- 837 Okunma
- 11 Yorum
- 7 Beğeni
BEN ŞOK!..
Zavallı mısın sen? Neden acıyorsun kendine? Aciz hissetmek gibi bir lüksün yok senin. Dağlar beklemiyor seni. Sana mahsus bir sığınağın’ bir ağaç kovuğu, bir ıssız köy, bir çeviz kabuğu veya boş bir mezar. Seni bekleyen sana kucak açmış başını okşayacak denizın de yok. Güneş ruhunu sarmayacak o cömert sıcaklığıyla...
Ölmek böyle bir şey mi anne? Topraklar altında kalmak mı? Karanlıklara uyanmak mı?
Elimi sık anne, iyi misin bileyim; iyiysen iki kez sık. Senden kuvvet alayım. Bu acıya dayanmam için sana ihtiyacım var. Hadi sık elimi!..
Nefesini duyuyorum, biliyorum yaşıyorsun. Sakın ölme birlikte çıkacağız
bu cehennemden...
Bu kaçıncı gün, kaçıncı saat? Yukarıdan gelen sesler sussun artık; uykum var!
Sadece senin sesini duymak istiyorum. Bana ninni söylesene anne!
Elimi hiç bırakma anne, sıcacık ellerin içimi ısıtıyor...Sakın uyuma anne!
Öldük mü anne? Neden topraklar altındayız.
Hani bir gün beni karşına alıp, ’ ben öldüğümde sakın üzülme, ölüm benim vuslatım. Hepimiz burada misafiriz. Ölmek güzel bir şey. Sakın korkma. Dünyadan ahirete bir köprü gibi düşün ölümü. Ben kendimi dünyada emanet gibi hissediyorum. Allah dünyayı bu kadar güzel yarattıysa,cenneti hayal bile edemiyorum. Ben inanıyorum ölüm beni ebedi saadet yurduna götürecek. Ben öldüğümde benim adıma mutlu ol. Çünkü ben inanıyorum, Allah’ın sonsuz rahmetine kavuşacağım; ölümden sonra.’ Demiştin.
Tamam söz veriyorum. Öldüğünde üzülmeyeceğim. Ama şimdi ölme. Ne olur bugün ölme!..
Sana ihtiyacım var. Sen olmadan bu kabustan uyanamam. Sahi bu yaşadıklarımız rüya olabilir mi? Rüya mı görüyoruz anne?
Ellerin gitgide soğuyor, üşüyorum anne! Sen de üşüyor musun? Yüzünü göremiyorum. Söylesene anne duvarın arkasında mısın? Bu el senin elin mi? Uyuyor musun? Neden cevap vermiyorsun anne!..
Ezan sesi duyuyorum, çok uzaktan geliyor. Hadi kalk uyan anne! Namazın geçiyor. Sen hiç böyle yapmazdın. Hadi kalk anne?
Bir ses ver!..Ne olur cevap ver anne!..
Oradasın biliyorum. Konuş benimle. Konuş hadi, susma!..
Rüya mı bu? Kabus mu görüyorum. Canım acıyor. Artık uyanmak istiyorum. Her yer çok karanlık. Nefesim daralıyor. Boğuluyorum...
Elimi sık avuçlarında. Tut beni anne, düşüyorum. Sanki kanım çekiliyor. Ölmek böyle bir şey mi?
Anne orada mısın? Nereye gittin. Nefes alıyor musun? uyamıyorum... Ölme anne, bırakma beni anne!.. Korkuyorum.
Duydun mu anne? Yukarıdan sesler geliyor. Dinle bak!..
-Kimse var mı? Sesimi duyan var mı?
Bizi kurtaracaklar, biliyorum. Az daha dayan anne. Benim hiç gücüm kalmadı. Acıktım. Çok susuzum. Dilim damağım kurudu.
Şimdi senin yumurtalı makarnandan olsa, ne güzel olurdu. Buradan kurtulunca bana makarna yapacaksın değil mi?
Elin ağırlaştı anne. Taş gibi...Taş kesildi tutamıyorum...Buz gibi oldu?
