bağlamda zihin olarak. Bize bu işkenceyi reva görenler de ekseri bizden önceki kuşaklar. Tersten okumayı başarabilir misiniz?

Hadi hep birlikte yalan söyleyene hapis cezası çıkaralım hocam, kim ister? Lise de ülkü ocakları, lise son ve üniversitede başörtüsü zulümleri, sosyalist veya kominist hemşehrimle aynı evde yaşama tecrübesi, kamu da neyin ne olduğu anlayamadan Khk’lı olmak ve saçma iddaalarda terörist olarak yargılanmak, bunun yanında devamlı okumak, ekseri hece şiiri üzerinden bir din tarih akışını izlemek, uzaktan kamu yönetimi ve sosyoloji bölümlerini okumak, 20 yıldır istemeden de olsa internet, 2010 lardan sonra da akıllı telefonlarla görsel -yazısal basını takip eden biriyim. Ve inanın tüm gücümü sizler tarafından sömürülmemesi için çalışsam da artık enerjimi kaybetmek üzereyim. Bu kalan enerji ile de Y kuşağı özelinde devletini ve milletini önümüzdeki çağda yaşatmak için kullanmak istiyorum. Bunun yeri burası değil mi? Kim demiş? Kime hakaret etmişim, kime küfretmişim özelde. Kafam çok atarsa uzak dur benden değerli sitedaşım diyorum sadece. Özele indirgemeseydim iyiydi ya..

Benim yetiştiğim kültürde komşu çocuğuyla kavga etsem, önce ben haşlanırım, patara yerim, her zaman suçu kendimizde aramamız gerektiği öğretilerek büyütüldük. Gene ne yaptın gebermeyecise gibi .. atamıza anamıza ağız burun eğsek ilk çocukluğumuzda kafamızda soba tasları delikler açtı. haddimizi biliriz, terbiyemiz noksan değildir, lakin cahillerden bıktım. İş ortamlarında komilikten garsonluğa kasiyerlikten devlet memurluğuna kadar kendi tırnaklarımla kazıdım, edebiyatı ve hece şiirini de kazıyacağım yolunu da biliyorum kendimi de lakin, eski düzen şair ve yazarlara uymamak için hatta ayılar karşısında nefes almamaya çalışıyorum yoksa parçalayacaklar. Lakin bakıyorum irdeliyorum ya hu nerede hata yaptım diye göremiyorum. Göstermeye çalıştınız ama yine göremedim işte. Belki de aptallığımdandır.

Tüm bunlar da hak aramımızı, polemiklere girip edep sınırlarını aşmamızı engelledi ve içsel bir korku da oluşturdu.

Nasıl korkmayayım ki; Nesimi’nin derisini yüzenlerden, Aşık Veyseli Ankara’ya layık görmeyenlere, sağ sol diye birbirine bıçak çeken ve kurşun sıkanlardan, din adına her türlü haksızlığı diğerlerine reva görenlere, aydınlatılmayan cinayetlerden, Muhsin Yazıcıoğlu, Uğur Mumcu cinayetlerine, bombalanan yakılan aydınlara, artık herşey yolunda giriyor derken 15 temmuz karışıklığı ile cumhur ve millet olarak ayrılmaya, cumhuriyeti anlayamadan hanedanlığa, tımar sistemine dönme çalışmalarına, her gün okuduğum torpil haberlerinden, kadınlara uygulanan şiddete, sağlık çalışanları bile covid testi yaptıramazken, kimilerinin düzenli covid testi yaptırmalarına, asgari ücretin hiçbir refahı ve mutluluğu sağlayamamasından, üniversitelerde kurulmuş akademik terörizme, millet yalın ayak gezerken basın manşetleriyle savaş çığırtkanlığı yapıp tüm sorunları güvenliğe indirgeyenlere karşı nasıl korkmayalım da Y kuşağı olarak yeni bir hareket başlatmayalım.

Hareket bile sayılmaz ki; kendi kendimize bir sitede ki, ömrümüzün üçte birine mal olmuş bir sitede bunları yazıp çizerken bile başımıza bir şey gelir mi korkusuna karşı ne yapalım, sizler söyleyin..

Hani derler ya değerli hocam, bir kedim bile yok diye.. Daha benim yerime çalışacak insansı robotum bile yok!

Geçenlerde ihtimal benden 10-15 yıl önde olan bir sitedaşın şiirinde bir mısra okudum; bu devirde ben hala karnımı doyurmak için uğraşıyorsam, utanırım dediği gibi..