Beni bırakma, ne olur ölme anne!.. Biraz daha dayan, bizi bulacaklar biliyorum. Çok az kaldı inanıyorum. Çok az kaldı. Çıkacağız bu dipsiz kuyudan...
Ne olur ölme anne!. Şimdi ölme!..
arafta kaldım can
bir elim yerde bir elim semada
bir ses var kulaklarımda
cürmüm ile geldim sana
sanki buhar olup yok olmak
ruh/a ilaç
kuş olup uçasım var göklere
bir ses mırıldanıyor uzaklarda
yakma yarabbi
çınlıyor kulaklarda
uzaklara kaçasım
kuş olup uçasım var
çok yorgunum can
mahşeri bir kalabalık var etrafımda
ve
karmakarışık sesler
kulaklarımı kapatıyorum
gözlerimi yumuyorum
bekliyorum
kayboldum arafat’ ta can
bul beni
kayboluyorum yapayalnızım şimdi
bir ses
sadece bir ses yankılanıyor artık
af et Ya Rab
af et Ya Rab
pelesenk olmuş dilim de dua
Ya Rahman kalbime huzur ver
Ya Rahim ruhuma sekinet ihsan et
duy beni Ya Şafi
duy beni Ya Şafi
çok şükür bin şükür
Elhamdülillah
Ya Hay
ne zaman ki ayrılır beyaz bir gemi limandan
göz gözü görmez bacasından çıkan dumandan
ey! ömür sürgünüm
ey! kırk yama seccadem
Ayirma beni imandan
Sosyal medyada izlediğim bir videodan bahsetmek istiyorum.
Ortalama yetmişli yaşlarda bir beyefendi yolda yürüyor. Maskesi var.
Çok şükür kurallara uyan saygıdeğer vatandaşlarımızdan birisi.
Yavaş adımlarla yoluna devam ederken eğilip yerden bir şey alıyor. Acaba ne alıyor?
Para bulmuş olabilir mi?
Sokaklara atılmış kullanılmış maskeler gördüğümde çok sinirleniyor ve şaşırıyordum. Bu insanlar ne yiyorlar ne içiyorlar acaba?
Kafaları nasıl işliyor?
Bu insanlar neden bu kadar duyarsızlar? Soruyordum kendime; ama bu sorunun cevabını bulamadım.
Sizce neden yerlere atıyorlar?
Videoda gördüğüm adam eğilip yere atılan maskeyi alıyor.
Sanırım alıp çöpe atacak. Ama elinde eldiven yok. Belki de cavit’in ziyaret ettiği bir kişinin kullandığı maskedir diye düşünerek tedirgin oluyorum. Dur yapma..!
Tüh..!
Bey Amca keşke peçete ile tutsaydın.
Duyarlı olmak iyidir ama tedbiri de elden bırakmamalıyız değil mi?
Videoyu izlerken ışık hızıyla düşünüyorum. Aklıma bir sürü soru üşüşüyor. Yerlerde gördüğümüz maskeleri almadan önce üzerlerine kolonya döküp öyle mi almalıyız?
Veya sosyal mesafeyi koruyarak maskenin yanından kaçarak uzaklaşmalı mıyız?
Video devam ederken ben de düşünmeye devam ediyorum. Ve gözlerime inanamıyorum.
Amca ne yaptın sen?
Bey Amca yerden aldığı maskeyi sizce ne yapmış olabilir?
Tahminlerinizi duyar gibi oluyorum.
En yakın çöp kutusuna atmıştır.
Cebine tıkıp evine götürecek ve evde ki çöp kovasına atacaktır.
Evine götürüp yıkayıp kullanacaktır.
Hiç biriniz bilemedi. Hazır olun söylüyorum. Bu duyarlı amcacığım maskeyi yerden alıyor ve yüzünde ki maskenin üzerine takıyor...
Çift maske...
İki kat maske...
Çift tedbir...
İki kat önlem...
İnanmadınız değil mi? Ben de inanamadım...
Ben şok..!
Sevdiklerimize ne kadar yakın olmalıyız? Her an her saniye bizi yanlarında hissetmeleri için neler yapmalıyız? Mesela saat başı telefonlaşmalı mıyız? Bizi aramadıklarında küsüp nazlanmalı ve hatta fırça mı atmalıyız?
Hayatlarını yönetmek için ve de yönlendirmek için daima enselerinde mi olmalıyız? "Bugün ne yaptın? Kim geldi? Nereye gittin? Ne yemek yaptın? Pazara gittin mi? Kalktın mı? Uyudun mu?
-Riv, riv, riv!..
Onlara hiç hissettirmeden kendimize bağlamalı ve bize bağımlı hale getirmeliyiz ki biz olmadığımızda yanlarında, bizi çok özlesinler. Sesimizi duymadıklarında üzülsünler. Paniklesinler. Biraz uzak kaldıklarında bizlerden, kendilerini kötü hissetsinler. Bunu mu istiyoruz?
Kendimize bağımlı evlatlarımız olmasını ister miyiz mesela? Evlat olur, kardeş olur arkadaş, eş, anne ve baba olur; kısacası yakınlarımız bizi çok sevmeli hatta bağımlı olmalı bize.
Biz olmayınca yanlarında, sudan çıkmış balık gibi hissetmeliler. Bizi çok özlemeliler. Bizsiz yaşantıları tuzsuz bir yemek gibi tatsız olmalı. Bizi çok özlemeliler. Özlemezlerse üzülür müyüz peki? Yani biz olmadan yaşantılarında büyük boşluklar olunca, bizi daha çok sevmiş mi olacaklar?
Ölmüşüz gibi hayal edelim mi?
Ölmüşüz ve sevdiklerimizi ziyarete gelmişiz. Onları izliyoruz ruh halimizle. Bizim yokluğumuz onları perişan etmiş. Hayattan ellerini ayaklarını çekmişler, sürekli ağlıyorlar ve bizim yokluğumuzu bir türlü kabullenemiyorlarmış gibi düşünelim. Nasıl hissettiniz? Mutlu oldunuz mu?
Tekrar hayal edelim; ölmüşüz ve yine sevdiklerimizi ziyarete gelmişiz. Onları izliyoruz. Faraza diyorum. Kapatın hadi gözlerinizi; bizi çoktan unutmuşlar! Neşeleri yerinde. Hiç mi hiç üzgün değiller. Meğer umurlarında bile değilmişiz. Daha kırkımız çıkmadan, kalplerinden çıkarılmışız. Normal yaşantılarına devam ediyorlar. Gözlerine bakıyorsunuz, bir damla yaş akmıyor. Bizi çoktan unutmuşlar. Ne yas tutan var ne de karalar bağlayan!..
Üzüldünüz değil mi? Bizi bu kadar çabuk unutmaları neden bizi bu kadar üzüyor? Sevdiğimiz insanların acı çekmelerini mi istiyoruz? Onların yas tuttuklarını görmek bizi neden mutlu etsin ki...
Sevdiklerimizi gerçekten seviyor muyuz? Sevmek; sevdiklerimizi sevgimizle boğmak mıdır? Sevdiklerimiz bizlere bağlı mı olsunlar, yoksa bizlere bağımlı mı olsunlar? Kalplerimiz zindan onlar da mahkumlar mı olsunlar ayaklarında pranga... Sevdiklerimizi bir kuş gibi serbest bırakalım. Özgür olsunlar.
Kalplerimiz; onlar için masmavi gökyüzü olsun. Kanatlanıp uçsunlar. Özgürlüğün keyfini çıkarsınlar. Ķorkmayın yine de bizim kalbimizde yaşamaya devam edecekler.
Bir gün öbür dünyaya gidecek olursak bizimle birlikte yok olmasınlar. Ayaklarının üzerinde dimdik dursunlar. Vuslat gününü beklerken gülmesini de bilsinler ağlamasını da. Unutmayın bizler yaşadık ve öldük. Ama onlar için hayat devam ediyor. Bizlerle birlikte onlar da mi girsinler mezara?
Sevmek bu değildir ki...Yani diyorum ki; sevdiklerinizi sevginizle boğmayın, bırakın nefes alsınlar...