Sizin gibi bir akademisyenden bu tür bir tepki ile karşılaşmaktan utandım resmen. Şikayet mi edecekler siteye, buyurun etsinler. Atsınlar, benim tüm içtenliğime karşı dar görüşlülükleri ile cadı gibi yakmaya çalışanlar.

Hani derler ya hocam, bir gider bin geliriz diye.. Aynen öyle be hocam, ben olmam başkası olur, lakin bu kahramanlık değildir, klavye kahramanlığı da değildir, zihin ve düşünce belki de hayal kahramanlığıdır.

Öz vatanımızda parya yaptırmayın Y Kuşağını, asya’dan bir at başı gibi uzanan bu vatana Y kuşağının mezar taşını koydurtmayın.

Hem özel olarak hem genel olarak hem de küresel çapta daha nasıl bir harmanlama yapabilirdim bilmiyorum.

Lakin çok sevindim bu yazınıza, her zaman baştacı ve gönül içre olarak kalacaksınız hocam. illahi görüşmeye tanışmaya bile gerek yok. sizi saymaktan öte seviyorum, o yüzden kerpetenle dişini sökeceğim deseniz sadece gözlerimi kapar ağzımı açarım. Çünkü bilirim ki 68 kuşakları olsalar da bu devletin ve milletin sarsılmaz temellerisiniz yabana atılmayan bir gerçekliktir bu da, bizler için gerekirse can verirler, bizlerin onlar için can vereceğimiz gibi..

Hani derler ya, et ve tırnak gibiyiz diye... Lakin çağın okunmasını sağlayalım elimizden geldiğince..Yoksa btanımlanamayan bir cisim yaklaşıyor hocam hepimiz için..

Y kuşağını sizler var ettiniz o yüzden nefes veriniz.. Çünkü ölüyor, toplu intiharlardan bahsederim arasıra gelecekte peyder pey olacak diye.. Türkiye için küçük amerike diyorlar bilirsiniz, abd de gençler ekseri y ve z kuşakları corona bulaştırma partileri vermeye başlamışlar ki abd yetkilileri de teyit etti..

Hayatı ciddiye veya bir çok şeyi ciddiye almayan bir anlayış geliyor ki... ben buna tek başıma nasıl karşı koyabilirim..

Y kuşağı anlar yine beni eminim..

93 94 95 .... 87 hay allah ne zaman düştü 86-85 yeter artık geri gitmez, 94-83 yine mi çaktılar, toparlanacak gibi 83-84-85-86...

Saygı huzur ve sağlık dileklerimle
En sevdiğinize emanet olun hocam.
Sürçi lisan olduysa da sal'la gitsin diyorum Y kuşaklarına

Kuşakları anlamak için aşağıda linki verdiğim makaleyi okuyunuz, sonra olmadı yeniden devam ederiz..

1 ) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/560660


Bir Dünyevî tarafından 8/28/2020 4:19:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
asude_vuslat
asude_vuslat, @asude-vuslat
28.8.2020 01:31:56
kırgınlık incinmişlik hayal kırıklığı sitem eleştiri...

bir çok duygu durumu kaleme alınsa da

insan isterse böyle güzel eleştirilebiliri gördüm yazınızda

yazınız çok seviyeli

ve hayata dair doğadan örnekler vermenizi de çok beğendim

size bir çok yerde katılıyorum

tebrikler diyorum

ben de takip ediyorum bir dünyevi kardeşimizin yazılarını (engellediği için şiirlerini okuyamıyorum)

ama kardeşimizi okumayı seviyorum

tüm yazdıklarını beğeniyorum demiyorum

ama beyin fırtınası esen anlatımlarını
ilginç buluyorum

farklı bir dünyaya yolculuk yapıyorum sanki

neyse fazla uzatmayım

kısacası güzel ve seviyeli bir yazı olmuş

selamlar

sevgilerimle

diyorum ve gidiyorum





n.asım
n.asım, @n-asim
28.8.2020 00:07:31
kuşak olayları, tanımlamaları, sınıflamaları, çok anlamsız geliyor bana,
o yüzden, iki ismiminde baş harfi olan, a kuşağındanım diyorum,,:)tek kişilik bir kuşak,
bir dünyevi kardeşi seviyor,sizi sayıyoruz Öğretmenim,,
hürmetlerimle,,,
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.