’artık hiç bir şeye şaşırmayacağım’
diyen herkes bir gün mutlaka
’o cümleyi nasıl kurmuşum’
YORUMLAR
Keşke şok olacağımız hep bu olsaydı
Ölen kadınlar tecavuz edılen çocuklar
Aclıktan intihar edenler
Adaletsızlık hırsızlık zulümler evı yıkılanlar rantlar
Evıne ekmek alamayanlar
İşsizler evsizler sokak çocukları
Daha sayımmı
Asıl şok olmamız gerekenler bunlar
Bunu haber yapanlar utansın
Bu ülkenin Butun sorunları bıttı
Yetmiş yasındaki adamsın maske meselesi kaldı belki maske alacak parası yok
Veya duşunememiş yaptığı yanlış tabiki
Ama bunda şok olacak bişey yok
Pozıtıf hastayı Evıne tek basına yolla
Maske verme
İnsanımız o kadar bilinçsiz ki bu korona da
şöyle anlatayım canım
ben sağlıkçıyım her an risk altındayım ekstra dikkat etmem gerek değil mi
peki ben bunun bilincindeyim peki meslektaşım
bir olay anlatayım
bir meslektaşıma hasta dosyasını veriyor
dosyayı eldivensiz alıyor sonra işi bitince dosyayla kalkıp dosyayı rafa koyuyor
bilgisayarına geçip yazı yazıyor
daha sonrada kalkıp elini hijyenliyor
bir sıkıntı göremediniz mi
sıkıntı şurada peki ya klavye
işte bu kadar bilinçsiziz
okumuşu da aydını da aynı kaş yaparken göz çıkarıyor
evet bu isim tam da uydu
lütfen az dikkat lütfen
duyarlı kalemine sağlık
"Ortalama yetmişli yaşlarda bir beyefendi yolda yürüyor. Maskesi var."
bir düzeltme yapmak istedim
video da ki kişinin maskesi yok sanırım ( emin olamadım )
yerden aldığı maskeyi takıyor
burası net görünüyor
insanların yanıltmak istemem
yazımı okuyan ve yorum bırakan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum
Bir esnaf maske kullanmayan insanlardan bıkmış ve market girişine dört beş tane maske koymuş.Markete giren kişiler maskeyi alıp takıyorlar ve markette işleri bitince çıkarken maskeyi aldıkları yere bırakıyorlar,böylece maske sorunu çözülüyor.Her gelen maskesini takıyor,alışverişten sonra maskeyi bırakıp gidiyor.Bulaşa çözüm bulunmuş.maske kullanmak şart.Hijyen önemli değil.:))
Baht-ı Siyah tarafından 8/27/2020 11:06:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sosyal medyada böyle ilginç videolar dolaşır durur. Kimisi ders almamız içindir kimisi gülüp geçelim diye... Bu amcayı maske takışıyla önce örnek kişi olarak göstermiş ve yerdeki maskeyi alışıyla örnek kişiliğini pekiştirmiş. Son hareketiyle de halk deyimiyle bir çuval inciri mahvetmiş...
Yazınızda maskeyi eldivensiz alışını eleştirdiniz ya, o konuda deneyimlerimden söz edeceğim... Birkaç ay önce eşimle dr. ziyaretlerine gittiğimiz oldu. Seanslarla fizik tedavi oldu eşim ve evden çıkarken maske ve eldiveni ihmal etmiyorduk. Lakin doktorumuz eldivene karşı olduğunu söyledi. Çünkü eldiven takan kişi nasılsa elinde eldiven var hesabıyla her yere dokunuyormuş, sonra da dr. un odasına giriyor orada da masaya v.s. dokunuyormuş...
"En doğrusu" dedi dr... "Eldivene gerek yok, dışarıda maskeli olun, elinizi gerekmedikçe herkesin dokunduğu yerlere dokunmayın, ellerinizi ağzınıza, burnunuza ve gözünüze dokunmayın, nerede dezenfektan görürseniz ellerinizi derhal dezenfekte edin, eve varında da ellerinizi güzelce sabunlayıp dezenfekte edin" dedi...
Benim de mantığıma uydu. Eldiven takmıyoruz dışarıda...
İlginç paylaşım için teşekkürler...